I. GİRİŞ
Türk Ceza Muhakemesi Kanunu, ceza muhakemelerinin hızlı ve etkin bir şekilde tamamlanabilmesi için çeşitli usuller öngörmüştür. Bunlardan biri de Basit Yargılama Usulüdür. Bu usul, yalnızca belirli suç tiplerinde, yargılama sürecini hızlandırmak, mahkemelerin iş yükünü hafifletmek ve adaletin hızlı bir şekilde tecelli etmesini sağlamak amacıyla getirilmiş bir düzenlemedir. Basit yargılama usulü, suçun niteliği ve cezanın ağırlığına göre farklılıklar gösterebilir. Bu makalede, basit yargılama usulünün kapsamı, uygulanabileceği suçlar, şartları ve hukuki dayanakları ele alınacaktır.
II. BASİT YARGILAMA USULÜNÜN HUKUKİ DAYANAĞI VE KAPSAMI
A. Hukuki Dayanak
Basit yargılama usulü, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu‘nun 251. maddesinde düzenlenmiştir. Bu madde, iddianamenin kabulünden sonra, belirli suçlarda basit yargılama usulünün uygulanabileceğine dair hüküm koymaktadır. Madde şu şekildedir:
“Mülga: 2/7/2012-6352/105 md.
Başlığı ile Birlikte Yeniden Düzenleme: 17/10/2019-7188/24 md.
(1) Asliye ceza mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir.
(2) Basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verildiği takdirde mahkemece iddianame; sanık, mağdur ve şikâyetçiye tebliğ edilerek, beyan ve savunmalarını on beş gün içinde yazılı olarak bildirmeleri istenir. Tebligatta duruşma yapılmaksızın hüküm verilebileceği hususu da belirtilir. Ayrıca, toplanması gereken belgeler, ilgili kurum ve kuruluşlardan talep edilir.
(3) Beyan ve savunma için verilen süre dolduktan sonra mahkemece duruşma yapılmaksızın ve Cumhuriyet savcısının görüşü alınmaksızın, Türk Ceza Kanununun 61 inci maddesi dikkate alınmak suretiyle, 223 üncü maddede belirtilen kararlardan birine hükmedilebilir. Mahkûmiyet kararı verildiği takdirde sonuç ceza dörtte bir oranında indirilir.
(4) Mahkemece, koşulları bulunması hâlinde; kısa süreli hapis cezası seçenek yaptırımlara çevrilebilir veya hapis cezası ertelenebilir ya da uygulanmasına sanık tarafından yazılı olarak karşı çıkılmaması kaydıyla hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir.
(5) Hükümde itiraz usulü ile itirazın sonuçları belirtilir.
(6) Mahkemece gerekli görülmesi hâlinde bu madde uyarınca hüküm verilinceye kadar her aşamada duruşma açmak suretiyle genel hükümler uyarınca yargılamaya devam edilebilir.
(7) Basit yargılama usulü, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, sağır ve dilsizlik hâlleri ile soruşturma veya kovuşturma yapılması izne ya da talebe bağlı olan suçlar hakkında uygulanmaz.
(8) Basit yargılama usulü, bu kapsama giren bir suçun, kapsama girmeyen başka bir suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde uygulanmaz.”
Bu düzenleme, basit yargılama usulünün hangi koşullar altında uygulanabileceğini, süreçlerin nasıl işlemesi gerektiğini ve hangi suçlarda geçerli olduğunu açıkça belirtmektedir.
B. Basit Yargılama Usulünün Uygulanabileceği Suçlar
Basit yargılama usulü, adli para cezası veya üst sınırı iki yıl veya daha kısa süreli hapis cezası gerektiren suçlarda uygulanabilir. Bu usul, yalnızca Türk Ceza Kanunu’na (5237 sayılı TCK) değil, aynı zamanda diğer özel kanunlarda yer alan ve aynı cezai sınırlamayı öngören suçlar için de geçerlidir. Ancak basit yargılama usulünün uygulanabilirliğinde, suçun nitelikli halleri göz önünde bulundurularak cezanın üst sınırı dikkate alınmalıdır.
Basit Yargılama Usulü Kapsamında Olan Suçlar
Türk Ceza Kanunu (TCK) kapsamında basit yargılama usulüne tabi olabilecek suçlar şunlardır:
- Basit kasten yaralama (TCK m.86/2),
- Kasten yaralamanın ihmali davranışla işlenmesi (TCK m.88/1),
- Taksirle yaralama (TCK m.89/1),
- Terk suçu (TCK m.97),
- Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi (TCK m.98),
- Tehdit (TCK m.106/1),
- Basit cinsel taciz (TCK m.105/1),
- Konut dokunulmazlığının ihlali (TCK m.116/1,2,3),
- İş ve çalışma hürriyetinin ihlali (TCK m.117/1),
- Israrlı takip (TCK m.123/A),
- Hakaret (TCK m.125),
- Kişinin hatırasına hakaret (TCK m.130),
- İbadethane ve mezarlıklara zarar verme (TCK m.153/2),
- Güveni kötüye kullanma (TCK m.155/1),
- Bedelsiz senedi kullanma (TCK m.156),
- Kaybolmuş veya hata sonucu ele geçmiş eşya üzerinde tasarruf (TCK m.160),
- Taksirli iflas (TCK m.162),
- Karşılıksız yararlanma (TCK m.163),
- Bilgi vermeme (TCK m.166),
- Genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması (TCK m.170/2),
- Genel güvenliğin taksirle tehlikeye sokulması (TCK m.171),
- Akıl hastası üzerindeki bakım ve gözetim yükümlülüğünün ihlali (TCK m.175),
- İnşaat veya yıkımla ilgili emniyet kurallarına uymama (TCK m.176),
- Hayvanın tehlike yaratabilecek şekilde serbest bırakılması (TCK m.177),
- İşaret ve engel koymama (TCK m.178),
- Trafik güvenliğini kasten tehlikeye sokma (TCK m.179/2,3),
- Trafik güvenliğini taksirle tehlikeye sokma (TCK m.180),
- Çevrenin kasten kirletilmesi (TCK m.181),
- Çevrenin taksirle kirletilmesi (TCK m.182),
- Gürültüye neden olma (TCK m.183),
- Zehirli madde imal ve ticareti (TCK m.193),
- Sağlık için tehlikeli madde temini (TCK m.194),
- Bulaşıcı hastalıklara ilişkin tedbirlere aykırı davranma (TCK m.195),
- Usulsüz ölü gömülmesi (TCK m.196),
- Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan (TCK m.206),
- Açığa imzanın kötüye kullanılması (TCK m.209),
- Suçu ve suçluyu övme (TCK m.215),
- Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama (TCK m.216/2,3),
- Kanunlara uymamaya tahrik (TCK m.217),
- Görev sırasında din hizmetlerini kötüye kullanma (TCK m.219),
- Hayasızca hareketler (TCK m.225),
- Müstehcenlik (TCK m.226/1),
- Birden çok evlilik, hileli evlenme, dinsel tören (TCK m.230),
- Kötü muamele (TCK m.232),
- Aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüğün ihlali (TCK m.233),
- Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması (TCK m.234),
- Fiyatları etkileme (TCK m.237),
- Mal veya hizmet satımından kaçınma (TCK m.240),
- Bilişim sistemine girme (TCK m.243/1,2,3),
- Kamu görevlisinin ticareti (TCK m.259),
- Kamu görevinin terki veya yapılmaması (TCK m.260),
- Kişilerin malları üzerinde usulsüz tasarruf (TCK m.261),
- Kamu görevinin usulsüz olarak üstlenilmesi (TCK m.262),
- Özel işaret ve kıyafetleri usulsüz kullanma (TCK m.264),
- Suç üstlenme (TCK m.270),
- Yalan tanıklık (TCK m.272/1),
- Suçu bildirmeme (TCK m.278),
- Kamu görevlisinin suçu bildirmemesi (TCK m.279),
- Tutuklu, hükümlü veya suç delillerini bildirmeme (TCK m.284),
- Ses veya görüntülerin kayda alınması (TCK m.286),
- Genital muayene (TCK m.287),
- Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs (TCK m.288),
- Muhafaza görevini kötüye kullanma (TCK m.289),
- Resmen teslim olunan mala elkonulması ve bozulması (TCK m.290),
- Başkası yerine ceza infaz kurumuna veya tutukevine girme (TCK m.291),
- Hükümlü veya tutuklunun kaçması (TCK m.292/1),
- Muhafızın görevini kötüye kullanması (TCK m.295).
Bu suçlar, basit yargılama usulüne tabidir ve bu usul yalnızca belirli koşullar altında uygulanabilir. Yargılama sürecinin hızlandırılmasında önemli bir rol oynayan bu usul, suçun niteliği ve cezai yaptırımlar göz önünde bulundurularak adaletin daha hızlı ve etkin bir şekilde tecelli etmesine katkı sağlar.
III. BASİT YARGILAMA USULÜNÜN ŞARTLARI
Basit yargılama usulünün uygulanabilmesi için bazı şartlar mevcuttur. Bu şartlar, hem suçun türüne hem de cezanın derecesine bağlıdır.
- Suçun Türü: Basit yargılama usulü, yalnızca adli para cezası veya iki yıl veya daha kısa süreli hapis cezası gerektiren suçlar için uygulanabilir. Yani, suçun ağırlığı ve cezanın alt sınırı bu usulün uygulanabilirliğini doğrudan etkiler.
- İddianamenin Kabulü: Basit yargılama usulünün uygulanabilmesi için mahkemenin iddianameyi kabul etmesi gerekmektedir. İddianame kabul edildikten sonra, mahkeme basit yargılama usulüne geçebilir.
- Tebligat ve Beyan Süresi: Mahkeme, iddianamede belirtilen suçlarla ilgili olarak sanık, mağdur ve şikâyetçiye tebligat yapar. Bu tebligatta, taraflardan beyanlarını yazılı olarak sunmaları istenir ve 15 gün içinde bu beyanlar tamamlanmalıdır. Bu süreçte duruşma yapılmaksızın hüküm verilebileceği de taraflara bildirilir.
- Duruşmasız Hüküm: Beyanların tamamlanmasının ardından mahkeme, duruşma yapmadan ve Cumhuriyet savcısının görüşünü almadan hüküm verebilir. Hüküm, genellikle Türk Ceza Kanunu’nun 61. maddesi çerçevesinde verilir. Mahkûmiyet kararı verilirse, sonuç ceza dörtte bir oranında indirilebilir.
- Koşulların Sağlanması: Mahkeme, eğer gerekli koşullar sağlanıyorsa, kısa süreli hapis cezasının seçenek yaptırımlara çevrilmesine, hapis cezasının ertelenmesine veya hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verebilir. Bu durum, sanığın yazılı olarak karşı çıkmaması koşuluyla geçerlidir.
IV. BASİT YARGILAMA USULÜNÜN UYGULANAMADIĞI DURUMLAR
Basit yargılama usulü, her durumda uygulanamaz. Bu usulün geçerli olmadığı bazı durumlar şunlardır:
- Yaş Küçüklüğü veya Akıl Hastalığı: Eğer sanık, yaş küçüklüğü veya akıl hastalığı nedeniyle savunma hakkını etkin bir şekilde kullanamıyorsa, basit yargılama usulü uygulanamaz.
- Sağır ve Dilsizlik: Sağır veya dilsiz kişilerle ilgili davalarda da bu usul uygulanmaz. Bu durumdaki sanıkların, yargılama sürecinde özel haklar ve düzenlemeler gerekmektedir.
- İzinli Suçlar: Bazı suçlar, soruşturma ve kovuşturma yapılmadan önce izin veya talep gerektirir. Bu tür suçlar için basit yargılama usulü uygulanmaz.
- Birden Fazla Suç: Basit yargılama usulü, yalnızca tek bir suçla sınırlıdır. Eğer sanık, basit yargılama usulüne giren bir suçla birlikte başka bir suç işlemişse, bu usul uygulanamaz.
V. Basit Yargılama Usulünde Görevli Mahkeme
Basit yargılama usulüne tabi olan davalara bakma yetkisi, genellikle asliye ceza mahkemesine aittir. Çünkü bu usul kapsamında yer alan suçlar, tamamıyla asliye ceza mahkemesinin görev alanına girer. Bununla birlikte, Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) 251. maddesinin birinci fıkrasında, basit yargılama usulünün asliye ceza mahkemesi tarafından uygulanacağı hükme bağlanmıştır.
VI. Basit Yargılama Usulünde İtiraz ve Kanun Yolu Başvurusu
İtiraz: Basit yargılama usulüne dayalı olarak verilen kararlara karşı itirazda bulunulabilir. İtiraz için belirlenen süre, kararın gerekçesiyle birlikte ilgili taraflara tebliğ edilmesinden itibaren iki hafta olarak öngörülmüştür. Süresi içinde itirazda bulunulmayan hükümler kesinleşir (CMK m.252/1).
İtiraz başvurusu sonrası, kararı veren mahkeme, dosyayı itirazı incelemekle görevli başka bir asliye ceza mahkemesine devreder. Eğer bir bölgede birden fazla asliye ceza mahkemesi varsa, hangi mahkemenin itirazı inceleyeceği, belirli tevzi kurallarına göre belirlenir. Yetkili mahkeme, duruşma yaparak genel prosedürlere uygun şekilde yargılama sürecini sürdürür. Eğer tek bir asliye ceza mahkemesi varsa, bu mahkemenin başka bir hakim tarafından ya da adli yargı ilk derece mahkemesi adalet komisyonu başkanınca görevlendirilen hakim tarafından duruşma yapılır ve dava genel hükümlere uygun şekilde görülmeye devam edilir.
İtiraz üzerine yapılacak duruşmaya taraflar gelmese dahi, duruşma yapılır ve CMK m.223 hükümleri gereğince, tarafların yokluğunda karar verilebilir. Duruşmadan önce, itirazdan vazgeçilmişse duruşma yapılmaz ve itiraz yapılmamış sayılır (CMK m.252/2). Eğer itiraz edilmediği kabul edilirse, ilk verilen karar geçerliliğini korur ve bu karar infaz edilir.
İtiraz edilen karar üzerine açılan duruşmada verilen hüküm, basit yargılama usulüyle verilen önceki karar ile bağlayıcı değildir. Ancak, itirazın sanık dışındaki kişiler tarafından yapılması halinde, ceza %25 oranında indirilir. Sanığın kendisinin itirazda bulunması hâlinde ise, mahkûmiyet kararı verilmişse indirim uygulanmaz (CMK m.252/3).
Eğer itiraz üzerine yapılan duruşma sonucu verilen karar sanık lehine ise, bu karar itirazda bulunmamış diğer sanıklara da uygulanabilir, yani bu sanıklar da itiraz etmiş gibi bu karardan yararlanabilirler.
İtiraz, yargılama masrafları, avukatlık ücretleri veya hesap hataları gibi konularda yapılmışsa, itiraz edilen mahkeme ya da hakim, itirazı yerinde görürse kararı düzeltir; yerinde görmemesi durumunda ise, en fazla üç gün içinde itirazı incelemeye yetkili olan mercie gönderir.
İstinaf: İtiraz sonrasında duruşma açılarak yeniden bir karar verildiyse, bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulabilir. İstinaf başvurusu için belirlenen süre, asliye ceza mahkemesi tarafından yazılı olarak tebliğ edilen gerekçeli kararın taraflara sunulmasından itibaren iki hafta olarak belirlenmiştir. İstinaf başvurusu, mahkemenin verdiği kararın gerekçesiyle birlikte tebliğinden sonra iki hafta içinde yapılmalıdır. Bu başvuru, mahkemeye dilekçe vererek veya zabıt katibine beyan yaparak gerçekleştirilmelidir (CMK m.273/1).
VI. SONUÇ
Basit yargılama usulü, mahkemelerin daha hızlı karar almasına olanak tanır çünkü bu usul, duruşmasız bir şekilde dosya üzerinden yapılacak incelemeyle dava sonuçlandırılabilir. Bu şekilde, mahkeme katılmak zorunda kalmadan yalnızca evrak üzerinden karar verebilir. Bu durum, davaların hızla sonuçlanmasını sağlayarak, uzun süren dava süreçlerini ve yargı yükünü azaltma açısından oldukça faydalıdır. Aynı zamanda, bu sistemin uygulanması, duruşmalar için gereken hazırlık süreçlerinin de kısalmasını sağlar.
Ancak basit yargılama usulü, bazen adaletin tam anlamıyla yerini bulamaması riskini de taşıyabilir. Çünkü bazı durumlarda, tarafların delillerinin yeterince toplanamaması ya da savunma hakkının tam anlamıyla kullanılmaması gibi durumlar söz konusu olabilir. Basit yargılama usulü, hız odaklı olduğu için, sanıkların savunmalarını gerektiği gibi yapmalarına ya da tüm delillerin tam olarak sunulmasına imkan tanımayabilir. Özellikle daha karmaşık suçlarla ilgili davalarda, bu usulün uygulanması, yanlış kararlar verilmesine yol açabilir. Bu durum, adaletin tam anlamıyla sağlanmadığı ve mağdurun ya da sanığın haklarının göz ardı edildiği eleştirilerine neden olabilir.
Basit yargılama usulünün diğer bir eleştirilen yönü, mahkemelerin bağımsızlığını ve tarafsızlığını riske atabilmesidir. Hızlı bir şekilde çözülmesi gereken davalarda, bazen mahkemelerin yeterince titiz bir inceleme yapmadan karar verdiği düşünülmektedir. Bu, mahkemelerin adaletin sağlanmasında daha fazla özen göstererek karar alması gerektiği yönündeki eleştirileri gündeme getirmektedir. Ayrıca, bu tür bir usulün uygulanması, bazen sanıkların ceza hukukuna dair haklarını yeterince savunamamaları sonucunu doğurabilir. Hızlı bir çözüm için alınan kararlar, bazen yanlış anlaşılmalara ve adaletin yeterince yerini bulmamasına yol açabilir.
Bununla birlikte, basit yargılama usulünün doğru ve dikkatli bir şekilde uygulanması, bu tür olumsuz sonuçları engelleyebilir. Her ne kadar hızlı çözüm sağlamak hedeflenmiş olsa da, mahkemelerin ve yargıçların, karar verirken tüm delilleri dikkatlice incelemeleri ve adil bir şekilde yargılama yapmaları gerekmektedir. Bu usul, yalnızca belirli suçlarla sınırlı olarak ve suçun niteliği göz önünde bulundurularak uygulanmalıdır. Özellikle suçların nitelikli halleri göz önünde bulundurulduğunda, bu usulün uygulanabilirliği de sınırlandırılmalıdır.
Ayrıca, basit yargılama usulü, her davanın aynı şekilde ele alınamayacağını unutmadan, adaletin yerini bulmasını sağlamalıdır. Bu usul, yalnızca hız ve etkinlik sağlamakla kalmamalı, aynı zamanda tarafların savunma haklarını ihlal etmeden ve mağdurların da hakkını koruyarak sonuçlandırılmalıdır. Bu noktada, her yargılamanın farklı dinamiklere sahip olduğunu ve her suçun kendine özgü özellikleri olduğunu göz önünde bulundurmak önemlidir. Hızlı bir sonuç elde etme adına, hukukun evrensel ilkeleri ve adaletin sağlanması hedefinden sapılmamalıdır.
Sonuç olarak, basit yargılama usulü, doğru bir şekilde uygulandığında, yargı sistemine ciddi katkılar sağlayabilir. Ancak, her yargılama usulü gibi, bu usul de dikkatlice denetlenmeli, adaletin sağlanmasına olanak tanıyacak şekilde işlemesi sağlanmalıdır. Usulün avantajları, hız ve etkinlik sağlasa da, adaletin eksiksiz ve doğru bir biçimde tecelli etmesi için hukuki denetimlerin artırılması, mahkemelerin titizlikle çalışması gerektiği unutulmamalıdır. Basit yargılama usulü, zaman zaman eleştirilen bir sistem olsa da, doğru şekilde kullanıldığında adaletin daha hızlı ve verimli bir şekilde dağıtılmasına imkan tanıyabilir.