Kürtaj, kadının gebeliğini istemiyle sonlandırması olarak tanımlanan tıbbi bir müdahaledir. Toplumlar, kültürler ve dinler arasında bu konuda önemli farklılıklar bulunmaktadır. Kürtaj, bazı toplumlar ve inançlar tarafından kabul edilmezken, diğerlerinde bir hak olarak tanınmaktadır. Türkiye’de ise kürtaj, hem kadın hakları hem de aile birliği açısından önemli bir tartışma konusudur. 1983 yılında kabul edilen 2827 sayılı Nüfus Planlaması Hakkında Kanun ve Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 100. maddesi, kürtajın düzenlendiği hukuki çerçeveleri belirlerken, aynı zamanda ailenin korunmasına dair bir dizi devlet politikası da söz konusudur. Bu makale, kürtajın bir suç olarak değerlendirilmesinin ve aile birliğinin korunmasının hukuki ve toplumsal açıdan ne anlama geldiğini inceleyecektir.
1. TCK Madde 100: Çocuk Düşürme (Kürtaj) ve Ceza Hukuku
Türk Ceza Kanunu’nda yer alan Madde 100, çocuk düşürmeyi (kürtajı) suç sayan ve bu tür eylemleri cezalandıran düzenlemeyi içermektedir. Madde şu şekilde düzenlenmiştir:
Madde 100 – (1) Gebelik süresi on haftadan fazla olan kadının çocuğunu isteyerek düşürmesi halinde, bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
Bu madde, gebelik süresi on haftadan fazla olan bir kadının, isteyerek kürtaj yaptırmasının cezalandırılmasını öngörmektedir. TCK Madde 100, belirli bir süreyi (10 hafta) aşan gebeliklerde, kadının rızasına dayalı olarak gerçekleştirilen kürtaj işleminin suç sayılacağını ve bu duruma bağlı olarak cezai yaptırımlar uygulanacağını belirtmektedir. Cezai yaptırım, bir yıl hapis cezası veya adli para cezası olarak belirlenmiştir.
Bu düzenleme, kadının kendi bedenine dair karar alma hakkının kısıtlanması anlamına gelir. Ceza hukuku açısından, bir eylemin suç sayılması için, toplumsal düzenin bozulması ve hukukun korunması gereken bir değerin ihlal edilmesi gerekir. Ancak, TCK Madde 100’ün, kadının bedenine dair kararları devletin denetimine sokması, kadın hakları ve özgürlükleri konusunda bazı etik ve hukuki tartışmaları da beraberinde getirmektedir.
2. TCK Madde 100 ve Kadın Hakları
TCK Madde 100, kadının gebeliğini sonlandırma hakkını, belirli bir süre ile sınırlayarak düzenlemektedir. Nüfus Planlaması Hakkında Kanun’a göre, Türkiye’de gebeliğin 10. haftasına kadar, kadının rızası ile kürtaj yapılması mümkündür. Ancak, 10. hafta sonrasında ise sadece tıbbi zorunluluk durumunda, yani annenin hayatının tehlikede olması ya da bebeğin sağlığının ciddi risk taşıması gibi durumlar söz konusuysa kürtaj yapılabilir. Aksi takdirde, kadının isteğiyle kürtaj yapılması cezai yaptırımlara yol açacaktır.
TCK Madde 100’ün kadın hakları açısından eleştirilen yönü, kadının vücudu üzerindeki karar verme hakkını sınırlandırmasıdır. Kadınların üreme hakları, temel insan haklarından biridir ve kadının bedenine dair kararlar alabilmesi, onun özgürlüğünün bir göstergesidir. Ancak bu düzenleme, kadının vücut bütünlüğüne ve özgürlüğüne devlet müdahalesini mümkün kılmaktadır. Kadın hakları savunucuları, bu tür müdahalelerin, kadının kişisel özgürlüğüne ve özsaygısına zarar verdiğini savunarak, bu düzenlemenin kadın haklarına aykırı olduğunu belirtmektedirler.
3. Ceza Hukuku Perspektifinden Kürtajın Suç Sayılması
Ceza hukuku açısından, bir eylemin suç olarak kabul edilebilmesi için, eylemin toplumsal düzeni bozması ve hukukun korunması gereken bir değeri ihlal etmesi gerekmektedir. TCK Madde 100’de, gebeliği sonlandırma eylemi, gebelik süresi on haftadan fazla olduğunda suç olarak tanımlanmaktadır. Ancak, bu durumun toplum açısından ne kadar gerekli bir suç olduğu ve toplumsal düzenin korunması için gerçekten bir tehdit oluşturup oluşturmadığı tartışma konusudur.
Kürtajın suç sayılması, kadınların vücutları üzerinde devletin denetim ve kontrolü anlamına gelir. Oysa bazı görüşlere göre, kadınların kendi bedeni üzerinde karar verme hakları, kişisel özgürlüklerinin temel bir parçasıdır. Bu çerçevede, devletin müdahalesi, kadınların özgürlüklerinin kısıtlanması anlamına gelebilir. Kadın hakları savunucuları, kadınların üreme haklarına ve beden bütünlüklerine saygı gösterilmesi gerektiğini savunarak, bu tür düzenlemelerin insan hakları ihlali teşkil ettiğini belirtmektedirler.
4. Tıbbi Zorunluluk ve Yasal İzinler
TCK Madde 100, gebeliğin 10. haftasından sonra yalnızca tıbbi zorunluluk durumlarında kürtaja izin verir. Tıbbi zorunluluk, annenin hayatının tehlikede olduğu durumları veya bebeğin sağlığının ciddi şekilde zarar göreceği durumları ifade eder. Böyle bir durumda, gebeliğin sonlandırılması, kadın sağlığını koruma amacı taşır ve hukuken bir engel yoktur. Ancak bu tür durumların doktorlar tarafından doğru şekilde tespit edilmesi ve yasal izin alınması gerekmektedir.
Tıbbi zorunluluk durumları, hem hukuki hem de tıbbi bir sorumluluk taşır. Tıbbi müdahale, yalnızca uzman bir doktor tarafından yapılabilir ve yasal prosedürler takip edilmelidir. Aksi halde, hem doktor hem de kadın, hukuki sorumlulukla karşı karşıya kalabilir.
Bununla birlikte TCK m.99’a göre; tıbbi müdahale ihtiyacında süre sınırı bulunmamaktadır. Ayrıca tecavüz, fuhuş gibi bir suç nedeniyle ortaya çıkan gebelik durumunda gebeliğin sonlandırılması için 20. haftaya kadar kanun cevaz vermektedir.
5. Sonuç ve Değerlendirme
TCK Madde 100, kadının gebeliğini sonlandırma hakkını, belirli bir süre ile sınırlayarak düzenlemektedir. Ceza hukuku açısından, devletin müdahalesi, toplumsal düzenin korunması amacıyla yapılmış olsa da, bu müdahalenin kadınların özgürlüklerini ihlal ettiği hususunda da muhalif görüşler vardır.
Aile birliği, özellikle çocuk sahibi olma kararını etkileyen önemli bir faktördür. Aile, çocukların doğması ve yetişmesi için uygun bir ortam sağlamayı amaçlar. Çocuk, aile içindeki toplumsal değerlerin, kültürün ve ahlakın bir yansımasıdır. Bu nedenle, kürtajın yasal sınırlarla düzenlenmesi, aile yapısının korunmasına yönelik bir adımdır. Devletin, kadının sağlığını ve toplumsal düzeni korumak adına, ailenin birliğini savunarak, toplumsal ve kültürel değerlere uygun hareket ettiği söylenebilir.
Kürtajın suç sayılması, ailenin doğurganlıkla ilgili kararlarını daha çok devletin belirlediği sınırlar içinde tutmayı amaçlar. Bunun bir başka anlamı da, toplumun, aileyi oluşturan bireylerin seçimleri üzerinden devlete ait değerlere uygun bir denetim uygulama amacıdır.
Kürtajın ceza hukuku çerçevesinde suç olarak kabul edilmesi, kadının bedensel özgürlüğü ile toplumun ahlaki değerleri arasında bir denge kurma çabasının bir sonucudur.