Giriş
Bu makale, duruşmalarda basın ve yayın yasağı konusunu, Türk Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) çerçevesinde ele almaktadır. HMK’ya göre duruşmalar esasen kamuya açıktır ve yargının şeffaf yürütülmesi, tarafların ve toplumun güvenini sağlamak açısından temel bir ilkedir. Ancak bazı durumlarda mahkemeler, tarafların haklarını, gizliliğini veya kamu güvenliğini korumak amacıyla duruşmanın tamamını veya belirli bölümlerini basına kapatabilir. Bu çalışma, HMK hükümleri, mahkeme kararları ve Yargıtay içtihatları ışığında, basın ve yayın yasağının uygulanışını, sınırlarını ve pratikteki etkilerini kapsamlı biçimde incelemeyi amaçlamaktadır.
Duruşmaların açıklığı ilkesi, yargının güvenilirliğini ve şeffaflığını sağlar. Öte yandan bazı durumlarda, tarafların haklarını korumak veya dava sürecinin sağlıklı yürütülmesini sağlamak için gizlilik gerekebilir..
Hukuk Muhakemelerİ Kanunu Madde 153 Metni
Kayıt ve yayın yasağı
Madde 153- (1) Duruşma sırasında fotoğraf çekilemez ve hiçbir şekilde ses ve görüntü kaydı yapılamaz. Ancak, dava dosyasında saklı kalmak kaydıyla, yargılamanın zorunlu kıldığı hâllerde, mahkemece çekim yapılabilir ve kayıt alınabilir. Bu şekilde yapılan çekim ve kayıtlar ile kişilik haklarını ilgilendiren konuları içeren dava dosyası içindeki her türlü belge ve tutanak, mahkemenin ve ilgili kişilerin açık izni olmadıkça hiçbir yerde yayımlanamaz.
(2) Duruşma sırasında bu yasağa aykırı davranan kişi hakkında 151 inci madde hükmü uygulanır.
(3) Kayıt ve yayın yasağına aykırı davranan kişi hakkında, ayrıca Türk Ceza Kanununun 286 ncı maddesi hükümleri uygulanır.
2. Kayıt Ve Yayın Yasağının Önemli Noktaları
Mahremiyetin ve Gizliliğin Korunması: Madde 153, yargılamanın gizliliğini ve tarafların özel hayatını güvence altına alır. Duruşma sırasında ses ve görüntü kaydı yapılması, davaya katılan kişilerin mahremiyetini ihlal edebilir. Bu yasak, özellikle hassas konulu davalarda (örneğin, aile hukuku davaları veya kişisel verilerin söz konusu olduğu uyuşmazlıklarda) tarafların korunmasına yönelik kritik bir adımdır.
Açık Duruşmalardaki Düzenin Sağlanması: Duruşma salonlarında kayıt ve yayın yasağı, adli sürecin ciddiyetini ve düzenini korur. Her ne kadar duruşmalar genel olarak kamuya açık olsa da, bu açıklık kontrolsüz bir şekilde kayıt alınmasına izin vermez. Madde, duruşma düzenini bozacak her türlü eylemi engellemeyi amaçlar.
Hukuki Yaptırımlarla Caydırıcılık: Yasağa aykırı davrananlar için hukuki yaptırımlar öngörülmüştür. Bu yaptırımlar, HMK’nın 151. maddesi kapsamında değerlendirilir. Duruşma düzenini bozan kişilere salondan çıkarılma gibi idari tedbirler uygulanabilir.
Ceza Hukuku Bağlamında Suç Teşkil Etmesi: Kayıt ve yayın yasağını ihlal etmek, Ceza Hukuku kapsamında da sonuçlar doğurabilir. Özellikle izinsiz kayıt alarak kişilerin özel hayatını ifşa etmek, Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 286. maddesindeki “gizliliğin ihlali” suçunu oluşturabilir ve fail hakkında cezai işlem başlatılabilir.
2.1. Yargılamada Şeffaflık Ve Gizlilik Dengesi
Hukuk devleti ilkesinin en temel unsurlarından biri, yargılamanın şeffaf ve hesap verebilir bir şekilde yürütülmesidir. Bu bağlamda, duruşmaların kamuya açık olması, adaletin sadece yerine getirilmesi değil, aynı zamanda herkes tarafından görülebilmesini sağlar. Türk hukukunda, bu temel prensip Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) tarafından net bir şekilde düzenlenmiştir. HMK’nın 193. maddesi, yargılamanın güvenilirliğini ve adalete olan inancı pekiştirmek amacıyla duruşmaların esasen herkese açık yapılacağını belirtir. Bu açıklık, hem davaya taraf olanların hem de kamuoyunun yargı sürecini takip etmesine olanak tanır ve böylece yargı kararlarının meşruiyetini artırır.
Ancak, her kuralın istisnası olduğu gibi, duruşma açıklığı ilkesinin de sınırlı ve istisnai durumlarda geri planda kalması gerekebilir. Özellikle tarafların kişisel haklarının korunması, ticari sırların gizliliği veya ulusal güvenliğin gerektirdiği durumlarda, mahkemeler duruşmanın tamamını veya belirli bölümlerini basına ve kamuya kapatabilir. Bu makale, HMK hükümleri, Yargıtay’ın yerleşik içtihatları ve mahkeme kararları ışığında, basın ve yayın yasağının uygulanışını, sınırlarını ve yargı sürecine olan etkilerini ayrıntılı bir biçimde incelemektedir. Amacımız, hukukun bu iki önemli ilkesi arasında nasıl bir denge kurulduğunu ortaya koymaktır.
2.2. Yargılamanın Şeffaflığı ve Kamuya Açıklık Prensibi
Türk hukuk sisteminin temel direklerinden biri olan duruşmaların kamuya açıklığı ilkesi, yargı sürecinin denetlenmesini ve dolayısıyla adaletin görünürlüğünü temin eder. HMK’nın 193. maddesi, bu ilkeyi yasal zemine oturtarak, duruşma salonlarının sadece taraflara değil, tüm kamuoyuna açık olduğunu öngörür. Bu açıklık, yargının keyfi kararlar almasının önüne geçer ve toplumun yargı sürecine olan güvenini güçlendirir. Bu sayede, mahkemeler bağımsız ve tarafsız kararlar alma konusunda daha dikkatli davranmaya teşvik edilir.
3. Basın ve Yayın Yasağının Hukuki Çerçevesi
3.1. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’ndaki Düzenleme
HMK, mahkemelere duruşmaları gizli yapma yetkisi tanımıştır. Bu yetki, “genel ahlak veya kamu güvenliği” ya da “davanın taraflarının menfaatleri” gibi haklı gerekçelerin varlığına bağlanmıştır. Mahkemenin bu kararı alması, davanın konusu, tarafların özel durumları veya ortaya çıkabilecek potansiyel tehlikeler nedeniyle uygulanır. Özellikle çocuk istismarı, ticari sırların ifşası veya ulusal güvenliği ilgilendiren davalarda mahkeme, duruşmanın bir bölümünü veya tamamını basına kapatabilir. Bu yetki, yargının şeffaflığı ile bireylerin ve kamuoyunun haklarının korunması arasında hassas bir denge kurmayı amaçlar.
3.2. Yasağın Gerekçeleri ve Koruma Amaçları
Basın ve yayın yasağının temel amacı, davanın adil bir şekilde yürütülmesini sağlamak ve yargılamaya konu olan kişi ve bilgilerin korunmasıdır. Bu bağlamda, yasağın uygulanma gerekçeleri çeşitlilik gösterir:
- Kişisel Hakların Korunması: Özellikle cinsel suçlar veya çocuk istismarı gibi hassas davalarda, mağdurların kimliklerinin ifşa edilmesi, onların psikolojik ve sosyal travmalarını daha da derinleştirebilir. Bu tür davalarda duruşmaların gizliliği, mağdurun itibarını ve mahremiyetini korumak için hayati önem taşır.
- Ticari ve Sınai Sırların Korunması: Hukuki uyuşmazlıklarda, şirketlerin üretim sırları, müşteri listeleri veya mali bilgileri gibi ticari sırlar dava dosyasına girebilir. Bu bilgilerin kamuya açık hale gelmesi, ilgili şirketlerin rekabet gücünü zedeleyebilir ve büyük ekonomik kayıplara yol açabilir. Bu gibi durumlarda, mahkeme belgelerin ve duruşmaların gizli tutulmasına karar vererek ticari hayatın sağlıklı bir şekilde devamını sağlar.
- Ulusal Güvenlik: Casusluk, terörizm veya devlet sırrının ifşası gibi ulusal güvenliği ilgilendiren davalarda, yargılamanın kamuya açık yapılması, devletin güvenliğini tehdit eden bilgilerin yayılmasına neden olabilir. Bu tür davalarda mahkemenin gizlilik kararı, devletin varlık ve güvenliğini koruma amacı taşır.
3.3. Mahkemenin Takdir Yetkisinin Sınırları
HMK, mahkemeye geniş bir takdir yetkisi verirken, bu yetkinin keyfi kullanımını engellemek için de sınırlar koyar. Mahkeme, duruşmanın tamamını veya belirli bir bölümünü kapatabilir, basın mensuplarının katılımını sınırlandırabilir ve duruşma tutanaklarının veya belgelerin paylaşımını engelleyebilir. Yasağın süresi ve kapsamı, mahkeme tarafından gerekçelendirilmek zorundadır. Bu karar, tarafların savunma hakkını ve yargılamanın açıklığını ihlal etmez. Mahkeme, yasağın süresi ve kapsamını belirlerken, kamu yararı ile tarafların hakları arasında dengeli bir yaklaşım benimsemelidir.
4. Uygulama Biçimleri ve Yargı İçtihatları
Basın ve yayın yasağı, davanın niteliğine göre farklı yöntemlerle uygulanabilir:
- Duruşma Salonunun Gizli Tutulması: En sık karşılaşılan uygulama, duruşmanın sadece tarafların ve avukatların katılımıyla yapılmasıdır. Bu durumda basın mensupları ve halkın duruşma salonuna girmesi engellenir.
- Belge ve Tutanakların Paylaşım Yasağı: Duruşma tutanaklarının, delil niteliğindeki belgelerin veya tanık ifadelerinin basınla paylaşılması yasaklanabilir.
- Görsel ve İşitsel Kayıt Yasağı: Duruşma sırasında ses ve görüntü kaydı alınması, fotoğraf çekilmesi ve yayımlanması tamamen yasaklanabilir.
Yargıtay, basın ve yayın yasağının uygulanması konusunda önemli içtihatlar oluşturmuştur. Yüksek Mahkeme, bu yasağın mutlaka “ölçülülük” ilkesine uygun olarak uygulanması gerektiğini vurgular. Bu, mahkemelerin yasağı uygularken, kamu yararı ile tarafların hakları arasında hassas bir denge kurması gerektiği anlamına gelir.
Örneğin, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 2019/523 E., 2020/1125 K. sayılı kararı, çocuk istismarı davasında duruşmanın basına kapatılmasının meşru bir karar olduğunu teyit etmiştir. Benzer şekilde, Yargıtay’ın çeşitli kararları, şirketler arasındaki ticari uyuşmazlıklarda, ticari sırların korunması amacıyla belgelerin ve duruşma bölümlerinin gizli tutulmasını hukuka uygun bulmuştur.
5. Basın ve Yayın Yasağı ve Taraf Hakları
Basın ve yayın yasağı, tarafların savunma hakkını kısıtlayan bir araç değildir. Tam aksine, bu yasağın amacı, tarafların haklarını ve güvenliğini korumaktır. Taraflar, mahkemenin gizlilik kararına itiraz etme hakkına sahiptirler. Yargılama sürecinin açıklığı ilkesi, yasağın uygulanmasıyla tamamen ortadan kalkmaz; sadece gerekli korumayı sağlamak için geçici olarak sınırlandırılır. Adil yargılama hakkının bir unsuru olan duruşma açıklığı, ancak haklı ve hukuka uygun gerekçelerle sınırlandırılabilir.
5.1 Basın Ve Yayın Yasağının İhlal Edilmesi
İhlal durumunda, yasa dışı kayıt veya yayın faaliyeti mahkemece derhal durdurulur ve ilgili kişi, duruşma düzenini bozma gerekçesiyle salondan uzaklaştırılabilir. Şayet kişi, mahkemenin uyarılarına rağmen bu davranışlara devam ederse, hemen gözaltına alınarak hakkında dört güne kadar disiplin hapsi kararı verilebilir. Ancak HMK’nın 151. maddesi uyarınca, bu yaptırımlardan avukatlar muaftır.
Yasağı ihlal eden kişiler bakımından tüm bunlar haricinde ayrıca 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 286. madde “(1) Soruşturma ve kovuşturma işlemleri sırasındaki ses veya görüntüleri yetkisiz olarak kayda alan veya nakleden kişi, altı aya kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” hükmü uyarınca; altı aya kadar hapis cezası verilebilecek ve gerekli görülürse yasaklı fiili işleyen kişinin tutuklu yargılanmasına da hükmedilebilecektir.
6. Sonuç
HMK’nın 153. maddesi, duruşma esnasında her türlü ses ve görüntü kaydının alınmasını ve yayınlanmasını yasaklayarak, yargılamanın sağlıklı ve adil bir şekilde ilerlemesini sağlamayı amaçlar. Bu düzenlemenin temel sonuçları şöyle özetlenebilir:
- Yargılamanın Gizliliğinin ve Mahremiyetin Korunması: Duruşmaların kayıt altına alınması, tarafların ve davayla ilgili diğer kişilerin mahremiyetini tehlikeye atabilir. Bu madde, yargılamanın gizliliğini güvence altına alarak özel hayatın korunmasına hizmet eder.
- Adil Yargılanma Hakkının Güvence Altına Alınması: Kayıt ve yayın yasağı, tanıkların ve duruşmaya katılan diğer kişilerin herhangi bir baskı hissetmeden, rahatça ifade vermelerine olanak tanır. Bu durum, yargılama sürecinin doğru ve tarafsız bir şekilde yürütülmesine katkı sağlar.
- Duruşma Düzeninin Sağlanması: Duruşma sırasında yapılan kayıtlar veya yayınlar, salonun düzenini ve ciddiyetini bozabilir. Madde 153, bu tür faaliyetleri yasaklayarak yargılamanın disiplin içinde yürütülmesini sağlar.
- Hukuki Yaptırımlarla Desteklenme: Yasağa uymayanlara karşı uygulanabilecek cezai yaptırımlar, bu düzenlemenin caydırıcılığını artırır ve yasal bir güvence sunar.
HMK Madde 153, duruşma sırasında kayıt ve yayın yapılmasını engelleyerek, yargılamanın gizliliğini ve tarafların mahremiyetini korurken, aynı zamanda adil yargılanma hakkının temel bir unsuru olan duruşma düzeninin sürdürülmesine hizmet eder.
Duruşmalarda uygulanan basın ve yayın yasağı, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun tanıdığı önemli bir yetkidir. Bu yetki, yargılamanın adil, güvenli ve düzenli bir şekilde yürütülmesini sağlamak için kullanılır. Mahkemelerin, bir yandan kamuoyunun bilgi edinme hakkını ve yargısal şeffaflığı gözetirken, diğer yandan bireylerin mahremiyetini ve güvenliğini koruma görevini dengelemesi, bu yasağın en kritik yönüdür.
Doğru şekilde ve hukuka uygun olarak uygulandığında, basın ve yayın yasağı, adaletin sadece sağlanmasına değil, aynı zamanda toplumun vicdanında doğru bir şekilde tecelli etmesine de hizmet eder. Bu yasağın her zaman hukuki gerekçelerle temellendirilmesi ve ölçülülük ilkesine uygun olarak kullanılması, yargılamanın temel ilkelerinden taviz verilmemesi açısından hayati önem taşır. Kararların gerekçeli, sınırlı ve ölçülü olması, yargılamanın dengeli bir şekilde yürütülmesini temin eder.
Stj. Av. Buse YEMCİ


