I. GİRİŞ

A. Marka Kavramının Tanımı ve Hukuki Niteliği

Marka, sınai mülkiyet hukukunun temel yapı taşlarından biridir ve 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) kapsamında kapsamlı bir korumaya tabi tutulmuştur. SMK’nın getirdiği temel tanıma göre marka, bir teşebbüsün mal veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mal veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlamak ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını temin etmek şartıyla sicilde gösterilebilen her tür işaretten oluşabilir. Bu işaretler; kişi adları dâhil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olabilir.   

SMK’nın temel amacı; marka, coğrafi işaret, tasarım, patent ve faydalı model gibi sınai mülkiyet haklarının korunmasını sağlayarak ülkenin teknolojik, ekonomik ve sosyal ilerlemesine katkıda bulunmaktır. Kanun, bu haklara ilişkin başvuru, tescil, tescil sonrası işlemleri ve hakların ihlaline yönelik hukuki ve cezai yaptırımları düzenlemektedir. Marka hakkı, genellikle tescil edilmesiyle başlar ve bu tescil, sahibine belirli bir coğrafi bölgede markayı kullanma ve koruma yetkisi verir. Hak sahibinin marka üzerindeki tekel hakkının ihlal edilmesi durumunda, marka sahibi, hukuki yollarla markanın kullanımını durdurma ve tazminat talep etme hakkına sahiptir.   

SMK ile sağlanan korumadan yararlanabilecek kişiler SMK Madde 3’te açıkça belirtilmiştir. Bunlar arasında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yerleşim yeri olan veya sınai ya da ticari faaliyette bulunan gerçek veya tüzel kişiler ile Paris Sözleşmesi veya Dünya Ticaret Örgütü Kuruluş Anlaşması hükümleri dâhilinde başvuru hakkına sahip kişiler yer almaktadır. Karşılıklılık ilkesi uyarınca, Türkiye Cumhuriyeti uyruğundaki kişilere sınai mülkiyet hakkı koruması sağlayan devletlerin uyruğundaki kişiler de bu korumadan faydalanabilir.   

B. SMK 6769’un Getirdiği Temel Yenilikler (2017/2024 Odaklı)

6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu, 10 Ocak 2017 tarihinde yürürlüğe girerek , önceki mevzuat olan 551 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye kıyasla birçok yapısal ve usuli yenilik getirmiştir. Bu yeniliklerin en önemlilerinden biri, Kurumsal yapıda gerçekleştirilmiştir: Türk Patent Enstitüsü’nün adı Türkiye Patent ve Marka Kurumu (TÜRKPATENT) olarak değiştirilmiştir.   

Usul hukuku açısından bakıldığında, Kanun, uluslararası uygulamalara uyum sağlamak amacıyla yenilikçi mekanizmalar sunmuştur. Bunlardan biri, “Letter of Consent” (İzin Mektubu) uygulamasıdır. Bu mekanizma sayesinde, marka sahibinin izin vermesi halinde, benzer bir markanın başka bir kişi tarafından tescil edilebilmesine imkan tanınmıştır. Bu uygulamanın, yurt dışındaki uygulamalarla uyumlu olduğu ve ortaya çıkan bazı sorunları ortadan kaldırması hedeflenmektedir.   

Bir diğer önemli değişiklik, tescil süreçlerinin hızlandırılmasına yöneliktir. Marka başvurularının Resmi Bülten’de yayımlanma süresi 3 aydan 2 aya indirilmiştir. Buna paralel olarak, bültenler ayda iki kez yayımlanmaya başlamıştır. Bu değişiklik, marka başvuru süreçlerinin daha dinamik hale gelmesini sağlamış, ancak aynı zamanda mevcut marka sahiplerinin piyasayı izleme ve itiraz etme sürelerini kısaltarak, piyasa takibi yükümlülüğünü artırmıştır.   

II. MARKA TESCİL BAŞVURUSU VE İDARİ SÜREÇLER

A. Başvuru Süreci ve Geri Çekilme

Marka tescil sürecinin başlangıcı, markanın bir teşebbüsün mal ve hizmetlerini ayırt etme fonksiyonunu yerine getirmesi zorunluluğuna dayanır. Başvuru yapıldıktan sonra, inceleme süreçleri tamamlanmadan önce başvuru sahibine başvuruyu yönetme yetkisi tanınmıştır. Başvuru sahibi, markanın tescil edilmesinden önce başvuruyu kısmen veya tamamen geri çekme hakkına sahiptir.   

Başvurunun geri çekilmesi için zorunlu olan belgeler arasında geri çekilmek istenen başvurunun numarası ile geri çekme talebine konu mal veya hizmetlerin sınıf numaraları da belirtilerek listelenmiş halini içeren talep formu yer alır. Eğer talep, hak sahibi adına bir vekil tarafından yapılmışsa, geri çekme yetkisini açıkça içeren bir vekâletnamenin sunulması da zorunludur.   

B. Marka Bülteninde Yayımlanma ve İtiraz Mekanizması

Marka başvurusunun Kanun’da belirtilen mutlak red nedenlerine takılmadığı tespit edildikten sonra, başvuru tescile açılmak üzere Marka Bülteninde yayımlanır. Bu yayımlanma süresi, Kanun değişikliği ile 2 aya indirilmiştir. Yayıma itiraz, tescil aşamasında üçüncü kişilerin tescil edilecek markanın kendi haklarına zarar vereceği iddiasıyla başvurduğu temel bir idari mekanizmadır. Bu itirazlar genellikle nispi red nedenlerine dayanır.   

C. İtiraz Nedenleri ve Delil Zorunluluğu

Marka tescil başvurusuna karşı itirazlar iki ana sebepten dolayı yapılmaktadır:

  1. İltibas (Karıştırılma İhtimali): Bu, daha önce tescil edilmiş bir markaya iltibas oluşturacak şekilde benzerlik bulunması durumudur. Markaların ses veya yazılış farklılığı olsa bile, mevcut tescilli markaların üzerine eklemeler yapılarak başvuru yapılması ve bunun karıştırılma ihtimali yaratması, itirazlarda en çok karşılaşılan durumdur.   
  2. Tescilsiz Kullanıma Dayalı Hak: Başvurusu yapılan markanın, başvuru tarihinden önce başka bir gerçek veya tüzel kişi tarafından ticari alanda hatırı sayılır derecede (yoğun) kullanılmış olması.   

Bu itirazların başarıya ulaşması, itiraz sahibi tarafından sunulan delillerin sağlamlığına bağlıdır. Hukuki süreç, marka sahibinden ticari faaliyetlerini titizlikle belgelemesini gerektirir. Özellikle tescilsiz kullanıma dayalı hak iddia ediliyorsa, haklılığı ispatlamak için sunulan delil niteliğindeki evrakların, itiraz edilen marka tescil başvurusunun başvuru tarihinden önceki bir tarihe ait olması kritik bir zorunluluktur. Sunulması gereken bu evraklar; kesilen ve satın alınan fatura örnekleri, yazılı basında yer alan reklam ve haber görselleri, fuar katılım evrakları, sponsorluk belgeleri, mağaza görselleri ve tanıtıcı faaliyetleri içeren sosyal medya kullanımları gibi, markanın nihai tüketici zihninde yer edindiğini ispatlayacak tüm kanıtları içerir. Bu durum, hukuki korumanın yalnızca tescil ile değil, aynı zamanda ticari faaliyetlerin başlangıcından itibaren sistematik ve detaylı bir şekilde belgelenmesiyle de mümkün olabileceğini göstermektedir.   

İtiraz sürecinde, vekil firmaların piyasada yayınlanan benzer başvurular hakkında müvekkillerine bilgi sağlamak amacıyla yürüttüğü “marka izleme” faaliyetleri , itiraz için tanınan 2 aylık kısa sürenin etkin kullanımı açısından hayati önem taşımaktadır. Zira itiraz süresinin kısalması, hak sahibinin sorumluluğunu ve piyasayı takip etme zorunluluğunu artırmıştır.   

D. İtirazın İncelenmesi ve YİDK Süreci

TÜRKPATENT uzmanları, itiraz sahibi tarafından sunulan deliller ışığında marka tescil başvurusunu yeniden inceler. İnceleme sonucunda, itiraz dilekçesindeki beyan ve delillerin ikna edici bulunması halinde, başvurunun Reddi kararı verilir. Bu durumda başvuru sahibi, ret kararına itiraz etme hakkına sahiptir ve dosya Yeniden İnceleme Değerlendirme Kurulu (YİDK)’na intikal eder.   

Eğer uzman, itirazı kabul etmez (yani tescil kararını onaylarsa), itiraz sahibi bu karara karşı ikinci ve son kez itiraz hakkını kullanarak dosyayı YİDK’ya taşıyabilir. YİDK, her iki tarafın itirazlarını ve gerekçelerini ele alarak nihai bir idari karar verir. Kurul tarafından verilen bu karara karşı idari aşamada itiraz hakkı bulunmamaktadır. Ancak taraflar, Kurul kararını Sınai Mülkiyet Mahkemesi’ne taşıyarak yargı yolunu açabilirler. Böyle bir durumda, hem karşı taraf hem de TÜRKPATENT davanın müdahili olarak yer alır.   

E. Marka Hakkından Vazgeçme

Marka hakkının tescil sonrası idaresine ilişkin işlemlerden biri de vazgeçmedir. Marka hakkından vazgeçmenin Kurum’a yazılı olarak bildirilmesi gerekmektedir. Vazgeçme, Marka Siciline kayıt edildiği tarih itibarıyla hüküm doğurur. Ancak, marka üzerinde lisans hakkı veya rehin gibi bir üçüncü kişi tarafından kurulmuş hak sahipliği mevcutsa, marka sahibi bu hak sahiplerinin izni olmadıkça marka hakkından vazgeçemez.   

III. TESCİLİN GEÇERLİLİĞİNE İLİŞKİN DAVALAR (KAYITTAN DOĞAN UYUŞMAZLIKLAR)

Marka tescil edildikten sonra dahi, tescil işleminin hukuka aykırı olması veya markanın Kanun’da öngörülen yükümlülüklere aykırı kullanılması durumlarında markanın sicilden silinmesine yol açan hukuki süreçler mevcuttur. Bu süreçler hükümsüzlük ve iptal davaları/talepleri şeklinde iki ana başlık altında incelenir.

A. Markanın Hükümsüzlüğü Davası (SMK Madde 25)

Markanın hükümsüzlüğü davası, markanın tescil edilirken Kanun’da belirtilen mutlak veya nispi red nedenlerinden birine aykırı olarak tescil edilmiş olması halinde, tescilin baştan itibaren (geriye dönük olarak) geçersiz kılınmasını amaçlar.

Hükümsüzlük Nedenleri: Hükümsüzlük talebine gerekçe teşkil eden durumlar arasında tescil sırasında mevcut olan mutlak veya nispi red nedenleri  bulunmaktadır. Özellikle uygulamada karşılaşılan ve hukuki niteliği Yargıtay içtihatlarıyla pekiştirilmiş bir neden de kötü niyetli tescildir. Kötü niyetli marka tescili, bir işletmenin, başka bir işletmenin markasını bilerek veya önemli bir sebep olmaksızın tescil etme niyetiyle hareket etmesi, meşru hak sahibinin itirazlarını göz ardı etmesi veya markanın itibarını kötüye kullanarak tescil işlemi yapmaya çalışması anlamına gelir. Kötü niyet, tescil sisteminin spekülatif veya engelleme amaçlı kullanılmasına karşı bir denge mekanizması oluşturur.   

Ayrıca, tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin bitmesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu kabul edilmişse, bunun hükümsüzlüğü dava edilebilir (SMK m. 6/8).   

Davanın Tarafları ve Zamanaşımı: Hükümsüzlük davasını açmaya yetkili kişiler, markanın hükümsüz kılınmasında hukuki menfaati olanlar, Cumhuriyet savcısı ve ilgili kamu kurum ve kuruluşlarıdır. Davalı taraf ise, dava tarihinde sicilde marka sahibi olarak kayıtlı olan kişiler veya bunların hukuki halefleridir. Hükümsüzlük davasında genel olarak 5 yıllık bir hak düşürücü süre öngörülürken , kötü niyetle yapıldığı anlaşılan tescillerde bu süre uygulanmaz.   

B. Markanın Kullanılmama Nedeniyle İptali (İdari İptal Süreci)

Marka sahibinin en temel yükümlülüklerinden biri, tescil tarihinden itibaren 5 yıllık süre zarfında markasını ilgili mal ve hizmetler için Türkiye’de ciddi bir şekilde kullanmaktır (SMK m. 9.1). Ciddi kullanmanın olmaması, markanın iptal edilme nedenidir. Bu süreç, SMK’nın yürürlüğe girmesinden bu yana en önemli yapısal değişikliğe uğrayan alan olmuştur.   

İdari İptal Yetkisinin TÜRKPATENT’e Devri (10 Ocak 2024): SMK’nın geçici maddeleri uyarınca yedi yıl ertelenen marka iptal süreçlerini yürütme yetkisi, 10 Ocak 2024 tarihi itibarıyla Mahkemelerden (FSHHM) Türkiye Patent ve Marka Kurumu’na (TÜRKPATENT) devredilmiştir. İlgili kişiler, SMK Madde 26/2 uyarınca iptal taleplerini artık doğrudan Kurum’a iletmektedir.   

Bu idari sürecin, mahkeme nezdindeki (3 yıl veya daha uzun süren) iptal davalarına kıyasla daha az maliyetli ve daha hızlı (4 ila 12 ay içinde sonuçlanması beklentisi) olması hedeflenmiştir. Ancak, 2024 yılının başından itibaren idari iptal yetkisi yürürlüğe girmiş olmasına rağmen, süreçle ilgili beklenen ikincil düzenlemelerin (Yönetmelik) halen hayata geçirilememesi, hukuki alanda belirsizliklerin devam etmesine yol açmaktadır. Kurum, bu süre zarfında sadece ön başvuruları toplamıştır ve esas incelemelere henüz geçilememiştir.   

TÜRKPATENT, idari iptal talebi için 2025 yılı ücretini 23,458.33 TL + %20 KDV olarak belirlemiştir. Bu durum, idari yolun mahkemeye kıyasla getireceği toplam maliyet avantajını kısmen düşürmektedir. Marka sahipleri, özellikle muhalefetlerle karşılaştıklarında veya engelleme markalarıyla mücadele ederken (SMK 5/1(ç)2), idari iptal mekanizmasını stratejik olarak kullanma eğilimindedir. Bu durum, Kurum’un iş yükünün yoğunlaşmasına ve hatta bazı marka korsanları tarafından gerçek hak sahiplerinin markalarını hedef almak için sistemin kötüye kullanılması riskini ortaya çıkarmaktadır.   

Yeni idari iptal döneminde, marka sahiplerinin markalarının ticari kullanımını kanıtlama yükümlülüğü büyük önem kazanmıştır. Olası bir iptal talebine karşı savunma yapabilmek için, markanın faturalar, ürünler, kataloglar ve reklam faaliyetleri gibi tüm ticari kullanım kanıtlarını sistematik olarak arşivlemesi zorunlu bir hukuki savunma mekanizması haline gelmiştir.   

C. Hükümsüzlük ve İdari İptal Karşılaştırması

Marka Hükümsüzlüğü ve İptali Karşılaştırması

KriterMarkanın Hükümsüzlüğü DavasıMarkanın İdari İptali (Kullanmama)
Yetkili MerciFikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemeleri (FSHHM)TÜRKPATENT (10 Ocak 2024 sonrası) 
Temel NedenTescil anındaki kusurlar (mutlak/nispi red, kötü niyet) Tescilden itibaren 5 yıl içinde ciddi kullanımın olmaması 
Hukuki SonuçTescilin baştan itibaren (geriye dönük) geçersiz sayılması.Tescilin ileriye dönük olarak sona erdirilmesi.
ZamanaşımıKötü niyet hariç 5 yıl (hak düşürücü süre) Kullanmama süresi bittikten sonra talep edilebilir.

IV. MARKA HAKKININ İHLALİ (TECAVÜZ) VE HUKUKİ YOLLAR

Marka hakkına tecavüz, marka sahibine hukuki yollarla müdahale etme hakkı tanır. SMK, bu fiilleri ve bunlara karşı açılabilecek hukuki davaları detaylıca düzenlemiştir. Marka hakkının korunması genellikle Sınai Mülkiyet Kanunları ile sağlanır. Marka sahipleri, ihlal durumlarının tespiti, önlenmesi ve giderilmesi süreçlerine dair bilgi sahibi olarak etkili bir hukuki savunma stratejisi oluşturmalıdır. Hak kaybına uğramamak adına sürecin en başından itibaren hukuki danışmanlık desteği almak önerilmektedir.   

A. Marka Hakkına Tecavüz Eden Fiillerin Kapsamı

SMK Madde 29 ve ilgili maddeler, marka hakkına tecavüz teşkil eden başlıca fiilleri belirler:

  1. Taklit Suretiyle Kullanım: Markayı, marka sahibinin izni olmaksızın, ayırt edilemeyecek kadar benzeri veya aynısı (iktibas veya iltibas suretiyle) kullanarak taklit etmek. Bu kullanım, Kanun’un 7. maddesinde belirtilen biçimlerde gerçekleştirilebilir.   
  2. Ticari Dolaşıma Çıkarma: Tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, satışa arz etmek, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal etmek, ihraç etmek ve ticari amaçla elde bulundurmak veya depolamak. Bu fiiller, tecavüzün üreticiden tüketiciye kadar uzanan zincirindeki her aşamayı kapsamaktadır.   
  3. Koruma İşaretlerinin Kaldırılması: Marka koruması olduğunu belirten işaretleri mal veya ambalaj üzerinden yetkisizce kaldırmak da tecavüz fiili olarak sayılmaktadır.

B. Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan Hukuki Davalar

Marka hakkı ihlal edilen hak sahibi, Sınai Mülkiyet Mahkemelerinde (FSHHM) çeşitli eda ve tespit davaları açabilir. Hak sahibi, sınai koruma talep etmenin yanı sıra, ticaret mahkemelerine başvurarak daha geniş bir koruma sağlayan Haksız Rekabet hükümlerine de dayanabilir. Bu kümülatif koruma ilkesi, özellikle karmaşık veya online ihlallerde hukuki esneklik sağlamaktadır.   

  1. Tecavüzün Tespiti Davası: Marka hakkına karşı işlenen fiilin tecavüz fiiline vücut verip vermediğinin mahkeme tarafından tespiti amacıyla açılır. Tespit davaları, hukuki ilişkinin varlığını netleştirmesi açısından önemli olsa da, icrai nitelik arz etmez. Bu nedenle, uygulamada genellikle tecavüzün durdurulması veya tazminat davaları gibi eda davaları ile birlikte açılmaktadır. Tespit davasının öncelikli stratejik değeri, daha karmaşık tazminat taleplerine hazırlık olarak ihlalin kapsamını ve tarihini resmi olarak belgelemektir.   
  2. Tecavüzün Durdurulması ve Önlenmesi (Men Davası): Marka sahibi, sürmekte olan tecavüz fiilinin durdurulmasını (Durdurma Davası) veya gelecekteki muhtemel tecavüzün önüne geçilmesini (Önleme Davası) talep edebilir.   
  3. Tazminat Davaları:
    • Maddi Tazminat: Marka hakkının ihlali sonucunda uğranılan maddi zararların tazmini talep edilebilir.   
    • Manevi Tazminat: İhlalin marka sahibinin ticari itibarı veya manevi bütünlüğü üzerinde yarattığı zararların tazmini de talep edilebilir.   
  4. Diğer Talepler: Hak sahibi, tecavüzlü ürünlere veya bu ürünlerin üretiminde kullanılan araçlara el konulmasını, mülkiyet hakkının kendisine tesisini ve tecavüzlü ürünlerin imhasını talep etme hakkına da sahiptir.   
  5. İhtiyati Tedbir ve Haciz Davası: Marka sahibi, hakkının ihlal edildiği durumlarda, süreç devam ederken haklarının korunması amacıyla mahkemeden hızlı koruma sağlayan ihtiyati tedbir veya haciz kararı talep edebilir.   

Marka sahipleri için hukuki eyleme geçiş süresi, hak kaybını önlemede kritik bir faktördür. Yargıtay nezdinde yakın zamanda tartışılan “sessiz kalma yoluyla hak kaybı” prensibi, marka sahibinin, bildiği veya bilmesi gerektiği bir tecavüz fiilini uzun süre hoş görmesi durumunda, sonradan bu tecavüze karşı dava açma hakkını yitirme riskiyle karşılaşabileceğini ortaya koymaktadır. Bu, aktif ve sürekli piyasa izlemesinin sadece itiraz aşamasında değil, tescil sonrası süreçte de zorunlu olduğunu göstermektedir.   

V. MARKA SUÇLARI VE CEZAİ YAPTIRIMLAR (SMK MADDE 30)

Marka hakkına tecavüz teşkil eden bazı fiiller, aynı zamanda 6769 sayılı Kanun kapsamında suç olarak kabul edilmekte ve özel cezai yaptırımlara tabi tutulmaktadır. Cezai sorumluluğun doğması için, hakkına tecavüz edilen markanın Türkiye Cumhuriyeti’nde usulüne uygun olarak tescilli olması şarttır.   

A. Marka Suçunun Unsurları ve Yaptırımlar

SMK Madde 30’da düzenlenen temel marka suçu tipleri ve cezaları aşağıdaki gibidir:

  1. Marka Hakkına Tecavüz Suçu (m.30/1): Başkasına ait marka hakkına iktibas (aynen taklit) veya iltibas (karıştırma) suretiyle tecavüz ederek mal üreten veya hizmet sunan; bunları satışa arz eden, satan, ithal veya ihraç eden; ya da ticari amaçla satın alan, bulunduran, nakleden veya depolayan kişiler, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır. Bu suç, herkes tarafından işlenebilecek nitelikte bir suçtur.   
  2. Koruma İşaretini Kaldırma Suçu (m.30/2): Marka koruması olduğunu belirten işareti, yetkisi olmadan mal veya ambalaj üzerinden kaldıran kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.   
  3. Marka Hakkı Üzerinde Yetkisiz Tasarrufta Bulunma Suçu (m.30/3): Yetkisi olmadığı halde başkasına ait marka hakkı üzerinde devretmek, lisans vermek veya rehin vermek suretiyle tasarrufta bulunan kişi, iki yıldan dört yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.   

Bu suçların bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, tüzel kişiye özgü ek güvenlik tedbirlerine hükmolunur.   

B. Etkin Pişmanlık Hükümleri

Marka suçları bakımından özel bir düzenleme olan etkin pişmanlık hükümleri (SMK m.30/7), ceza hukukunda bir nevi itiraf ve işbirliği karşılığında cezadan muafiyet sağlamaktadır. Bu hükme göre, başkasının hak sahibi olduğu marka taklit edilerek üretilmiş malı, satışa arz eden veya satan kişinin bu malı nereden temin ettiğini bildirmesi şartıyla, üretenlerin ortaya çıkarılmasını ve üretilmiş mallara elkonulmasını sağlaması hâlinde hakkında cezaya hükmolunmaz.   

Etkin pişmanlık, sahte ürün zincirinin perakende veya dağıtım aşamasındaki aktörlerini, üretim kaynağını ifşa etmeye teşvik eden kritik bir hukuki kaldıraçtır. Bu düzenleme, organize taklitçilik ağlarının çözülmesinde ve asıl üreticilere ulaşılmasında en etkili yollardan biridir. Marka hakkı sahiplerinin stratejik olarak bu hükmü kullanması, yalnızca satış noktalarındaki ihlalleri durdurmak yerine, üretim tesislerinin tamamen tasfiye edilmesini sağlayabilir.

C. Marka Hakkına Tecavüzden Doğan Cezai Yaptırımlar (SMK Madde 30)

Suç Tipi (SMK M. 30)Fiilin KapsamıCezai Yaptırım
Tecavüz (Taklit Mal/Hizmet) (m.30/1)Taklit mal/hizmet üretme, satma, ithal/ihraç etme.1 yıldan 3 yıla kadar hapis + 20,000 güne kadar adli para cezası 
Koruma İşaretini Kaldırma (m.30/2)Yetkisizce koruma işaretini maldan veya ambalajdan kaldırma.1 yıldan 3 yıla kadar hapis + 5,000 güne kadar adli para cezası 
Yetkisiz Tasarrufta Bulunma (m.30/3)Devir, lisans veya rehin verme suretiyle yetkisiz tasarruf.2 yıldan 4 yıla kadar hapis + 5,000 güne kadar adli para cezası 
Etkin Pişmanlık (m.30/7)Satıcının, malı kimden temin ettiğini bildirerek üreticinin ortaya çıkarılmasını sağlaması.Cezaya hükmolunmaz. 

VI. SONUÇ

Türk Marka Hukuku, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu ile köklü bir koruma sistemi sunmakla birlikte, özellikle idari iptal yetkisinin TÜRKPATENT’e devri (10 Ocak 2024) gibi kritik reformlar nedeniyle sürekli dinamik bir süreç içerisindedir. 2024 yılı, büyük yasal reformların değil, mevzuattaki yetki devrinin uygulanması ve yargı içtihatlarının bu yeni sürece adaptasyonuyla öne çıkan bir dönem olmuştur.   

A. Yargı İçtihatlarının Rolü ve Kötü Niyet

Hukuki korumanın etkinliği, büyük ölçüde Yargıtay’ın emsal kararlarıyla belirlenmektedir. Özellikle kötü niyetli marka tescili iddiası, yalnızca Kanun maddeleriyle değil, aynı zamanda Yargıtay’ın emsal kararları serileriyle şekillenmektedir. İçtihatlar, marka tescil sürecindeki ticari ahlak ve rekabet prensiplerine uygun davranma yükümlülüğünü pekiştirir. Marka hukukunun sektörel hassasiyetleri de yargı kararlarında kendini göstermektedir; örneğin, Yargıtay’ın ilaç markalarındaki karıştırılma ihtimaline ilişkin kararları, bu alandaki tartışmalara yeni bir boyut getirmiştir.   

Ayrıca, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi’nin marka tecavüzü davalarında “sessiz kalma yoluyla hak kaybı” prensibini tartıştığı kararı, hak sahiplerinin pasif kalması durumunda karşılaşılabilecek hukuki riskleri vurgulamaktadır. Bu prensip, marka sahiplerinden, haklarını aktif olarak savunmasını ve tespit ettikleri ihlallere karşı gecikmeksizin hukuki yollara başvurmasını beklemektedir.   

B. Dijital Ortamda Koruma ve Yeni Eğilimler

Günümüz ticareti büyük ölçüde dijital ortama kaydığı için, alan adları ve internet ortamındaki marka ihlalleri önemli bir gündem maddesi olmaya devam etmektedir. Çevrimiçi fikri mülkiyet ihlalleriyle mücadele yöntemleri, hem SMK hem de haksız rekabet hükümleri kapsamında tartışılmaya devam etmektedir.   

Teknolojinin hukuka etkisi de artmaktadır; yapay zeka (AI), marka yaratımı, başvuru süreçleri ve ihlal tespiti konularında kullanılmaya başlanmıştır. Yapay zekanın kullanımı, marka hukukunda yeni hukuki tartışmaları, özellikle AI tarafından üretilen işaretlerin hukuki statüsü ve iltibas riskinin yapay zeka ile nasıl değerlendirileceği konularını beraberinde getirmektedir. Öte yandan, dizi film sektörü özelinde eser isimlerinin marka olarak tescil edilmesi, marka hukuku ile telif hakları arasındaki sınırların yeniden çizilmesini gerektiren hukuki meseleleri gündeme taşımıştır.   

C. Marka Sahipleri İçin Proaktif Hukuk Yönetimi

Mevcut hukuki durum ve güncel eğilimler, marka sahipleri için proaktif bir hukuk yönetimini zorunlu kılmaktadır:

  1. Kanıtların Sistematik Arşivlenmesi: İdari iptal yetkisinin TÜRKPATENT’e geçmesiyle, mahkeme süreçlerine kıyasla daha pratik ve daha az resmi prosedürlerin uygulanması beklenmektedir. Bu durum, kullanmama nedeniyle iptal taleplerinin artması beklentisini doğurmuştur. Marka sahiplerinin, markalarının ciddi ticari kullanımını gösteren fatura, katalog, reklam görselleri ve diğer tanıtım faaliyetlerine ait kanıtları, herhangi bir iptal talebine karşı kendilerini savunmak üzere sistematik olarak ve tarihlerini kanıtlar nitelikte arşivlemeleri hayati önem taşımaktadır.   
  2. Aktif Pazar Gözetimi: Marka sahipleri, özellikle yayımlanma süresinin 2 aya inmesi ve “sessiz kalma yoluyla hak kaybı” prensibinin yargıda tartışılması nedeniyle, profesyonel marka izleme hizmetlerini sürekli kullanmalı ve tespit edilen ihlallere karşı hızlı hukuki reaksiyon göstermelidir.
  3. Mevzuat ve Prosedür Takibi: İptal yetkisinin devredilmesi kesinleşmiş olmasına rağmen, TÜRKPATENT tarafından yayınlanması beklenen ikincil düzenlemelerin henüz yayımlanmaması, süreçte belirsizlik yaratmaktadır. Bu hukuki belirsizlik ortamında, TÜRKPATENT’in yeni idari uygulamaları ve belirlediği yüksek idari ücretler (2025 yılı için 23,458.33 TL), marka ve patent vekillerinin stratejik kararlar almasını gerektirmektedir. İkincil düzenlemelerin hayata geçirilmesi, idari süreçlerin hızlanması ve maliyet-etkinlik hedefine ulaşılması açısından kritik öneme sahiptir.   

Marka Hukuku SSS | Minar Hukuk

Marka Hukuku SSS

SMK’ya göre bir teşebbüsün mal veya hizmetlerini diğerlerinden ayırt etmeyi sağlayan ve sicilde gösterilebilen her tür işaret marka olabilir. Örnekler: sözcükler, kişi adları, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların/ambalajların biçimleri.

Başvuru, mutlak ret incelemesini geçerse Marka Bülteni’nde 2 ay süreyle yayımlanır. Bu süre içinde üçüncü kişiler nispi ret nedenlerine dayanarak itiraz edebilir. Bültenin ayda iki kez yayımlanması nedeniyle marka izleme kritik önemdedir.

Önceki hak sahibi, benzer bir işaretin tesciline yazılı rıza verirse, başvuru nispi red engelini aşabilir. Bu, uluslararası uygulamalarla uyumlu bir mekanizmadır; piyasada barışçıl çözüm ve birlikte var olma olanağı sağlar.

İtiraz sahibi, başvuru tarihinden önceki ciddi kullanımı; fatura, katalog, reklam/haber küpürleri, fuar katılım belgeleri, sponsorluklar, mağaza görselleri ve sosyal medya kayıtları gibi tarihli materyallerle ispatlamalıdır.

Marka, tescilden itibaren 5 yıl içinde ilgili mal/hizmetlerde ciddi biçimde kullanılmazsa iptali istenebilir. 10 Ocak 2024’ten beri kullanmamaya dayalı iptal taleplerini TÜRKPATENT idari yoldan yürütür; savunma için düzenli kullanım kanıtı arşivi hayati önemdedir.

Hükümsüzlük (FSHHM’de): tescil anındaki mutlak/nispi ret, kötü niyet gibi kusurlara dayanır ve geriye etkili sonuç doğurur. İdari iptal (TÜRKPATENT’te): kullanmama nedenine dayanır ve ileriye dönük sonuç doğurur.

Taklit/iltibas yoluyla kullanım, ticari dolaşıma çıkarma (satış, ithal/ihraç, depolama), koruma işaretlerinin kaldırılması tecavüz sayılır. Başlıca davalar: tespit, men (durdurma/önleme), maddi-manevi tazminat, imha ve ihtiyati tedbir.

SMK m.30 uyarınca taklit üretim/satış vb. fiillerde 1–3 yıl hapis ve adli para cezaları öngörülür; yetkisiz tasarrufta 2–4 yıl hapis. Etkin pişmanlık (m.30/7): Satıcı kaynağı ifşa edip üreticinin ortaya çıkarılmasını sağlarsa cezaya hükmolunmayabilir.

2025 yılı için TÜRKPATENT idari iptal talep ücreti 23.458,33 TL + %20 KDV’dir. Not: Ücretler yıllık olarak güncellenebilir.

Kötü niyet; başkasının işaretini engelleme/sömürme amaçlı tescil girişimleridir ve hükümsüzlük sebebidir. Uygulamada tartışılan “sessiz kalma” ilkesi, bilinen ihlale uzun süre kayıtsız kalınması hâlinde aleyhe sonuçlar doğurabilir; bu yüzden aktif pazar gözetimi şarttır.