Boşanma davalarında ziynet eşyaları, genellikle taraflar arasında önemli bir tartışma konusu haline gelir. Türk Medeni Kanunu’na göre, ziynet eşyalarının kimde bırakılması gerektiği hususunda herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Boşanma Davasında Altınlar Kime Aittir? sorusu ile sıklıkla karşımıza çıkan bir durum boşanma davalarında tarafların en çok üzerinde anlaşamadığı soruların başında gelmektedir.
Bu husustaki kanun boşluğunda her ne kadar Türk Medeni Kanununun 1. maddesinde belirtilen; “Kanunda uygulanabilir bir hüküm yoksa, hâkim, töre hukukuna göre, bu da yoksa kendisi kanun koyucu olsaydı nasıl bir kural koyacak idiyse ona göre karar verir.” hükmü üzere Yargıtay uygulamaları ile uzun yıllardır kime takılırsa takılsın ziynet eşyalarının kadına ait olduğu kuralı getirilmiştir.
Bu uygulama açıkça düğündeki takıların yeni evlenen çiftlerin aile kurumunun kuruluşunda maddi destek sağlanması amacıyla olduğu örf ve adete tamamen aykırı bir uygulamaydı. Ancak Yargıtay uzun yıllar Türk Medeni Kanununun 1. maddesinde “öncelikle örf ve adet kurallarına” bakılması gerektiği hususunu göz ardı eden bir uygulamaya gitmiştir.
Ziynet eşyaları ise; altın, gümüş gibi kıymetli madenlerden yapılmış olup; insanlar tarafından takılan süs eşyası olarak tanımlanmaktadır ( Y., E., Hukuk Sözlüğü, Ankara 2011, s. 1529 ). Ziynet eşyasını evlilik münasebetiyle gelin ve damada verilen hediyeler olarak tanımlamak mümkündür. Bu bağlamda, bilezik, altın kelepçe, kolye, gerdanlık, takı seti, bileklik, saat, küpe ve yüzük gibi takılar, ziynet eşyası olarak kabul edilmektedir ( Sağıroğlu, M.Ş., Ziynet Davaları, İstanbul 2013, s.3 )
Yargıtay uzun yıllar devam eden uygulamasını 04/04/2024 tarihli kararı ile değiştirmiştir.
Buna göre;”, Dairemizin önceki içtihatları, “aksine bir anlaşma ya da örf adet kuralı olmadığı takdirde, düğünde kim tarafından hangi eşe ne verilirse verilsin, ne takılırsa takılsın ( ziynet eşyası, altın, döviz, TL vs. ) bunların hepsi kadına ait sayılır” yönündeydi. Ancak toplumuzun gelenek ve göreneklerinin zamanla değişikliğe uğraması, ekonomik ve hukuksal ilişkilerin dinamik yapısı ve özellikle; düğünlerde kadına özgü ziynet eşyalarının dışında, ortak bir yaşam kurma aşamasında olan eşlere maddi katkı sağlamak amacıyla, ekonomik değeri olan başka şeylerin de takılması/verilmesi, dikkate alınarak, düğünde eşlere takılan/verilen ve ekonomik değeri olan eşyalarla ilgili davalarda, Dairemizin içtihatlarında değişikliğe gidilmesi zorunluluğu doğmuştur. Bu konuda Dairemizin ilkesel nitelikteki yeni görüşüne göre; “Taraflar arasında ziynet eşyalarının paylaşımı konusunda anlaşma mevcut ise paylaşım bu anlaşmaya göre gerçekleştirilir. Ziynet eşyalarının paylaşımı konusunda taraflar arasında anlaşma bulunmadığı takdirde yerel örf ve adetin varlığı iddia ve ispat edilirse bu kurala göre paylaşım gerçekleştirilir. Aksi takdirde erkeğe ve kadına takılan/verilen ve ekonomik değer taşıyan her şey kural olarak kendilerine aittir. Ne var ki takılar içinde karşı cinse özgü ( kadına ya da erkeğe özgü ) bir şey varsa o cinse verilmiş sayılır. Özgü olma konusunda çekişme varsa ve gerektiğinde bilirkişi incelemesi yapılmalıdır. Bilirkişi incelemesi sonucunda o şeyin her iki cinse özgü olduğu belirlenmişse o şey takılan/verilen eşe ait olur. Takı sandığı/torbasına konulan ekonomik değer taşıyan şeyin aidiyeti konusunda; konulan şey kadına ya da erkeğe özgü bir şey ise o cinse verilmiş sayılır, o şeyin her iki cinse özgü olduğu belirlenmişse ortak kabul edilmelidir” yönündedir. Uyuşmazlık, tarafların iddia ve savunmaları da dikkate alınarak bu ilkeler doğrultusunda çözülmelidir.” (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2023/5704 E. ve 2024/2402 K. Sayılı İlamı)
Bu içtihat değişikliği ile Yargıtay; düğün sırasında kadına takılan ziynetlerin kadına, erkeğe takılan ziynetlerin ise erkeğe verilmesi gerektiği; ziynetlerin ortak bir yerde toplanması halinde ise ortak olduğunun kabul edilmesi gerektiğini işaret ederek; ziynet eşyalarında erkeklerin haklarını da muhafaza altına almıştır.