Giriş
Ceza hukukunda ön ödeme kurumu, Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 75. maddesinde düzenlenen ve yargı süreçlerinde alternatif bir çözüm mekanizması olarak işlev gören bir müessesedir. Bu kurum, şüpheli veya sanığın, kanunda belirtilen belirli nitelikteki suçlar için öngörülen bir miktar parayı kamu hazinesine ödemesi karşılığında, hakkında kamu davası açılmaması veya açılmış olan davanın düşmesi sonucunu doğurur. Hukuki literatürde, ön ödeme, devlet ile birey arasında kurulan bir nevi “suç anlaşması” olarak tanımlanmakta , aynı zamanda muhakemenin yürütülmesini engelleyen bir “muhakeme engeli” olarak da kabul edilmektedir. Bu düzenlemenin temel amacı, hafif nitelikli suçlar için yargı sisteminin üzerindeki iş yükünü hafifletmek, soruşturma ve kovuşturma süreçlerini kısaltmak ve failin ceza infaz kurumuna girmeksizin topluma yeniden entegrasyonunu sağlamaktır. Ön ödemenin bu amaca hizmet etmesi, adalet sisteminin kaynaklarının daha ciddi suçlara ayrılmasına olanak tanır.
Ön ödemenin hukuki niteliği, doktrinde farklı görüşlere konu olmuştur. Bir görüşe göre, ön ödeme idari bir yaptırımdır ve ödenen para bir ceza değil, cezai müeyyideden kurtulmayı sağlayan idari bir işlemdir. Bu görüş, yargılama yapılmaksızın bir “ceza” verilemeyeceği ilkesine dayanır. Diğer bir görüş ise, ön ödemenin, failin fiili nedeniyle ödediği ve cezai sonuçlar doğuran bir yaptırım olduğunu savunur. Her iki görüşün de kendi içinde mantıklı temelleri bulunsa da, yasal sonuçları itibarıyla (kamu davasının düşmesi veya açılmaması) ön ödeme, failin cezalandırılmasını engelleme işlevi görerek, klasik ceza hukuku teorilerinden sapma teşkil eder. Bu durum, kurumun adalet anlayışına ne kadar uygun olduğu konusunda derin tartışmalara yol açmaktadır.
Ön ödeme kurumu, Türk ceza hukukundaki bir diğer alternatif çözüm yolu olan uzlaştırma müessesesi ile sık sık karıştırılmaktadır. Ancak aralarında temel farklılıklar bulunmaktadır. En belirgin ayrım, ön ödemede devlet (Cumhuriyet savcısı veya mahkeme) ile fail arasında bir ilişkinin kurulmasıyken , uzlaştırmada suçtan zarar gören mağdur ile failin taraflar olmasıdır. Ayrıca, ön ödemede ödenen miktar kamu hazinesine intikal ederken , uzlaştırmada ödeme veya edim, mağdurun zararının giderilmesi amacı taşır. Bu iki kurum arasındaki en önemli hukuki kural, ön ödemeye tabi suçların uzlaşma kapsamında olmamasıdır. Bu kural, iki alternatif yol arasında bir öncelik sıralaması oluşturarak, her iki kurumun uygulama alanlarını net bir şekilde ayırmaktadır. Bu genel kurala, yakın zamanda yapılan yasal değişikliklerle bazı istisnalar getirilmiş olup, bu durum makalenin ilerleyen bölümlerinde detaylı olarak incelenecektir.
Kurumun Adı | Ön Ödeme | Uzlaştırma |
Hukuki Dayanak | Türk Ceza Kanunu m.75 | Ceza Muhakemesi Kanunu m.253-255 |
Taraflar | Fail ile Devlet (Savcılık/Mahkeme) | Fail ile Mağdur (Suçtan Zarar Gören) |
Ödemenin Yapıldığı Yer | Kamu Hazinesi | Mağdur (veya Kamu Kurumu) |
Suçun Niteliği | Yalnızca adli para cezasını gerektiren veya hapis cezasının üst sınırı altı ayı aşmayan suçlar (özel kanunlarla genişletilmiş haliyle) | Şikâyete bağlı suçlar ve Kanunda sayılan katalog suçlar (kamu davası açılması şikâyete bağlı olmasa bile) |
Sonuç | Kovuşturmaya yer olmadığı veya kamu davasının düşmesi kararı | Suçla ilgili kovuşturma yapılmaması veya davanın düşmesi |
Bu tablo, her iki kurum arasındaki temel farklılıkları net bir şekilde ortaya koymaktadır.
Türk Ceza Kanunu 75. Madde Metni
Önödeme Madde 75- (1) Uzlaşma kapsamındaki suçlar hariç olmak üzere, yalnız adlî para cezasını gerektiren veya kanun maddesinde öngörülen hapis cezasının yukarı sınırı altı ayı aşmayan suçların faili;
a) Adlî para cezası maktu ise bu miktarı, değilse aşağı sınırını,
b) Kısa süreli hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesi hâlinde, adli para cezasının yarısını,
c) Hapis cezası ile birlikte adli para cezasının da öngörülmesi hâlinde, hapis cezasının alt sınırının karşılığı olarak bir günlüğü otuz Türk Lirası üzerinden hesaplanacak miktarı ve adli para cezasının alt sınırını,
önödemede bulunur.
Bu fıkra kapsamındaki suçların beş yıl içinde tekrar işlenmesi hâlinde fail hakkında aynı suçtan dolayı önödeme hükümleri uygulanmaz.
(2) Özel kanun hükümleri gereğince işin doğrudan mahkemeye intikal etmesi halinde de fail, hakim tarafından yapılacak bildirim üzerine birinci fıkra hükümlerine göre saptanacak miktardaki parayı yargılama giderleriyle birlikte ödediğinde kamu davası düşer.
(3) Soruşturma veya kovuşturma evresinde, önödeme koşullarının varlığı halinde, şüpheli veya sanığa önödeme önerisi yapılır. Eğer kabul ederse, ödeme yapılır ve dosya kapatılır.
(4) Önödemenin gerçekleşmesi durumunda, kovuşturmaya yer olmadığı veya kamu davasının düşmesi kararı verilir.
(5) Bu madde gereğince kamu davasının açılmaması veya ortadan kaldırılması, kişisel hakkın istenmesine, malın geri alınmasına ve müsadereye ilişkin hükümleri etkilemez.
(6) (Ek: 24/11/2016-6763/12 md.) Bu madde hükümleri; a) Bu Kanunda yer alan;
- Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi (98 inci maddenin birinci fıkrası),
- (Ek:7/11/2024-7531/16 md.) Hakaret (125 inci maddenin ikinci fıkrası, üçüncü fıkrasının (b) ve (c) bentleri ve dördüncü fıkrası),
- Genel güvenliğin taksirle tehlikeye sokulması (madde 171),
- Çevrenin taksirle kirletilmesi (182 nci maddenin birinci fıkrası),
- Özel işaret ve kıyafetleri usulsüz kullanma (264 üncü maddenin birinci fıkrası),
- Suçu bildirmeme (278 inci maddenin birinci ve ikinci fıkraları), suçları, için de uygulanır.
(7) Bu maddeye göre verilen kararlar, adli sicil kaydına işlenmez.
(8) Failin on gün içinde talep etmesi koşuluyla bu miktarın birer ay ara ile üç eşit taksit hâlinde ödenmesine Cumhuriyet savcısı tarafından karar verilebilir. Taksitlerin süresinde ödenmemesi hâlinde ön ödeme hükümsüz kalır ve soruşturmaya devam edilir.
Ön Ödemenin Uygulanma Şartları ve Kapsamı
Ön ödeme kurumunun uygulanabilmesi için, TCK’nın 75. maddesinde belirtilen belirli şartların bir arada bulunması zorunludur. Bu şartlar, suçun niteliğine ve yasal düzenlemeye göre şekillenir.
Genel Koşullar
Ön ödemenin genel uygulama koşulları TCK m.75/1’de belirtilmiştir ve üç ana kurala dayanır :
- Adli Para Cezası: Sadece adli para cezası yaptırımı öngörülen suçlar ön ödemeye tabidir. Kanun, bu tip suçlarda failin yargılanmaksızın parasal bir yaptırımı yerine getirerek dosyanın kapanmasını sağlar.
- Hapis Cezasının Üst Sınırı: Kanun maddesinde öngörülen hapis cezasının üst sınırı altı ayı aşmayan suçlar ön ödemeye tabidir. Bu üst sınır, 2016 yılında 6763 sayılı Kanun ile üç aydan altı aya çıkarılarak ön ödeme kurumunun uygulama alanı genişletilmiştir. Yargıtay içtihadı da bu kurala sıkı bir şekilde bağlı kalarak, üst sınırı altı ayı aşan suçlarda ön ödeme uygulamasını kabul etmemektedir.
- Uzlaşma Kapsamı Dışında Olma: Ön ödeme önerisi yapılan suç, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253. maddesi uyarınca uzlaşma kapsamında olmamalıdır. Bu, kanun koyucunun iki alternatif çözüm yolunu birbirinden ayırma ve çatışmayı önleme amacı taşıdığını göstermektedir. Bir suç, yalnızca adli para cezası yaptırımını içerse veya hapis cezasının üst sınırı altı ayı geçmese bile, eğer uzlaşmaya tabi ise ön ödeme teklif edilemez. Bu öncelik kuralı, yargılama makamlarının doğru çözüm yolunu belirlemesi için kritik bir öneme sahiptir.
Özel Kanunlardaki Durum ve İstisnalar
TCK m.75/6, genel kurallara istisna teşkil eden ve ceza miktarına bakılmaksızın ön ödemeye tabi tutulan belirli suçları liste halinde saymaktadır. Bu suçların arasında şunlar bulunmaktadır:
- Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi (TCK m.98/1)
- Genel güvenliğin taksirle tehlikeye sokulması (TCK m.171)
- Çevrenin taksirle kirletilmesi (TCK m.182/1)
- Özel işaret ve kıyafetleri usulsüz kullanma (TCK m.264/1)
- Suçu bildirmeme (TCK m.278/1-2)
- Hakaret (TCK m.125/2, 125/3-b,c ve 125/4) (7531 sayılı Kanun ile eklenmiştir).
Bu özel düzenleme, kanun koyucunun yargı pratiğindeki yoğunluğu azaltma amacıyla belirli suç tiplerini, ceza sınırlarına bakılmaksızın doğrudan ön ödeme kapsamına aldığını göstermektedir. Bu, ceza muhakemesinin hızlandırılması ve kaynakların daha etkin kullanılması hedefinin bir yansımasıdır.
Tekerrür Hali ve Ön Ödeme Uygulaması
Ön ödeme kurumunun uygulanmasında, failin daha önce benzer bir suçtan yararlanıp yararlanmadığı da dikkate alınır. Taksirli suçlar hariç olmak üzere, ön ödeme sonucunda kovuşturmaya yer olmadığına veya kamu davasının düşmesine karar verilen bir failin, karardan itibaren beş yıl içinde ön ödemeye tabi başka bir suç işlemesi halinde, kendisine teklif edilecek ön ödeme miktarı yarı oranında artırılır.
Ancak, TCK m.75/6’da listelenen özel suçlar için farklı bir kural mevcuttur. Bu fıkra kapsamındaki suçların (örn. hakaret) beş yıl içinde tekrar işlenmesi halinde, fail hakkında aynı suçtan dolayı bir daha ön ödeme hükümleri uygulanmaz. Bu iki farklı düzenleme, failin tekrar suç işlemesi durumunda farklı hukuki sonuçlar doğurmaktadır. Genel kurala tabi suçlarda miktar artırımı yoluyla ikinci bir fırsat tanınırken, özel kanunlardaki suçlarda bu imkân tamamen ortadan kalkmaktadır. Bu durum, kanun koyucunun her bir suç tipine özgü olarak farklı politikalar benimsediğini ve özellikle katalog suçlarda caydırıcılığı artırmayı hedeflediğini göstermektedir. Bu iki farklı tekerrür kuralı, failin hukuki durumunu belirlerken kritik bir ayrım noktasıdır.
Ön Ödeme Süreci: Aşamalar, Yetkili Makamlar ve İşleyiş
Ön ödeme süreci, soruşturma ve kovuşturma aşamalarında farklı şekillerde işler ve belirli usul kurallarına bağlıdır.
Soruşturma Aşamasında Ön Ödeme Teklifi ve Süreci
Soruşturma aşamasında ön ödeme teklif etme yetkisi Cumhuriyet savcısına aittir. Teklifin yapılabilmesi için, suçun ön ödemeye tabi olması ve işlendiği hususunda “yeterli şüphe” bulunması gerekir. Eğer şüphe yeterli düzeyde değilse ve zaten kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilecekse, ön ödeme önerisi yapılamaz.
Şüpheliye ön ödeme teklifi, tebligat yoluyla yapılır. Bu tebligatta, ödenecek miktar ve ödeme süresi açıkça belirtilmelidir; aksi halde tebligat geçersiz sayılır ve bu geçersizliğe dayanılarak mahkûmiyet kararı verilemez. Yasalarda ödeme süresine ilişkin farklı bilgiler yer alsa da, TCK m.75, ödeme süresinin on gün olduğunu belirtmektedir. Fail, bu süre içinde ödemeyi gerçekleştirmelidir. Ancak, bazı kaynaklarda 30 günlük bir süreden bahsedilmesi, uygulama farklılıklarından veya yasal metinlerin yorumlanmasından kaynaklanan bir çelişkiyi işaret etmektedir. Ödeme on gün içinde yapılmazsa, soruşturma olağan seyrinde devam eder.
Şüpheli, on günlük süre içinde talep etmesi halinde, Cumhuriyet savcısının kararıyla ön ödeme miktarını birer ay arayla üç eşit taksitte ödeyebilir. Taksitlerden birinin bile süresinde ödenmemesi, ön ödemeyi hükümsüz kılar ve soruşturma kaldığı yerden devam eder.
Kovuşturma Aşamasında Ön Ödeme Uygulama Koşulları
Ön ödeme, esasen soruşturma aşamasında bir muhakeme engeli olarak işlev görse de, belirli durumlarda kovuşturma aşamasında da uygulanabilir. Bu durumlar şunlardır:
- Cumhuriyet savcısı tarafından, ön ödeme teklifi yapılmaksızın kamu davası açılmışsa.
- Yargılama sırasında suçun niteliğinin değişerek ön ödeme kapsamına girmesi halinde.
Bu aşamada yetkili makam mahkemedir. Mahkeme, sanığa ön ödeme yapması için takdiri bir süre tanır ve bu süre içinde yargılama giderleri ile para cezasının birlikte ödenmesini ister. Mahkemenin duruşmada yaptığı ön ödeme bildiriminde, ödeme süresi ve miktarı gibi yasal unsurların eksiksiz yer alması zorunludur, aksi halde bildirim geçersizdir ve bu bildirimle mahkûmiyet kararı verilemez.
Ön Ödeme Miktarının Hesaplanması ve Güncel Adli Para Cezası Oranları
Ön ödeme miktarının belirlenmesi, suçun yaptırımına göre farklılık gösterir. Eğer suç yalnızca adli para cezasını gerektiriyorsa, maktu adli para cezası miktarı veya adli para cezasının alt sınırı esas alınır.
Kanunda hem hapis cezası hem de adli para cezası birlikte öngörülmüşse, ön ödeme miktarı şu şekilde hesaplanır: Hapis cezasının alt sınırının karşılığı olan miktar ile adli para cezasının alt sınırı toplanır. Bu hesaplamada, hapis cezasının bir gün karşılığı olarak belirlenen adli para cezası miktarı kullanılır. Adli para cezasının günlük karşılığı, 1 Haziran 2024 itibarıyla en az 100 Türk Lirası ve en fazla 500 Türk Lirası olarak güncellenmiştir. Bu güncel oran, eski hesaplamalarda kullanılan 20 Türk Lirası veya 30 Türk Lirası gibi miktarlardan daha yüksektir ve bu durum, ön ödeme tutarlarını doğrudan artırmıştır.
Örneğin, bir suç için yasal yaptırım bir aydan altı aya kadar hapis cezası ve 500 TL adli para cezası ise, ön ödeme miktarı şöyle hesaplanır: Hapis cezasının alt sınırı olan bir ay (30 gün) ile adli para cezasının alt sınırı olan 5 günün toplamı esas alınır. Güncel günlük adli para cezası alt sınırı 100 TL üzerinden hesaplanırsa:
(30 gu¨n+5 gu¨n)×100 TL=3500 TL. Bu örnek, kanundaki soyut kuralların pratikte nasıl somutlaştığını göstermektedir ve güncel yasal değişikliklerin hesaplamalara doğrudan etkisini ortaya koyar.
Ön Ödemenin Hukuki Sonuçları
Ön ödeme, failin yargısal süreçlerden etkilenmemesini sağlayan önemli hukuki sonuçlar doğurur.
Ödeme Yapılması Halinde Verilecek Kararlar
Ön ödemenin süresinde ve eksiksiz yapılması halinde, sürecin hangi aşamada olduğuna bağlı olarak farklı kararlar verilir:
- Soruşturma Aşamasında: Kamu davası açılmayarak “kovuşturmaya yer olmadığı” (KYOK) kararı verilir. Bu karar, failin yargılamaktan ve mahkeme sürecinin olumsuz etkilerinden korunmasını sağlar.
- Kovuşturma Aşamasında: Mahkeme, kamu davası hakkında “düşme kararı” verir. Düşme kararı, davanın esastan sonuçlanmadan sona erdiğini gösterir.
Bu kararlar, hem fail hem de yargı sistemi için önemli avantajlar sunar. Mahkemelerin iş yükü azalır, yargılama giderlerinden ve zamandan tasarruf edilir. Ön ödeme, failin damgalanmasını da önleyerek toplumsal entegrasyonuna katkıda bulunur.
Ön Ödemenin Adli Sicil Kaydına Etkisi
Ön ödeme sonucunda verilen KYOK veya düşme kararları, adli sicil kaydına işlenmez. Bu, failin sabıkasında herhangi bir kayıt oluşmadığı anlamına gelir ve kamuya açık bir şekilde görünmez. Bu durum, failin mesleki ve sosyal hayatını olumsuz etkileyecek bir durumun oluşmasını engeller. Ancak, bu kayıtlar tamamen yok olmaz; yalnızca bir soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı olarak Cumhuriyet savcısı, hakim veya mahkeme tarafından talep edilmesi halinde, belirtilen amaç için kullanılabilir. Bu durum, ön ödemenin cezai sorumluluğu tamamen ortadan kaldırmadığını, ancak ceza infazının sonuçlarından koruduğunu gösteren kritik bir ayrıntıdır.
Kişisel Hakların İstenmesi ve Müsadere Hükümlerine Etkisi
Ön ödeme uygulamasının, suçtan zarar görenin kişisel haklarını istemesine engel olmadığı açıkça belirtilmiştir. Dolayısıyla, ön ödeme yapılmış olsa dahi, mağdur maddi veya manevi tazminat talebinde bulunabilir ve hukuk mahkemelerinde dava açma hakkını korur. Aynı şekilde, ön ödeme, suç nedeniyle failin elinde olan malın geri alınmasını veya müsadereye ilişkin hükümleri de etkilemez. Bu, ön ödeme kurumunun sadece devlet ile fail arasındaki cezai ilişkiyi sonlandırdığını, suçtan doğan özel hukuki yükümlülükleri ve suçla ilgili malvarlığına ilişkin hükümleri etkilemediğini gösteren önemli bir hukuksal ayrımdır.
Ödeme Yapılmaması Halinde Sürecin Devamı
Şüpheli veya sanık, ön ödeme teklifini reddederse veya süresinde ödemeyi gerçekleştirmezse, ön ödeme hükümsüz kalır ve soruşturma veya kovuşturma süreci kaldığı yerden devam eder. Ön ödemenin reddedilmesi, failin adli para cezası yerine yargılama sonunda hapis cezasına mahkum edilme riskini de beraberinde getirir. Zira mahkeme, seçenekli ceza öngörülen suçlarda, failin ve fiilin tüm özelliklerini değerlendirerek hapis cezası vermeyi tercih edebilir. Bu durum, ön ödeme teklifinin bir “fırsat” olduğunu ve kabul edilmemesinin daha ağır sonuçlara yol açabileceğini ortaya koymaktadır.
Ön Ödeme Kurumuna Yönelik Doktrin ve Uygulama Tartışmaları
Ön ödeme kurumu, yargı sisteminin işleyişine getirdiği kolaylıklara rağmen, temel ceza hukuku ilkeleri açısından çeşitli tartışmaları da beraberinde getirmektedir.
Eşitlik İlkesi Açısından Değerlendirme ve Eleştiriler
Ön ödeme kurumuna yönelik en önemli eleştiri, maddi durumu iyi olan ve ödemeyi kolayca yapabilen kişilere avantaj sağlaması, buna karşılık ekonomik olarak zor durumda olan bireylerin bu fırsattan yararlanamayarak yargılama süreciyle yüzleşmesi ve hapis cezası alma riskini taşımasıdır. Bu durum, ceza adaleti sisteminde gelir eşitsizliğini pekiştiren bir mekanizma olarak görülmektedir. Hukuk devletinin en temel ilkelerinden biri olan kanun önünde eşitlik ilkesi, suç işleyen her bireyin, mali durumundan bağımsız olarak, aynı hukuki sonuçlarla karşılaşmasını gerektirir. Almanya gibi bazı ülkelerde adli para cezasının günlük oranının bireyin gelirine göre belirlenmesi, bu eşitsizliği gidermeye yönelik bir çözüm olarak gösterilir. Türkiye’de ise ön ödeme miktarının kanunla sabit bir formüle göre belirlenmesi, bu eşitsizliğin giderilmediğini ve yoksul bireylerin daha fazla mağduriyet yaşamasına yol açtığını savunan görüşler bulunmaktadır.
Kurumun savunucuları ise, ön ödeme miktarının kanunla belirlenmiş olmasının, kişisel durumlardan bağımsız, objektif bir yaptırım mekanizması olduğunu ileri sürmektedir. Bu görüş, herkese aynı formülün uygulanmasını eşitliğe uygun görmektedir. Ancak, bu savunma, pratikte ortaya çıkan ve yoksul bireyler için adil olmayan sonuçları göz ardı etmektedir.
Yargı Makamlarının İş Yükü ve Ceza Adaleti Tartışması
Ön ödeme kurumunun en temel amacı, yargı makamlarının iş yükünü azaltmaktır. Hafif suçların yargılamaya konu olmasını engelleyerek, mahkemelerin ve savcılıkların kaynaklarını daha ciddi suçlara ayırmasını sağlar. Bu durum, adalet sisteminin daha hızlı ve etkin çalışmasına katkıda bulunur.
Ancak, bu yaklaşım, ceza hukukunun temel felsefesiyle çeliştiği gerekçesiyle eleştirilmektedir. Doktrinde bazı görüşler, ön ödemeyi, devletin en temel varlık sebebi olan ceza yargısını “yamalarla ayakta tutmaya çalışmak” olarak değerlendirmektedir. Bu eleştiriye göre, ön ödeme, suçluya ceza verilmemesi yönünde bir düşünce oluşturarak “cezasızlık algısını” güçlendirir ve adaletin kamusal boyutuna zarar verir. Ayrıca, bu kurumun masum bir kişinin, olası bir yargı hatası riskinden veya uzun yargılama süreçlerinin getireceği zahmetten kaçınmak için ödeme yapmayı tercih etmesine neden olabileceği de tartışma konusudur. Bu durum, suçsuzluğunu ispatlama hakkından fiilen vazgeçilmesine yol açarak, masumiyet karinesi ilkesiyle de çelişki oluşturma potansiyeli taşır.
Yargıtay Kararlarında Ön Ödeme Teklifinin Usul Şartı Olarak Değerlendirilmesi
Türk yargı uygulamasında, ön ödeme kurumunun sadece bir seçenek olmanın ötesinde, belirli suçlarda bir “muhakeme şartı” haline geldiği gözlemlenmektedir. Yargıtay, ön ödeme kapsamına giren bir suçta, sanığa usulüne uygun bir ön ödeme teklifi yapılmadan mahkumiyet kararı verilmesini önemli bir usul hatası olarak değerlendirmektedir. Yargıtay’ın bu yöndeki kararları (örn. Yargıtay 8. Ceza Dairesi, 2018), sanığın daha az zahmetli bir yolla ceza kovuşturmasından kurtulma hakkının elinden alındığı gerekçesine dayanmaktadır. Bu durum, yargı makamlarına önemli bir yükümlülük getirmektedir: İddianame düzenlenmeden veya kovuşturma devam etmeden önce, suçun ön ödemeye tabi olup olmadığının titizlikle kontrol edilmesi gerekmektedir. Yüksek mahkemenin bu konuyu re’sen (kendiliğinden) denetlemesi, uygulayıcılar için bu prosedürün göz ardı edilemeyecek kadar önemli olduğunu göstermektedir. Bu içtihat, ön ödemenin hukuki statüsünü güçlendirmekte ve ceza muhakemesi sürecinin vazgeçilmez bir parçası haline gelmesini sağlamaktadır.
Güncel Yasal Gelişmeler ve Anayasa Mahkemesi İçtihadı
Ön ödeme kurumu, özellikle son yıllarda yapılan yasal değişiklikler ve Anayasa Mahkemesi (AYM) kararlarıyla önemli dönüşümler geçirmiştir.
7531 Sayılı Kanun ile Gelen Değişiklikler ve Hakaret Suçunun Kapsama Alınması
14 Kasım 2024 tarihinde yürürlüğe giren 7531 sayılı Kanun, ceza hukukunda ön ödeme alanını genişleten önemli bir düzenleme getirmiştir. Bu kanun ile TCK m.75/6’ya “hakaret” suçunun belirli halleri eklenmiştir. Buna göre, TCK m.125’in ikinci fıkrasında düzenlenen “sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle” işlenen hakaret suçu ile üçüncü fıkrasının (b) ve (c) bentlerinde ve dördüncü fıkrasında yer alan nitelikli halleri, ön ödeme kapsamına alınmıştır.
Bu düzenlemenin temel amacı, özellikle sosyal medya üzerinden işlenen hakaret suçlarından kaynaklanan yargı iş yükünü azaltmaktır. Ayrıca, uzlaştırma kurumunun bazı mağdurlar tarafından “para kazanma vasıtası” olarak kullanıldığı yönündeki eleştirilere bir yanıt olarak, hakaret suçunun belirli hallerini uzlaştırma kapsamından çıkararak ön ödemeye tabi tutmuştur. Bu değişiklik, ön ödemenin uzlaşma kapsamı dışında kalan suçlara uygulanacağı yönündeki genel kuralın, kanun koyucu tarafından bir istisnası olarak görülmektedir.
Anayasa Mahkemesi’nin Güncel İptal Kararlarının Analizi (2025/86 Sayılı Karar)
7531 sayılı Kanun ile hakaret suçunda yapılan bu düzenlemeler, Anayasa Mahkemesi’nin 29 Mayıs 2025 tarihli 2025/86 Esas ve 2025/86 Karar sayılı kararıyla yeni bir boyut kazanmıştır. AYM, hakaret suçunun “basit halinin” ve “kamu görevlisine karşı işlenmesi” şeklindeki nitelikli halinin ön ödeme kapsamı dışında bırakılmasını, Anayasa’ya aykırı bularak iptal etmiştir.
Mahkeme, kararında, sadece “sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle” işlenen hakaret suçlarının ön ödeme kapsamına alınmasının, yüz yüze veya gıyapta işlenen aynı suçlardan farklı bir muamele görmesine yol açtığını belirtmiştir. AYM’ye göre bu ayrım, “nesnel ve makul bir temele dayanmamaktadır” ve Anayasa’nın 10. maddesinde güvence altına alınan “kanun önünde eşitlik” ilkesine aykırıdır. Ayrıca, suç ve cezada kanunilik ilkesi bağlamında da eleştiri getirmiş ve aynı fiili işleyen faillerden birine ön ödeme yolunu açık bırakırken, diğerine bu yolu kapatmanın adalet anlayışıyla bağdaşmadığını vurgulamıştır.
Bu karar, kanun koyucunun yargıdaki iş yükünü azaltma hedefiyle yaptığı düzenlemelerin, Anayasa’daki temel ilkelere aykırı olamayacağını net bir şekilde ortaya koymaktadır. AYM’nin bu içtihadı, ön ödeme kurumunun gelecekteki yasal düzenlemeleri için bir emsal teşkil etmekte ve yasa koyucunun, benzer durumlarda eşitlik ilkesini gözetmek zorunda olduğunu göstermektedir. Kararın yürürlüğe girmesi için 9 aylık bir süre tanınması , kanun koyucuya yeni bir düzenleme yapması için zaman vermiştir. Bu süreç, Türk ceza adalet sisteminde ön ödeme kurumunun nasıl bir denge arayışında olduğunu ve yasal düzenlemelerin Anayasal normlara uygunluğunun sürekli olarak denetlendiğini gözler önüne sermektedir.
Sonuç
Ceza hukukunda ön ödeme kurumu, Türk yargı sisteminin karşı karşıya olduğu iş yükü sorununa karşı geliştirilmiş önemli bir alternatif çözüm yoludur. Hafif nitelikli suçlar için soruşturma ve kovuşturma süreçlerini kısaltarak, hem bireylerin yargısal süreçlerin olumsuz etkilerinden korunmasını hem de adli kaynakların daha verimli kullanılmasını amaçlamaktadır. Kurumun hukuki niteliği, idari bir yaptırım mı yoksa cezai bir müeyyide mi olduğu konusunda doktrinde tartışmalar bulunsa da, pratikte yargılamanın sona ermesi veya başlamaması gibi cezai sonuçlar doğurmasıyla merkezi bir konuma sahiptir.
Ancak, ön ödeme kurumunun uygulanması ve yasal düzenlemeleri, özellikle eşitlik ilkesi bağlamında ciddi eleştirilere maruz kalmaktadır. Maddi durumu iyi olan bireylerin yargılamadan kurtulmasını kolaylaştırması, ekonomik olarak dezavantajlı kişilerin ise bu fırsattan mahrum kalması, adalet algısına zarar veren bir durum olarak değerlendirilmektedir. Bu eşitsizlik, Anayasa Mahkemesi’nin hakaret suçuna ilişkin son iptal kararıyla da Anayasal bir sorun olarak teyit edilmiştir. AYM’nin bu kararı, yasa koyucunun, alternatif çözüm yollarını düzenlerken keyfi ayrımlar yapamayacağını ve temel hak ve özgürlüklerle uyumlu bir çerçeve oluşturması gerektiğini açıkça göstermektedir.
Ayrıca, Yargıtay’ın ön ödeme teklifinin yapılmadan mahkumiyet kararı verilmesini usul hatası sayması, bu kurumun artık yargısal süreçte sadece bir seçenek değil, belirli suçlarda zorunlu bir muhakeme şartı haline geldiğini ortaya koymaktadır. Bu durum, ön ödeme müessesesinin hukuki gücünü ve bağlayıcılığını artırmaktadır.
Sonuç olarak, ön ödeme kurumu, ceza adaletinde hız ve etkinlik sağlama potansiyeline sahip olmakla birlikte, adalet ve eşitlik ilkeleri, toplumsal cezasızlık algısı ve mağdur hakları arasında hassas bir dengeyi korumayı gerektirmektedir. Mevcut hukuki durumun analizi ışığında, kurumun daha adil ve kapsayıcı hale getirilmesi için yapılabilecek bazı geliştirmeler şunlardır:
- Adli para cezası miktarının, bireyin mali durumuna ve gelir düzeyine göre belirlenmesi yönünde yasal düzenlemeler yapılması.
- Yargıtay’ın ön ödeme teklifini zorunlu bir usul şartı olarak kabul eden içtihadının, yasa metnine açıkça eklenmesi ve uygulama birliğinin sağlanması.
- Anayasa Mahkemesi kararlarına uygun olarak, benzer fiiller arasındaki keyfi ayrımları ortadan kaldıran ve tüm suç faillerine eşit muamele sağlayan yeni düzenlemelerin hayata geçirilmesi.
Bu öneriler, ön ödeme kurumunun amacına daha uygun bir şekilde hizmet etmesini ve adalet sistemine olan güvenin pekişmesini sağlayacaktır.
Ceza Hukukunda Ön Ödeme (TCK m.75) – SSS
TCK m.75’e göre; uzlaşma kapsamı dışındaki, yalnız adlî para cezasını gerektiren veya üst sınırı 6 ayı aşmayan hapis cezası öngörülen suçlarda, failin belirlenen tutarı süresinde ödemesi hâlinde kamu davası açılmaz; açılmışsa düşer.
Genel kural: Yalnız adlî para cezası öngörülenler veya hapis üst sınırı ≤ 6 ay olan suçlar (uzlaşma kapsamı hariç).
Özel liste (ceza miktarına bakılmaksızın): TCK 98/1, 171, 182/1, 264/1, 278/1-2 ve 7531 sayılı Kanunla eklenen hakaretin belirli halleri (125/2; 125/3-b, c; 125/4). Mevzuattaki güncel durum için aşağıdaki “Hakaret” sorusuna bakın.
Ön ödemede hukukî ilişki devlet–fail arasındadır ve ödeme Hazineye yapılır; uzlaştırmada ise mağdur–fail odaklı telafi/edim vardır. Genel kural: uzlaşmaya tabi suçlarda ön ödeme uygulanmaz (kanunî istisnalar saklı).
7531 sayılı Kanun (14.11.2024) ile, iletiyle işlenen ve bazı nitelikli hâller dâhil hakaretin belirli türleri uzlaşmadan çıkarılıp ön ödeme kapsamına alınmıştır. AYM’nin 2025/86 sayılı kararı ise eşitlik gerekçesiyle bu ayrımı iptal etmiş, kararın Resmî Gazete yayımından itibaren 9 ay sonra yürürlüğe girmesine hükmetmiştir. Bu süre dolana kadar kanun koyucunun yeni düzenleme yapması mümkündür; uygulamada adımlar dosyanın suç tarihi ve geçiş hükümlerine göre belirlenir. Güncel
Pratikte, soruşturma/kovuşturma evresine geçilmiş eski dosyalar için geçiş hükmü dikkate alınır.
Soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı teklifi tebliğ eder; 10 gün içinde ödeme yapılırsa KYOK verilir. Kovuşturma evresinde mahkeme bildirim yapar; süresinde ödenirse dava düşer.
Evet. Failin 10 gün içinde talep etmesi şartıyla tutar, birer ay ara ile 3 eşit taksit hâlinde ödenebilir. Taksitlerden biri vaktinde ödenmezse ön ödeme hükümsüz kalır ve süreç devam eder.
Suç yalnız adlî para cezası öngörüyorsa maktû miktar veya alt sınır esas alınır. Hapis + adlî para birlikteyse; hapis alt sınırının gün karşılığı ile para cezasının alt sınırı toplanır.
Günlük birim (TCK m.52): Suç tarihi 1 Haziran 2024 ve sonrası ise bir gün karşılığı en az 100 TL – en çok 500 TL aralığındadır. TCK m.75’teki “bir günlüğü … TL” ibaresi de 2024 değişikliğiyle 100 TL’ye uyumlu hâle getirildi.
Soruşturmada KYOK, kovuşturmada düşme kararı verilir. Bu kararlar adlî sicile işlenmez; yalnızca savcılık/hâkim/mahkeme talebinde, ilgili amaçla erişilebilen özel kayıtta tutulur.
Hayır. Ön ödeme; kişisel hak taleplerini (maddi-manevî tazminat), malın iadesi ve müsadere hükümlerini etkilemez.
Teklif reddedilir veya süre kaçırılırsa ön ödeme hükümsüz kalır; soruşturma/kovuşturma olağan şekilde yürür ve mahkeme seçenekli yaptırımda hapis dâhil takdir kullanabilir.
- Genel kural: (Taksirli suçlar hariç) Ön ödeme sonrası 5 yıl içinde tekrar ön ödemeye tabi başka bir suç işlenirse, teklif edilecek tutar %50 artırılır.
- Özel liste suçları: TCK m.75/6 kapsamındaki aynı suç 5 yıl içinde tekrar işlenirse, ön ödeme artık uygulanmaz.
Ön ödeme kapsamındaki suçta sanığa usulüne uygun teklif yapılmadan mahkûmiyet verilmesi, Yargıtay’a göre muhakeme şartı eksikliği/usul hatası olup bozma nedenidir.
Evet. Savcılık teklifi yapılmadan dava açılmışsa veya yargılamada nitelik değişip suç ön ödeme kapsamına girmişse, mahkeme bildirim yaparak ödeme için süre tanır; ödeme olursa düşme kararı verilir.
Günlük adlî para aralığı 01.06.2024’te 100–500 TL olarak güncellendiğinden, lehe-aleyhe kanun ve suç tarihi esas alınarak hesap yapılır; farklı tarihli dosyalarda farklı birim uygulanabilir.