1. Giriş
Nüfus kaydı, bir bireyin doğumundan ölümüne kadar olan tüm hukuki ve toplumsal statüsünü belirleyen temel bir kayıttır. Bu nedenle, nüfus kaydının doğruluğu, devletin hukuki düzeninin temel taşlarından biridir. Nüfus kaydının doğru tutulmaması, bireylerin kimliklerinin yanlış belirlenmesine, dolayısıyla hukuki haklarının ihlaline neden olabilir. Bu sebeple, nüfus kayıtlarının gerçeğe uygun ve hatasız bir şekilde tutulması esastır. Ancak, zaman zaman çeşitli sebeplerle nüfus kayıtlarında hata yapılabilir. Nüfus kaydının yanlış tutulduğunun tespiti durumunda, hukuken bir düzeltme veya iptal talebi ortaya çıkabilir. Bu makalede, nüfus kaydının iptali ve düzeltilmesi konusundaki hukuki süreçler ve ilgili yasal düzenlemeler ele alınacaktır.
2. Nüfus Kaydının Doğruluğu ve İptali Gerekliliği
Nüfus kaydının doğru ve tutarlı olması, bireylerin hukuki statülerinin belirlenmesinde ve devletin kamu düzenini sağlamasında temel bir role sahiptir. Nüfus kaydında yapılacak herhangi bir yanlışlık, kişilerin hukuki hakları üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir. Örneğin, yanlış bir şekilde kaydedilen doğum tarihi veya ailenin üyeleriyle ilgili hatalı bilgiler, bireylerin miras, vatandaşlık gibi temel haklarında ciddi sorunlar yaratabilir. Bu sebeplerle, nüfus kaydındaki yanlışlıkların tespiti halinde, kaydın düzeltilmesi veya iptali için yasal bir süreç başlatılmalıdır.
Nüfus kaydının yanlış tutulduğunun anlaşılması durumunda, ilgililerin bu kaydın düzeltilmesi veya iptali için dava açmaları gerekmektedir. İdari başvurularla kaydın düzeltilmesi mümkün değildir; bu tür işlemler yalnızca yargı yolu ile yapılabilir.
3. Nüfus Hizmetleri Kanunu ve Kaydın Düzeltilmesi
Nüfus Hizmetleri Kanunu, nüfus kayıtlarının düzenlenmesine ilişkin temel hukuki çerçeveyi belirler. Bu kanunun 35. maddesi, nüfus kayıtlarında yapılacak düzeltme ve değişikliklere dair önemli hükümler içerir. Maddeye göre, bir kaydın düzeltilmesi veya kaydın anlamını değiştirecek şerhler eklenmesi için kesinleşmiş bir mahkeme kararı gereklidir. Yani, nüfus kaydındaki yanlışlıkların düzeltilmesi için idari bir başvuru yeterli değildir.
Ancak, aile kütüklerine tescil sırasında yapılan maddi hatalar, nüfus müdürlüğü tarafından ilgili belgelere dayalı olarak düzeltilebilir. Bu, kaydın iptalini gerektiren bir durumdan ziyade, doğrudan yapılan bir hata ile ilgilidir. Nüfus kaydının iptali için ise yargı yoluna başvurulması gerekir.
4. Nüfus Kaydının İptali Davasında Taraflar ve Süreç
Nüfus kaydının iptali, genellikle davacılar ve Cumhuriyet Savcıları tarafından açılır. Davacılar, kaydın yanlış tutulduğunu iddia eden kişilerdir. Ayrıca, bazı durumlarda resmi dairelerin talebi üzerine Cumhuriyet Savcıları da davaya müdahil olabilir. Savcılar, kaydın iptali yönünde kamu düzenini gözeterek talepte bulunabilir ve mahkemeye delil sunabilir.
Nüfus kaydının iptali davaları, genellikle iki ana türde karşımıza çıkar:
- Olmayan bir kaydın varmış gibi tutulması: Gerçekte var olmayan bir kişi için nüfus kaydının yapılması.
- Mükerrer kayıt tutulması: Aynı kişi için birden fazla kaydın yapılması durumu.
Bu tür davalarda, mahkeme delil toplama aşamasında dikkatli bir inceleme yapmalıdır. Resmi belgeler ve tanık ifadeleri, davaların en önemli delil kaynaklarıdır. Ayrıca, özellikle kaydın gerçeğe uygun olup olmadığını belirlemek için DNA testi gibi bilimsel araştırmalar da yapılabilir.
5. Delillerin Rolü ve Mahkemelerin İnceleme Yükümlülüğü
Nüfus kaydının iptali davalarında, resmi belgeler ve kayıtlar en önemli delil kaynağını oluşturur. Ancak, bazen bu belgeler eksik olabilir veya doğruyu yansıtmayabilir. Bu durumda, mahkeme tanık ifadeleri ve genetik testler gibi başka tür delillere başvurmak durumunda kalabilir. Tanıklar, kaydın yanlışlığına dair bilgi verebilirken, DNA testleri, kişinin kimliğini doğrulamak için güçlü bir delil oluşturabilir.
Mahkemeler, kamu düzenini ilgilendiren bu davalarda, tarafların beyanları ile yetinmemelidir. Re’sen delil toplama yetkisi, hakimlerin davayı tarafsız ve doğru bir şekilde incelemelerini sağlar. Mahkemenin, sadece tarafların beyanlarına dayanmak yerine, gerekli her türlü delili toplayarak karar vermesi gerekir.
6. Nüfus Kaydının İptali Davalarının Görülme Yeri
Nüfus kaydının iptali davaları, nüfus müdürü veya onun görevlendireceği bir memur huzurunda görülmelidir. Bu, işlemin resmiyet kazanması ve doğru bir şekilde yürütülmesi için gereklidir. Mahkeme, ilgili nüfus müdürlüğüne tebligat göndermeden veya memur huzurunda dava görüşmeden karar veremez. Aksi takdirde verilen karar, hukuken geçersiz sayılabilir ve bozma sebebi oluşturur.
7. Kanun Yolları ve İtiraz Hakkı
Nüfus kaydının iptali davası sonucunda verilen karara karşı her iki taraf da, yani davacılar ve nüfus müdürlükleri, her türlü kanun yoluna başvurma hakkına sahiptir. Mahkeme kararına karşı yapılan itirazlar, kararın doğruluğunun bir kez daha incelenmesini sağlayacaktır. İtiraz, bir kararın hukuki doğruluğunu test etmek ve yanılgıları düzeltmek için önemli bir araçtır. Bu bağlamda, yüksek mahkemelerin devreye girmesi, hukuki güvenliği ve doğru karar alınmasını sağlar.
8. Vekaletname Gerekliliği
Nüfus kaydının iptali davası açılacaksa, vekâletnamede özel bir yetki verilmiş olması gerekir. Vekilin, dava açma yetkisini sadece nüfus kaydının iptali için kullanabilmesi önemlidir. Eğer vekaletname genel yetkiyi kapsıyorsa, mahkeme bu eksikliği tespit eder ve vekile gerekli düzeltmeleri yapması için süre verir. Vekaletnamede özel yetki bulunmayan durumlarda, dava açılması mümkün olmayacaktır.
9. Yargıtay Kararları ve Hukuki Yönelimler
Yargıtay, nüfus kaydının iptali ve düzeltilmesi ile ilgili kararlarıyla önemli bir çok içtihat oluşturmuştur. Buna göre örnek olarak;
- Yargıtay 8. HD., 2017/6955 E., 2018/1811 K. ‘…Dosyadaki bilgi ve belgelerin incelenmesi sonucu; nüfus kaydının iptali istenilen …, 07.09.1952 doğumlu, ve … ile … kızı olarak beyan üzerine 08.08.1956 tarihinde nüfusa tescil edildiği, babası … İle birlikte 1988 tarihindeki nüfus yer değiştirme tutanağında ismi karşısında imzası bulunduğu, bunun dışında nüfus kaydında herhangi bir işlem mevcut olmadığı gibi dinlenen her üç davacı tanığı da, davacının …adında bir kardeşinin olmadığını ve böyle bir kişinin doğmadığını beyan ettikleri anlaşılmıştır. Mahkemece, … adında birisinin dava dilekçesinde ileri sürüldüğü üzere gerçekte olmadığı halde çeşitli saiklerle nüfusa tescil edildiği yönündeki iddia ile ilgili olarak; … adında birilerinin gerçekte var olup olmadığının tespiti açısından nüfusa tesciline dayanak bildirimde isimleri bulunan kişilerin yaşamaları halinde tanık sıfatıyla beyanlarının alınması, bu hususta ayrıntılı olarak doğum tarihi de dikkate alınarak kolluk araştırması yaptırılması, milli eğitim müdürlüğü, tapu müdürlüğü, sosyal güvenlik kurumu, vergi dairesi, emniyet müdürlüğü ve nüfus müdürlüğüne müzekkereler yazılması, yer değiştirme tutanağında mevcut imzaların ilk bakışta benzer oldukları da dikkate alınarak bu imzaların aynı el ürünü olup olmadığı hususunda da rapor alınıp, toplanacak diğer deliller birlikte değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve araştırma sonucu davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir…’
- Yargıtay 8. HD., 2017/10379 E., 2017/6215 K. ‘…Mahkemece, dosya kapsamı ile davalının ikrarı ve doğum tutanağının sözlü beyana göre düzenlendiği gözetilerek, ayrıca…. incelemesi yapılmadan, davacının kendisi yönünden davanın kabulüne, eşi yönünden açmış olduğu davanın ise reddine karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Nüfus kayıtlarındaki düzeltme istemine ilişkin davalarda, mahkemelerin hiçbir kuşku ve duraksamaya neden olmaksızın doğru sicil oluşturmak zorunluluğu bulunduğu dikkate alınarak somut olayda Mahkemece salt taraf beyanları ile yetinilmeyip bu iddia ile ilgili …. testi yaptırılıp alınacak rapor da gözetilerek karar verilmesi gerektiğinin düşünülmemesi doğru görülmemiştir…’
- Yargıtay 8. HD., 2018/15639 E., 2020/2392 K. ‘…Dava dilekçesindeki anlatım ile aşamalardaki beyanlarla birlikte değerlendirildiğinde davada birden fazla istem olup ilki; Suriye vatandaşı olan davacının Türk vatandaşı olan Osman ve Rahime kızı olduğu; ikincisi ise nüfus kayıtlarında Osman ve Rahime kızı olan davalının ise adı geçenlerin çocuğu olmadığının tespiti ile nüfus kayıtlarının gerçek duruma uygun olarak düzeltilmesi istemine ilişkindir.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 106.maddesinde, bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının veya yokluğunun tespit davası yolu ile mahkemeden istenebileceği, Türk Medeni Kanunu’nun 30. maddesinin 2. fıkrasında ise, nüfus sicilinde bir kayıt yoksa veya bulunan kaydın doğru olmadığı anlaşılırsa, gerçek durumun her türlü kayıtla ispat edileceği, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 36.maddesinin 1/c bendine göre ise tespit davalarının, kaydın iptali veya düzeltilmesi için açılacak davalara karine teşkil edeceği hükmünü içermektedir.Nüfus kayıtlarının düzeltilmesi ve nüfus kayıtlarına yönelik tespit davaları kamu düzeni ile yakından ilgili bulunduğundan, hakim istemle bağlı kalmayarak kendiliğinden de yapacağı araştırma ile elde edeceği sonuçlara göre karar vermek zorundadır. Verilen karar ile davacının Türk Vatandaşı olması durumu oluşacağından bu iddia ile ilgili olarak, DNA incelemesi yaptırılıp alınacak rapor da gözetilerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekmektedir.
- Yargıtay 8. HD., 2017/6955 E., 2018/1811 K. ‘…Dava, nüfus kütüğündeki mükerrer kaydın iptali istemine ilişkindir. 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 7. maddesine göre, resmi sicil ve senetler, belgeledikleri olguların doğruluğuna kanıt oluşturur. Bunların içeriğinin doğru olmadığının ispatı, kanunlarda başka bir hüküm bulunmadıkça, herhangi bir şekle bağlı değildir. Bu duruma göre bir kimsenin nüfus kütüğüne birden fazla kaydedilmesi mümkün bulunmadığından, mükerrer olan kaydın iptaline karar verilmelidir. Kamu düzenini ilgilendiren böyle bir davada kayıtlardan hangisinin iptal edileceği hususunda davacının tercihine bakılmaz.
10. Yargılama Sürecine İlişkin Bilgiler
Nüfus Kaydının İptali Davalarında Zamanaşımı
Nüfus kaydının iptali davaları, herhangi bir zamanaşımına tabi değildir. Bu, hukukun gerekliliği ve adaletin sağlanabilmesi açısından oldukça önemli bir noktadır. Yani, nüfus kaydındaki yanlışlıkların fark edilmesi durumunda, kişi veya ilgili kurumlar her zaman davayı açma hakkına sahiptir. Zamanaşımı süresinin olmaması, kaydın gerçeğe uygun hale getirilmesi adına önemli bir avantaj sağlar.
Nüfus Kaydının İptali Davalarında Davacı ve Davalı
Nüfus kaydının iptali davalarında, davacı kaydın düzeltilmesi veya iptali yönünde talepte bulunan kişidir. Bu kişiler, yanlış kaydın oluşturulduğu bireyler olabileceği gibi, kaydın düzeltilmesi gerektiğini düşündüğü yakınlar veya resmi daireler de olabilir. Cumhuriyet Savcıları de davada davacı olabilir, çünkü bu tür davalar kamu düzeniyle ilgilidir.
Davalı ise nüfus müdürlüğüdür. Eğer Cumhuriyet Savcısı tarafından dava açılmışsa, davalı taraf, ilgili kişi olacaktır.
Nüfus Kaydının İptali Davalarında Görevli ve Yetkili Mahkeme
Nüfus kaydının iptali ve düzeltilmesi konusundaki davalarda Asliye Hukuk Mahkemeleri genel görevli mahkemedir. Davanın açılacağı yer, davacının yerleşim yeri mahkemesidir. Yani, davacının ikamet ettiği yerdeki Asliye Hukuk Mahkemesi, davanın görülmesinde yetkili olacaktır.
11. Sonuç
Nüfus kaydının doğru bir şekilde tutulması, sadece bireylerin kimliklerinin doğruluğu için değil, aynı zamanda kamu düzeni ve toplumsal adalet için de önemlidir. Nüfus kaydındaki yanlışlıkların düzeltilmesi için hukuki yollarla başvurulması, kişilerin haklarını ve toplumsal düzeni koruma adına elzemdir. Mükerrer kayıtlar, gerçeğe aykırı kaydın iptali ve düzeltilmesi için her zaman yargı yoluna başvurulması gerekir. Mahkemeler, delil toplama yükümlülüğüne sahiptir ve herhangi bir kaydın iptali için gerekli olan her türlü delil toplanmalıdır. Nüfus kaydının iptali davalarında herhangi bir zamanaşımı bulunmadığı ve her zaman dava açılabileceği gerçeği, adaletin sağlanabilmesi adına önemli bir hukuki avantaj sunmaktadır.