Giriş
Tasarrufun iptali davaları, alacaklının, borçlunun alacaklılardan mal kaçırma amacıyla yaptığı tasarrufları iptal etmek için başvurabileceği önemli bir hukuki mekanizmadır. Bu tür davalar, İcra İflas Kanunu (İİK) kapsamında düzenlenmiş olup, borçlu tarafından yapılan işlemlerin, alacaklıların alacaklarını tahsil edebilmelerini engelleyen nitelikte olması durumunda devreye girer. Tasarrufun iptali, özellikle borçlunun mallarını üçüncü kişilere devretmesi veya malvarlığını alacaklılardan saklaması gibi durumlarda alacaklıyı koruma amacını güder.
Bu yazıda, tasarrufun iptali davalarının hukuki dayanakları, şartları, tarafları, hak düşürücü süreler ve görevli mahkeme konuları detaylı bir şekilde ele alınacaktır.
Tasarrufun İptali Davasının Hukuki Dayanağı
Tasarrufun iptali davası, Türk İcra İflas Kanunu (İİK) çerçevesinde düzenlenmiş bir dava türüdür. İİK’nın 277. maddesi ve devamı maddelerinde, alacaklının borçlunun mal kaçırma amacıyla yaptığı işlemleri iptal edebilmesine imkân tanınmaktadır. Tasarrufun iptali davaları, alacaklıların borçludan alacaklarını tahsil etmek amacıyla başvurdukları bir dava yoludur ve esasen, borçlunun alacaklıyı mağdur etme amacıyla gerçekleştirdiği tasarrufların geçersiz kılınması amacını taşır.
İİK 277. maddesinde “Alacaklı, borçlunun son iki yılda yaptığı ivazsız (karşılıksız) ve aciz (borçlunun ödeme gücünün bulunmadığı durum) tasarrufları iptal etmek için dava açabilir” şeklinde düzenlemeler yer almaktadır. Tasarrufun iptali davaları, alacaklının borçludan alacağını tahsil etme noktasında mal kaçırma işlemlerinin engellenmesini sağlamak amacıyla öngörülmüş bir dava türüdür.
İİK Madde 277: Tasarrufun İptali Davası
Madde 277- “Alacaklı, borçlunun son iki yılda yaptığı ivazsız ve aciz tasarrufları iptal edebilir. Bu iptal talebi, alacaklının icra takibine başvurmasıyla başlar.”
Buradaki “ivazsız” ifadesi, karşılıksız yapılan işlemleri ifade ederken, “aciz” ifadesi, borçlunun borçlarını ödeme gücünün olmadığı durumları tanımlar. Bu durumlar, alacaklının alacağını tahsil edebilmesi için kritik önem taşır. Borçlu, mal varlığını alacaklılardan gizleme veya başka kişilere devretme amacına yönelik tasarruflarda bulunmuşsa, bu tasarruflar iptal edilebilir.
Tasarrufun İptali Davasında Şartlar
Tasarrufun iptali davalarının açılabilmesi için belirli hukuki şartların yerine getirilmesi gerekmektedir. Bu şartlar, davanın kabul edilebilir olması için gereken unsurlar olup, dava açılmadan önce bu unsurların tamamlanmış olması gerekmektedir.
Gerçek Borç İlişkisi Olmalı
Tasarrufun iptali davası açılabilmesi için, alacaklı ile borçlu arasında gerçek bir borç ilişkisi bulunmalıdır. Yani, borçlunun mal kaçırma amacıyla tasarrufta bulunduğu borç, gerçek ve hukuken geçerli bir borç olmalıdır. Eğer borç ilişkisi sahte veya göstermelikse, tasarrufun iptali davası açılması mümkün olmayacaktır. Bu bağlamda, alacaklının talebi ile borçlunun gerçekleştirdiği tasarruflar arasındaki ilişki hukuki bir temele dayanmalıdır.
İİK 277. maddesi, borçlu ile alacaklı arasında gerçek bir alacak ilişkisi bulunmadığı takdirde tasarrufun iptali davasının kabul edilmeyeceğini hükme bağlamaktadır. Bu bağlamda, borçlu ile alacaklı arasındaki ilişkinin gerçek olup olmadığı, dava açılmadan önce titizlikle incelenmelidir.
Aciz Vesikası
Tasarrufun iptali davası açılabilmesi için borçlu hakkında bir aciz vesikası alınmış olması gerekmektedir. Aciz vesikası, borçlunun ödeme yapabilecek yeterlilikte olmadığına dair resmi bir belgedir. Bu belge, borçlunun alacaklılara ödeme yapma kapasitesinin olmadığını gösterir ve tasarrufun iptali davasının açılması için bir ön koşul teşkil eder.
Ancak, aciz vesikası dava açılmadan önce alınmış olmak zorunda değildir. Dava açıldıktan sonra aciz vesikası ibraz edilebilir. Eğer dava açılmadan önce bu vesika sağlanmışsa, davanın esasına geçilebilecektir. Aksi takdirde, dava sırasında kesin aciz vesikası da sunulabilir. Bu durum, alacaklının haklarını daha etkin bir şekilde savunabilmesi için önemlidir.
İcra Takibinin Kesinleşmiş Olması
Borçlu hakkında icra takibi başlatılmış olması ve bu takibin kesinleşmiş olması gerekmektedir. İcra takibi başlatıldıktan sonra, borçlu bu takibe itiraz ederse veya usulüne uygun bir şekilde kendisine tebligat yapılmamışsa, icra takibi kesinleşmiş sayılmayacaktır. İcra takibinin kesinleşmesinin ardından tasarrufun iptali davası açılabilir. İcra takibinin kesinleşmesi, alacaklının dava açma hakkını elde etmesini sağlar.
Tasarrufun Borcun Doğumundan Sonra Yapılması
İptali talep edilen tasarrufun, borçlunun borcunun doğumundan sonra yapılmış olması gerekmektedir. Bu, borçlunun borcunun doğumundan önce malvarlığını devretmesi veya başkalarına devretmesi durumunda, bu tür tasarruflar tasarrufun iptali davasına konu olamaz.
Tasarrufun iptali davası açılmadan önce, davanın ön koşulu olan borç doğum tarihi ile tasarruf tarihi arasındaki ilişki, mahkeme tarafından resen araştırılmalıdır. Bu husus, dava açılmadan önce belirleyici bir faktör olarak değerlendirilmektedir.
Tasarrufun İptali Davasının Amacı
Tasarrufun iptali davasının temel amacı, borçlunun alacaklılarına zarar verme kastıyla gerçekleştirdiği işlemleri geçersiz kılmak ve alacaklının cebri icra yoluyla alacağını tahsil etmeye devam etmesini sağlamaktır. Bu dava, alacaklının mal varlığını alacaklılardan saklamak amacıyla gerçekleştirilen tasarrufları engellemeyi hedefler.
Bu tür davalar, şahsi davalar olup, taşınmazın aynına ilişkin davalar değildir. Sonuç olarak, tasarrufun iptali davası açıldığında, taşınmazın tescilinin iptaline gerek olmadan alacaklı, borçluya ait malın cebri icra yoluyla satışını talep edebilir. Alacaklı, tasarrufun iptali davası sonucunda, borçlunun mal varlığından kaçırdığı malları yeniden geri almış gibi, bu mallar üzerinde cebri icraya devam edebilecektir.
Tasarrufun İptali Davasına Konu Olan Tasarruflar
Tasarrufun iptali davası, borçlunun alacaklıları zarar vermek amacıyla gerçekleştirdiği çeşitli hukuki işlemleri kapsar. Doktrin görüşleri ve Yargıtay kararları doğrultusunda iptal davasına konu olabilecek bazı tasarruflar şunlardır:
İnançlı İşlemler ve Nam-ı Müstear: Borçlu, başkalarının adına taşınmaz kaydettirerek mallarını gizlemeye çalışabilir. Bu tür işlemler, borçluya ait malvarlığının alacaklılardan saklanması amacı güder ve iptal davasına konu olabilir.
Şirket Hisselerinin Devri: Borçlu, sahip olduğu şirket hisselerini üçüncü kişilere devretmişse, bu devrin iptal edilmesi talep edilebilir.
Miras Hisselerinin Devri: Borçlu, miras hakkını devretmişse veya mirasını reddetmişse, bu tür işlemler de iptal davasına konu olabilir.
Kişisel Hakların Tapuya Şerh Edilmesi: Borçlu, kişisel hakları bir taşınmaz üzerine tapuya şerh ettirerek mal varlığını güvence altına alabilir, ancak bu işlem de iptal edilebilir.
Taşınmaz Satışı ve Anlaşmalı Boşanma Protokolü: Borçlu, taşınmazını satmış veya boşanma protokolü çerçevesinde mallarını devretmişse, bu tür işlemler iptal talebine konu olabilir.
Havale İşlemleri ve Borçlu Malvarlığını Azaltıcı İşlemler: Borçlu, malvarlığını azaltıcı şekilde havale yapmış veya mirası reddetmişse, bu işlemler de iptal edilebilir.
Tasarrufun İptali Davasında Taraflar
Tasarrufun iptali davasında, en az üç ana taraf bulunmaktadır:
Davacı (Alacaklı)
Alacaklı, tasarrufun iptali davasını açan kişidir. Alacaklı, borçludan alacağını tahsil edemediği için, borçlunun mal varlığını alacaklılardan kaçırmasını engellemek amacıyla dava açar. Bu dava, alacaklının alacağını tahsil etme yolunda önemli bir araçtır.
Davalı (Borçlu)
Borçlu, tasarrufun iptali davasının asıl muhatabı olan kişidir. Borçlu, alacaklıya ödeme yapmamak amacıyla malvarlığını başka kişilere devretmiş veya mal kaçırma amacıyla tasarrufta bulunmuştur. Bu kişi, davada yer alır ve yapılan tasarrufları savunma hakkına sahiptir.
Üçüncü Kişi (Davalı 3.)
Üçüncü kişi, borçludan mal devralan kişidir. Bu kişi, borçlunun mal varlığını alacaklılardan kaçırmak amacıyla devralmış olabilir. Üçüncü kişi de tasarrufun iptali davasına dahil edilir ve savunma yapma hakkına sahiptir. Üçüncü kişinin savunmaları, tasarrufun iptal edilip edilmemesi kararında etkili olabilir.
Tasarrufun İptali Davasında Hak Düşürücü Süre
Tasarrufun iptali davalarında zamanaşımı değil, hak düşürücü süre vardır. Bu, belirli bir süre sonunda alacaklının dava açma hakkını kaybetmesi anlamına gelir. İİK 280. maddesi uyarınca, borçlu tarafından alacaklıya zarar verme amacı güdülerek yapılan tasarruflara karşı dava açma hakkı, beş yıl içinde kullanılmalıdır.
Hak Düşürücü Süreler
İİK 280. maddesine göre, borçlu tarafından alacaklıya zarar verme kastıyla yapılan tasarruflara karşı dava açma hakkı, tasarrufun alacaklı tarafından bilindiği veya bilmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu tarihten itibaren beş yıl içinde açılabilir.
Eğer bu beş yıllık süre geçirilirse, tasarrufun iptali davası reddedilir. Ayrıca, İİK 278. maddesinde belirtilen ivazsız ve aciz tasarrufların iptaline yönelik davalar için de belirli süre sınırları vardır. Bu tür tasarruflara karşı dava açma süresi iki yıl ile sınırlıdır.
Tasarrufun İptali Davalarında Görevli Mahkeme
Tasarrufun iptali davalarına ilişkin görevli mahkeme, Asliye Hukuk Mahkemesi‘dir. İİK 281. maddeye göre, tasarrufun iptali davaları, hukuki mahiyet taşıdığı için ticari niteliği olsa dahi, Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılır. Bu durum, çokça karşılaşılan bir yanılgıyı ortadan kaldırır: Ticari ilişkilerde dahi, tasarrufun iptali davası Asliye Hukuk Mahkemesi‘nde görülür.
Tasarrufun İptali Davasında Yetkili Mahkeme
HMK 7. Madde‘ye göre, yetkili mahkeme belirlenirken, genel yetki kuralları dikkate alınır. Bu kurallar, davanın açılacağı mahkemeyi belirlerken uygulanacak ilk temel prensiplere işaret eder. HMK 7. maddeye göre, yetkili mahkeme, davalı tarafın ikametgahının bulunduğu yer mahkemesidir.
Tasarrufun iptali davalarında bu durum şu şekilde işlemektedir:
- Davacı taraf borçlu ya da üçüncü kişinin ikametinde davayı açabilir.
Bu genel yetki kuralı, tasarrufun iptali davaları için geçerlidir ve bu tür davalarda borçlu ve üçüncü kişi davalıları için en uygun mahkemeyi belirler.
Tasarrufun İptali Davasında İptal Nedenleri
İcra İflas Kanunu (İİK) tasarrufun iptali davalarında, borçlunun malvarlığını alacaklılardan kaçırmak amacıyla gerçekleştirdiği işlemleri iptal etmeye yönelik düzenlemeler içermektedir. Bu davalar, alacaklının borçlunun malvarlığını zarar verme amacıyla devretmesini veya malvarlığını azaltmasını önlemek amacıyla açılmaktadır. İİK’da yer alan hükümler, borçlunun mal kaçırma amacıyla yaptığı tasarrufların geçersiz hale getirilmesi için çeşitli iptal nedenleri sunmaktadır.
İİK’nın 278. Maddesi – İvazsız Tasarruflar
İİK’nın 278. maddesi, borçlunun malvarlığını alacaklılardan kaçırma amacıyla yaptığı ivazsız (bedelsiz) tasarrufları konu alır. İvazsız tasarruflar, borçlu tarafından yapılan bağışlamalar ve alacaklılara zarar vermek amacıyla gerçekleştirilen diğer bedelsiz işlemleri kapsar.
1. İvazsız Tasarrufların Geçersizliği
İİK 278. maddeye göre, borçlunun haciz veya aciz nedeniyle malvarlığını alacaklılardan kaçırmaya yönelik olarak yaptığı ve bedelsiz (ivazsız) tasarruflar batıl kabul edilir. Ancak bu geçersizlik, belirli bir zaman dilimi ile sınırlıdır. Bu süre, haciz veya aciz vesikasının düzenlendiği tarihten geriye doğru olan iki yıl ile sınırlıdır.
Bu madde uyarınca, borçlunun ivazsız yaptığı tasarruflar, haciz veya aciz işlemlerinin ardından geçen iki yıl içinde yapılmışsa geçersiz sayılır ve alacaklı, tasarrufun iptali davası açabilir. Ancak bu sürenin, haciz veya aciz işlemlerinden önceki iki yılı geçemeyeceği unutulmamalıdır.
2. Akrabalar Arasında Yapılan Tasarruflar
İİK 278. maddesinin üçüncü fıkrasına göre, belirli yakın akrabalar arasında yapılan tasarruflar da iptal edilebilir. Ancak, usul ve füru (üst ve alt soylar) ile eşler arasındaki tasarruflar, Anayasa Mahkemesi’nin 2018 yılında verdiği karar doğrultusunda iptal edilemez. Akraba ilişkileri ile yapılan ivazsız işlemler, borçlunun alacaklılara zarar vermek amacıyla gerçekleştirdiği işlemler olarak kabul edilemez. Bu sebeple, yalnızca kan hısımları arasında yapılan ivazsız tasarruflar, iptal davasına konu olabilir.
3. Misli Aşan Fark
Misli aşan fark, bir malın satış fiyatının, gerçekte değerinden çok daha düşük gösterilmesi durumudur. İİK 278. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen bir diğer iptal nedeni de, malın satış bedelinin gerçek değerinin çok daha altında olması durumudur. Örneğin, tapuda 10.000 TL’ye satıldığı gösterilen bir taşınmazın gerçekte 20.000 TL’lik bir değeri olması, misli aşan fark oluşturur.
Bu durumda, iptal davası açan alacaklı, satış fiyatının gerçek piyasa değeri ile karşılaştırılmasını ve fazla değer farkının iptal gerekçesi olarak kabul edilmesini talep edebilir.
4. Kötü Niyetle İktisap ve İyi Niyet Savunması
Bununla birlikte, 17. Hukuk Dairesi’nin 22.02.2021 tarihli kararına göre, iptal davasına konu edilen tasarrufun, borçlunun kötü niyetli bir şekilde yapılmış olması gerekir. İyi niyetli şekilde mal devralan kişiler, yalnızca misli aşan farkla değil, ayrıca borçlunun mali durumunu ve niyetini bilmeleri gerektiği durumlarda tasarrufun iptaline karar verilebilir. Dolayısıyla, yalnızca misli aşan fark bulunması iptal sebebi oluşturmaz; başkaca iptal sebeplerinin de ortaya konması gerekir.
İİK’nın 279. Maddesi – Aciz Halindeki Tasarruflar
İİK 279. maddesi, borçlunun aciz (borca batık) durumu nedeniyle yaptığı tasarruflara ilişkin düzenlemeleri içerir. Bu maddede, borçlu alacaklılardan mal kaçırmak amacıyla, borcunu ödememek için tasarrufta bulunmuşsa, bu tasarrufların geçersiz sayılacağı belirtilmiştir. Aciz durumu, borçlunun borçlarını ödeyemediği durumu ifade eder.
1. Bir Senelik Süre
İİK 279. maddesinde belirtilen geçersizlik durumu, borçlunun hacizden veya aciz vesikasından önceki bir yıl içinde yaptığı tasarrufları kapsar. Bu süre, bir yıl ile sınırlıdır. Bu durumda, borçlu borcunu ödemediği ve alacaklılar haciz işlemi başlattığı ya da aciz vesikası alındığı tarihten önce bir yıl içinde mal devri yapmışsa, bu tasarruf geçersiz sayılır.
2. Teminat Gösterme ve Rehin İşlemleri
İİK 279. maddesinde, borçlunun borçlarını ödememek amacıyla gerçekleştirdiği bazı işlemler de iptal edilebilir. Örneğin, borçlu, borcunu temin etmek amacıyla bir rehin işlemi yapmışsa, bu işlem de geçersiz sayılabilir. Bunun dışında, vadesi gelmemiş borçlar için yapılan ödemeler veya kişisel hakların kuvvetlendirilmesi amacıyla yapılan tasarruflar da iptal edilebilir.
İptal Davasında Uygulama ve İstisnalar
Tasarrufun iptali davası, yalnızca aciz ve ivazsız işlemleri değil, birtakım özel durumları da kapsar. Bu tür davalar, borçlunun zarar verme amacıyla mal kaçırmaya yönelik tasarruflarını iptal etmek için açılır. Ancak, her tasarrufun iptal edilmesi mümkün olmayabilir. Borçlu, tasarrufun kötü niyetli olup olmadığını açıklamak zorundadır. Eğer borçlu, tasarrufu gerçekleştirdiği sırada kötü niyetli bir hareket sergilemediyse, bu tasarruf iptal edilmez.
Yargıtay’ın bazı kararlarında, tasarrufun iptali için sadece ivazsız ya da aciz halindeki işlemler değil, aynı zamanda bu işlemin kötü niyetle yapılmış olması gerektiği de belirtilmiştir. Borçlunun mal kaçırmak amacıyla yapmadığı, iyi niyetle gerçekleştirdiği işlemler iptal edilemez.
Sonuç
Tasarrufun iptali davaları, borçlunun malvarlığını alacaklılardan kaçırmasına karşı önemli bir hukuki savunma aracıdır. Bu davalar, alacaklının alacağını tahsil edebilmesi için hukuki bir çözüm sunar. Ancak, davaların başarıya ulaşabilmesi için belirli hukuki şartların yerine getirilmesi gerekmektedir. Bu şartlar arasında gerçek bir borç ilişkisi, aciz vesikası, icra takibinin kesinleşmesi gibi unsurlar yer alır. Ayrıca, hak düşürücü sürelerin takibi ve görevli mahkemenin doğru seçilmesi, davanın sonucunu belirleyen önemli unsurlardır. Tasarrufun iptali davalarında, bu unsurlara dikkat edilmesi, alacaklının haklarını savunmak için gereklidir.