İçindekiler
- I. GİRİŞ: AİHM BİREYSEL BAŞVURUSU NEDİR?
- II. AİHM VE AİHS SİSTEMİNE KISA BAKIŞ
- III. KİMLER AİHM’E BİREYSEL BAŞVURU YAPABİLİR?
- IV. HANGİ HAK İHLALLERİ AİHM ÖNÜNE GÖTÜRÜLEBİLİR?
- V. AİHM KABUL EDİLEBİLİRLİK ŞARTLARINA GENEL BAKIŞ
- VI. İÇ HUKUK YOLLARININ TÜKETİLMESİ ŞARTI
- VIII. BAŞVURU FORMU, DELİLLER VE DİLEKÇE TEKNİĞİ
- IX. AİHM BİREYSEL BAŞVURUSUNDA SIK YAPILAN HATALAR
- X. AİHM KARARININ SONUÇLARI: İHLAL, TAZMİNAT VE İCRA
- XI. TÜRKİYE AÇISINDAN STRATEJİK PERSPEKTİF: AİHM BİREYSEL BAŞVURU NASIL KULLANILMALI?
- XII. SONUÇ: AİHM’E BİREYSEL BAŞVURU, SON ÇARE VE HASSAS BİR HUKUKİ ARAÇTIR
I. GİRİŞ: AİHM BİREYSEL BAŞVURUSU NEDİR?
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) bireysel başvuru, bir kişinin veya tüzel kişinin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve ek protokollerle güvence altına alınan haklarının, taraf devletlerden biri tarafından ihlal edildiği iddiasıyla doğrudan Strasbourg’daki Mahkeme’ye başvurmasıdır.
AİHM bireysel başvuru yolu, ulusal yargı mercilerinin ve Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru mekanizmasının ardından, insan hakları ihlallerine karşı başvurulabilecek son derece istisnai ve tamamlayıcı bir hukuki yoldur. Başarı şansı, büyük ölçüde kabul edilebilirlik kriterlerinin doğru okunmasına, iç hukuk yollarının usulüne uygun tüketilmesine ve başvurunun somut delillerle desteklenmesine bağlıdır.
Bu metinde, “AİHM’e bireysel başvuru nasıl yapılır, hangi şartlar aranır, AİHM başvuru süresi kaç aydır, hangi hatalar başvurunun reddine yol açar?” gibi sorulara teknik ve uygulamaya dönük bir çerçevede cevap verilecektir.
II. AİHM VE AİHS SİSTEMİNE KISA BAKIŞ
AİHM, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni uygulayan ve yorumlayan uluslararası bir yargı organıdır. Mahkemenin görevi, taraf devletlerin Sözleşme’den doğan yükümlülüklerine uyup uymadığını, somut başvurular üzerinden denetlemektir.
Bu çerçevede:
- AİHS ve ek protokoller, asgari insan hakları standartlarını belirler.
- Taraf devletler (Türkiye dahil), bu standartlara uymayı taahhüt eder.
- Ulusal mahkemeler bu standartları uygulamak zorundadır; AİHM ise ikincil (subsidiary) denetim yapar.
Bu nedenle AİHM, bir “dördüncü derece mahkeme” değildir; yani bir temyiz mahkemesi gibi, iç hukuktaki her türlü hatayı düzeltme makamı değildir. Sadece Sözleşme kapsamındaki hakların ihlal edilip edilmediğine bakar.
III. KİMLER AİHM’E BİREYSEL BAŞVURU YAPABİLİR?
AİHM’e bireysel başvuru hakkı, AİHS’nin 34. maddesi çerçevesinde şu kişilere tanınmıştır:
- Gerçek kişiler
- Vatandaş olup olmaması önemli değildir; önemli olan, ihlalin Sözleşme’ye taraf bir devlet tarafından gerçekleştirilmiş olmasıdır.
- Tüzel kişiler
- Şirketler, dernekler, vakıflar gibi hukuki kişiliği olan yapılanmalar.
- Hükümet dışı kuruluşlar ve örgütlenmeler
- Resmi devlet kurumları AİHM’e bireysel başvuruda bulunamaz; Mahkeme’nin bireysel başvuru mekanizması, esasen devlete karşı bireyi korumaya yöneliktir.
Ancak herkes başvuramaz; AİHM başvurusu için ayrıca “mağdur” sıfatı aranır.
- Mağdur, ihlalden doğrudan ve kişisel olarak etkilenmiş kişi ya da kuruluştur.
- Sırf “soyut olarak hak ihlal edildi” iddiası yeterli değildir.
IV. HANGİ HAK İHLALLERİ AİHM ÖNÜNE GÖTÜRÜLEBİLİR?
AİHM bireysel başvuru konusu olabilecek haklar, AİHS ve ek protokoller ile belirlenmiştir. Örnek olarak:
- Adil yargılanma hakkı (AİHS m.6)
- Özel ve aile hayatına saygı hakkı (m.8)
- İfade özgürlüğü (m.10)
- Toplantı ve örgütlenme özgürlüğü (m.11)
- Mülkiyet hakkı (1 No’lu Ek Protokol m.1)
- Seçme-seçilme hakkı (1 No’lu Ek Protokol m.3)
- Eğitim hakkı (1 No’lu Ek Protokol m.2)
Başvuru, Sözleşme’de veya ek protokollerde yer almayan bir hakka ilişkin ise (örneğin tamamen iç hukuka özgü, Sözleşme ile bağlantısı kurulmamış bazı sosyal haklar), AİHM bunu Sözleşme kapsamına sokmayabilir. Bu nedenle şikâyet edilen işlem veya kararın, mutlaka Sözleşme maddelerinden biriyle ilişkilendirilmesi gerekir.
V. AİHM KABUL EDİLEBİLİRLİK ŞARTLARINA GENEL BAKIŞ
AİHM’e bireysel başvuru “kabul edilebilirlik” denilen bir ön incelemeden geçer. Bu aşamada başvuruların büyük çoğunluğu elenir. AİHS’nin 35. maddesindeki kabul edilebilirlik kriterleri özetle şunlardır:Omgevingsweb
- İç hukuk yollarının tüketilmiş olması
- Süre şartına (zaman bakımından) uyum
- Konu bakımından Sözleşme’ye uygunluk (ratione materiae)
- Kişi bakımından uygunluk (ratione personae)
- Yer bakımından uygunluk (ratione loci)
- Zaman bakımından uygunluk (ratione temporis)
- Aynı konuda daha önce incelenmiş başvuru olmaması (“same matter”)
- Anonim olmama ve başvurunun kötüye kullanılmaması
- “Önemli bir dezavantaj” şartı (significant disadvantage kriteri)
Bu kriterlerden herhangi biri karşılanmadığında, başvuru esasa girilmeksizin reddedilebilir.
VI. İÇ HUKUK YOLLARININ TÜKETİLMESİ ŞARTI
AİHM’e bireysel başvurunun en temel ve en çok hata yapılan şartı, AİHS m.35/1’de düzenlenen iç hukuk yollarının tüketilmesi ilkesidir.
- Genel kural
- AİHM, ancak “etkili ve ulaşılabilir” iç hukuk yollarının tamamı tüketildikten sonra devreye girer.
- “Etkili” yol, ihlali gidermeye elverişli, gerçek anlamda çalışır bir hukuk yoludur.
- Türkiye bakımından
- Ceza, hukuk ve idari yargıdaki olağan kanun yolları (istinaf, temyiz vb.) kullanılmalıdır.
- Ayrıca Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru, AİHM içtihatlarında Türkiye için genel olarak “etkili iç hukuk yolu” olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle, olağan yargı yolları tüketildikten sonra AYM’ye gitmeden doğrudan AİHM’e başvuru yapılması hâlinde, başvuru çoğu zaman “iç hukuk yolları tüketilmedi” denilerek reddedilmektedir.
- Ne zaman tüketilmiş sayılır?
- En üst derece ulusal merci (çoğu durumda Yargıtay/Danıştay veya AYM) kararını vermiş olmalı ya da iç hukukta başvurulabilecek gerçekçi ve etkili bir yol kalmamış olmalıdır.
- İstisnalar
- İç hukuk yolu teorik olarak var, fiilen etkisiz ise,
- Yargı organları başvuruları sistematik olarak reddediyor ve giderim sağlamıyorsa,
- Yol, makul olmayan ölçüde uzun, erişilemez veya aldatıcı ise,
AİHM, iç hukuk yollarının tüketilmesi koşulunu daha esnek yorumlayabilir. Ancak bu istisnalar çok sınırlı uygulanır ve ispat yükü başvurucuya aittir.
VII. SÜRE ŞARTI: AİHM BAŞVURU SÜRESİ ARTIK 4 AY
AİHS m.35/1 uyarınca, AİHM bireysel başvurusu, iç hukuk yolları tüketildikten sonra belirli bir süre içinde yapılmak zorundadır. Bu süre, Protokol No.15 ile değiştirilmiştir:
- Genel kural – 4 aylık süre
- 1 Şubat 2022 tarihinden sonra verilen nihai iç hukuk kararları için, AİHM’e başvuru süresi 4 aydır.
- Süre, genellikle ülkedeki “nihai” mahkeme kararının (çoğu zaman AYM veya Yargıtay/Danıştay) tebliğ tarihinden itibaren hesaplanır.
- Geçiş dönemi ve eski 6 aylık süre
- Nihai iç hukuk kararı 1 Şubat 2022’den önce verilmişse, o dosya için hâlen 6 aylık süre uygulanmaya devam etmektedir.
- Süre nasıl hesaplanır?
- AİHM, süre hesaplamasında son derece katıdır; bir günlük gecikme bile başvurunun reddi için yeterli olabilir.
- Süre, ilgili nihai kararın gereği gibi tebliği veya öğrenildiği tarihten itibaren işlemeye başlar.
- Posta yoluyla gönderilen başvurularda posta damga tarihi çoğu zaman esas alınır; bu nedenle başvuru dosyasının son güne bırakılması ciddi risk taşır.
- Pratik tavsiyeler
- AİHM başvuru formunu ve eklerini mümkünse 4 aylık sürenin sonunu beklemeden, iç hukukta nihai karar alınır alınmaz hazırlamaya başlamak gerekir.
- AYM bireysel başvurusu devam ederken AİHM’e başvuru yapılamaz; önce AYM sürecinin makul şekilde sonlanması beklenmelidir.
VIII. BAŞVURU FORMU, DELİLLER VE DİLEKÇE TEKNİĞİ
AİHM, artık sadece kendi standart başvuru formunu eksiksiz doldurulmuş ve ekleriyle birlikte gönderilmiş başvuruları değerlendirir. Eksik, belirsiz, dağınık dosyalar kolayca reddedilebilmektedir.
- AİHM başvuru formunun içeriği
- Başvurucunun kimlik bilgileri
- Vekil varsa avukat bilgileri, vekâletname veya yetkilendirme belgesi
- Şikâyet edilen olayların kronolojik ve özlü anlatımı
- Tüketilen iç hukuk yolları ve bu yolların sonuçları
- İhlal edildiği iddia edilen Sözleşme ve protokol maddeleri
- Zarar iddiaları ve tazminat talebi (maddi, manevi, yargılama giderleri)
- Delillerin sunulması
- Ulusal mahkeme kararlarının tam ve okunaklı suretleri
- Duruşma tutanakları, bilirkişi raporları, iddianame, savunma, disiplin kararı gibi ilgili belgeler
- Yazışmalar, başvuru dilekçeleri, idari başvurular ve cevaplar
- Teknik kayıtlar, fotoğraf, video vb. varsa uygun formatta sunulmalıdır.
Delillerin sistematik, numaralandırılmış ve başvuru formu metniyle birebir eşleştirilmiş olması, başvurunun anlaşılabilirliğini artırır.
- Dilekçenin dili ve üslubu
- AİHM’e başvuru, resmi dillerden birinde (İngilizce veya Fransızca) yapılabileceği gibi, ilk aşamada Türkçe de yapılabilir; ancak ilerleyen aşamalarda Mahkeme genellikle İngilizce/Fransızca kullanımını bekler.
- Dilekçe, uzun ve duygusal bir anlatı yerine,
- Olayların kronolojisini,
- Uygulanan iç hukuku,
- İhlalin hangi Sözleşme maddesini ihlal ettiğini,
- İçtihatlara dayalı hukuki gerekçeyi,
- Hukuki nitelendirme
- Sözleşme maddelerinin doğru seçilmesi önemlidir. Aynı vakıa birden fazla maddeyi gündeme getirebilir (örneğin polis şiddeti dosyasında m.2, m.3 ve m.13).
- AİHM, vakıanın hukuki nitelendirmesini kendisi de yapabileceği için, maddeleri yanlış belirtmek başvuruyu tamamen öldürmez; ancak doğru ve güçlü bir nitelendirme, ikna gücünü artırır.
IX. AİHM BİREYSEL BAŞVURUSUNDA SIK YAPILAN HATALAR
Uygulamada AİHM önünde “reddedilebilirlik” oranının çok yüksek olmasının sebebi, çoğu zaman esasa ilişkin argümanın zayıflığından değil, usule ilişkin temel hatalardan kaynaklanmaktadır. Öne çıkan hatalar şunlardır:
- İç hukuk yollarının usulüne uygun tüketilmemesi
- AYM bireysel başvurusunun atlanması veya süre aşımıyla yapılması
- İstinaf/temyiz gibi olağan kanun yollarının kullanılmaması
- Süre şartının kaçırılması
- AYM kararının kesinleştiği tarihten itibaren 4 aylık sürenin geçirilmesi
- Son güne bırakılan başvurularda posta gecikmesi nedeniyle sürenin aşılması
- Olayların muğlak ve dağınık anlatımı
- Kronoloji olmadan, “parça parça” ve duygusal bir dille yazılan başvurular
- Hangi tarihte hangi mahkemeye ne başvurusu yapıldığı ve ne sonuc alındığının açıkça yazılmaması
- Delillerin eksikliği veya yanlış sunumu
- Ulusal mahkeme kararlarını eklememek veya okunamaz fotokopi sunmak
- İhlali ispatlayabilecek belgeleri dosyaya koymamak
- AİHM’in yetkisi dışında kalan şikâyetler
- Sadece “haksızlık yapıldı” anlatısı; Sözleşme maddeleriyle bağlantı kurulmaması
- Sırf maddi hukuk uyuşmazlığı üzerinden “dördüncü derece temyiz” talebi izlenimi veren başvurular
- “Önemli dezavantaj yokluğu”na takılabilecek dosyalar
- Maddi zarar ve sonuçları çok küçük, ancak Sözleşme boyutu zayıf dosyalarda, AİHM m.35/3(b) uyarınca “önemli dezavantaj yok” gerekçesiyle başvuruyu reddedebilir.
X. AİHM KARARININ SONUÇLARI: İHLAL, TAZMİNAT VE İCRA
Başvurunun kabul edilebilir bulunması ve esastan incelenmesi sonucunda AİHM, ihlal tespit ederse, şu sonuçlar doğabilir:
- İhlal kararı
- Mahkeme, Sözleşme veya ek protokollerin hangi maddesinin ihlal edildiğini belirtir ve gerekçelendirir.
- Adil tatmin (just satisfaction) – Tazminat
- Maddi zarar (örneğin menfi/müspet zarar, gelir kaybı)
- Manevi tazminat (yaşanan acı, elem, itibarsızlaştırma vb.)
- Yargılama giderleri ve avukatlık ücretleri
Bu talepler, başvuru sırasında veya Mahkeme’nin belirlediği sürelerde somut, gerekçeli ve belgelere dayalı olarak ileri sürülmelidir.
- Pilot karar ve genel önlemler
- Bazı dosyalarda AİHM, yalnızca bireysel ihlali değil, sistemik bir yapısal sorunu da tespit edebilir (örneğin uzun yargılama süreleri, kronik tutukluluk sorunları gibi).
- Bu durumda Mahkeme, devletten mevzuat değişikliği veya idari uygulamaların düzeltilmesi gibi genel önlemler almasını isteyebilir.
- Kararların icrası
- AİHM kararlarının icrası, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından denetlenir.International Law Firm in Turkey
- Taraf devletler, ihlali giderici bireysel ve genel önlemleri bildirmek zorundadır. Türkiye bakımından bu, çoğu zaman yeniden yargılama, mahkûmiyetin kaldırılması veya tazminat ödenmesi gibi sonuçlar doğurur.
XI. TÜRKİYE AÇISINDAN STRATEJİK PERSPEKTİF: AİHM BİREYSEL BAŞVURU NASIL KULLANILMALI?
AİHM bireysel başvurusu, her dosyada başvurulacak “rutin bir üst yol” değil; özenle seçilmiş, içtihat değeri yüksek ve Sözleşme boyutu belirgin olan davalarda değerlendirilmesi gereken bir mekanizmadır. Stratejik yaklaşım açısından:
- Önce iç hukukta güçlü bir dosya kurmak gerekir
- AİHM’e gidecek dosya, önce ulusal mahkemeler önünde iyi hazırlanmış dilekçeler, deliller ve usule uygun itirazlarla yürütülmelidir.
- Ulusal mahkemeler ne kadar ayrıntılı ve özenli değerlendirme yaparsa, AİHM önündeki tartışma o kadar netleşir.
- AYM bireysel başvurusunu hafife almamak
- AYM, AİHM için bir “ön filtre” konumundadır.
- AYM bireysel başvurusunda kullanılan argümanlar, AİHM’de de karşımıza çıkar; bu nedenle AYM dosyası, baştan AİHM perspektifiyle hazırlanmalıdır.
- Her hukuki hata, insan hakları ihlali değildir
- Usul hataları, delil değerlendirmesi, iç hukuktaki maddi hukuk yorumlarına ilişkin uyuşmazlıklar, Sözleşme ile bağ kurulmadığında AİHM’i ilgilendirmez.
- Önemli olan, yaşanan ihlalin AİHS’de güvence altına alınmış bir hakka müdahale teşkil ettiğini gösterebilmektir.
- Zamanlama ve planlama
- AYM kararı verildiği anda, 4 aylık AİHM başvuru süresi işlemeye başlar.
- Bu süre içerisinde hem başvuru formu, hem ekler, hem de hukuki argümantasyon tamamlanmalıdır.
- İçtihat stratejisi
- Benzer vakalarda AİHM’in daha önce verdiği kararlar dikkatle incelenmeli (HUDOC veri tabanı),
- Şikâyet edilen ihlalin, bu içtihatlarla nasıl örtüştüğü veya ayrıştığı güçlü bir şekilde ortaya konulmalıdır.
XII. SONUÇ: AİHM’E BİREYSEL BAŞVURU, SON ÇARE VE HASSAS BİR HUKUKİ ARAÇTIR
Özetle; AİHM’e bireysel başvuru:
- İç hukuk yolları ve Anayasa Mahkemesi bireysel başvurusu tüketildikten sonra,
- Nihai karardan itibaren 4 ay içinde,
- Mağdur sıfatına sahip gerçek veya tüzel kişiler tarafından,
- Sözleşme’de güvence altına alınmış bir hakkın ihlali iddiasına dayalı olarak,
yapılabilen, teknik ve usul açısından son derece dikkat gerektiren bir başvuru yoludur.
AİHM bireysel başvurusu; iyi kurgulanmış bir iç hukuk süreci, somut delillerle desteklenmiş bir ihlal iddiası ve Sözleşme içtihatlarıyla uyumlu hukuki argümantasyonla birleştiğinde, hem bireysel adaletin sağlanması, hem de Türkiye’deki hukuk uygulamalarının insan hakları standartlarıyla uyumlu hâle getirilmesi açısından son derece önemli bir fonksiyon üstlenmektedir.
Bu nedenle AİHM’e gitmek, yalnızca bir “üst merci” arayışı değil; aynı zamanda uluslararası insan hakları hukukunun diliyle konuşmayı gerektiren, stratejik ve profesyonel bir süreçtir.
AİHM’e Bireysel Başvuru Hakkında Merak Edilenler
AİHM’e bireysel başvuru, bir kişi ya da tüzel kişinin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve ek protokollerle güvence altına alınan haklarının, Sözleşme’ye taraf bir devlet tarafından ihlal edildiğini iddia ederek doğrudan Strasbourg’daki Mahkeme’ye başvurmasıdır.
Bu yol, iç hukuk yolları ve Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru süreci tamamlandıktan sonra kullanılabilen, istisnai ve tamamlayıcı bir başvuru yoludur.
AİHS’nin 34. maddesine göre, AİHM’e gerçek kişiler, tüzel kişiler (şirket, dernek, vakıf vb.) ve hükümet dışı kuruluşlar başvurabilir. Başvurucunun vatandaşlığından çok, ihlalin Sözleşme’ye taraf bir devlet tarafından gerçekleştirilmiş olması önemlidir.
Ayrıca başvurucunun “mağdur” sıfatına sahip olması gerekir; yani şikâyet edilen işlem veya karar kendisini doğrudan ve kişisel olarak etkilemiş olmalıdır. Soyut, teorik ya da başkaları adına yapılan şikâyetler kabul edilmez.
Genel kural, ihlale karşı iç hukukta mevcut olan etkili ve ulaşılabilir hukuk yollarının tamamının usulüne uygun kullanılmasıdır. Bu kapsamda ceza, hukuk veya idari yargıdaki olağan kanun yolları (istinaf, temyiz vb.) tüketilmelidir.
Türkiye bakımından Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru da kural olarak etkili iç hukuk yolu kabul edilir. Olağan yolları tükettikten sonra AYM’ye hiç gitmeden doğrudan AİHM’e başvurmak, çoğu durumda “iç hukuk yolları tüketilmedi” gerekçesiyle reddedilmeye yol açar.
1 Şubat 2022 tarihinden sonra verilen nihai iç hukuk kararları için AİHM’e başvuru süresi 4 aydır. Bu süre kural olarak ülkedeki nihai kararın (çoğunlukla Anayasa Mahkemesi veya Yargıtay/Danıştay) tebliğ edildiği veya kesin olarak öğrenildiği tarihten itibaren başlar.
AİHM süre konusunda son derece katıdır; bir günlük gecikme bile başvurunun kabul edilemez bulunmasına sebep olabilir. Bu nedenle dosyayı son güne bırakmamak ve posta gönderiminde damga tarihini dikkate almak önemlidir.
Genel olarak hayır. AİHM, Türkiye bakımından Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruyu etkili bir iç hukuk yolu olarak görmektedir. Dolayısıyla istinaf ve temyiz aşamalarını tamamladıktan sonra AYM’ye başvurmadan doğrudan AİHM’e gitmek çoğu dosyada kabul edilebilirlik sorunu doğurur.
İç hukuk yolunun fiilen etkisiz olduğu, makul olmayan şekilde uzadığı veya tamamen tıkandığına dair istisnai durumlarda farklı değerlendirme yapılabilir; ancak bu istisnaları ispat yükü başvurucuya aittir.
AİHM yalnızca Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve ek protokollerinde güvence altına alınan haklara ilişkin şikâyetleri inceler. Örneğin adil yargılanma hakkı, özel ve aile hayatına saygı hakkı, ifade özgürlüğü, toplantı ve örgütlenme özgürlüğü, mülkiyet hakkı, seçme-seçilme hakkı ve eğitim hakkı bu kapsamdadır.
Tamamen iç hukuka özgü bir talep, Sözleşme maddeleriyle ilişkilendirilmeden AİHM önüne götürülemez. Şikâyet edilen işlem veya kararın mutlaka Sözleşme’deki belirli bir hakka müdahale oluşturduğu gösterilmelidir.
Başvurunun ilk safhasında teorik olarak avukat zorunluluğu yoktur; kişi kendi adına başvuru formunu doldurup gönderebilir. Ancak süreç son derece teknik olduğundan, hem kabul edilebilirlik hem de esas yönünden güçlü bir başvuru için avukatla çalışmak fiilen büyük önem taşır.
Mahkeme, başvuruyu inceleme aşamasına aldıktan sonra çoğu zaman başvurucunun avukatla temsil edilmesini bekler ve yazışmaları genellikle avukat üzerinden yürütür.
AİHM nezdinde doğrudan ödenen bir başvuru harcı bulunmaz; başvuru formu gönderilirken Mahkeme’ye harç yatırılması gerekmez. Ancak ulusal düzeyde çeviri, posta-kargo, dosya hazırlama ve avukatlık ücreti gibi kalemler başvurucunun katlanması gereken masraflar olabilir.
Mahkeme ihlal kararı verdiğinde, uygun görürse makul yargılama giderlerini ve avukatlık ücretini “adil tatmin” kapsamında devletten talep etme imkânı doğabilir.
Standart AİHM başvuru formunda; başvurucunun kimlik bilgileri, varsa vekil avukatın bilgileri, şikâyet edilen olayların kronolojik ve özlü anlatımı, tüketilen iç hukuk yolları ve bu yolların sonuçları ile ihlal edildiği iddia edilen Sözleşme maddeleri açıkça belirtilmelidir.
Eklere; ulusal mahkeme kararları, duruşma tutanakları, bilirkişi raporları, idari yazışmalar ve ihlali gösteren diğer belgeler okunaklı biçimde eklenmelidir. Belgelerin numaralandırılması ve metin içinde hangi belgeye atıf yapıldığının açıkça gösterilmesi başvurunun anlaşılabilirliğini artırır.
AİHM, kabul edilebilirlik şartlarından herhangi birinin sağlanmadığını düşünürse başvuruyu esasa girmeden reddeder. Bu karar kesindir ve aynı başvuru için Mahkeme’ye yeniden gitme imkânı yoktur.
Başvurunun reddedilmesi, iç hukuktaki mahkeme kararlarını ortadan kaldırmaz. Bu nedenle başvuruyu hazırlarken süre, iç hukuk yolları ve delillendirme konularında hata yapmamak kritik önem taşır.
AİHM ihlal kararı verdiğinde, karar Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından izlenir ve devlet ihlali gidermek için gerekli bireysel ve genel önlemleri bildirmekle yükümlüdür.
Uygulamada bu; yeniden yargılama yapılması, mahkûmiyetin kaldırılması, idari işlemin düzeltilmesi, mevzuat değişikliğine gidilmesi ve başvurucuya tazminat ödenmesi gibi sonuçlar doğurabilir.
AİHM, ihlal tespit ederse “adil tatmin” kapsamında maddi ve manevi tazminata hükmedebilir. Maddi tazminat; gelir kaybı, uğranılan zarar ve masraflara ilişkin kalemleri içerebilir. Manevi tazminat ise yaşanan üzüntü, elem ve itibar kaybı gibi soyut zararları karşılamaya yöneliktir.
Ayrıca makul avukatlık ücreti ve yargılama giderleri de, uygun görülürse tazminat kalemi olarak karara bağlanabilir. Bu taleplerin başvuru sırasında veya Mahkeme’nin belirlediği süre içinde somut ve belgeli şekilde ileri sürülmesi gerekir.


