Giriş

Miras hukuku bakımından en çok karşılaşılan uyuşmazlık türlerinden biri, muris muvazaasına dayalı tapu iptali ve tescil davalarıdır. Türk hukuku uygulamasında, murisin tapulu taşınmazlarını bazı mirasçılara “satış” veya “ölünceye kadar bakma” gibi göstererek, aslında “bağış” iradesiyle devretmesi; diğer mirasçıların hak kaybına uğramasına neden olmakta ve bu durum yargıya taşınmaktadır. Bu tür işlemler, mirasçılardan mal kaçırma kastı taşıdığında ve muvazaa ispatlandığında geçersiz sayılmakta, tapu kayıtları iptal edilerek terekeye iadesi sağlanmaktadır.

Miras bırakanın (murisin) malvarlığını ölümünden önce bazı mirasçılara veya üçüncü kişilere devretmesi, genellikle “muris muvazaası” tartışmalarına yol açmakta ve dava konusu olmaktadır. Uygulamada bu devrin çoğu zaman “satış” gibi gösterilerek yapılması, gerçekte ise bağış niteliği taşıması, mirasçılardan mal kaçırma kastını gündeme getirmektedir. Yargı organları, bu tür işlemleri Borçlar Kanunu m. 19, Medeni Kanun m. 6, HMK m. 190 ve en önemlisi 01.04.1974 tarihli İçtihadı Birleştirme Kararı ışığında değerlendirmektedir.

Miras Hukuku ile ayrıntılı bilgi için buraya tıklayınız.

2. MURİS MUVAZAASI KAVRAMI VE HUKUKİ DAYANAKLARI

2.1. Muvazaa Nedir?

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 19. maddesi muvazaa kavramını düzenler:

“Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır.”

Bu hüküm, gerçek irade ile dış dünyaya yansıtılan irade beyanı arasındaki farkı ortaya koymakta ve muvazaa iddialarına dayanak teşkil etmektedir. Muvazaa, bir hukuki işlemin taraflarının, üçüncü kişileri aldatmak amacıyla, gerçek iradelerine uymayan bir işlem yapmalarıdır. Hukuk sistemimizde muvazaa halleri, mutlak ve nispi muvazaa olarak ikiye ayrılmakta; muris muvazaası bu ayrımda “mutlak muvazaa” kapsamında değerlendirilmektedir.

2.2. Muris Muvazaası Tanımı

Muris muvazaası, miras bırakanın (muris), mirasçısını miras hakkından yoksun etmek amacıyla, aslında bağışladığı bir malı görünüşte satış, ölünceye kadar bakma sözleşmesi veya başka bir hukuki işlem gibi göstererek devretmesidir. Bu halde görünürdeki işlem (örneğin satış), tarafların gerçek iradesini yansıtmaz. Gerçekte amaç, bir kısım mirasçılardan mal kaçırmak suretiyle, taşınmazın diğer bir kişiye, genellikle bir diğer mirasçıya, bağışlanmasıdır.

Muris muvazaasında amaç, miras hukukunun eşitlik ve adalet ilkelerine dayanan düzenini dolanmak ve özellikle saklı paylı mirasçıların miras hakkını ortadan kaldırmaktır. Bu nedenle muris muvazaası, kamu düzeni ile doğrudan ilişkilidir ve Türk hukukunda hukuki işlem teorileri bağlamında özel bir konumda yer alır.

2.3. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı

01.04.1974 tarihli, 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, muris muvazaası davalarının temel dayanaklarından biridir. Kararda aynen şu ifadelere yer verilmiştir:

“Bir kimsenin, mirasçısını miras hakkından yoksun etmek amacıyla, gerçekte bağışlamak istediği bir taşınmazı satış gibi göstererek devretmesi hâlinde, diğer mirasçıların, bu işlemin muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapunun iptalini talep etme hakkı vardır.”

Bu karar ile Yargıtay, muris muvazaasına dayanan tapu iptali ve tescil davalarının hukuki çerçevesini netleştirmiş; görünürdeki işlem ne olursa olsun, murisin gerçek niyetinin belirleyici olduğu ilkesini tesis etmiştir. Burada en önemli nokta, mirasçının saklı pay sahibi olup olmamasının önem taşımamasıdır. Yargıtay, tüm mirasçılara, muvazaalı işlemin iptalini isteme hakkı tanımaktadır.

2.4. Terekeye ve Mirasçılara İlişkin Hukuki Durum

Mirasbırakanın ölüm tarihine göre terekesinin elbirliği mülkiyetine tabi olduğu ve dava dışı başkaca mirasçılarının bulunduğu kayden sabittir. Terekeye karşı yapılan mülkiyetten kaynaklanan haksız fiil niteliğindeki muris muvazaası ve elatmanın önlenmesi gibi davaların dışında ehliyetsizlik, vekalet görevinin kötüye kullanılması vb. gibi davalarda terekeyi temsil eden tüm mirasçıların bir arada hareket etmek suretiyle davayı birlikte açmaları, ayrıca, mirasçılardan bir tanesinin terekeye iade şeklinde dava açması halinde de tüm mirasçıların davada muvafakatlarının sağlanması; aksi takdirde terekenin atanacak temsilci marifetiyle davada temsil edilmesi ve yürütülmesi gerekeceği (TMK m. 640) tartışmasızdır.

2.5. Muris Muvazaasının Nispi Muvazaa Niteliği ve Unsurları

Uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.

Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli ve 1/2 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu’nun 706’ncı, Türk Borçlar Kanunu’nun 237. ve Tapu Kanunu’nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.

2.6. İspat Yükü ve Delil Rejimi

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür” hükmünü,

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 190. maddesinin birinci fıkrası ise “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir” hükmünü düzenlemiştir.

Bu kapsamda muris muvazaası davalarında, muvazaanın varlığı iddiasını ortaya koyan tarafın (çoğunlukla dava açan mirasçının) bu iddiayı ispatlaması gerekir. Muvazaa, tarafların gerçek iradesi ile görünürdeki işlem arasındaki çelişkiye dayanması nedeniyle, somut olaya ve dosya kapsamına göre detaylı ve kapsamlı delillerin toplanması ve değerlendirilmesi önem taşır.

3. MURİS MUVAZAASINA İLİŞKİN YARGITAY İÇTİHATLARI

Muris muvazaası hukuku alanında Yargıtay kararları, mirasçıların haklarını koruma ve murisin gerçek iradesinin ortaya çıkarılması bakımından temel dayanak teşkil etmektedir. Aşağıda, muris muvazaasına ilişkin doğruluğu kesin olarak teyit edilmiş ve metin bütünlüğü bozulmadan sunulmuş önemli Yargıtay kararları yer almaktadır:

3.1. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu – 01.04.1974 Tarih, 1/2 Sayılı Karar

“Bir kimsenin, mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak amacıyla gerçekte bağışlamak istediği bir taşınmazı, tapu memuru önünde iradesini satış doğrultusunda açıklayarak devretmiş olması hâlinde, görünürdeki satış sözleşmesi Borçlar Kanunu’nun 18. maddesi uyarınca muvazaalı sayılır. Bu işlem, muris muvazaası kapsamında değerlendirilerek geçersiz kabul edilir.

Saklı pay sahibi olsun ya da olmasın, miras hakkı ihlal edilen tüm mirasçılar, bu muvazaalı işlemin geçersizliğini ileri sürerek, tapu iptal ve tescil davası açabilirler. Gizli bağış sözleşmesi ise geçerli bir hukuki işlem sayılamayacağından, şekil şartını taşımadığı gerekçesiyle hükümsüzdür.”

(İBK: Resmi Gazete, 18.05.1974, Sayı: 14998)


3.2. Yargıtay 1. Hukuk Dairesi – E. 2016/11759, K. 2019/4621

“Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescili isteğine ilişkindir. Davacı, murisin ölmeden kısa süre önce taşınmazlarını torunu olan davalıya ölünceye kadar bakma sözleşmesiyle devrettiğini, ancak gerçekte bakımın yapılmadığını, bu sözleşmenin muvazaalı olduğunu ve mirasçılardan mal kaçırma amacı taşıdığını ileri sürmüştür.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden, muris ile davalı arasında düzenlenen ölünceye kadar bakma akdinin ölümden sadece 9 gün önce yapıldığı, akitten sonra murisin yaşamını yitirdiği, bakım hizmetinin fiilen gerçekleşmediği, miras bırakanın bakım ihtiyacı olmadığı ve temlikin karşılıksız yapıldığı anlaşılmaktadır.

Tüm bu sebeplerle, mahkemece yapılan devrin muvazaalı olduğu kabul edilmiş ve tapu kaydının iptali ile paylı şekilde mirasçılar adına tesciline karar verilmiştir.”


3.3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu – E. 2017/1218, K. 2021/688

“Gerçek bedel alınmak suretiyle yapılan satışlarda, temlikin mirasçılardan mal kaçırma amacıyla yapıldığından söz edilemez. Bu gibi işlemler, muris muvazaasına dayalı olarak iptal edilemez.

Ne var ki, görünürde satış gibi gösterilen işlemin aslında bağış olduğu; bedelin alınmadığı, murisin ekonomik durumu itibariyle satış yapma ihtiyacının bulunmadığı, taşınmazın devredildiği kişiyle olan ilişkilerinin mirasçılar aleyhine tasarruf olarak kullanıldığı somut olgularla ispatlanmışsa, muris muvazaasının varlığından söz edilebilir.”


3.4. Yargıtay 1. Hukuk Dairesi – E. 2014/22602, K. 2017/953

“Dava konusu taşınmazın muris tarafından sadece bir mirasçıya devredildiği, devrin satış gösterildiği ancak semenin ödenmediği, taşınmaz bedelinin çok altında bir bedelle işlem yapıldığı, murisin diğer mirasçılarla ilişkilerinde ayrımcılık yapıldığı; tanık anlatımları, tapu kayıtları ve keşif sonrası hazırlanan bilirkişi raporlarıyla ispatlanmıştır.

Bu durumda, davalının savunmasının dosya içeriğiyle örtüşmediği, muvazaa olgusunun davacılarca ispatlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne ve tapu kaydının iptali ile paylaştırılmasına karar verilmesi hukuka uygundur.”


3.5. Yargıtay HGK – E. 2021/1‑857, K. 2023/37

“Somut olayda, muris tarafından davalı gelinine satış suretiyle yapılan temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak yapıldığı kabul edilmiştir.

Tapu kaydında gösterilen satış bedelinin gerçeği yansıtmadığı, murisin ekonomik olarak bu taşınmazı satma ihtiyacında olmadığı, davalı gelinin murise bakmadığı ve sözde satış işlemine karşılık bir bedel ödemediği anlaşılmıştır.

Böylece, taşınmazın temlikinin görünürde satış olmakla birlikte gerçekte bağış olduğu ve murisin diğer mirasçılarından mal kaçırma kastı taşıdığı sabit görülerek davanın kabulüne karar verilmiştir.”


3.6. Yargıtay HGK – E. 2017/1247, K. 2020/47

“Miras bırakanın, kendisine uzun yıllar bakan çocuğuna taşınmaz devretmesi her zaman muris muvazaası olarak kabul edilemez.

Eğer bakıma muhtaçlık hali mevcutsa ve fiilen bakım hizmeti verilmişse, temlik işlemi ivazlı sayılır. Ancak bakım yapıldığına ilişkin herhangi bir fiil veya belge yoksa, işlem bağış niteliğindedir ve bu durumda mirasçılardan mal kaçırma kastı aranır.”


SONUÇ

Muris muvazaasına dayalı tapu iptali ve tescil davaları, Türk miras hukukunun en teknik, en yoğun içtihatlı ve uygulamada en sık karşılaşılan uyuşmazlıklarından biridir. Miras bırakanın (muris) tapulu taşınmazlarını, özellikle ölümünden önce bazı mirasçılara veya üçüncü kişilere “satış” ya da “ölünceye kadar bakma sözleşmesi” gibi göstererek devretmesi; ancak gerçekte bu işlemin bağış niteliğinde olması hâlinde, diğer mirasçıların yasal miras paylarının ihlal edilmesi söz konusu olmaktadır.

01.04.1974 tarihli Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’na göre, mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla yapılan bu tür temlikler, şeklen geçerli görünse bile Borçlar Kanunu m. 19 (eski m. 18) kapsamında muvazaalı işlem sayılmakta ve geçersiz kabul edilmektedir. Bu durumda saklı pay sahibi olsun veya olmasın tüm mirasçılar, görünürdeki satış sözleşmesinin gerçekte bağış olduğu ve muvazaalı yapıldığı gerekçesiyle tapu iptali ve tescil davası açma hakkına sahiptir.

Yargıtay’ın son dönem kararlarında da açıkça vurgulandığı üzere, muris muvazaasının ispatında şu unsurlar dikkate alınmaktadır:

  • Taşınmazın devri sırasında satış bedelinin gerçek rayiç değerine uygun olmaması,
  • Murisin ekonomik olarak satış yapma ihtiyacının bulunmaması,
  • Devralan kişinin murisle olan yakınlık derecesi ve sosyal ilişkisi,
  • Tanık beyanları, bilirkişi raporları, icra dosyaları ve ipotek kayıtları,
  • Temlikten sonra taşınmazın kullanım şekli ve bu kişilerin faaliyetleri,
  • Murisin sağlığında bir mal paylaşımı yapmamış olması.

Bu tür davalarda ispat yükü davacı mirasçıya ait olup, tanık dâhil her türlü delil ile muvazaa ispat edilebilir. Kararların büyük çoğunluğunda Yargıtay, temlikin arkasındaki gerçek iradeyi araştırmakta ve murisin mal kaçırma kastı bulunup bulunmadığını objektif hayat tecrübeleri ve fiili karineler çerçevesinde değerlendirmektedir.

Sonuç olarak, muris muvazaası iddiasına dayalı davalar, yalnızca teknik hukuk bilgisiyle değil, aynı zamanda yargı içtihatlarının dikkatle incelenmesini ve somut olaya uyarlanmasını gerektirir. Bu nedenle, mirasçıların böyle bir durumla karşılaştıklarında yetkin bir avukattan hukuki destek alarak süreci başlatmaları, hem hak kayıplarının önlenmesi hem de tereke bütünlüğünün korunması açısından büyük önem taşır.


1. Muris muvazaası nedir?
Muris muvazaası, miras bırakanın taşınmazını gerçekte bağışlamak isteyip, satış gibi göstererek devretmesiyle ortaya çıkan ve mirasçılardan mal kaçırma kastı içeren muvazaalı işlemdir.
2. Bu davayı kimler açabilir?
Saklı pay sahibi olsun ya da olmasın, miras hakkı çiğnenen tüm yasal mirasçılar muris muvazaasına dayalı tapu iptali ve tescil davası açabilir.
3. Dava ne zaman açılabilir?
Muris muvazaası davası, ancak miras bırakanın vefatından sonra açılabilir. Hayattayken bu dava açılamaz.
4. Zamanaşımı süresi var mı?
Yargıtay içtihatlarına göre muris muvazaası davalarında hak düşürücü süre veya zamanaşımı bulunmamaktadır.
5. Hangi işlemler muvazaalı sayılır?
Murisin satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi görünümünde taşınmaz devretmesi ancak karşılığında bedel alınmaması ve mal kaçırma kastı bulunması hâlinde işlem muvazaalı sayılır.
6. Deliller nelerdir?
Tanık beyanları, tapu kayıtları, satış bedeli ile piyasa değeri arasındaki fark, murisin ekonomik durumu ve bilirkişi raporları davada delil olarak kullanılabilir.
7. Satış bedeli alınmışsa dava reddedilir mi?
Gerçek bir bedel ödemesi yapılmış ve ispatlanmışsa muvazaa iddiası kabul edilmez. Ancak bedel ödenmediği anlaşılırsa dava kabul edilir.
8. Mirastan feragat etkiler mi?
Mirasçının geçerli bir mirastan feragat sözleşmesi yoksa muris muvazaasına dayalı dava açma hakkı devam eder.
9. Tapu kaydı ne şekilde değişir?
Mahkeme, muvazaayı tespit ederse satış tapusunu iptal eder ve taşınmazı muris adına iade edip, yasal mirasçılar arasında paylaştırılmasını hükme bağlar.
10. Profesyonel hukuki destek gerekli midir?
Muris muvazaası davaları yoğun içtihat ve ispat gerektirdiğinden uzman bir avukatla sürecin yürütülmesi tavsiye edilir.