1. Boşanma Davasının Hukuki Niteliği ve Genel Yapısı
a. Boşanma, Evliliğin Hukuken Sona Ermesidir
Boşanma davası, evliliğin ölüm, gaiplik veya cinsiyet değişikliği dışında sona erdirilmesini sağlar. Mahkemeye başvurularak yürütülen bir eda davasıdır. Türk Medeni Kanunu’nun İkinci Kitabında yer alan hükümlerle düzenlenmiş olan bu dava türü, evliliğin sonlandırılmasını sağlayan yargısal bir işlemdir. Boşanma yalnızca mahkeme kararıyla sonuç doğurur. Tarafların anlaşması ya da iradi tasarrufu boşanmayı tek başına gerçekleştirmez.
b. Hukukumuzda Üç Tür Boşanma Davası Bulunur
Türk hukuk sisteminde boşanma davası, genel itibariyle üç farklı türde karşımıza çıkar:
- Özel Nedenlere Dayalı Boşanma:
Zina (TMK m.161), hayata kast veya onur kırıcı davranış (TMK m.162), terk (TMK m.164), akıl hastalığı (TMK m.165) gibi nedenlerle açılan boşanma davalarıdır. Bu nedenlerin ispatı, davacı tarafa aittir. Ayrıca, kusur ilkesi gereği bu boşanma nedenleri kusurlu davranışa dayanır. - Genel Nedene Dayalı Boşanma (Evlilik Birliğinin Temelden Sarsılması):
TMK m.166/1-2 hükümlerine göre taraflar arasında şiddetli geçimsizlik varsa, artık evliliğin sürdürülmesi mümkün değilse, taraflardan biri bu duruma dayanarak boşanma talebinde bulunabilir. - Anlaşmalı Boşanma (TMK m.166/3):
Evlilik süresi en az 1 yıl olan çiftlerin karşılıklı anlaşarak boşanmasıdır. Bu çiftler hazırladıkları protokolü mahkemeye sunar ve hâkimin onayını alır. Anlaşmalı boşanma en pratik ve hızlı sonuç alınan boşanma türüdür. Protokol, tarafların birlikte verdikleri irade beyanını içerir. Ayrıca, boşanmanın mali, velayet, nafaka, mal paylaşımı gibi tüm sonuçlarını içerir.
2. Anlaşmalı Boşanma Davasında Protokolün Rolü ve Bağlayıcılığı
a. Anlaşmalı Boşanmanın Şartları
Anlaşmalı boşanma, TMK m.166/3 hükmüne göre aşağıdaki şartların birlikte gerçekleşmesi halinde mümkündür:
- Evlilik en az bir yıl sürmüş olmalıdır.
- Taraflar boşanma ve sonuçlarında tam bir anlaşmaya varmış olmalıdır.
- Bu anlaşma, bir protokol ile yazılı hale getirilmelidir.
- Taraflar, mahkeme huzurunda birlikte dinlenmelidir ve iradelerinin serbestçe oluştuğu hâkim tarafından anlaşılmalıdır.
b. Protokolün Kapsamı
Anlaşmalı boşanma protokolü, boşanmanın fer’î niteliğindeki hususlarını da kapsar. Özellikle:
- Maddi ve manevi tazminat (TMK m.174)
- Yoksulluk nafakası ve iştirak nafakası (TMK m.175 ve m.182)
- Mal rejimi ve paylaşımı (TMK m.202 ve devamı)
- Ziynet eşyaları
- Çocukların velayeti ve kişisel ilişki kurulması
Bu hususlarda taraflar açık ve kesin hükümlerle mutabakata varmalıdır. Çünkü protokol, kesin hüküm gücüne yakın bir şekilde bağlayıcıdır. Sonradan bu hususlarda yeni bir dava açılması kural olarak mümkün değildir.
3. Protokol Sonrası Yeni Talepler ve Yargıtay Uygulaması
a. Tazminat ve Nafaka Talepleri
Anlaşmalı boşanma sonrası, taraflar protokolde bir tazminat veya nafaka talebinde bulunmamışsa, daha sonra bu konuda dava açmaları mümkün değildir. Eğer açıkça feragat etmişlerse de durum değişmez. Yargıtay kararları bu konuda oldukça açıktır:
“Boşanma kararı tarafların anlaşmalarına dayandığına göre, davacının boşanmadan sonra, boşanma sebebiyle artık manevi tazminat talep etmesi mümkün değildir.”
(Yargıtay 2. HD, E.2011/11544 K.2012/25372)
Aynı doğrultuda:
“Tarafların anlaşmalı olarak boşanmaya karar verilmiş olması durumunda, boşanmanın mali sonuçlarına ilişkin aralarındaki ihtilafı nihai olarak çözdükleri ve ilişkilerini tasfiye ettiklerinin kabulü gerekir.”
(Yargıtay 2. HD, E.2014/18709 K.2014/20286)
Bu kararlar ışığında, anlaşmalı boşanma protokolünde düzenlenmeyen veya açıkça feragat edilen konular tekrar dava konusu yapılamaz.
b. Yoksulluk Nafakası Feragati
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi de protokolde yoksulluk nafakası talep edilmeyeceği belirtilmişse, sonradan talep edilemeyeceğini açıkça ifade etmiştir:
“Davacı kadın, boşanma davası sırasında hür ve serbest iradesiyle yoksulluk nafakasından feragat etmiş bulunduğundan, artık bir daha, yoksulluk nafakası talep edemez.”
(Yargıtay 3. HD, 2015/1220 E. – 2018/3087 K.)
Bu sebeple tarafların tüm mali haklarını göz önünde bulundurarak, anlaşmalı boşanma protokolünü hazırlamaları büyük önem arz eder. Protokol detaylı ve eksiksiz şekilde hazırlanmalıdır.
4. İstisnalar, Çekişmeliye Dönüş ve Velayet Nafakası
a. Anlaşmanın İstisnası: Çocuklara Ait Haklar
Anlaşmalı boşanma protokolüyle velayeti düzenlenen müşterek çocuklara ait iştirak nafakası, feragat edilebilir bir hak değildir. Zira bu hak, eşlerin değil çocukların hakkıdır:
“İştirak nafakası, çocuğun hakkı olup anne veya babanın bu haktan feragat etmesi geçersizdir. Bu nedenle daha sonra iştirak nafakasının artırılması talep edilebilir.”
Yargı uygulaması da bu yöndedir. Mahkeme, tarafların anlaşmasına rağmen çocuğun üstün yararını gözeterek nafaka kararı verebilir. Ayrıca, artırılmasına hükmedebilir.
b. Anlaşmalı Boşanmanın Çekişmeliye Dönüşmesi
Taraflardan biri, boşanma kararının kesinleşmesinden önce protokoldeki iradesini geri çekerse, dava anlaşmalı olmaktan çıkar. Bu durumda çekişmeli boşanma davasına dönüşür ve daha önceki protokol geçersiz hale gelir.
“Anlaşmalı boşanma davası kesinleşmeden önce taraflardan birinin irade açıklamasını geri çekmesi halinde, dava çekişmeli boşanma davasına dönüşür.”
(Yargıtay 2. HD, E.2015/20548 K.2016/14337)
c. Protokolde Açıkça Saklı Tutulan Haklar
Taraflar protokolde, bazı haklarını daha sonra ileri sürebileceklerini belirtmişse, bu haklar ileride dava konusu yapılabilir. Örneğin;
- “Taraflar mal paylaşımı hususunda daha sonra uzlaşacaklardır.”
- “Ziynet eşyalarına ilişkin talepler saklıdır.”
Bu tür kayıtlar, ilgili konuların kesin hüküm teşkil etmeyeceğini ve daha sonra dava edilebileceğini gösterir.
SONUÇ
Anlaşmalı boşanma davaları, hem taraflar hem de yargı mercileri açısından etkin bir çözüm yoludur. Ayrıca, kısa sürede sonuç alınmasını sağlar. Ancak bu davaların temelini teşkil eden protokol, boşanmanın mali ve kişisel sonuçlarını doğrudan belirler. Bu nedenle;
- Protokol ayrıntılı ve özenli hazırlanmalıdır.
- Nafaka, tazminat, velayet, mal paylaşımı gibi tüm hususlar açıkça yer almalıdır.
- Anlaşmalı boşanma kesinleştikten sonra bu hususlar yeniden dava konusu yapılamaz.
- Ancak çocuklara ilişkin iştirak nafakası ve açıkça saklı bırakılan haklar bu kapsamın dışındadır.
Yanlış ya da eksik düzenlenen protokol, telafisi güç hukuki kayıplara yol açabilir. Bu süreç mutlaka uzman bir avukat rehberliğinde yürütülmelidir.