GİRİŞ

Türk hukuk sisteminde, boşanma davaları karmaşık süreçler olup, bu süreçte sunulan deliller davanın sonucunu doğrudan etkileyen en kritik unsurlardan biridir. Günümüz dijital çağında, delil kavramı geleneksel yazılı belgeler ve tanık ifadelerinin ötesine geçerek, telefon kayıtları ve dijital iletişim verilerini (WhatsApp, Instagram, Facebook Messenger, Telegram gibi uygulamalar üzerinden yapılan yazışmalar, ses kayıtları, fotoğraf ve video paylaşımları) de içine almaktadır. Ancak bu tür verilerin delil olarak kabul edilmesi, sadece boşanma davası özelinde değil, aynı zamanda ceza ve medeni hukuk alanlarında da geçerli olan katı yasal ve etik kurallara bağlıdır.

Bu makalede, boşanma davalarında dijital iletişim verilerinin delil olarak kullanımı, hukuka uygunluk, yasal sınırlamalar ve Yargıtay’ın bu konudaki yerleşik içtihatları derinlemesine incelenecektir.

1. Hukuka Uygun Delil Kavramı ve Dijital Verilerin Niteliği

Türk hukuk sisteminde “hukuka uygun delil” ilkesi, adil yargılanma hakkının temel bir parçasıdır. Anayasa’nın 38. maddesi ve Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) 217. maddesi, hukuka aykırı yollarla elde edilen delillerin hükme esas alınamayacağını açıkça belirtmektedir. Bu ilke, hem ceza davaları hem de medeni hukuk davaları, dolayısıyla boşanma davaları için de geçerlidir.

Telefon kayıtları ve dijital iletişim verileri söz konusu olduğunda, bu verilerin özel hayatın gizliliği ve haberleşme hürriyeti gibi temel haklarla doğrudan ilişkili olması, hukuka uygunluk şartını daha da önemli hale getirir. Türk Ceza Kanunu (TCK) bu konuyu ayrıntılı olarak düzenlemektedir:

  • Haberleşmenin Gizliliğini İhlal (TCK m. 132): Kişiler arasındaki haberleşmenin içeriğini hukuka aykırı olarak ifşa etmek suçtur.
  • Kişiler Arasındaki Konuşmaların Dinlenmesi ve Kayda Alınması (TCK m. 133): Bir kişi, kendisinin tarafı olmadığı konuşmaları gizlice dinleyip kaydederse veya bu kayıtları yayımlarsa suç işlemiş olur.
  • Özel Hayatın Gizliliğini İhlal (TCK m. 134): Bir kişinin özel hayatına ilişkin verileri hukuka aykırı olarak kaydetmek veya yayımlamak suçtur.

Bu maddeler ışığında, bir eşin diğerinin telefonuna izinsiz erişerek, casus yazılım yükleyerek veya gizlice ses kaydederek elde ettiği veriler, “hukuka aykırı delil” niteliği taşır. Bu tür delillerin mahkemeye sunulması halinde, hâkim tarafından re’sen (kendiliğinden) reddedilmesi gerekmektedir. Ancak bu katı kuralın Yargıtay tarafından getirilen önemli bir istisnası bulunmaktadır.

2. Yargıtay İçtihatlarında “Tespit Kayıtları” ve “Delil Elde Etme” Arasındaki Fark

Yargıtay, özellikle boşanma davalarında sıkça rastlanan durumlara ilişkin içtihatlar geliştirmiştir. Yargıtay’a göre, bir eşin diğer eşin sadakatsizliğini veya aile birliğine karşı işlediği diğer kusurlu eylemleri ispatlamak amacıyla, kaybolma riski bulunan verileri “tespit amacıyla” kaydetmesi, her zaman hukuka aykırı bir eylem olarak değerlendirilmemektedir. Bu ayrım, davanın seyrini tamamen değiştirebilecek bir niteliktedir.

Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin 2021/6329 E. sayılı kararı, bu konudaki en önemli örneklerden biridir. Kararda, boşanma davası açmaya hazırlanan bir eşin, diğer eşin telefonunda yer alan ve kaybolma olasılığı bulunan WhatsApp yazışmalarını, kendi telefonuna web WhatsApp üzerinden aktarması eylemi incelenmiştir. Mahkeme, bu eylemin bir “suç delilini” elde etme amacı taşımadığını, bilakis, boşanma davasında ispat edilmesi gereken bir “vakıanın delilini muhafaza etme” amacı taşıdığını belirtmiştir. Bu durumda, eylemin hukuka aykırı olmadığına ve TCK’da suç olarak tanımlanmadığına karar verilmiştir.

Bu içtihat, hukuka uygunluk ilkesine bir “haklı sebep” istisnası getirmiştir. Eş, kaybolması muhtemel delili muhafaza etme saikiyle hareket ettiğinde, özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun manevi unsuru (kasrı) oluşmamaktadır. Ancak, bu durum her koşulda geçerli değildir. Eğer delil, bir başkasının evine gizlice kamera yerleştirerek, bir kişinin telefonuna casus yazılım yükleyerek veya başka bir eşin bilgisi ve rızası dışında gizli bir şekilde ses veya görüntü kaydı alarak elde edilmişse, bu kesinlikle hukuka aykırı delil olarak kabul edilir.

Özetle, Yargıtay’ın bakış açısına göre:

  • Hukuka Uygun: Boşanma davasının taraflarından birinin, diğer eşle kendi arasında geçen veya bizzat kendisinin tanık olduğu bir olayın delilini, kaybolmaması için bizzat kendisi tarafından kaydedilmesi veya ekran görüntüsü alınması. (Örn: Eşin başka bir kadınla yaptığı WhatsApp konuşmalarının ekran görüntüsünü almak)
  • Hukuka Aykırı: Bir eşin diğer eşin telefonunu gizlice karıştırması, telefonuna casus yazılım yüklemesi veya bir üçüncü kişinin konuşmasını veya özel hayatını gizlice kaydetmesi.

3. Telefon Kayıtlarının Boşanma Davasında Kullanım Alanları ve Delil Niteliği

Boşanma davalarında telefon kayıtları ve dijital iletişim verileri, birçok farklı iddiayı desteklemek için kullanılabilir. Bu iddiaların hukuken geçerli olabilmesi için, delillerin ilgili vakıayı doğrudan ve net bir şekilde ispat etmesi gerekir.

a) Aldatma ve Sadakatsizlik İddiaları

Bir eşin, üçüncü bir kişiyle olan samimi yazışmaları, romantik içerikli fotoğraf veya video paylaşımları, gecenin geç saatlerinde veya olağan dışı zamanlarda yapılan görüşmeleri, sadakatsizliğin en somut kanıtları arasında yer alır. Günümüzde bu delil yelpazesi, sadece SMS ve arama kayıtlarıyla sınırlı kalmayıp, Tinder, Bumble gibi flört uygulamalarındaki eşleşmeleri ve sohbetleri, Instagram veya WhatsApp gibi platformlardaki doğrudan mesajları da içermektedir. Bu tür dijital platformlar üzerinden yürütülen samimi içerikli iletişimler, evlilik birliğine zarar veren, güven sarsıcı davranışları hatta doğrudan zina vakıasını kanıtlamak için son derece güçlü birer araçtır.

Yargıtay ın yerleşik içtihadı da bu durumu desteklemektedir. Hukuk mahkemeleri, bir eşin sadakatsizliğini ispatlamak amacıyla talep edilen telefon kayıtları ve dijital yazışmaların incelenmesini genellikle “eksik inceleme” olarak görmez. Aksine, bu tür delillerin toplanmasını ve değerlendirilmesini yasal bir zorunluluk olarak kabul eder. Buna en somut örneklerden biri, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2015/16911 E. sayılı kararıdır. Bu kararda, davalı-davacı kadının, kocasının güven sarsıcı davranışlarına dayanarak telefon kayıtlarının celbini talep ettiği ancak yerel mahkemenin bu delilleri toplamayı reddettiği belirtilmiştir. Yargıtay, bu durumu “eksik inceleme” olarak değerlendirmiş ve yerel mahkemenin kararını bozmuştur. Yargıtay’a göre, davacı tarafın iddialarını ispatlamak için sunduğu bu delillerin mahkemece toplanması ve titizlikle incelenmesi gerekmektedir.

b) Şiddet, Tehdit ve Hakaret

Eşlerden birinin diğerine yönelik fiziksel veya psikolojik şiddetini, tehdit ve hakaretlerini içeren ses kayıtları veya mesajlaşmalar da boşanma davasında güçlü bir delil teşkil eder. Bu deliller, Türk Medeni Kanunu’nun 166/1. maddesinde belirtilen evlilik birliğinin temelden sarsılması sebebini ispatlamada çok etkilidir.

c) Ekonomik ve Duygusal Şiddet

Bir eşin diğerini maddi veya manevi olarak sömürdüğünü, ona ekonomik veya duygusal şiddet uyguladığını gösteren mesajlaşmalar da boşanma davasında delil olarak kullanılabilir. Örneğin, bir eşin diğerine sürekli olarak hakaret etmesi, aşağılaması veya ekonomik olarak zor durumda bırakmakla tehdit etmesi, evlilik birliğinin sarsıldığını kanıtlayabilir.

d) Hukuka Uygunluk Çerçevesinde Diğer Delillerle Birlikte Değerlendirme

Telefon kayıtları tek başına bir delil olabileceği gibi, diğer delillerle birlikte değerlendirildiğinde daha da güçlenir. Bir eşin telefon kayıtlarıyla birlikte, tanık ifadeleri, banka hareketleri, kredi kartı ekstreleri veya kamera kayıtları gibi delillerle desteklenmesi, iddiaların daha sağlam bir şekilde ispatlanmasını sağlar.

4. Mahkeme Sürecinde Dijital Delillerin Toplanması ve Değerlendirilmesi

Boşanma davalarında taraflar, ellerindeki dijital delilleri mahkemeye dilekçe ekinde sunabilirler. Ancak, mahkemenin bu delilleri hukuka uygunluk açısından incelemesi ve kabul etmesi gerekmektedir. Hukuka aykırı olduğu tespit edilen deliller reddedilir.

Eğer taraflar elinde somut bir delil yoksa ancak ilgili vakıanın telefon kayıtları ile ispat edilebileceğini düşünüyorsa, mahkemeden bu kayıtların celbini talep edebilirler. Bu durumda, mahkeme gerekli yasal prosedürleri izleyerek ilgili operatörlerden veya sosyal medya platformlarından (örneğin Facebook) veri talep edebilir. Ancak, sosyal medya platformlarının veri gizliliği politikaları nedeniyle bu verilerin elde edilmesi her zaman kolay olmayabilir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/2-2064 E. sayılı kararı, bu konudaki mahkeme yükümlülüğünü netleştirmiştir. Kararda, davalı eşin olağandışı saatlerde yaptığı telefon görüşmelerinin kime ait olduğunun araştırılmadığı, bu durumun eksik inceleme olduğu ve kararın bu nedenle bozulması gerektiği belirtilmiştir. Bu karar, mahkemelerin sadece sunulan delillerle yetinmemesi, gerektiğinde iddiaları aydınlatmak için re’sen delil araştırması yapması gerektiğini göstermektedir.

5. Delil Olmayanlar ve Hukuki Sonuçları

Boşanma davalarında delil niteliği taşımayan ve hukuken geçerli olmayan durumlar da vardır. Bunlar genellikle şahsi düşünceler, varsayımlar ve dedikodulardır.

  • Dedikodular ve Varsayımlar: Tanıkların sadece duyumlara dayalı ifadeleri veya bir eşin diğerine dair kesin olmayan varsayımları delil niteliği taşımaz.
  • Hukuka Aykırı Yollarla Elde Edilen Veriler: Daha önce de belirtildiği gibi, hukuka aykırı yollarla elde edilen her türlü veri delil olarak kabul edilmez.
  • Manipüle Edilmiş veya Sahte Deliller: Delil olarak sunulan verilerin manipüle edildiği veya tamamen sahte olduğu tespit edilirse, bu durum hem boşanma davası sürecini olumsuz etkiler hem de sahte delil sunan kişi hakkında ceza davası açılmasına neden olabilir.

6. Hukuki Sonuçlar

Boşanma davalarında dijital verilerin delil olarak kullanılması, taraflar için büyük bir risk barındırır. Hukuka aykırı delil elde etmenin, TCK kapsamında hapis cezasına kadar varan sonuçları olabilir. Bu nedenle, bir eşin şüphelendiği durumlarda kendi başına hareket etmesi yerine, bir avukata danışması hayati önem taşır.

Bir avukat, durumu yasal çerçevede değerlendirerek, hangi delillerin hukuka uygun olduğunu, hangilerinin olmadığını belirleyebilir ve yasal yollarla delil elde etme konusunda danışmanlık yapabilir. Bu, hem davanın daha hızlı ve doğru bir şekilde sonuçlanmasına yardımcı olur hem de tarafların hukuki risklerden korunmasını sağlar.

Sonuç

Boşanma davalarında dijital iletişim verileri, doğru ve hukuka uygun yollarla elde edildiğinde, davayı aydınlatan ve gerçeğin ortaya çıkmasını sağlayan güçlü delillerdir. Ancak, bu verilerin hassas doğası ve kişisel haklarla olan yakın ilişkisi nedeniyle, hukuka uygunluk ilkesine sıkı sıkıya bağlı kalmak gerekmektedir. Yargıtay’ın içtihatları, bu dengeyi kurmada yol gösterici bir rol oynamaktadır. Bir eşin kaybolma tehlikesi olan bir delili muhafaza etmesi ile, diğer eşin özel hayatına gizlice müdahale etmesi arasındaki ince çizgi, davanın kaderini belirleyebilir. Bu nedenle, boşanma sürecinde yer alan herkesin, bu karmaşık hukuki alanda bir uzmandan destek alması elzemdir.


Boşanma Davalarında Telefon Kayıtları ve Dijital Deliller – SSS

Boşanma Davalarında Telefon ve Uygulama Kayıtları Hakkında SSS

Evet, kullanılabilir; ancak yalnızca hukuka uygun yollarla elde edilen kayıtlar mahkemede geçerli olur. Casus yazılım veya izinsiz erişim hukuka aykırıdır.

Taraflardan birinin bizzat dahil olduğu konuşmalara ait ekran görüntüleri delil olabilir. Gizli erişimle elde edilen veriler ise geçerli değildir.

Evet, bir eşin diğer kişilerle yaptığı uygunsuz veya romantik içerikli yazışmalar, aldatma iddialarını destekleyebilir. Ancak bu verilerin hukuka uygun şekilde elde edilmesi şarttır.

Tarafı olunmayan konuşmayı gizlice kaydetmek suçtur. Ancak tarafı olunan konuşmayı kaybolma riskiyle kaydetmek bazı durumlarda hukuka uygun kabul edilmektedir.

Evet. Hakaret, tehdit ve şiddet içeren mesajlar evlilik birliğinin temelden sarsıldığını kanıtlamak için geçerli delildir.

Mahkeme bu delilleri dikkate almaz. Ayrıca delili hukuka aykırı elde eden kişi hakkında ceza soruşturması açılabilir.