Giriş

Uluslararası insan hakları hukukunda, bireyin özgürlük ve güvenlik hakkı (International Covenant on Civil and Political Rights – ICCPR Madde 9) mutlak bir güvence altındadır. Bu hakkın ihlali olan keyfi tutukluluk ve gözaltı, uluslararası toplumun temel endişe alanlarından birini teşkil eder. Bu tür vakaların incelenmesi ve tespiti için Birleşmiş Milletler (BM) bünyesinde özel bir mekanizma bulunmaktadır: Birleşmiş Milletler Keyfi Tutukluluk ve Gözaltı Çalışma Grubu (Working Group on Arbitrary Detention – WGAD). Bu makale, uluslararası hukuk ve hukuki prosedürler perspektifinden, avukatlar ve hak savunucuları için BM Keyfi Tutukluluk ve Gözaltı Komisyonuna hukuki başvuru sürecini, kabul edilebilirlik şartlarını, keyfiliğin hukuki tanımını ve sonuçlarını derinlemesine incelemektedir.

Çalışma Grubu’nun içtihatları, keyfilik kavramının dar bir anlamı aştığını açıkça ortaya koymaktadır. Bir özgürlükten mahrumiyetin keyfi sayılması için sadece ulusal hukuka aykırı olması gerekmez. WGAD’ye göre keyfilik, aynı zamanda kararın ya da sürecin orantısızlıkadaletsizlikmakul olmamaöngörülemezlik veya usul eksikliği (due process) içermesi durumunda da meydana gelir. Dolayısıyla, bir devlet yasal prosedürlere uyduğunu iddia etse bile, bu prosedürler veya bunların uygulanışı uluslararası normlara göre mantık dışı veya aşırı ise, tutukluluk keyfi olarak ilan edilebilir. Bu geniş hukuki yorum, özellikle siyasi saiklerle yapılan ve ulusal mevzuatın geniş yorumlandığı durumlarda uluslararası inceleme mekanizmasının etkisini artırmaktadır.

1.WGAD Mekanizmasının Hukuki Yapısı ve Uluslararası Mandası

1.1. Tarihsel Arka Plan ve Mandanın Hukuki Dayanağı

Keyfi Tutukluluk ve Gözaltı Çalışma Grubu (WGAD), uluslararası hukukun bir yansıması olarak, bireylerin özgürlük haklarını korumak amacıyla kurulmuştur. Çalışma Grubu, ilk olarak 1991 yılında o zamanki BM İnsan Hakları Komisyonu’nun (Commission on Human Rights) bir kararıyla (resolution) tesis edilmiştir. Bu kuruluş, hukuki dayanağı olmayan tutuklulukların dünya çapındaki örneklerine ilişkin komisyonun endişelerini yansıtmaktadır.

Günümüzde WGAD, BM İnsan Hakları Konseyi (HRC) tarafından denetlenen tematik özel prosedürler (Special Procedures) çatısı altında yer almakta olup, Konseyin tali bir organı olarak işlev görmektedir. Çalışma Grubu, coğrafi temsili dengeleyen beş bağımsız uzmandan oluşur ve bu uzmanlar yılda üç kez Cenevre’de bir araya gelerek bireysel vakaları inceler ve Görüşler (Opinions) yayınlar. WGAD’nin mandası, en son 6 Ekim 2025 tarihinde kabul edilen İnsan Hakları Konseyi kararı 60/8 ile üç yıllık bir süre için uzatılmıştır.

WGAD’nin temel görevleri şunlardır:

  1. Bireysel vakalarda keyfi olarak uygulanan özgürlükten mahrumiyet durumlarını soruşturmak.
  2. Hükümetlerden, hükümetler arası ve sivil toplum kuruluşlarından, ayrıca ilgili bireylerden, ailelerinden veya temsilcilerinden bilgi almak.
  3. Ülke ziyaretleri (field missions) düzenleyerek yerinde incelemeler yapmak.
  4. Yıllık raporlarını İnsan Hakları Konseyi’ne sunmak.

1.2. Keyfi Tutukluluğun Uluslararası Hukukta Geniş Tanımı ve Kapsamı

Çalışma Grubu’nun görevi, hukukun meşru kullanımı ile keyfi, hukuki dayanaktan yoksun veya makul olmayan tutuklulukları birbirinden ayırt etmektir. WGAD’nin içtihatları, keyfilik tanımının sadece ulusal hukuka aykırılık anlamına gelmediğini netleştirmiştir. Keyfilik, aynı zamanda özgürlükten mahrumiyetin uygulanabilir yasa ve prosedüre uygun olmasının yanı sıra, orantılımakul ve amaçlanan hedef için gerekli olması şartını da içerir.

Bir tutukluluğun makul olmama, adaletsizlik, öngörülemezlik veya usul güvencelerinin eksikliği nedeniyle keyfi olarak nitelendirilmesi, uluslararası hukukun üstünlüğünü vurgular. Bu, devletlerin ulusal yasalarına dayanarak uyguladıkları her prosedürün otomatik olarak uluslararası standartlara uygun olduğu anlamına gelmez. Özellikle, Kategori III’te belirtilen adil yargılanma hakkı ihlalinin ağırlığı (gravity), özgürlükten mahrumiyete keyfi bir karakter kazandırma potansiyeline sahiptir.

2.Keyfi Tutukluluğun Beş Hukuki Kategorisi

WGAD, bireysel bir başvuruyu incelerken, özgürlükten mahrumiyetin uluslararası hukuka göre keyfi olup olmadığını tespit etmek için beş hukuki kategori kullanır. Başvuru sahiplerinin, sundukları davanın bu kategorilerden en az birine girdiğini hukuki dayanaklarla kanıtlamaları gerekmektedir.

2.1. Kategori I: Hukuki Dayanağı Olmayan Tutukluluk

Bu kategori, özgürlükten mahrumiyeti haklı çıkaracak herhangi bir yasal dayanağın bulunmasının açıkça imkansız olduğu durumları kapsar. Örnekler: Bir kişinin cezasının tamamlanmasına rağmen alıkonulmaya devam etmesi veya lehine uygulanabilir bir af yasasına rağmen serbest bırakılmaması bu duruma örnektir. Bu durum, temel olarak ICCPR Madde 9 ve İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi (UDHR) Madde 9’un ihlalini ifade eder.

2.2. Kategori II: İnsan Haklarının Kullanılmasından Doğan Keyfi Tutukluluk

Bu kategori, özgürlükten mahrumiyetin doğrudan bireyin uluslararası hukukla güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerini kullanmasının sonucu olmasıdır. Bu, genellikle “düşünce mahkumları” vakalarını içerir. Dayanak Hukuk Normları: Bu kategori, UDHR’nin Madde 7, 13, 14, 18 (Düşünce, Vicdan ve Din Özgürlüğü), 19 (İfade Özgürlüğü), 20 (Barışçıl Toplanma ve Dernek Kurma Özgürlüğü) ve 21 (Siyasi Katılım) maddeleriyle güvence altına alınan hakları kapsar. ICCPR’ye taraf olan devletler söz konusu olduğunda ise, bu haklar ICCPR Madde 12, 18, 19, 21, 22, 25, 26 ve 27 ile güvence altına alınmıştır.

2.3. Kategori III: Adil Yargılanma Hakkının Ağır İhlali

Özgürlükten mahrumiyetin, UDHR ve ilgili uluslararası belgelerde belirlenen adil yargılanma hakkına ilişkin uluslararası normlara tamamen veya kısmen uyulmamasından kaynaklanması ve bu uyulmamasının, özgürlükten mahrumiyete keyfi bir nitelik verecek ciddiyette (gravity) olması durumudur. Bu kategori, yargılamadaki usul hatalarının ve güvence eksikliklerinin basit bir ihlal olmanın ötesine geçerek, tutukluluğun meşruiyetini kökten sarstığı vakaları kapsar. İhlal edilen temel normlar ICCPR Madde 9 (Gözaltına alınanın yargıç önüne hızla çıkarılması) ve Madde 14 (Adil yargılanma güvenceleri) olarak belirlenmiştir.

2.4. Kategori IV: Sığınmacı, Göçmen ve Mültecilerin Uzun Süreli İdari Gözaltısı

Bu kategori, sığınmacıların, göçmenlerin veya mültecilerin idari veya yargısal inceleme veya hukuki çare olmaksızın uzun süreli idari gözetim altında tutulması durumunda uygulanır. WGAD, bu alanda özel bir içtihat seti oluşturmuştur; örneğin, Deliberation No. 5 (Revize Edilmiş) bu konudaki kriterleri detaylandırmaktadır. Bu, uluslararası mülteci hukuku ve ICCPR (özellikle Madde 9) ile uyum gerekliliğini vurgular.

2.5. Kategori V: Ayrımcılığa Dayalı Keyfi Tutukluluk

Bu kategori, özgürlükten mahrumiyetin, doğum, ulusal, etnik veya sosyal köken, dil, din, ekonomik durum, siyasi veya diğer görüşcinsiyetcinsel yönelim veya engellilik gibi ayrımcı nedenlere dayanarak uluslararası hukuku ihlal etmesi durumudur. Bu ihlalin amacı veya sonucu, insan hakları eşitliğini göz ardı etmektir.

Aşağıdaki tablo, başvurularda doğru kategorilendirmenin yapılmasına yardımcı olmak amacıyla bu beş hukuki kategori ve uluslararası dayanaklarını özetlemektedir:

Keyfi Tutukluluğun Beş Hukuki Kategorisi ve Uluslararası Hukuk Dayanakları

WGAD KategorisiKeyfi Tutukluluğun Hukuki ŞekliUluslararası Hukuk Dayanağı (Örn.)Kritik Kavram
Kategori IHukuki dayanağı olmayan veya ceza süresi bitmesine rağmen süren tutuklulukUDHR Madde 9, ICCPR Madde 9Hukuksuzluk (Absence of Legal Basis)
Kategori IIİfade veya toplanma özgürlüklerinin kullanılması sonucu mahrumiyetICCPR Madde 18, 19, 21, 22, 25İnsan Haklarının İhlali (Exercise of Rights)
Kategori IIIAdil yargılanma normlarının “ağırlık” teşkil edecek düzeyde ihlaliUDHR Madde 10, ICCPR Madde 14Ciddiyet Kriteri (Gravity of Fair Trial Violation)
Kategori IVSığınmacıların ve göçmenlerin uzun süreli idari gözaltısı (yargısal inceleme olmaksızın)İlgili Mülteci Hukuku ve ICCPR Madde 9İdari Gözetim Süresinin Uzaması (Prolonged Administrative Custody)
Kategori VEtnik köken, siyasi görüş, cinsiyet veya cinsel yönelim temelli ayrımcılıkUDHR Madde 7, ICCPR Madde 2, 26Ayrımcılık (Discrimination)

3.BM WGAD Başvuru Prosedürü

WGAD’ye sunulan bir iletişimin (communication) etkin olabilmesi için belirli prosedürel ve şekil şartlarına uyulması gerekmektedir.

Bir başvuru sunulmadan önce yerine getirilmesi gereken en önemli şart, iddia edilen mağdurun veya ailesinin/yasal temsilcisinin açık rızasının (explicit consent) alınmasıdır. Bu rıza, mağdurun durumunun WGAD tarafından incelenmesi için yasal bir temel oluşturur. Eğer mağdur irtibat kurulamayacak durumdaysa (incommunicado), rıza ailesi veya temsilcisi aracılığıyla sağlanabilir.

Mağdurun rızasının alınması hayati öneme sahiptir, çünkü WGAD’ye bilgi sunulduğunda, görevli uzman devlet makamlarına vaka ile ilgili bir iletişim gönderir. Bu iletişimde ve nihayetinde İnsan Hakları Konseyi’ne sunulan kamuya açık raporlarda, mağdurların adları genellikle yer alır. Bu nedenle mağdurun, şikayet prosedürünün nasıl işlediği ve olası kamusal sonuçları hakkında bilgi sahibi olması temel bir gerekliliktir.

3.2. Başvurunun Şekil Şartları ve İçerik Kısıtlamaları

WGAD, başvuruların kabul edilebilirliği için bazı teknik şartlar belirlemiştir:

Sayfa Sınırı: Çalışma Grubu, sunumların (ekler dahil) 20 sayfayı aşmamasını zorunlu kılmaktadır. Bu sınırı aşan herhangi bir materyal, inceleme sürecinde Çalışma Grubu tarafından dikkate alınmayabilir. Bu katı sayfa sınırı, hukuki bilgilerin yoğun, özlü ve yüksek kaliteli olmasını gerektirmektedir.

Biçim ve İçerik: Başvurunun özel bir formatta sunulması zorunlu olmasa da, süreci kolaylaştırmak ve gerekli tüm bilgilerin eksiksiz sunulmasını sağlamak için WGAD’nin sağladığı model anketin kullanılması şiddetle tavsiye edilir.

Bir iletişimin asgari olarak içermesi gereken hukuki ve olgusal detaylar şunlardır:

  • Mağdurun kimliği ve özgürlükten mahrumiyet koşulları.
  • Tutuklama tarihi ve kesin yeri.
  • Varsa resmi suçlamaların içeriği (formal charges).
  • Avukata, aileye veya dış organizasyonlara erişim durumu.
  • Yargıç önüne çıkarılma tarihi ve yargılama süreçlerine ilişkin bilgiler.

3.3. Kritik İstisna: Yerel Hukuki Yolların Tüketilmesi Zorunluluğu Yoktur

WGAD’nin prosedürleri, onu diğer uluslararası veya bölgesel mahkemelerden ve antlaşma temelli organlardan ayıran kritik bir esnekliğe sahiptir: başvurunun kabul edilebilirliği için yerel hukuki yolların (domestic remedies) tüketilmesini şart koşmaz.

Bu prosedürel farklılık, Çalışma Grubu’nu, ulusal yargı süreçlerinin kasten uzatıldığı veya adaletin sağlanmasında başarısız olduğu durumlarda stratejik bir araç haline getirir. Uluslararası hukukta diplomatik koruma gibi devletlerarası iddialarda dahi, yerel çarelerin tüketilmesi ilkesi temeldir, ancak haksız gecikme, çarelerin etkisizliği veya erişimin engellenmesi gibi istisnalar mevcuttur. WGAD, bu istisnaların uygulanmasının ötesine geçerek, yerel çarelerin tüketilmesi zorunluluğunu tamamen kaldırarak, ulusal hükümetlerin süreci yavaşlatma veya engelleme çabalarını aşma imkanı tanır.

Bu, WGAD’yi sadece bir ihlal tespit mekanizması olmaktan çıkarıp, ulusal adli sistemlerin işlevsiz hale geldiği durumlarda hızlı müdahale ve koruma sağlayan acil bir başvuru noktası olarak konumlandırmaktadır. Hukuk uygulayıcıları için bu, özellikle siyasi içerikli davalarda, ulusal hukuktaki hukuki belirsizlik veya gecikme durumlarına rağmen uluslararası standartlara uygun bir inceleme sürecini başlatma fırsatı sunar.

4.İletişim Prosedürü, Süreç Takvimi ve Görüşlerin Hukuki Etkisi

WGAD’ye sunulan bir davanın incelenmesi, belirli bir takvim ve gizlilik protokolleri dahilinde ilerler ve bir Görüş (Opinion) ile sonuçlanır.

4.1. Süreç Akışı ve Hükümetle İletişim Protokolü

Bir vakanın incelenmeye alınmasına karar verildiğinde, WGAD, Sekretaryası aracılığıyla ilgili Hükümete iddiaların bir özetini içeren bir mektup gönderir ve bu iddialar hakkında yorum talep eder.

Yanıt Süresi ve Gizlilik: Hükümetlere genellikle yazılı yanıtlarını sunmaları için 60 ila 90 gün arasında bir süre tanınır. Bu süreçte devlet ile Çalışma Grubu arasındaki iletişim gizli kalır ve bu bilgiler başvuruyu yapan kaynağa dahi iletilmez. Ancak iddia edilen mağdurun adı, yetkili makamların iddia edilen ihlali soruşturabilmesi veya uygun önleyici tedbirleri alabilmesi için devlete gönderilen iletişimde genellikle yer alır.

Acil Çağrılar (Urgent Appeals): Eğer tutuklunun hayatı veya sağlığı ciddi tehlike altındaysa, WGAD “acil çağrı” prosedürünü başlatabilir. Bu çağrı Hükümete gönderilir ve 60 gün sonra kamuoyuna açıklanabilir.

4.2. WGAD Görüşlerinin (Opinions) Kabulü ve İçeriği

Çalışma Grubu, yılda üç kez (Mart, Yaz ve Sonbahar) Cenevre’de düzenlediği oturumlarında, incelediği davalar hakkında Görüşlerini benimser. WGAD, yılda ortalama 70 ila 90 arasında Görüş yayınlamaktadır.

Hukuki Nitelik: Kabul edilen her Görüş, tutukluluğun keyfi olup olmadığını analiz eden ve hangi kategoriye (veya kategorilere) girdiğini niteleyen kamuya açık bir belgedir. Bu Görüşler, uluslararası hukukta doğrudan bağlayıcı olmasalar da, soft law (yumuşak hukuk) niteliğinde olup, uluslararası alanda önemli bir siyasi ve hukuki baskı aracı teşkil eder.

4.3. Önerilen Tedbirler, Tazminat ve Takip Prosedürü

WGAD, Görüşlerinde sadece ihlali tespit etmekle kalmaz, aynı zamanda devlete somut ve onarım odaklı tavsiyelerde bulunur. Bu yaklaşım, mekanizmanın amacının yalnızca bir ihlali kayda geçirmek değil, aynı zamanda mağduriyetin aktif olarak giderilmesini sağlamak olduğunu gösterir.

Onarım Odaklı Talepler: WGAD’nin devlete yönelik temel önerileri şunları içerir:

  1. Bireyin derhal ve gecikmeksizin serbest bırakılması.
  2. Uluslararası hukuka uygun olarak, mağdura uygulanabilir bir tazminat (compensation) hakkının ve diğer onarım (reparation) yollarının sağlanması.
  3. İhlallerin tekrarlanmaması için güvencelerin verilmesi.

Takip Mekanizması: Görüşlerin uygulanmasını sağlamak için bir takip prosedürü mevcuttur. Görüş benimsendikten sonra, Hükümetten ve başvuruyu yapan kaynaktan tavsiyelerin uygulanması için atılan adımlar hakkında altı ay içinde yanıt vermeleri istenir. Bu süreç, devlet üzerindeki siyasi baskıyı sürdürmek ve uluslararası itibara yönelik endişeleri canlı tutmak için tasarlanmıştır.

WGAD Başvuru Prosedürü ve Kritik Süreç Takvimi

Prosedürel Aşamaİşlem DetayıSüreler / Kritik Notlar
1. Hazırlık ve SunumMağdurun açık rızası zorunludur. Model anket tavsiye edilir.Maksimum 20 sayfa sınırı (ekler dahil).
2. Hükümete İletişimWGAD, iddiaları Hükümete gizli olarak iletir ve yanıt ister.Hükümet yanıt süresi: 60 – 90 gün.
3. Görüşün KabulüWGAD, yılda 3 oturumda (Mart, Yaz, Sonbahar) Görüşleri benimser.Yılda yaklaşık 70-90 Görüş kabul edilir.
4. Görüşün YayınlanmasıGörüş, kamuya açık bir belge haline gelir; tazminat/onarım talep edilir.Kamuoyu ve siyasi baskı başlar.
5. Takip ProsedürüHükümetten ve Kaynaktan uygulama adımlarına dair geri bildirim istenir.Görüş sonrası 6 ay içinde yanıt beklenir.

5.Türkiye Cumhuriyeti’ne İlişkin Önemli WGAD İçtihatları ve Analizi

WGAD, Türkiye Cumhuriyeti’ne yönelik çok sayıda başvuru incelemiş ve özellikle adil yargılanma hakkı ile ilgili Kategori III ihlallerini tespit etmiştir.

5.1. Balyoz Davası (Opinion No. 6/2013) Analizi

Balyoz davası, çok sayıda askeri personelin özgürlükten mahrum bırakılmasıyla sonuçlanan yüksek profilli bir yargı süreciydi. WGAD, 2013 yılında bu davadaki 250 sanığın özgürlükten mahrumiyet durumunu incelemiştir.

WGAD, bu tutuklulukları keyfi olarak nitelemiş ve Görüş No. 6/2013’ü yayınlamıştır. Bu Görüşün yayınlanmasından kısa bir süre sonra, 18 Haziran 2014’te Türkiye Anayasa Mahkemesi sanıkların adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar vermiş ve ardından 19 Haziran 2014’te İstanbul’daki Sulh Ceza Hakimleri sanıkların tahliyesine hükmetmiştir. Bu durum, WGAD’nin ulusal yargı süreçlerini doğrudan bağlamasa da, ulusal üst mahkemeler ve Anayasa Mahkemesi incelemeleri için güçlü bir uluslararası referans noktası ve katalizör işlevi gördüğünü göstermektedir.

5.2. Kürşat Çevik Örneği (Opinion No. 38/2017) Detaylı Analizi

WGAD’nin 2017 yılında Türkiye’ye yönelik olarak kabul ettiği 38/2017 sayılı Görüş, Kürşat Çevik’in özgürlükten mahrumiyetinin hukuki detaylarını kapsamlı bir şekilde incelemiştir. Çalışma Grubu, bu tutukluluğun keyfi olduğuna karar vermiştir.

Kategori Sınıflandırması ve İhlaller: WGAD, bu vakada iki temel kategorinin ihlal edildiğini tespit etmiştir:

  1. Kategori I: Özgürlükten mahrumiyeti haklı kılacak hukuki dayanağın imkansızlığı.
  2. Kategori III: Adil yargılanma hakkına ilişkin uluslararası normlara uyulmamasının, tutukluluğa keyfi bir nitelik verecek ciddiyette olması.

Bu bulgu, tutukluluğun UDHR Madde 9 ve 10 ile ICCPR Madde 9 ve 14 hükümlerini ihlal ettiğini göstermektedir. Çalışma Grubu, Türkiye Hükümeti’nden durumu düzeltmek için gerekli adımları atmasını talep etmiştir.

Onarım Talebi: WGAD, bu vakada uygun onarımın, Kürşat Çevik’in derhal serbest bırakılması ve uluslararası hukuka uygun olarak kendisine uygulanabilir bir tazminat ve diğer onarım haklarının sağlanması olacağını özellikle belirtmiştir. Tazminat talebinin net bir şekilde belirtilmesi, WGAD’nin bireysel mağduriyetin giderilmesine ne kadar odaklandığını kanıtlamaktadır.

5.3. İçtihatların Ulusal Hukuk ve AİHM Süreçlerine Etkisi

WGAD Görüşlerinin bağlayıcılığı olmasa da, uluslararası hukuktaki itibari (reputational) ve siyasi etkisi yüksektir. Bu Görüşler, ulusal mahkemeler ve özellikle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) için ilgili bir içtihat kaynağı teşkil eder. WGAD’nin keyfilik tanımını (orantısızlık, adaletsizlik) genişleten analizi, ulusal sistemlerin bağımsızlığını sorgulayan durumlarda, uluslararası hukukun üstünlüğüne yapılan vurguyu pekiştirmektedir. Bir vakanın WGAD tarafından keyfi olarak nitelendirilmesi, uluslararası medya ve kamuoyu ilgisini artırarak, hükümetler üzerinde siyasi sonuçları olan bir baskı oluşturabilir.

6. Türkiye’de Nasıl Başvurulabilir?

Türkiye’de veya herhangi bir ülkede keyfi tutukluluğa uğrayan bir kişi adına, WGAD’ye doğrudan başvuru yapmak mümkündür. Bu mekanizma, ulusal hukuktaki gecikmeleri aşma imkanı sunduğu için hızlı müdahale arayanlar için kritik öneme sahiptir.

6.1. Başvuru Makamı ve İletişim Kanalları

Başvurular, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği (OHCHR) bünyesindeki Keyfi Tutukluluk ve Gözaltı Çalışma Grubu (WGAD) Sekreterliğine iletilmelidir.   

İletişim Yöntemleri:

  1. E-posta: Hrc-wg-ad@un.org    
  2. Online Form/Model Anket: WGAD’nin sunduğu, gerekli tüm bilgileri eksiksiz içermesi amaçlanan model anketin kullanılması şiddetle tavsiye edilir. Başvurular online form aracılığıyla da iletilebilir.   

6.2. Başvuruda Kullanılacak Dil ve Şekil Şartları

WGAD, küresel bir mekanizma olmasına rağmen, başvurunun incelenmesi için belirli çalışma dillerini şart koşmaktadır.

Kabul Edilen Çalışma Dilleri: Başvurular, Çalışma Grubu’nun üç çalışma dilinden biri olan İngilizce, Fransızca veya İspanyolca dillerinde sunulmalıdır.   

Önemli Şekil Şartları:

  • Sayfa Sınırı: Sunumlar (ekler dahil) 20 sayfayı aşmamalıdır. Bu sınırı aşan materyaller incelemeye alınmayabilir.   
  • Mağdur Rızası: Başvurunun incelenmesi için iddia edilen mağdurun veya ailesinin/yasal temsilcisinin açık rızası (explicit consent) zorunludur.   
  • Gerekli Bilgiler: Başvuru; mağdurun kimliği, tutuklama tarihi ve yeri, resmi suçlamalar (varsa), avukata erişim durumu ve yargılama süreçleri hakkında asgari hukuki ve olgusal bilgileri içermelidir.   

Sonuç

Birleşmiş Milletler Keyfi Tutukluluk ve Gözaltı Çalışma Grubu’na başvuru süreci, uluslararası insan hakları hukukunda özgürlükten mahrumiyetle mücadele eden avukatlar ve aktivistler için son derece değerli bir yasal yoldur. Mekanizmanın etkinliği, özellikle keyfilik tanımını hukuka aykırılığın ötesine taşıyarak orantısızlık ve usul eksikliği gibi kavramları dahil etmesiyle güçlenmektedir. Bu geniş yorum, ulusal yasaların dahi uluslararası standartlara tabi tutulmasını sağlamaktadır.

Prosedürel açıdan en büyük avantajı, WGAD’nin yerel hukuki yolların tüketilmesini şart koşmamasıdır. Bu esneklik, ulusal yargı sistemlerinin kasıtlı olarak süreci uzattığı veya politik baskı altında olduğu durumlarda, mağdurlar için hızlı ve etkili bir inceleme yolu açmaktadır. Ayrıca, WGAD’nin Görüşlerinde sadece serbest bırakılmayı değil, aynı zamanda tazminat ve onarım haklarını da önermesi, mekanizmanın bireysel mağduriyetleri somut olarak giderme potansiyelini artırmaktadır.

Sonuç olarak, WGAD, özellikle adil yargılanma hakkının ve temel siyasi hakların ihlali sonucu ortaya çıkan keyfi tutukluluk vakalarında, devletler üzerinde uluslararası itibar ve siyasi baskı oluşturarak önemli bir denetim mekanizması olarak hizmet vermektedir. Başvuru sahiplerinin, prosedürel şartlara (özellikle 20 sayfa sınırı ve açık rıza) sıkı sıkıya uymaları ve davalarını Beş Kategoriden birine net bir şekilde dayandırmaları, başarılı bir hukuki iletişim için temel gerekliliklerdir.


Haksız / Keyfi Tutukluluk ve BM WGAD Başvurusu – Sıkça Sorulan Sorular

Haksız / Keyfi Tutukluluk ve BM WGAD Başvurusu – SSS

WGAD, Birleşmiş Milletler bünyesinde çalışan, “haksız / keyfi tutukluluk” iddialarını inceleyen bağımsız bir uzman grubudur. Yani bir kişi “ben hukuka aykırı, politik saikle veya ağır usul hatalarıyla içeri alındım” diyorsa, dosya uluslararası düzeyde buraya taşınabilir.

WGAD bir mahkeme değildir ama verdiği Görüşler, hem ulusal mahkemeler hem de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) için güçlü bir uluslararası baskı ve referans kaynağıdır. Özellikle siyasi davalarda, dosyanın dünyaya anlatılmasını sağlar.

WGAD’ye:

  • Tutuklu kişi kendisi,
  • Eşi, çocukları, anne–babası gibi yakınları,
  • Avukatı, yasal temsilcisi,
  • Güvenilir sivil toplum kuruluşları

aracılığıyla başvuru yapılabilir. Yani illaki kişinin kendisinin “cezaevinden dilekçe yazması” şart değil; ailesi veya avukatı da hukukî bilgilerle desteklenmiş bir başvuru yapabilir.

Evet. WGAD’nin en önemli özelliği, “iç hukuk yolları tüketildi mi?” diye bakmamasıdır.

Yani:

  • Dava görülürken,
  • İstinaf veya temyiz sürerken,
  • AYM bireysel başvurusu beklemedeyken

WGAD’ye başvuru yapılabilir. Bu, özellikle siyasi dosyalarda veya yargılamanın bilerek uzatıldığı durumlarda büyük bir avantajdır.

Başvurunun WGAD tarafından incelenebilmesi için:

  • İngilizce, Fransızca veya İspanyolca dillerinden birinde yazılması,
  • Ekler dahil toplam 20 sayfayı geçmemesi

gerekir. Bu nedenle başvuru:

  • Olayların kısa ama net özeti,
  • Delillerin özetlenmiş hâli,
  • Hangi hakların ihlal edildiğine dair temel hukukî açıklama

şeklinde, gereksiz tekrar ve detaydan arındırılmış olmalıdır. İsteyenler için WGAD’nin kendi model formu/anketi de kullanılabilir.

WGAD, başvuruyu inceleyebilmek için genellikle tutuklu kişinin veya ailesinin yazılı ve açık rızasını ister. Çünkü:

  • Başvuru kabul edilirse, devletle yazışmalarda kişinin adı geçebilir,
  • Hazırlanan Görüş (Opinion) kamuya açık olarak yayınlanır.

Bu nedenle tutuklu kişi, dosyasının uluslararası alanda gündeme geleceğini, adının BM belgelerinde yer alacağını bilerek buna onay vermelidir. Güvenlik ve kişisel riskler açısından bu rıza çok önemlidir.

Net bir “şu kadar ayda biter” süresi yoktur; ama kabaca süreç şöyle işler:

  • Başvuru WGAD’ye ulaştıktan sonra incelenir, yeterli görülürse dosya açılır.
  • BM, ilgili devlete iddiaların özetini gönderir ve genelde 60–90 gün içinde yanıt ister.
  • WGAD, yıl içinde Cenevre’de yaptığı oturumlarda (yılda 3 kez) dosyayı görüşür.
  • Sonunda “tutukluluk keyfi midir, değil midir?” değerlendiren bir Görüş yayınlanır.

Bu toplam süreç çoğu dosyada birkaç ay ile yaklaşık bir yıl arasında değişmektedir.

WGAD kararları, mahkeme kararı gibi doğrudan bağlayıcı yasal zorunluluk yaratmaz. Ancak şu açılardan çok güçlüdür:

  • Devlete, kişiyi serbest bırakması ve tazminat dahil onarım sağlaması için açık tavsiyede bulunur.
  • Uluslararası kamuoyu, basın ve insan hakları kuruluşları açısından ciddi bir baskı oluşturur.
  • Ulusal mahkemeler ve AİHM önünde, “BM bu dosyada keyfi tutukluluk gördü” demenizi sağlar.

Yani karar “kağıt üzerinde zorlayıcı” olmasa da, devletler üzerinde yüksek düzeyde itibar ve politika baskısı yaratır.

Örnek olarak şu tür durumlar WGAD açısından “keyfi tutukluluk” tartışmasını gündeme getirebilir:

  • Kişinin cezası bitmesine rağmen içeride tutulmaya devam edilmesi,
  • İfade özgürlüğü, barışçıl gösteri, siyasi görüş gibi haklarını kullandığı için tutuklanması,
  • Adil yargılanma hakkının ağır biçimde ihlal edilmesi (delillere erişememe, avukata ulaşamama, tarafsız mahkeme yokluğu vb.),
  • Göçmen veya sığınmacının, hiçbir yargısal denetim olmadan aylar–yıllarca idari gözaltında tutulması,
  • Irk, etnik köken, siyasi görüş, cinsiyet, cinsel yönelim gibi nedenlerle diğer insanlardan farklı muamele görerek tutuklanması.

WGAD bunları beş “kategori” altında toplar. Başvuruda, vakanın bu kategorilerden hangisine girdiği hukuken gösterilir.

Türkiye hakkında da çok sayıda WGAD kararı vardır. Bunlardan bazıları:

  • Balyoz davası (Görüş No. 6/2013): WGAD, tutukluluğu keyfi bulduktan sonra, kısa süre içinde Anayasa Mahkemesi adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar vermiş ve tahliyeler gerçekleşmiştir.
  • Kürşat Çevik kararı (Görüş No. 38/2017): Hem hukuki dayanak hem de adil yargılanma açısından ciddi ihlaller tespit edilmiş, serbest bırakma ve tazminat önerilmiştir.

Yani WGAD kararları, tek başına kapıyı açan anahtar olmasa bile, kilidi zorlayan çok güçlü bir kaldıraç gibi çalışmaktadır.

Hayır, WGAD başvurusu:

  • AİHM başvurusunun,
  • AYM bireysel başvurusunun,
  • İstinaf/temyiz gibi iç hukuk yollarının

yerine geçmez. Ayrı ve ek bir yol olarak düşünülmelidir.

Ancak WGAD’den “keyfi tutukluluk” yönünde olumlu bir Görüş alınırsa, bu:

  • İç hukukta açılan davalarda,
  • AYM ve AİHM önündeki dosyalarda

sizin lehinize çok güçlü bir uluslararası delil ve argüman olur. Bu yüzden birçok avukat iç hukuk + AYM/AİHM + WGAD üçlüsünü birlikte ve stratejik şekilde kullanmayı tercih etmektedir.