GİRİŞ
Yurt dışında yaşayan Türk vatandaşları, Türkiye’ye geldiklerinde veya Türkiye’ye ait taşıtları yakınları aracılığıyla kullandıklarında Karayolları Trafik Kanunu kapsamında idari para cezalarıyla karşılaşabilmektedir. Bu tür idari yaptırımların anayasal haklar bağlamında geçerli olabilmesi için, kişiye usulüne uygun bir tebligatla bildirilmiş olması esastır.
Bu çalışmada, özellikle 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 25/A maddesi kapsamında yurt dışında mukim kişilere yönelik tebligatların hukuki geçerliliği, itiraz süresi ve bu sürenin başlaması için gerekli şartlar, e-tebligat sisteminin sınırları, cezanın ödenmesinin itiraz hakkına etkisi, ve yüksek yargı kararları çerçevesinde yargısal denetim detaylı biçimde incelenecektir.
1. İDARİ PARA CEZALARININ HUKUKİ NİTELİĞİ VE KANUNİ DÜZENLEME
1.1.İdari Yaptırım Türü Olarak Para Cezası
İdari para cezası, kamu gücünü elinde bulunduran idarenin, kişilerin hukuka aykırı fiilleri nedeniyle, yargı kararı olmaksızın uyguladığı maddi bir yaptırımdır. Ceza hukukundan farklı olarak, idari para cezaları idare hukukunun alanına girer ve ceza yargılaması sürecinden bağımsız olarak düzenlenir.
İdari para cezası; kamu düzeninin, kamu güvenliğinin, trafik güvenliğinin, çevre sağlığının ve diğer kamusal yararların korunması amacıyla çeşitli kanunlarla düzenlenmiş olup, önleyici-idari fonksiyon taşır. Bu yaptırımların dayanağı doğrudan yasama organının iradesiyle belirlenen kanunlardır.
1.2. 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na Göre İdari Para Cezaları
Trafik cezaları, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu (KTK) kapsamında düzenlenen ve genellikle Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı veya belediye trafik zabıtası gibi kolluk kuvvetleri eliyle uygulanan idari yaptırımlardır. Bu kanunun 114 ila 119. maddeleri arasında yer alan hükümler, cezaların uygulanması, tebliği, itirazı ve tahsili süreçlerini ayrıntılı şekilde düzenlemektedir.
KTK m.114: Trafik idari para cezalarının genel ilkelerini,
KTK m.115: Cezayı düzenlemeye yetkili mercileri,
KTK m.116: İtiraz süresi ve yargı yolunu,
KTK m.117: Cezanın tebliğ ve tahsilini,
KTK m.118: Ceza puanı sistemini ve,
KTK m.119: Yetkili mahkemeyi belirlemektedir.
Bunlar içerisinde özellikle 116. madde, cezaların iptaline yönelik yargı sürecini doğrudan ilgilendirmektedir. Söz konusu madde şöyledir:
“İdari para cezası karar tutanağına karşı, tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde sulh ceza hâkimliğine başvuru yapılabilir. Bu süre içinde başvuru yapılmazsa karar kesinleşir. İtiraz, cezanın tahsilini durdurmaz. Ancak mahkeme itirazı haklı bulursa ceza iptal edilir.”
Bu hüküm uyarınca, trafik idari para cezalarına karşı cezanın usulüne uygun tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde yargı yoluna başvurulması mümkündür. Ancak süreyi başlatan en önemli unsur, geçerli bir tebligatın yapılmış olmasıdır. Aksi halde ceza kesinleşmiş sayılmaz ve kişinin yargı yoluna başvurma hakkı ortadan kalkmaz.
1.3. Anayasal Dayanak ve Hak Arama Hürriyeti
İdari para cezaları, her ne kadar yargı kararı olmadan uygulanabilse de, Anayasa’nın 40. maddesi kapsamında kişilere hak arama olanağı tanınmak zorundadır. İlgili hüküm şöyledir:
“Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır.”
Ayrıca Anayasa’nın 36. maddesi ile güvence altına alınan hak arama özgürlüğü uyarınca, kişinin kendisine uygulanan yaptırımlara karşı etkili bir başvuru yapabilmesi gerekir. Bu bağlamda, idari para cezasının fiilen uygulanması, ancak başvuru yollarının da açık ve etkin olması koşuluna bağlıdır.
1.4. İdari Para Cezalarının Yargısal Denetime Açıklığı
İdari yaptırımlar kural olarak yargı denetimine tabidir. Bu durum, Anayasa m.125 ile güvence altına alınmıştır:
“İdarenin her türlü eylem ve işlemi yargı denetimine tabidir.”
Nitekim 2918 sayılı Kanun m.116’da yer alan “sulh ceza hâkimliğine başvuru” ifadesi, idari yaptırımların yargı önünde denetlenebilirliğini açıkça ortaya koymaktadır.
İdari para cezaları “cezalandırıcı mahiyet taşıdığı” için, AİHS madde 6 kapsamına giren adil yargılanma güvencelerinin uygulanması gerektiği kabul edilmektedir. Bu yönde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları bulunmaktadır (örn. Oztürk v. Almanya, 1984).
2. YURT DIŞINDA YAŞAYANLARA YÖNELİK TEBLİGAT USULÜ
İdari yaptırımların hukuki sonuç doğurabilmesi için temel koşullardan biri, yaptırımın muhatabına usulüne uygun şekilde tebliğ edilmiş olmasıdır. Bu kural, idari işlem hukukunun hem şekli hem de maddi anlamda geçerlilik şartlarından biridir. Özellikle Türkiye dışında ikamet eden Türk vatandaşlarına yönelik yapılan idari işlemlerde, tebligatın niteliği ve geçerliliği ayrı bir önem arz etmektedir.
Bu bölümde, 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 25/A maddesi ışığında yurt dışındaki kişilere yapılacak tebligatın usulü, uygulamadaki sorunlar ve içtihatlarla ortaya konulan temel ilkeler ayrıntılı şekilde ele alınmaktadır.
2.1. 7201 Sayılı Tebligat Kanunu m.25/A’nın Uygulama Alanı ve Zorunluluğu
7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 25/A maddesine göre:
“Yabancı ülkede bulunan Türk vatandaşlarına tebligat, Dışişleri Bakanlığı vasıtasıyla ilgili ülke nezdindeki dış temsilciliklerimiz aracılığıyla yapılır. Tebliğ, muhatap tarafından kabul edilmez veya otuz gün içinde teslim alınmazsa, bu durum ilgili temsilcilikçe tanzim edilen bir tutanakla belgelenir ve tebligat yapılmış sayılır.”
Bu düzenleme, yurt dışında yaşayan vatandaşlara yapılacak tüm resmi tebligatlar açısından zorunlu bir yol öngörmektedir. Dolayısıyla, kişinin yurt dışında yaşadığı bilinmesine rağmen başka yollarla (örneğin Türkiye’deki bir adrese veya e-Devlet sistemi üzerinden) yapılan tebligatlar hukuken geçersizdir.
2.2. Tebligat Yönetmeliği m.43 Uyarınca Usulün Aşamaları
Tebligat Yönetmeliği’nin 43. maddesine göre:
- Tebligat evrakı ilgili idari makam tarafından düzenlenir.
- Bu evrak, Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla ilgili dış temsilciliğe (Büyükelçilik veya Konsolosluk) gönderilir.
- Temsilcilik, muhatabı tebligat için davet eder.
- Tebligatın yapılamaması hâlinde, bu durum yazılı olarak tutanak altına alınır.
- Evrak Türkiye’ye ulaştığında, tebligat kanunen yapılmış sayılır.
Bu prosedür gerçekleştirilmeden yapılan bildirimler tebligat hükmü doğurmaz; dolayısıyla idari para cezasının kesinleştiği ve itiraz süresinin başladığı da ileri sürülemez.
2.3. E-Devlet, GİB, SMS vb. Elektronik Bildirimler Yeterli midir?
Yurtdışında yaşayan kişilerin trafik cezalarını e-Devlet üzerinden veya SMS ile öğrenmeleri, 7201 sayılı Kanun anlamında tebligat sayılmaz. Çünkü tebligat, ancak yukarıda açıklanan usul izlenerek gerçekleşirse geçerli olur.
Yargıtay 19. Ceza Dairesi, 2019/5747 K.
“İdari para cezası yalnızca sistemde görüntülenebilir hale gelmişse ve fiziki tebligat yapılmamışsa, süre başlamış kabul edilemez.”
2.4. Usulsüz Tebligatın Hukuki Sonuçları ve Süreye Etkisi
Usulsüz yapılan tebligatlar, kişinin hak arama özgürlüğünü ihlal eder. Bu nedenle, tebligat geçersiz sayılır ve 2918 sayılı Kanun’un 116. maddesinde öngörülen 15 günlük itiraz süresi de başlamamış olur.
Anayasa Mahkemesi, B. No: 2013/8508 – Hakan Eren Kararı:
“İdari para cezası karar tutanağının yasal süresinde usulüne uygun biçimde tebliğ edilmemesi, kişilerin etkili başvuru hakkını ortadan kaldırır ve adil yargılanma ilkesini ihlal eder.”
2.5. Yargıtay Kararları Işığında Tebligat Kanunu m.25/A’nın Uygulaması
Yargıtay, m.25/A maddesinin uygulanmasına ilişkin birçok kararında açık içtihatlar geliştirmiştir. Aşağıda yer verilen kararlar, uygulamada sıkça yapılan hataları ortaya koymakta ve tebligat usulünün nasıl olması gerektiğini netleştirmektedir:
7201 Sayılı Tebligat Kanunu m.25/A
Madde 25/A –
“Yabancı ülkede bulunan Türk vatandaşlarına tebligat, o yerdeki Türkiye Cumhuriyeti büyükelçiliği veya konsolosluğu aracılığıyla yapılır. Tebligatın muhataba ulaştırılamaması hâlinde, durum ilgili temsilcilikçe tanzim edilecek bir tutanakla belgelendirilir ve tebligat yapılmış sayılır. Tebliğ evrakı, Dışişleri Bakanlığı vasıtasıyla ilgili dış temsilciliğe ulaştırılır.”
Bu hüküm, yurt dışında mukim kişilere yapılacak her türlü tebligatta öncelikli ve zorunlu bir yol olarak düzenlenmiştir.
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi – 21.01.2021 Tarih, 2020/3638 E., 2021/141 K.
“Dosya kapsamından; Almanya’da yaşayan davalıya Hannover Başkonsolosluğu aracılığıyla çıkarılan tebligatın tebliğ edildiğine ilişkin belge sunulamadığı gibi, bu yolla tebliğ yapılamadığına dair konsoloslukça düzenlenmiş usulüne uygun bir tutanak da dosyada bulunmamaktadır. 7201 sayılı Kanun’un 25/A maddesi gereğince yurt dışında bulunan kişilere yapılacak tebligatın, konsolosluk aracılığıyla ve imza karşılığı yapılması gerekmektedir. Aksi durumda tebliğ usulsüzdür. Dolayısıyla usule uygun bir tebligat yapılmadan hüküm kurulması, savunma hakkının ihlali anlamına gelir.”
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi – 25.03.2002 Tarih, 2001/9783 E., 2002/2639 K.
“Davalının yurtdışında yaşadığı sabit olup, buna rağmen yurt içindeki eski adresine tebligat yapılmıştır. Bu durumda, 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 25/A maddesi uyarınca işlem yapılması gerekirken, doğrudan yurt içi adresine tebligat çıkarılması usulsüzdür. Tebligat geçersiz olup, sürenin başlaması mümkün değildir.”
Yargıtay 5. Hukuk Dairesi – 12.04.2018 Tarih, 2016/23274 E., 2018/6991 K.
“Dosya kapsamından, ilgilinin adres kayıt sisteminde yurt dışı adresi bulunmasına rağmen, doğrudan Türkiye’deki eski adresine tebligat çıkarıldığı görülmektedir. 7201 sayılı Kanun’un 25/A maddesi gereğince yurt dışı adresine tebligat yapılmadan ilanen tebligat usulüne başvurulamaz. İdare, 25/A usulünü denemek zorundadır.”
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi – 13.02.2017 Tarih, 2015/8065 E., 2017/955 K.
“Tebligata konu belgede, muhatabın yurt dışında bulunduğuna dair bilgiler mevcut olup, adres bilgisi de dosyadadır. Buna rağmen hiçbir araştırma yapılmadan ve doğrudan Türkiye içi adrese tebligat yapılması, usul ve yasaya açıkça aykırıdır. Mahkemece, Tebligat Kanunu’nun 25/A maddesi gereğince işlem yapılmadan verilen karar, usule aykırı tebliğe dayalı olup, yok hükmündedir.”
Yargıtay 7. Hukuk Dairesi – 16.12.2021 Tarih, 2021/1407 E., 2021/4022 K.
“Davacının açıkça yurt dışında ikamet ettiği sabit olup, MERNİS kayıtlarında da yurt dışı adresi görünmektedir. Gerekçeli karar ve diğer evraklar yurt içi adrese tebliğ edilmiştir. Bu durumda, önce 25/A maddesine göre konsolosluk yoluyla tebligat yapılmalı; sonuç alınamaması hâlinde ilanen tebligata geçilmelidir. Aksi halde yapılan tebligat geçersizdir.”
2.6. İlanen Tebligat Ancak Son Çare Olabilir
Yurt dışındaki kişiye 25/A usulüne göre tebligat yapılmadan doğrudan ilanen tebligata başvurulması da açıkça hukuka aykırıdır. Yargıtay kararlarında bu konu özellikle vurgulanmıştır. Tebligat önce dış temsilcilik aracılığıyla yapılmalı; bu yöntem başarısız olursa ancak o zaman ilan usulüne başvurulmalıdır.
3. İTİRAZ SÜRESİNİN BAŞLANGICI
İdari para cezalarına karşı başvuru hakkı anayasal teminat altındadır. Ancak bu hakkın etkin şekilde kullanılabilmesi, kişiye yönelik idari işlemin zamanında ve usule uygun biçimde tebliğ edilmiş olması şartına bağlıdır. Özellikle 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre uygulanan trafik idari para cezalarında, itiraz süresinin ne zaman başladığı hem uygulamada hem yargı kararlarında çokça tartışılan bir meseledir.
3.1. 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu m.116/1 Hükmü
İtiraz süresi, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 116. maddesinde açıkça düzenlenmiştir:
“İdari para cezası karar tutanağına karşı, tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde sulh ceza hâkimliğine başvurulabilir. Bu süre içinde başvuru yapılmazsa ceza kesinleşir.”
Bu hükümden açıkça anlaşıldığı üzere, 15 günlük itiraz süresi, ancak ve ancak cezanın usulüne uygun olarak muhatabına tebliğ edilmesinden sonra işlemeye başlar. Buradaki “tebliğ”, salt bir bilgilendirme değil; 7201 sayılı Tebligat Kanunu’na uygun bir bildirim işlemi olmak zorundadır.
3.2. Usulsüz Tebligatın Süreye Etkisi
Tebligatın usulsüz olması hâlinde, itiraz süresi hiç başlamaz. Bu konuda hem Anayasa Mahkemesi’nin hem de Yargıtay’ın net içtihatları mevcuttur.
Anayasa Mahkemesi – B. No: 2013/8508 – Hakan Eren Kararı
“İdari para cezası karar tutanağına karşı itiraz süresinin başladığı varsayılan tebligat, 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine açıkça aykırı olup, bu şekilde yapılan tebligata dayanılarak kişinin başvuru hakkının sona erdiği kabul edilemez. Bu durum, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlali niteliğindedir.”
Bu karar, sadece trafik cezalarında değil, tüm idari yaptırımlarda tebligatın geçerli olması şartını anayasal güvenceye bağlamıştır.
4. CEZANIN ÖDENMESİ İTİRAZ HAKKINI ORTADAN KALDIRIR MI?
İdari para cezalarının tahsil süreci ile yargısal denetimi birbirinden tamamen bağımsız iki müessesedir. Uygulamada, kişilerin idari para cezasını ödemiş olmaları hâlinde artık itiraz hakkı kalmadığı yönünde hatalı değerlendirmelere sıkça rastlanmaktadır. Ancak cezanın ödenmesi itiraz hakkını kaldırmaz. Bununla birlikte hatalı tebligata ilişkin “ıttıla”(öğrenme) kabul edileceği için itiraz sürecini başlatır.
SONUÇ
Yurt dışında yaşayan Türk vatandaşlarına yönelik Türkiye’de kesilen trafik idari para cezaları bakımından; tebligatın usulüne uygun yapılması, itiraz süresinin doğru şekilde hesaplanması ve itiraz hakkının ödeme ile sona ermeyeceğinin bilinmesi, hem anayasal hakların korunması hem de yargı sisteminin güvenilirliği açısından hayati öneme sahiptir.
- Tebligatın geçerliliği, yalnızca 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 25/A maddesine uygun biçimde, yurt dışı temsilcilikleri (konsolosluklar, büyükelçilikler) aracılığıyla yapılması halinde mümkündür. Bu usul izlenmeden yapılan bildirimler hukuken yok hükmündedir ve itiraz süresini başlatmaz.
Yargıtay 4. HD, 2021/141 K.; Yargıtay 5. HD, 2018/6991 K. - E-Devlet’te cezanın görünmesi, SMS ile bildirim veya GİB portalı üzerinden erişim, tebligat yerine geçmez. Bunlara dayalı işlem tesis edilmesi Anayasa’nın 36. maddesi gereği savunma hakkının ihlali anlamına gelir.
Anayasa Mahkemesi B. No: 2013/8508 – Hakan Eren kararı - Trafik cezası, ödeme yapıldığı halde dahi, süresi içinde Sulh Ceza Hakimliği’ne itiraz edilebilir. Ödeme işlemi, itiraz hakkından feragat anlamına gelmez.
Yargıtay HGK, 2020/1040 K.; Danıştay 15. Dairesi uygulaması; AYM B. No: 2014/1017 - Cezanın iptali hâlinde, ödenmiş tutarın iadesi gerekir. İptal edilmesine rağmen ödeme iade edilmezse, idari yargıda tam yargı davası açılarak maddi zarar tazmini istenebilir.
- İtiraz süresinin başlangıcı, yalnızca usulüne uygun ve yazılı tebligat ile mümkündür. Konsolosluk yoluyla yapılan bildirimdeki tarih esas alınmalı; bu yapılamadıysa ve tebligat hiç ulaşmadıysa süre hiç başlamamış sayılmalıdır.
Sıkça Sorulan Sorular
Eğer tebligat 7201 sayılı Tebligat Kanunu m.25/A’ya uygun yapılmamışsa, ceza hukuken kesinleşmez ve geçerli kabul edilmez.
Hayır. Tebligat yalnızca Türkiye’nin yurt dışındaki temsilcilikleri aracılığıyla yapılabilir. Aksi halde geçersizdir.
Hayır. E-Devlet bildirimi resmi tebligat sayılmaz, yalnızca bilgilendirme niteliğindedir.
Hayır. Ödeme, cezanın hukuka uygun olduğu anlamına gelmez. Yine de Sulh Ceza Hakimliği’ne itiraz edilebilir.
Usulüne uygun tebligat yapıldığı tarihten itibaren 15 gün içinde itiraz edilmelidir.
Tebligatı aldıktan sonra vekil tayin ederek ya da noter tasdikli dilekçeyle Sulh Ceza Hakimliği’ne başvurabilir.
Hayır. Tebligat yoksa süre başlamaz ve ceza kesinleşmiş sayılmaz. İtiraz yolu açıktır.
Hayır. Önce konsolosluk yolu denenmeli, ancak sonuç alınamazsa ilânen tebligata geçilebilir.
Evet. İptal kararı sonrası yapılan ödeme iade edilir. İdare bu bedeli hukuken geri vermek zorundadır.
Hayır. Bu tür bildirimler sadece bilgilendirme niteliğindedir, tebligat yerine geçmez.
Varsa MERNİS adresine, yoksa konsolosluk kaydına göre işlem yapılmalıdır. Doğrudan yurtiçi adrese tebligat usulsüzdür.
Cezanın kesinleşmesinden itibaren 30 gün içinde ödeme yapılmazsa faiz uygulanabilir.
Hayır. Sulh Ceza Hakimliği kararı kesindir. Ancak Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapılabilir.
Evet. Plakaya yazılan cezalar doğrudan tescil sahibine tebliğ edilir. Sürücü farklıysa sorumluluk hukuken paylaşılır.
Hayır, ancak ödenmeyen cezalar tahsil edilene kadar yurtdışına çıkış engellenebilir veya araca haciz konulabilir.