Giriş

İdari dava, idarenin yaptığı işlem, aldığı karar veya gerçekleştirdiği uygulama karşısında bireylerin, hukuka aykırılık iddiasıyla başvurabileceği en önemli yargı yoludur. Bu davalar aracılığıyla, idarenin işlemlerinin hukuk kuralları çerçevesinde denetlenmesi mümkün olur. İdari davalarda, çoğu zaman hukuka aykırılığın tespiti ve işlemin iptali talep edilirken; kimi zaman da idarenin kusurlu veya hukuka aykırı eyleminden doğan zararın tazmini istenir. Dolayısıyla, idari dava açabilmek için, davacının doğrudan ya da dolaylı şekilde menfaatinin ihlal edilmiş olması ve bu ihlalden kaynaklanan bir zararın varlığı gereklidir.

İdari davaların önemi, yalnızca bireylerin haklarını korumakla sınırlı değildir. Aynı zamanda, kamu gücünü elinde bulunduran idarenin keyfi, ölçüsüz ve haksız davranışlarına karşı etkin bir denetim mekanizması oluşturur. Bu yönüyle idari yargı, demokratik hukuk devletinin temel dayanaklarından biri olup, hem bireylerin hak arama özgürlüğünü teminat altına alır hem de idarenin hukuka bağlılığını güçlendirir.


İdari Dava Türleri

İdari davalar, içeriklerine ve amacına göre farklı türlerde olabilir. Temelde iki ana dava türü bulunur:

1. İptal Davası

İptal Davası

İptal davası, idarenin yaptığı bir işlem veya aldığı kararın hukuka aykırı olduğu iddiasıyla açılan en önemli idari dava türlerinden biridir. Bu davanın temel amacı, idarenin kamu gücünü kullanarak tesis ettiği işlemlerin hukuk kuralları çerçevesinde denetlenmesini sağlamak ve hukuka aykırı işlemlerin ortadan kaldırılmasına imkân vermektir. İptal davası sayesinde, bireyler idarenin sınırsız ve keyfi bir şekilde hareket etmesini engelleyerek, hukuk devleti ilkesinin somutlaşmasına katkı sağlarlar.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu, m. 2/1-a:

“İdari dava türleri şunlardır:
a) İptal davaları: İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalardır.”

İptal davasında esasen tartışılan husus, idari işlemin hukuka uygun olup olmadığıdır. Bu denetim sırasında mahkeme, idarenin işleminde;

  • yetki,
  • şekil,
  • sebep,
  • konu
  • ve maksat unsurlarını tek tek inceler.

Eğer bu unsurlardan herhangi birinde hukuka aykırılık tespit edilirse, dava konusu işlem mahkeme kararıyla iptal edilir. Böylece idarenin hatalı veya hukuka aykırı işlemi, geriye dönük olarak ortadan kalkmış olur.

İptal davasının açılabilmesi için bazı şartların bulunması zorunludur. Öncelikle, idarenin tesis ettiği işlemin kesin ve yürütülmesi zorunlu bir nitelik taşıması gerekir. Henüz hazırlık aşamasında olan, ilgilisine herhangi bir yükümlülük getirmeyen veya hukuki sonuç doğurmayan işlemlere karşı iptal davası açılamaz. Dolayısıyla, iptal davasının konusu mutlaka kesinleşmiş ve uygulanabilir bir idari işlem olmalıdır.

Bunun yanında, iptal davası açacak kişinin, dava konusu işlemden doğrudan ve kişisel bir şekilde etkilenmiş olması, yani hukuki menfaatinin ihlal edilmiş bulunması şarttır. Menfaat bağının bulunmadığı durumlarda dava açma ehliyeti mevcut sayılmaz ve dava reddedilir. Bu şart, iptal davalarının soyut bir hukuka aykırılığı değil, bireyin hukuki menfaatini korumayı hedeflediğinin göstergesidir.

2. Tam Yargı Davası

Tam yargı davası, idarenin gerçekleştirdiği bir işlem, eylem veya ihmali sonucunda bireyin maddi ya da manevi zararının doğması halinde açılan idari dava türüdür. Bu davanın temel amacı, bireyin uğradığı zararların giderilmesi ve mağduriyetin ortadan kaldırılmasıdır. İptal davasında olduğu gibi sadece işlemin ortadan kaldırılması değil; doğrudan doğruya zararın tazmini, yani kişinin hakkının iade edilmesi hedeflenir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu, m. 2/1-b:

“Tam yargı davaları: İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan davalardır.”

Bu davada davacı, idarenin kusurlu veya kusursuz sorumluluk halleri nedeniyle uğradığı maddi zararların karşılanmasını ya da manevi tazminata hükmedilmesini talep edebilir. Örneğin; kamusal bir hizmetten yararlanamama, kamu görevlisi olarak görevden haksız şekilde çıkarılma, idarenin ihmali sonucu meydana gelen iş kazaları veya kamu görevlilerinin kusurlu davranışları nedeniyle bireyin zarar görmesi durumunda tam yargı davasına başvurulabilir.

Tam yargı davası sonucunda mahkeme, zarar ile idarenin eylemi arasında illiyet bağı bulunup bulunmadığını değerlendirir. Zararın tespiti halinde, mahkeme idarenin tazminat ödemesine karar verir. Böylelikle bireylerin devlete karşı hak arama özgürlüğü korunur ve hukuk devleti ilkesi güçlenmiş olur.

Tam yargı davası, bireylerin idarenin işlem ve eylemleri nedeniyle uğradıkları zararların telafi edilmesini sağlayan en önemli idari dava türüdür. Bu dava sayesinde, yalnızca hukuka aykırı işlem ortadan kaldırılmakla kalmaz, aynı zamanda doğrudan hakların iadesi ve zararların tazmini sağlanır. Böylelikle bireylerin devlete karşı korunması teminat altına alınır ve idarenin hukuka bağlılığı pekiştirilir.


İdari Dava Açma Koşulları

İdari dava açılabilmesi için bazı hukuki koşulların sağlanması gerekir. Bu koşullar, dava açacak kişinin ve dava konusu olan işlemin niteliğiyle ilgilidir.

1. Hukuki Menfaat

İdari dava açacak kişinin, dava konusu olan işlemlerden doğrudan etkilenmiş ve zarar görmüş olması gerekir. Bu, hukuki menfaat olarak tanımlanır. Hukuki menfaat, bir kişinin, idarenin yaptığı işlem veya karar nedeniyle bir zarar gördüğünü ve bu zararın giderilmesi için dava açmak gerektiğini belirten bir durumdur. Örneğin, idari bir para cezası almış bir kişi, bu cezaya karşı dava açabilir.

2. İdari İşlemin Kesinleşmiş Olması

Bir idari işlemin, iptal davasına konu olabilmesi için, kesinleşmiş olması gerekmektedir. Bu, idarenin işlem veya kararının son halini almış olması anlamına gelir. Eğer işlemin temyiz edilmesi veya başka bir başvuru yolu varsa, dava açılmadan önce bu yollar tükenmelidir. Ancak, bazı özel durumlarda, idari işlemin uygulamaya başlanması öncesinde de dava açılabilir ve yürütmenin durdurulması talep edilebilir.

3. İtiraz Yolu

Bazı idari işlemlere karşı, dava açmadan önce itiraz yolu kullanılmalıdır. Bu itiraz yolu, idari işlemin iptaline dair yapılan başvuru prosedürüdür. Eğer itiraz başvurusu reddedilmişse, bu işlem üzerinden dava açılabilir. Bazı durumlarda ise doğrudan dava açma hakkı bulunabilir.

4. Başvuru Süresi

İdari davalar, genellikle işlemin tebliğinden itibaren 60 gün içinde açılmalıdır.İvedi yargılama usulünde idari dava açma süresi ise 30 gün olup ilk inceleme süresi 7 gün, savunma süresi ise tebliğden itibaren 15 gündür. Merkezi sınavlara ilişkin davalarda bu süre 10 gündür.

Bu süre,iptal davalarında zımni ret süresinin dolması, yahut idari işlemin tebliğ edilmesiyle başlar.


İdari Dava Açma Süreci

İdari dava açma süreci, belirli adımları takip eder. Aşağıda, idari dava nasıl açılır, adım adım açıklanmıştır.

1. Dava Dilekçesinin Hazırlanması

İdari dava açmak için, dava dilekçesi hazırlanması gereklidir. Bu dilekçede, davanın konusu, davacının idareye karşı talepleri ve dava gerekçeleri açık bir şekilde belirtilir. Dava dilekçesinde şu unsurlar bulunmalıdır:

  • Davacının kimlik bilgileri,
  • İdari işlemin detaylı açıklaması,
  • İlgili yasa veya düzenlemeler,
  • Davacının hukuki menfaati,
  • İdari işlemin hukuka aykırı olduğu gerekçeler.

Dava dilekçesinin düzgün hazırlanması, davanın başarılı bir şekilde görülmesinde çok önemlidir.

2. Dava Mahkemesi

İdari davalar, idari yargı kapsamında görülür. İdari yargı, özel bir yargı alanıdır ve davalar idare mahkemelerinde görülür. İdari dava açmak için, ilgili idari işlemin yapıldığı yerin idari mahkemesine başvurulur. Eğer dava, yönetmeliğin iptali gibi daha büyük idari organları kapsıyorsa, Danıştay gibi üst düzey mahkemelerde görülebilir.

3. Mahkemeye Başvuru ve Ücret

Dava dilekçesinin hazırlanıp mahkemeye sunulmasının ardından, idari dava için belirli bir başvuru harcı ödenmelidir. Mahkemeye yapılan başvuruda harç ve masrafların ödenmesi gereklidir. Harç ödenmeden dava açmak mümkün değildir. Harç ve yargılama giderleri ise her yıl Adalet Bakanlığınca yeniden belirlenir.

4. Mahkeme İncelemesi ve Karar

Kural olarak idari davalarda duruşma olmaz. Tarafların talebi ile dava duruşmalı olarak da görülebilir. İdare mahkemelerinde re’sen araştırma ilkesi bulunduğu için davacının sunduğu delillere bağlı değildir. Mahkeme bizzat kendisi de araştırma yapabilir. İdari davalarda mahkemenin vereceği karar, işlemin iptali, zararın tazmini ya da davanın reddi şeklinde olabilir. Mahkemenin kararına itiraz edilebilir ve belirli şartlar altında istinaf/temyiz yoluna başvurulabilir.


Sonuç

İdari davalar, bireylerin idarenin keyfi, ölçüsüz veya hukuka aykırı işlemleri karşısında başvurabilecekleri en önemli yargısal mekanizmalardan biridir. Bu davalar aracılığıyla, kamu gücünü kullanan idarenin her türlü tasarrufu yargı denetimine tabi tutulur ve hukukun üstünlüğü ilkesi somut bir şekilde hayata geçirilir. İdari yargının temel işlevi, yalnızca bireylerin haklarını korumakla sınırlı olmayıp, aynı zamanda idarenin de hukuka uygun, şeffaf ve hesap verebilir bir şekilde hareket etmesini temin etmektir.

İdari dava açma süreci her ne kadar teknik bilgi gerektirse ve karmaşık usul kurallarına bağlı olsa da, bireyler açısından büyük bir güvencedir. Bu süreç sayesinde vatandaşlar, idarenin işlemlerinin yalnızca kendi özel menfaatlerini ihlal ettiği durumlarda değil; aynı zamanda kamu yararı ve hukukun genel ilkeleri bakımından da denetlenmesini sağlayabilirler. Böylelikle idari yargı, demokratik hukuk devletinin temel taşlarından biri olan hukuki güvenlik ve belirlilik ilkelerini hayata geçirir.

Öte yandan, idari yargının etkin bir şekilde işletilmesi, bireylerin adalete erişim hakkının da bir parçasıdır. Zira idari işlemlere karşı dava açma olanağının bulunması, idarenin mutlak ve sınırsız bir yetki kullanmasının önünde en büyük engeli teşkil eder. Bu sebeple, idari davaların yalnızca bireysel hakların korunması değil, aynı zamanda idarenin hukuka bağlılığının sağlanması ve toplumda adalet duygusunun güçlendirilmesi bakımından da vazgeçilmez bir işlevi bulunmaktadır.

Sonuç olarak; idari davalar, bireyler açısından hak arama özgürlüğünün somutlaşmış hali, idare açısından ise hukuk kuralları çerçevesinde hareket etme zorunluluğunu hatırlatan bir denetim aracıdır. Bu nedenle, her vatandaşın haklarını koruyabilmek için idari dava açma yolunu bilmesi ve gerektiğinde bu hukuki imkânı kullanması, demokratik toplum düzeninin ve hukuk devletinin işlerliği bakımından hayati önem taşımaktadır.