1. Giriş

Kamulaştırma, kamu yararının gerektirdiği hallerde, özel mülkiyete konu taşınmazların devlet veya kamu tüzel kişileri tarafından bedeli ödenmek suretiyle mülkiyetinin devralınması sürecidir. Bu yönüyle kamulaştırma, anayasal mülkiyet hakkının istisnası niteliğinde olup, bireyin temel hakkına müdahale anlamı taşır. Dolayısıyla süreç, yalnızca kamu yararı amacıyla başlatılabilir ve malik açısından adil, peşin ve gerçek karşılığın ödenmesi ile birlikte tamamlanabilir.

Kamulaştırma sürecinin en kritik aşaması, kamulaştırma bedelinin tespiti ve ödenmesidir. Bu bedel, taşınmaz malikinin mülkiyet hakkı üzerinde doğrudan etkili olduğundan, hem 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu hem de yüksek yargı kararlarıyla sıkı güvencelere bağlanmıştır. Kanun koyucu, malikin taşınmazına el konulmasını ancak karşılığında makul ve hakkaniyete uygun bir bedel ödenmesi şartına bağlamıştır. Böylelikle mülkiyet hakkı ile kamu yararı arasındaki denge korunmak istenmiştir.


2. Kamulaştırma Bedelinin Tespitinde Yasal Süreç

2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 10. ve devamı maddelerinde, taşınmazın değeri tespit edilirken izlenecek yol açıkça düzenlenmiştir. Kamulaştırma işlemini yapan idare, bedel tespiti için mahkemeye başvurur ve mahkeme, bilirkişi incelemesiyle taşınmazın değerini belirler.

Kamulaştırma bedelinin tespitiyle ilgili temel hükümlerden biri şudur:

“Kamulaştırma bedeli, taşınmaz malın kamulaştırma günündeki gerçek değeri esas alınarak tespit olunur ve mal sahibine peşin olarak ödenir veya banka hesabına yatırılır.”
(2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu m.10/9)

2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 10. ve devamı maddeleri, kamulaştırma bedelinin tespiti ve bu bedelin malike ödenmesine ilişkin usul ve esasları açık bir biçimde düzenlemektedir. Kanun koyucu, mülkiyet hakkının anayasal güvence altında bulunması sebebiyle, kamulaştırma sürecinin en önemli aşaması olan bedel tespiti konusunda ayrıntılı hükümler öngörmüştür.

a) İdarenin Mahkemeye Başvurusu
Kamulaştırma kararı alındıktan sonra idare, taşınmazın bedelinin tespiti ve idare adına tescili için görevli ve yetkili mahkemeye başvurmak zorundadır. Bu başvuru, kamulaştırma sürecinin idari safhadan çıkıp yargısal denetime konu olduğu aşamayı ifade eder.

b) Bilirkişi İncelemesi ve Değerleme
Mahkeme, kamulaştırma bedelinin tespiti amacıyla alanında uzman bilirkişiler görevlendirir. Bilirkişiler, taşınmazın kamulaştırma tarihindeki özelliklerini esas alarak değerleme yapar. Bu değerleme sırasında;

  • taşınmazın cinsi ve niteliği,
  • yüzölçümü,
  • imar durumu,
  • konumu,
  • üzerinde bulunan muhdesat,
  • emsal satış değerleri
    gibi unsurlar dikkate alınır.

c) Gerçek Değerin Esas Alınması
Kanun, kamulaştırma bedelinin belirlenmesinde taşınmazın kamulaştırma günündeki gerçek değerinin esas alınacağını hükme bağlamıştır. Böylece idarenin keyfi takdir yetkisi engellenmiş ve malikin taşınmazının değerinde haksızlığa uğramasının önüne geçilmek istenmiştir.

d) Peşin Ödeme İlkesi
Kamulaştırma Kanunu, tespit edilen bedelin peşin olarak ödenmesini veya mal sahibi adına banka hesabına yatırılmasını öngörmektedir. Bu ilke, Anayasa’nın 46. maddesi ile de paralellik göstermektedir. İstisnai haller dışında, kamulaştırma bedelinin taksitle ödenmesi mümkün değildir.

Kanun’un konuya ilişkin temel hükmü şöyledir:

“Kamulaştırma bedeli, taşınmaz malın kamulaştırma günündeki gerçek değeri esas alınarak tespit olunur ve mal sahibine peşin olarak ödenir veya banka hesabına yatırılır.”
(2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu m. 10/9)

e) Mahkeme Kararının Kesinleşmesi
Mahkemece belirlenen bedel ve tescil kararı, hüküm altına alındıktan sonra tarafların temyiz yoluna başvurması mümkündür. Karar kesinleşmeden bedelin icraya konu edilmesi Yargıtay içtihatlarıyla da kabul edilmemekte, kesinleşme şartı hukuki güvenlik ilkesi gereği aranmaktadır.


3. Kamulaştırma Bedelinin Kesinleşmeden İcraya Konulması

Uygulamada en sık karşılaşılan sorunlardan biri, kamulaştırma bedeline yönelik olarak idarece yapılan ödKamulaştırma sürecinde en çok karşılaşılan uyuşmazlıklardan biri, idarenin veya bilirkişilerin belirlediği kamulaştırma bedelinin malik tarafından düşük bulunması ve bu nedenle bedel artırımı davası açılmasıdır. Mal sahibi, taşınmazının gerçek değerinin tespit edilmediğini iddia ederek, mahkeme yoluyla daha yüksek bir bedel talep edebilir. Bu davalar, çoğunlukla taşınmazın nitelikleri, konumu, emsal satış değerleri, imar durumu ve üzerinde bulunan muhdesatın dikkate alınmaması ya da yanlış değerlendirilmesi sebebiyle açılmaktadır.

Bedel artırımı davası sonucunda, mahkeme yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırır ve taşınmazın değerini yeniden tespit eder. Bu süreçte malikin talebinin haklı bulunması halinde, kamulaştırma bedelinde artışa hükmedilir. Ancak bu noktada ortaya çıkan tartışma, mahkemece artırıma hükmedilen kamulaştırma bedelinin, karar kesinleşmeden icraya konulup konulamayacağı meselesidir.


Önceki Uygulama

Uzun yıllar boyunca Yargıtay içtihatları istikrar kazanmış şekilde, mahkeme kararları kesinleşmeden kamulaştırma bedelinin icraya konulamayacağını kabul etmiştir. Bu yaklaşımın dayanağı, hukuk güvenliği ilkesidir. Yargıtay’a göre, bedel artırımı kararı henüz kesinleşmeden tahsilata geçilmesi, ileride kararın bozulması halinde hem kamu maliyesi açısından risk doğurmakta hem de hukuki istikrarı zedelemekteydi. Dolayısıyla kesinleşme şerhi aranmadan yapılan icra takipleri hukuka aykırı sayılıyordu.


Yeni Düzenleme: Ek Madde 4

Ancak bu tartışmaya son noktayı koyan düzenleme, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’na 7421 sayılı Kanun’la eklenen Ek Madde 4 olmuştur. Söz konusu hüküm şu şekildedir:

“Kamulaştırma bedelinin veya artırıma hükmedilen bedelin tahsili için, idareye başvuruda bulunulmasından itibaren otuz gün içinde ödeme yapılmazsa, mahkeme kararı kesinleşmeden ilamlı icra yoluna başvurulabilir.”

Bu düzenleme ile birlikte, artık malikler lehine önemli bir değişiklik getirilmiştir. Bedel artırımı davaları sonucunda mahkemece hükmedilen bedelin tahsili için kararın kesinleşmesi beklenmeyecek; malik, idareye yaptığı başvurudan itibaren 30 gün içerisinde ödeme yapılmazsa doğrudan ilamlı icra takibi başlatabilecektir.


4. Yargıtay’ın Güncel İçtihatları

Yargıtay, kamulaştırma bedelinin kesinleşmeden icraya konulabileceği yönünde istikrar kazanmış kararlar vermektedir.
Aşağıda örnek olarak, güncel bir Yargıtay kararına yer verilmiştir:

Yargıtay 5. Hukuk Dairesi, 2022/5528 E., 2022/9975 K., 15.12.2022 T.

“… Kamulaştırma bedelinin artırılmasına ilişkin mahkeme kararının, 2942 sayılı Kanun’un Ek 4. maddesi gereğince kesinleşmesi beklenmeksizin ilamlı icra takibine konu edilebileceği; idareye başvurudan itibaren 30 gün içinde ödeme yapılmaması halinde ilamlı takibe geçilebileceği anlaşılmaktadır.”

Aynı şekilde başka bir karar örneği:

Yargıtay 5. Hukuk Dairesi, 2020/4012 E., 2021/315 K., 14.01.2021 T.

“Kamulaştırma bedeline ilişkin hükmün, Ek Madde 4 kapsamında kesinleşmeden icraya konulabileceği, ilamlı icra takibi için kararın kesinleşmesini beklemeye gerek olmadığı açıktır.”


5. Uygulama Adımları

Kamulaştırma bedelinin kesinleşmeden icraya konulması için uygulanacak süreç özetle şu şekildedir:

  1. Mahkeme Kararı: Bedel artırımı davasında mahkeme, yeni kamulaştırma bedelini belirler.
  2. İdareye Başvuru: Mahkeme kararının tebliğinden sonra, malik tarafından idareye yazılı başvuru yapılır ve 30 gün içinde ödeme talep edilir.
  3. Ödeme Yapılmazsa: 30 günlük sürede idare tarafından ödeme yapılmazsa, karar kesinleşmeden ilamlı icra takibi başlatılabilir.

6. Sonuç

Mevzuat ve Yargıtay kararları çerçevesinde, kamulaştırma bedelinin kesinleşmeden icraya konulması mümkündür. Özellikle Kamulaştırma Kanunu’na eklenen Ek Madde 4 ile, idarenin ödemeyi geciktirmesinin önüne geçilmiş; maliklerin hak kaybı yaşamasının önüne geçilmiştir.

Kamulaştırma bedelinin tahsili sürecinde, mahkeme kararının kesinleşmesini beklemeksizin ilamlı icra takibine başlama hakkı, taşınmaz maliklerinin haklarını etkin şekilde koruyan önemli bir güvencedir.

Uygulamada, bu tür süreçlerin detaylı hukuki bilgi gerektirdiği göz önünde bulundurularak, bir avukattan profesyonel destek alınması tavsiye edilir.