Osmanlı tapuları,
Osmanlı İmparatorluğu döneminde taşınmaz malların sahipliğini gösteren belgelerdir. Günümüzdeki tapu sisteminin öncüsü sayılabilirler. Ancak, Osmanlı dönemi boyunca tapu sisteminde çeşitlilik olduğu için tek bir standart Osmanlı tapusu modeli bulunmamaktadır.

Osmanlı Tapularının Günümüzdeki Durumu

Osmanlı tapularının günümüzde geçerliliği ve hukuki durumu, taşınmazın bulunduğu bölgeye göre değişkenlik gösterir. Bunun yanı sıra, tapunun içeriği ve yapılan kadastro çalışmaları da önemlidir.

Kadastro Çalışmaları                      : Kadastro çalışmalarında Osmanlı tapuları incelenerek günümüz tapu sistemine geçiş yapılır.

Veraset İlamı                                    : Osmanlı tapusu sahibi ölmüşse, mirasçıların veraset ilamı alarak tapu devri yapmaları gerekir.

Osmanlı Tapularıyla İlgili Sıkça Sorulan Sorular

  • Osmanlı tapusu hala geçerli mi?

Genellikle tek başına geçerli değildir. Kadastro çalışmaları ve diğer yasal işlemlerle günümüz tapu sistemine entegre edilmesi gerekir.

  • Osmanlı tapusu nasıl değerlendirilir?

Bir uzman tarafından incelenerek tapunun içeriği ve geçerliliği belirlenir.

  • Osmanlı tapusu olan bir taşınmaz nasıl satılır?

Öncelikle tapunun günümüz tapu sistemine uygun hale getirilmesi gerekir. Ardından, diğer taşınmaz satış işlemleri gibi gerçekleştirilir.

Osmanlı dönemine ait tapular, günümüzde hala birçok miras davasının temelini oluşturmaktadır. Bu durumun başlıca nedenleri arasında tapuların el yazısıyla düzenlenmiş olması, zaman içerisinde kayıpların yaşanması ve miras hukukundaki karmaşıklıklar yer almaktadır. Ayrıca, kadastro çalışmalarındaki eksiklikler de sebepler arasındadır. Osmanlı döneminde gerek mülkiyet gerekse zilyetlik kayıtlarının tamamı yalnızca tapu evrakları ile ispatlanmamaktadır.
Osmanlı Tapuları ile birlikte aşağıda belirtilen hususlara da dikkat etmek gerekmektedir;

Şer’iye sicilleri,
Osmanlı Devleti’nde kadılar tarafından tutulan defterlerdir. Mahkeme kararlarının, davaların, şahısların hukuki durumlarının, ekonomik faaliyetlerin ve sosyal hayatın çeşitli yönlerinin detayları burada kaydedilmiştir. Bu defterler, İslam hukuku (şeriat) esaslarına göre yürütülen mahkemelerde görülen
davaların kayıtlarını içerir.

Atik kayıtları,
Osmanlı Devleti’nde 1881 yılında başlayan bir nüfus kayıt sistemidir. 1904 yılına kadar yürürlükte kalan bu sistem düzenli olarak tutulmuştur. Osmanlı nüfusunun ilk modern nüfus kayıtları olarak kabul edilirler. Atik kayıtları, geçmişimizle bağ kurmamızı sağlayan önemli bir kaynaktır. Bu kayıtlar sayesinde aile geçmişimizi öğrenebiliriz. Böylece, toplumsal yapı hakkında daha fazla bilgi sahibi olabilir ve tarihsel araştırmalara katkı sağlayabiliriz. Dijitalleşme ile birlikte atik kayıtlarına erişim kolaylaşmaktadır. Bu sayede kayıtların gelecek nesillere aktarılması sağlanmaktadır.

Tahrir defterleri,     
Osmanlı Devleti’nde belirli aralıklarla yapılan nüfus ve toprak sayımlarının sonuçlarının kaydedildiği defterlerdir. Bu defterler, devletin mali durumunu belirlemek, vergileri toplamak ve toprak dağılımını tespit etmek amacıyla hazırlanmıştır.

Secere kayıtları,
Bir kişinin veya ailenin atalarını gösteren belgelerdir. Soy ağacını düzenli bir şekilde takip eden bu belgeler genellikle aile büyükleri tarafından tutulur. Nesilden nesile aktarılırlar. Aile tarihini araştırmak, kökenleri
öğrenmek ve genetik hastalıkların takibi gibi birçok amaçla kullanılır.

Muhacir kayıtları

Osmanlı Devleti’nin dağılması ve sonrasında yaşanan büyük göçler nedeniyle Türkiye’ye gelen muhacirlerin (göçmenlerin) kimliklerini gösteren önemli belgeler vardır. Bu belgeler, geldikleri yerleri ve yerleştikleri yerleri de gösterir. Kayıtlar, hem bireysel aile geçmişlerini araştırmak isteyenler hem de tarihçiler için değerli bir bilgi kaynağıdır.

Osmanlı devletinde mülkiyete esas olan tek evrak yalnızca tapu kayıtları değildir. Atik kayıtları, şerriye sicilleri, secere kayıtları, iskan kayıtları, tahrir defterleri gibi birçok kayıt mevcuttur. Tekke ve vakıflara ilişkin kayıtlar da kişinin soy bağını ve mülkiyet bilgilerini sağlayabilmektedir.
Gerek alfabenin gerekse dildeki değişiklik için öncelikle söz konusu tapuların modern Türkçe’ye çevrilmesi gerekmektedir. Taşınmazın bulunduğu il, ilçe ve mahalle bilgileri bu hususta tespit edilebilir. Tarih, sıra ve malik bilgileri de önemlidir. Bu aşamadan sonra tapu ve nüfus müdürlüğünde bulunan arşiv kayıtları bir arada araştırılmalıdır. Hangi aile büyüğü adına tapunun tescil edildiği hususunun tespiti gerekir. Tespitin tamamlanması halinde yasal mirasçılar da hak sahibi olarak ilgili gayrimenkulün intikalini sağlayabilir.

Kadastro tutanaklarına 10 yıl davasız ve aralıksız itiraz edilmemesi halinde ise hak düşürücü süre ortaya çıkacaktır. Ancak 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 20/C maddesi uyarınca hudutlarıyla değil miktarıyla geçerli tapu kayıtları varsa bu hüküm uygulanmaz. Her halükarda tapu kayıtlarının yanlış tutulmasından kaynaklı devletin tazminat yükümlülüğü saklıdır. Yine kadastro işlemi yapılmamış yerlerde de bu hüküm uygulanmayacaktır.

Osmanlı Tapularının günümüzde geçerli olması ile birlikte; tapuda malikin kim olduğuna ve mirasçılarına ulaşılamıyorsa Hazine tarafından 10 yıl kayyım sıfatı ile yönetilen gayrimenkuller 10 yılın sonunda Hazine’ye devredilmektedir. Hukuk büromuz bu alanda, Osmanlı kayıtlarının; araştırılması, çevrilmesi, yorumlanması ve kaydın araziye uygulanması alanında hizmet sağlamaktadır. Kayyımlığın kaldırılması, kadastro tespit ve itirazları alanında da hizmet vermekteyiz.

Bize Whatsapp'dan Ulaşın