Petrol ve türevlerinin yasa dışı ticaretinin önlenmesi, hem kamu maliyesi hem de enerji güvenliği açısından önemlidir. Türkiye’de bu amaçla uygulanan ulusal marker sistemi, akaryakıtın kaynağının ve yasal olup olmadığının tespitine imkân tanıyan bir denetim aracıdır. Marker, akaryakıt ürünlerine katılan özel bir kimyasal bileşiktir ve bu bileşik sayesinde ürünlerin izlenebilirliği sağlanmaktadır. Uygulama, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) tarafından yürütülmekte ve mevzuatta detaylı şekilde düzenlenmektedir.
Bu çalışmada, marker uygulamasının teknik yönü kadar, hukuki boyutu da ele alınacaktır. Marker sisteminin dayandığı hukuki altyapı, kamu düzeni ve vergi güvenliği ile ilişkisi, ceza ve idare hukuku açısından işletmecilere etkileri kapsamlı şekilde değerlendirilecektir. Ayrıca uygulamadaki sorunlar, teknik aksaklıklar ve yargı içtihatları da dikkate alınarak sistemin hukuki meşruiyeti ve etkinliği sorgulanacaktır.
Bu bağlamda, marker sisteminin kaçakçılıkla mücadele hedeflerine ne ölçüde katkı sunduğu ve uygulamanın işletmeler açısından doğurduğu hukuki riskler analiz edilerek, sistemin daha adil ve teknik açıdan güvenilir hale getirilmesi için önerilerde bulunulacaktır.
1. GİRİŞ
Petrol piyasası, büyük ölçekte sermaye hareketlerinin döndüğü ve devletin önemli vergi gelirlerine kaynaklık eden stratejik bir sektördür. Ancak bu alan, aynı zamanda yüksek kazanç getirmesi nedeniyle kaçakçılığa açık bir yapıya da sahiptir. Türkiye, coğrafi konumu gereği petrol kaçakçılığı riskine açık ülkelerden biridir. Bu riskleri azaltmak adına 2003 yılında yürürlüğe giren 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu ile yasal zemin oluşturulmuş, 2007 yılında ise ulusal marker uygulaması devreye sokulmuştur.
Marker uygulamasının temel amacı, akaryakıtın yasal yollarla mı yoksa kaçak yollardan mı piyasaya sürüldüğünü tespit edebilmektir. Rafinerilerden çıkan yasal akaryakıt, EPDK tarafından sağlanan ve belirli teknik özelliklere sahip marker maddesiyle işaretlenmektedir. Marker seviyesi, ürünün yasal olup olmadığını belirlemede esas alınmaktadır. Sahada yapılan denetimlerde bu marker seviyesine bakılarak ürünün kaynağı hakkında kanaate varılmaktadır.
Petrol Kaçakçılığı ile ilgili detaylı bilgi için tıklayınız.
Bu sistem, yalnızca idari değil, aynı zamanda ceza hukukunu da ilgilendiren sonuçlar doğurmaktadır. Marker seviyesi düşük çıkan ürünlerin kaçak akaryakıt sayılması durumunda, hem para cezaları hem de ceza davaları gündeme gelmektedir. Bu nedenle marker sistemi sadece teknik bir izleme mekanizması değil, aynı zamanda hukukî sorumluluk doğuran bir düzenlemedir.
2. MARKER NEDİR?
Marker, kimyasal bir bileşik olup, genellikle akaryakıt ürünlerine çok düşük oranlarda (ppm düzeyinde) eklenmektedir. İnsan gözüyle görülmeyen bu madde, ancak özel analiz cihazlarıyla tespit edilebilir. Marker maddesi, EPDK tarafından yurt dışından temin edilmekte ve rafinerilere belirlenen oranlarda dağıtılmaktadır. Rafineriden çıkan her litre akaryakıt bu marker ile işaretlenir ve bu işaret, ürünün yasal kaynaktan geldiğinin göstergesi olarak kabul edilir.
Hukuki olarak marker uygulamasının dayanağını 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu oluşturmaktadır. Bu kanunun 2. maddesinde yer alan tanımlarda, marker açıkça yer almakta; 20. maddesinde ise marker seviyesi düşük ürünlerin kaçak akaryakıt olarak değerlendirileceği düzenlenmektedir. Buna ek olarak, EPDK tarafından çıkarılan ikincil düzenlemeler (yönetmelik ve tebliğler) ile markerin teknik özellikleri ve uygulama esasları belirlenmiştir.
Markerin hukuki niteliği, teknik bir izleme aracı olmanın ötesine geçerek, kanuni bir ayrım aracı olarak kullanılmasına dayanmaktadır. Bu nedenle marker seviyesinin düşük olması, yalnızca teknik bir arıza değil, aynı zamanda hukuki bir ihlalin de göstergesi sayılmaktadır. Ancak burada teknik hataların, depolama koşullarının ya da üçüncü kişilerin etkisinin dikkate alınıp alınmadığı ayrı bir tartışma konusudur.
Sonuç olarak marker, yalnızca bir kimyasal değil, aynı zamanda hukuki sorumluluğu belirleyen bir araçtır. Bu nedenle uygulamanın teknik güvenilirliği ve ölçüm yöntemlerinin doğruluğu, doğrudan adil yargılanma hakkı ve mülkiyet hakkı gibi anayasal değerlerle ilişkilidir.
3. MARKER UYGULAMASININ HUKUKİ NİTELİĞİ
Marker uygulaması, esasen kamu düzenini sağlama amacı taşıyan bir idari düzenlemedir. EPDK, piyasada sadece yasal yollarla temin edilmiş akaryakıtın dolaşımını sağlamak, kaçakçılığı önlemek ve kamu maliyesine zarar verilmesinin önüne geçmek için bu sistemi uygulamaktadır. Marker, bu bağlamda hem önleyici hem de tespit edici bir araç işlevi görmektedir.
Ceza hukuku açısından bakıldığında, marker seviyesi yetersiz olan ürünlerin satışa sunulması, Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu kapsamında suç sayılmaktadır. Söz konusu ürünlerin “kaçak akaryakıt” olarak kabul edilmesi, işletmecilerin hapis cezası ile yargılanmasına neden olabilmektedir. Ancak burada marker seviyesinin düşüklüğünün kötü niyetten mi, yoksa teknik arızadan mı kaynaklandığı önemlidir. Ceza hukukunun temel ilkelerinden biri olan kusur sorumluluğu, uygulamada zaman zaman ihlal edilebilmektedir.
İdare hukuku bakımından ise EPDK tarafından yapılan denetimlerde marker seviyesi düşük çıkan akaryakıt istasyonlarına yüksek miktarlarda idari para cezaları verilebilmekte, bazen lisans iptali gibi ağır yaptırımlara da başvurulabilmektedir. Bu tür yaptırımların hukuka uygunluğu ve orantılılığı, sıklıkla Danıştay kararlarında tartışma konusu olmaktadır.
Neticede marker uygulaması, hem ceza hem de idare hukukunu ilgilendiren çift yönlü bir denetim sistemidir. Ancak uygulamada bu iki sistemin sınırlarının net belirlenememesi, işletmecilerin hem mükerrer hem de orantısız şekilde cezalandırılması riskini doğurmaktadır.
4. UYGULAMADA KARŞILAŞILAN HUKUKİ SORUNLAR
Marker uygulamasında karşılaşılan en büyük sorunlardan biri, ölçüm sonuçlarının her zaman güvenilir ve objektif olmamasıdır. Ölçüm işleminin genellikle denetim ekiplerince sahada taşınabilir cihazlarla yapılması, ölçüm hassasiyetini düşürebilmekte ve hatalı sonuçlara yol açabilmektedir. Ayrıca ölçüm yapılan örneklerin bağımsız bir laboratuvara gönderilmeden doğrudan delil olarak kullanılması, savunma hakkını zedeleyebilmektedir.
Bir diğer sorun, uygulamada kusursuz sorumluluk anlayışının hâkim olmasıdır. Marker seviyesi düşük çıkan bir ürün, sebebi ne olursa olsun kaçak akaryakıt olarak değerlendirilebilmekte, bu da işletmecilerin haksız cezalarla karşı karşıya kalmasına neden olabilmektedir. Oysa teknik arızalar, sıcaklık değişimi, tank karışımı gibi birçok neden marker seviyesini etkileyebilmektedir.
Yargı kararlarına bakıldığında, bazı mahkemeler bu tür teknik gerekçeleri haklı kabul ederek ceza ve yaptırımları iptal edebilmektedir. Ancak kararlar arasında birlik olmaması, hukuk güvenliği açısından sorun teşkil etmektedir. Danıştay bazı kararlarında, teknik raporlarla desteklenen savunmaları kabul ederken, bazı durumlarda yalnızca ölçüm sonucuna dayanarak cezaları onaylayabilmektedir.
Tüm bu nedenlerle marker sisteminin teknik altyapısının güçlendirilmesi, ölçümlerin bağımsız laboratuvarlarca doğrulanması ve sorumluluğun ancak kast veya ağır ihmal durumunda işletmeciye yüklenmesi gerektiği önerilmektedir.
5. SONUÇ VE DEĞERLENDİRME
Ulusal marker uygulaması, Türkiye’de petrol piyasasında şeffaflık ve denetim sağlamak amacıyla getirilmiş yerinde bir uygulamadır. Ancak bu sistemin hukuki sonuçları, teknik sorunlarıyla birlikte değerlendirildiğinde, özellikle küçük işletmeler açısından ağır sonuçlara yol açabilmektedir. Marker seviyesi düşüklüğü, her zaman bilinçli bir eylemin sonucu olmayabileceği gibi, bu durumun otomatik olarak kaçakçılık suçu ile ilişkilendirilmesi de adil değildir.
Bu bağlamda marker uygulamasının yeniden yapılandırılması gerekmektedir. Ölçüm cihazlarının standardize edilmesi, analizlerin bağımsız ve akredite laboratuvarlarca yapılması ve işletmecilerin teknik sorunlardan dolayı sorumlu tutulmaması sağlanmalıdır. Ayrıca idari yaptırımların orantılı ve ölçülü olması, hukukun temel ilkelerinden biridir ve buna dikkat edilmelidir.
Ceza hukukunda ise suçun maddi ve manevi unsurları dikkate alınarak karar verilmelidir. Marker seviyesinin düşüklüğü tek başına suçun oluştuğuna delalet etmemeli, işletmecinin kastı araştırılmalıdır. Yargı organlarının bu konuda istikrarlı ve hakkaniyetli kararlar vermesi, hukuk güvenliği açısından önem arz etmektedir.
Sonuç olarak marker uygulaması, doğru temeller üzerine oturtulduğunda etkili bir denetim aracıdır. Ancak uygulamanın hukuki güvencelere kavuşturulması, özellikle masumiyet karinesi ve mülkiyet hakkı bağlamında gözden geçirilmesi gerekmektedir.