I. GİRİŞ

Kamu görevlilerinin, görevleri nedeniyle kendilerine emanet edilen veya koruma ve gözetimiyle yükümlü oldukları kamu malını veya parasını haksız yere sahiplenmesi (zimmet), Türk hukuk sisteminde yalnızca bir malvarlığı ihlali değil, aynı zamanda kamu idaresinin güvenilirliğine karşı işlenmiş ciddi bir suçtur. Bu tür mali suistimaller, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu (TCK) kapsamında cezai sorumluluğu, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu (KMYKK) kapsamında mali sorumluluğu ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu kapsamında idari sorumluluğu eş zamanlı olarak doğurur.

Bu kapsamlı analiz, bir belediyede maaş ödeme süreçlerinde meydana gelen usulsüz para transferi örneği üzerinden, kamu görevlisinin TCK anlamındaki “kasıtlı” eylemi ile Sayıştay yargılamasında hükmedilen “mali zimmet” veya “kamu zararı” kavramları arasındaki kritik hukuki farkları ve bu iki sorumluluk rejiminin birbirini nasıl tamamladığını incelemektedir. Sayıştay’ın verdiği kesin hüküm niteliğindeki ilamlar, kamu zararının tazmin edilmesinde hayati bir rol oynarken, TCK hükümleri failin hürriyetini kısıtlayıcı cezai yaptırımları belirler.


II. TÜRK CEZA KANUNU KAPSAMINDA ZİMMET SUÇUNUN CEZA HUKUKU YÖNÜ (TCK m.247)

Zimmet suçu, TCK’da “Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar” başlığı altında düzenlenmiştir. Korunan temel hukuki yarar, kamu hizmetlerinin dürüstlük ve tarafsızlık içinde yürütülmesi ilkesine olan toplumsal güvendir.

2.1. Suçun Özgü Nitelik Taşıyan Faili ve Maddi Unsurları

Zimmet suçu (TCK m.247), yalnızca kamu görevlileri tarafından işlenebilen, özgü bir suçtur. Suçun maddi unsurunun temel dayanağı, Yasal Tevdi (Zilyetlik) ilkesidir.

  • Yasal Tevdi Şartı: Suça konu olan malın (bu durumda para), failin zilyetliğine (fiili hakimiyetine) görevi nedeniyle devredilmiş olması veya failin o malı koruma ve gözetimle yükümlü bulunması zorunludur. Para üzerindeki tasarruf yetkisi, memurun şahsi güvenine dayalı değil, resmi görevinin bir gereği olarak doğmuştur. Bu, eylemi güveni kötüye kullanma veya hırsızlık gibi diğer malvarlığı suçlarından ayırır.
  • Zimmete Geçirme Fiili: Kamu görevlisinin, kendisine teslim edilen mal üzerinde, o malın gerçek malikinin yapabileceği şekilde tasarrufta bulunmasıdır. Maaş ödeme sistemlerini kullanarak belediye hesabından şahsi hesaba usulsüz para aktarılması eylemi, malı sahiplenme ve kalıcı olarak mülkiyete katma yönündeki bu tasarrufu açıkça göstermektedir.

2.2. Manevi Unsur ve Nitelikli Zimmet Halleri

Zimmet suçu, manevi unsur olarak sadece kasten işlenebilir. Failde, malı kendisine veya başkasına zimmete geçirme ve ondan yarar sağlama özel kastının bulunması şarttır.

Nitelikli Zimmet Suçu (TCK m.247/2): Hileli Davranışlar Suçun, zimmetin açığa çıkmamasını sağlamaya yönelik hileli davranışlarla işlenmesi halinde ceza yarı oranında artırılır. Hile, yanıltıcı ve aldatıcı eylemlerle denetimi zorlaştırma veya usulsüzlüğü meşru bir işlem gibi gösterme şeklinde ortaya çıkar (örneğin sahte bordro, muhasebe kaydı düzenleme). Bu eylemin hileli sayılması için, fiilin denetim birimleri tarafından kolayca anlaşılamayacak nitelikte olması gerekir.

Kullanma Zimmeti (TCK m.247/3): Malın geçici bir süre kullanıldıktan sonra iade edilmek üzere işlenmesi durumunda (kullanma zimmeti), verilecek ceza yarı oranına kadar indirilebilir. Burada failin başlangıçtaki kastının malı kalıcı edinmek değil, geçici kullanmak olduğu kabul edilir.

2.3. Etkin Pişmanlık (TCK m.248) ve Mali Sorumluluktan Farkı

TCK m.248, failin gönüllü pişmanlık göstererek zararı tazmin etmesi halinde cezada kademeli indirimler öngörür. İndirimin en yüksek orandan (üçte iki) uygulanabilmesi için, zararın aynen iadesi veya tamamen tazmini eyleminin, idari takibat veya ceza soruşturması başlamadan önce, tamamen gönüllü olarak gerçekleştirilmesi gerekir.

Kritik Ayrım (TCK 248 vs. 657/12): Mali sorumluluk (657 sayılı Kanun m.12) gereği memur, kasıt veya kusuruyla devlete verdiği zararı ödemek zorundadır. Bu bir yasal zorunluluktur. Oysa TCK 248’deki etkin pişmanlık bir gönüllülük kurumudur. Failin, hakkında soruşturma açıldıktan sonra yaptığı ödeme, yasal zorunluluğa uyma olarak değerlendirileceği için, ceza hukukundaki “gönüllü pişmanlık” indiriminden faydalanma imkanı azalır veya daha düşük kademelere iner.


III. SAYIŞTAY YARGILAMASI KAPSAMINDA MALİ SORUMLULUK VE ZİMMET

Sayıştay, 6085 sayılı Kanun uyarınca, kamu idarelerinin gelir, gider ve mallarına ilişkin hesap ve işlemlerinde kamu zararına yol açan hususları yargılama yoluyla kesin hükme bağlama yetkisine sahiptir. Bu mali yargı, cezai yargıdan tamamen bağımsızdır.

3.1. Mali Zimmetin Hukuki Niteliği: Bidayeten Zimmettarlık

Sayıştay mevzuatında mali zimmet, geleneksel olarak bidayeten zimmettarlık veya kusursuz sorumluluk ilkesiyle ilişkilendirilir. Bu, kamu malını ve parasını elde etmek, saklamak veya yönetmekle görevlendirilen memurun, bu görevi dolayısıyla üstlendiği sorumluluğun kaldırılmaması, yani hesabının Sayıştay tarafından kabul edilmemesi halidir.

Bu ilke, muhasebe ve vezne görevlileri için geçerlidir ve kusurun (ihmal, ağır kusur veya kasıt) varlığından bağımsız olarak, hesap noksanlığı tespiti durumunda görevlinin mali sorumluluğunu doğurur. Sorumlular, üzerlerine tevdi edilen kamu varlıklarının eksiksiz olduğunu ispatlamakla yükümlüdürler.

3.2. Sorumlu Kamu Görevlileri ve Müteselsil Tazmin Yükümlülüğü

5018 sayılı Kanun çerçevesinde mali sorumluluk dört ana görevli grubuna yüklenmiştir: Üst Yöneticiler, Harcama Yetkilileri, Gerçekleştirme Görevlileri ve Muhasebe Yetkilileri.

Sayıştay yargılaması sonucunda kamu zararına karar verildiğinde, sorumlular; mevzuata aykırı karar, işlem veya eylemleri ile illiyet bağı kurularak oluşturulan ilamda yer alan kamu zararından tek başlarına veya müteselsilen (birlikte) tazmin ile yükümlü tutulurlar. Bu müteselsil sorumluluk, kamu zararının hızlı ve tam olarak telafi edilmesini amaçlar.

3.3. Sayıştay Yargılama Usulü: Sorgu, Savunma ve Kesin Hüküm

Sayıştay denetçilerince yapılan denetimlerde mevzuata aykırı işlem tespit edildiğinde, yargılamaya esas teşkil edecek sorgular hazırlanır.

  • Savunma Süresi: Sorumlular, kendilerinden savunmaları istenen sorgulara ilişkin savunmalarını, yönetmelikte belirtilen 30 gün içinde yapmak zorundadırlar; aksi halde bu hukuki savunma hakkını kaybederler.
  • Ön İnceleme ve İlam: Denetim sırasında ortaya çıkarılan kamu zararı bulgusu sadece bir ön inceleme niteliğindedir. Kamu zararına ilişkin kesin hüküm, ancak yargılama sonucunda Sayıştay Dairelerince (Hesap Mahkemesi) verilen ilam ile mümkündür.
  • Faiz Başlangıcı: İlamlarda gösterilen tazmin miktarı, fiilin işlendiği tarihten değil, hüküm tarihinden itibaren kanuni faize tabi tutularak tahsil olunur.

3.4. Ahizlerin Durumu ve İdari Kararların Etkisi

Kamu zararından haksız yere fayda sağlayan üçüncü kişiler (ahizler—örneğin, usulsüz fazla maaş alan personel), Sayıştay’ın verdiği tazmin ilamının doğrudan muhatabı değildir. Sayıştay, hükmü kamu zararına sebebiyet veren sorumlu kamu görevlisi üzerine kurar.

Bu nedenle, ahizlerin idari yargıya başvurarak fazla ödemenin geri alınmasına ilişkin idari işlemi iptal ettirmeleri, Sayıştay yargılamasını etkilemez. İdari yargı kararları, Sayıştay ilamının hukuki geçerliliğini ve sorumlu kamu görevlisinin tazmin yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz. Sorumlu kamu görevlisi, ödediği tazminatı ahizlere karşı özel hukuk hükümleri çerçevesinde rücu edebilir.


IV. SAYIŞTAY KARARLARININ KESİN HÜKÜM NİTELİĞİ VE İCRASI

4.1. İlamların Tesis Edilmesi ve Faizin Başlangıcı

Savunmaların yeterli bulunmaması veya yapılmaması durumunda, Sayıştay ilgili dairesinde yargılama yapılır ve ilam (hüküm) düzenlenir. Sayıştay ilamlarında gösterilen tazmin miktarı, fiilin işlendiği tarihten değil, hüküm tarihinden itibaren kanuni faize tabi tutularak tahsil olunur. Kesinleşen ilamlar 90 gün içinde yerine getirilmek zorundadır.

4.2. Kanun Yolları ve Hukuki Kesinlik

Sayıştay Dairelerince verilen ilamlar Sayıştay Temyiz Kurulunda temyiz olunur. Bu Kurulca verilen kararlar kesindir. Temyiz sebepleri sınırlı tutulmuştur: Kanuna aykırılık, yetkiyi aşmak ve hesap yargılaması usullerine riayet etmemek.

Karar düzeltilmesi istemi dahi, kesin hükmün yerine getirilmesine engel değildir. Bu hukuki düzenleme, kamu alacağının tahsilinde kamu menfaatini önceliklendirir.

4.3. İlamların İnfazı ve Tahsil Usulü

6085 sayılı Sayıştay Kanunu, ilamlarda gösterilen tazmin miktarlarının kanuni faiziyle birlikte, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK) hükümlerine göre tahsil olunacağını emreder. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun yerleşik kararları uyarınca, eda hükmü içeren ve kesinleşen Sayıştay kararlarına karşı ilamların icrası yolu ile takip yapılması güncel hukuki durumdur.

4.4. Sayıştay İlamlarının Hukuki Akışı ve Faaliyet Süreçleri

Süreç Aşamasıİlgili Sayıştay OrganıHukuki İşlem/Karar TürüKritik Süreç Detayları
Başlangıç ve TespitDenetçi / Rapor Değerlendirme KuruluKamu Zararına İlişkin Sorgu / RaporÖn inceleme niteliğindedir; idareler bu aşamada idari takibe başlayabilir
Birinci Derece Yargılamaİlgili Daireİlam (Kesin Hükme Bağlama)Kamu zararının tazminine karar verilir; faiz hüküm tarihinden başlar
Temyiz BaşvurusuTemyiz Kuruluİlamın Gözden GeçirilmesiKanuna aykırılık, yetkiyi aşma gibi nedenlerle temyiz
Kesin HükümTemyiz KuruluTemyiz KararıVerilen kararlar kesindir
İcranın Başlamasıİlgili Kamu İdaresi / Hazine ve Maliye Bakanlığıİlamın Yerine GetirilmesiKesinleşme tarihinden itibaren 90 gün içinde yerine getirilmelidir
İcranın Takibiİlgili İcra DaireleriCebri Tahsilat2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre tahsil olunur

V. SONUÇ

Kamu görevlisinin usulsüz maaş transferi gibi zimmet fiilleri, TCK ve Sayıştay Kanunu tarafından tesis edilen ikili bir hukuksal sorgulamaya tabidir. TCK, failin kasıtlı eylemine karşı hürriyeti bağlayıcı ceza verirken, Sayıştay mali yargılaması, kusurdan bağımsız olarak kamu zararının derhal tazmin edilmesini sağlayan bir mekanizma işletir.

Sayıştay’ın Bidayeten Zimmettarlık ilkesine dayalı kesinleşmiş ilamları, kamu alacağını güvence altına alan nihai bir hüküm teşkil eder. Bu ilamlar, İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre icra edilerek, kamu kaynaklarının korunması ve mali disiplinin sürdürülmesi hedefine ulaşılmasını sağlar. Bu çok katmanlı sorumluluk sistemi, kamu mali yönetiminde hesap verilebilirliğin en üst düzeyde tutulmasının hukuki teminatıdır.


Zimmet Suçu ve Sayıştay Kamu Zararı – SSS

Zimmet Suçu ve Sayıştay Kamu Zararı – Sıkça Sorulan Sorular

Zimmet suçu, kamu görevlisinin görev gereği zilyetliğinde bulunan para veya malı kendisine veya başkasına mal etmesidir. Fail mutlaka kamu görevlisi olmalıdır ve mal, görevi nedeniyle kendisine teslim edilmiş olmalıdır.

Evet. Belediyenin veya kamu kurumunun ödeme sistemini kullanarak kendisine ait olmayan bir tutarın şahsi hesaba geçirilmesi, TCK m.247 kapsamında zimmet suçunu oluşturur. İşlem kalıcı yarar sağlama kastı içeriyorsa nitelikli zimmet de gündeme gelir.

Hayır. Sayıştay yargılaması mali sorumluluğu belirler; ceza davası ise kişinin cezai sorumluluğunu belirler. Sayıştay kararları ceza mahkemesini bağlamaz. Ancak dosyaya delil olarak sunulabilir.

Zararın ödenmesi ceza davasını ortadan kaldırmaz. Ancak TCK m.248 kapsamındaki etkin pişmanlık şartları oluşuyorsa cezada indirim yapılabilir. Ödemenin soruşturma başlamadan önce yapılmış olması indirim oranını yükseltir.

Sayıştay ilamları doğrudan sorumlu kamu görevlisine çıkar. Fazla ödemeyi alan üçüncü kişiler (ahizler) Sayıştay tarafından borçlu gösterilmez. Ancak sorumlu memur, ödediği tutarı personele rücu edebilir.

Evet. Sayıştay Dairelerinin ilamlarına karşı Sayıştay Temyiz Kuruluna başvuru yapılabilir. Temyiz Kurulu kararları kesindir. Karar düzeltilmesi de mümkündür ancak ilamın icrasını durdurmaz.

Kesinleşmiş Sayıştay ilamları, 6085 sayılı Kanun gereği İcra ve İflas Kanunu’na göre ilamlı icra yoluyla tahsil edilir. Kamu idaresi, ilamı 90 gün içinde yerine getirmek zorundadır.