1. Giriş
Vasiyetname, mirasbırakanın ölümünden sonra hüküm doğurmak üzere düzenlediği, tek taraflı ve kişisel bir ölüme bağlı tasarruf işlemidir. Hukuk sistemimizde, mirasbırakanın hayatta olduğu sürece vasiyetnamelerini serbestçe ve tek taraflı olarak değiştirme yetkisi bulunmaktadır; bu yetkiyi kısıtlayan her türlü koşul ve kayıt geçersizdir. Vasiyetnamenin iptali davası ise, bu tek taraflı işlemin yasal geçerliliğine karşı, mirasbırakanın vefatının ardından açılan ve miras hukuku içerisinde derinlemesine uzmanlık gerektiren bir dava türüdür.
Bu davanın temel amacı, kanunda belirtilen sakatlık sebeplerinden birini taşıyan vasiyetnamenin hukuki sonuç doğurmasını engellemektir. Bu sebepler, Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 557. maddesinde sınırlı sayıda (numerus clausus) olarak düzenlenmiştir. Ancak, kanunda sayılan bir iptal sebebi taşısa dahi, vasiyetname kendiliğinden geçersiz hale gelmez. Mirasbırakanın ölümünün ardından, herhangi bir itiraz veya dava olmaması durumunda geçerli bir belge gibi sonuçlar doğurmaya devam eder. Dolayısıyla, vasiyetnamenin hükümsüz kılınabilmesi için, iptal edilmesinde menfaati bulunan mirasçı veya vasiyet alacaklısı tarafından mutlaka bir dava açılması zorunludur. Hukuki niteliği itibarıyla, vasiyetnamenin iptali davası bozucu yenilik doğuran bir davadır; yani, mahkeme tarafından verilen iptal kararı ile vasiyetname, geçmişe etkili olacak şekilde, hiç yapılmamış gibi hükümsüz hale gelir. Bu, davanın sadece anlık bir etki yaratmadığını, aynı zamanda mirasın açıldığı tarihten itibaren tüm hukuki sonuçları ortadan kaldırdığını ifade eder.
Vasiyetname ile ilgili daha detaylı bilgi için tıklayınız.
2. Vasiyetnamenin İptal Sebepleri
Vasiyetnamenin iptali davası, kanun koyucu tarafından TMK’nın 557. maddesinde öngörülen dört ana sebebe dayanarak açılabilir. Bu sebeplerin her biri, vasiyetnamenin niteliği veya mirasbırakanın irade beyanı sürecindeki sakatlıklara işaret eder.
2.1. Ehliyetsizlik (Tasarruf Ehliyetinin Bulunmaması)
Tasarruf ehliyeti, bir kişinin ölüme bağlı tasarruf (vasiyetname veya miras sözleşmesi) yapabilme yeteneğini ifade eder. Bu yeteneğin, vasiyetnamenin düzenlendiği anda mirasbırakanda bulunmaması, vasiyetnamenin iptali için en sık ileri sürülen sebeplerden biridir. Akıl zayıflığı, yaşlılık demansı, ağır psikolojik rahatsızlıklar veya bilinç kaybına yol açan hastalıklar, mirasbırakanın bu ehliyetini etkileyebilir.
Ehliyetsizlik iddiasının ispatı, davanın en kritik aşamalarından biridir ve uzmanlık gerektiren bir konudur. Bu tür iddialar, hakimlik mesleğinin dışındaki özel ve teknik bilgiyi gerektirdiğinden, mahkemece re’sen (kendiliğinden) hareket edilerek en yetkili sağlık kuruluşu olan Adli Tıp Kurumu’ndan rapor alınması zorunludur. Davacı, bu husustaki tüm delilleri (tanık beyanları, varsa tedavi kayıtları, doktor raporları vb.) toplayıp mahkemeye sunsa dahi, mahkeme, sağlıklı bir karar verebilmek için dosyayı Adli Tıp Kurumu’na göndermek durumundadır. Yargıtay içtihatları, Adli Tıp Kurumu’ndan rapor alınmadan, eksik inceleme ile verilen kararların bozma sebebi teşkil edeceğini açıkça ortaya koymaktadır. Bu durum, ehliyetsizlik iddiasına dayalı davalarda Adli Tıp Kurumu raporunun sadece bir delil değil, aynı zamanda yargılama sürecinin vazgeçilmez bir unsuru olduğunu göstermektedir. Zira mahkeme, mirasbırakanın işlem tarihinde ayırt etme gücüne sahip olup olmadığına ilişkin nihai sonuca ancak bu rapor doğrultusunda varabilir.
Mevzuat Hükümleri ve Yargıtay İçtihatları
- Türk Medeni Kanunu Madde 557: “Aşağıdaki sebeplerle ölüme bağlı tasarrufun iptali için dava açılabilir:
- Tasarruf mirasbırakanın tasarruf ehliyeti bulunmadığı bir sırada yapılmışsa,
- Tasarruf yanılma, aldatma, korkutma veya zorlama sonucunda yapılmışsa,
- Tasarrufun içeriği, bağlandığı koşullar veya yüklemeler hukuka veya ahlâka aykırı ise,
- Tasarruf kanunda öngörülen şekillere uyulmadan yapılmışsa.”
- Yargıtay İçtihadı (Ehliyetsizlik): “Mirasbırakanın vasiyetname düzenlenmesi sırasında hukuki ehliyetinin tespiti uzmanlık gerektirir. Davacının bu husustaki tüm delilleri sorulup, toplandıktan sonra, Adli Tıp Kurumu’ndan rapor alınmalıdır. Adli Tıp Kurumundan gelecek cevaba göre karar verilmelidir. Dosyayı Adli Tıp Kurumuna mahkeme gönderecektir.”
- Yargıtay İçtihadı (Sağlık Raporu): “Yeterli olmayan sağlık raporuna dayanılarak eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir. Bozmayı gerektirmiştir.” Yargıtay 3. HD., E. 2015/18917, K. 2016/412.
2.2. İrade Sakatlığı (Yanılma, Aldatma, Korkutma veya Zorlama)
Mirasbırakanın vasiyetnameyi, serbest ve sağlıklı iradesiyle değil, dışarıdan gelen ve iradesini sakatlayan bir etki altında düzenlemesi hali, iptal davasına konu teşkil eder. Bu durumlar, hile (aldatma), hata (yanılma) ve korkutma (zorlama) olarak üç ana başlıkta incelenir.
- Hata (Yanılma): Mirasbırakanın, vasiyetnameyi yaparken esaslı bir yanılmaya düşmesi sonucunda gerçek iradesinin ortaya çıkamaması halidir.
- Hile (Aldatma): Üçüncü bir kişinin, mirasbırakanı kasten yanlış bir düşünceye sevk ederek, normal şartlarda yapmayacağı bir tasarrufu yapmasına neden olması durumudur. Hilede, aldatılan kişinin düştüğü hatanın esaslı olması şartı aranmaz, zira aldatan kişinin korunmaya değer bir yanı bulunmamaktadır.
- Korkutma (Zorlama): Mirasbırakanın, bir tehdit veya baskı altında, gerçekte istemediği bir vasiyetnameyi düzenlemeye zorlanmasıdır.
İrade sakatlığı iddialarının ispatlanması, dava sürecinin en zorlu aşamalarından biridir. Sadece “kandırıldım” demek yeterli olmayıp, iddiaların “sağlam delillerle” desteklenmesi gerekir. Bu hususta her türlü hukuka uygun delil kullanılabilir. Bu tür davalarda tanık beyanları yaygın olarak kullanılsa da, yazılı belgeler, ses kayıtları, video görüntüleri ve hatta ceza yargılamasından elde edilen bulgular gibi somut deliller büyük önem taşır. Mahkeme, iddiayı destekleyen somut delillerin varlığını arar ve aile içi meselelerde işlemin ekonomik gerçekliğini (örneğin, karşılığında gerçek bir ödeme yapılıp yapılmadığını) değerlendirir. Bu, davanın başarısının, sunulan delillerin kalitesine ve mahkemeyi ikna edici gücüne bağlı olduğunu göstermektedir.
Mevzuat Hükümleri ve Yargıtay İçtihatları
- Türk Medeni Kanunu Madde 504: “Mirasbırakanın yanılma, aldatma, korkutma veya zorlama etkisi altında yaptığı ölüme bağlı tasarruf geçersizdir. Ancak, mirasbırakan yanıldığını veya aldatıldığını öğrendiği ya da korkutma veya zorlamanın etkisinden kurtulduğu günden başlayarak bir yıl içinde tasarruftan dönmediği takdirde tasarruf geçerli sayılır. Ölüme bağlı tasarrufta kişinin veya şeyin belirtilmesinde açık yanılma hâlinde mirasbırakanın gerçek arzusu kesin olarak tespit edilebilirse, tasarruf bu arzuya göre düzeltilir.”
- Yargıtay İçtihadı (Yanılma): “Yanılanın, yanıldığı saiki sözleşmenin temeli sayması ve bunun da iş ilişkilerinde geçerli dürüstlük kurallarına uygun olması hâlinde yanılma esaslı sayılır. Ancak bu durumun karşı tarafça da bilinebilir olması gerekir.”
- Yargıtay İçtihadı (Hile): “Aldatan şahıs diğerini yanıltmış (hataya düşürmüş) olmalıdır. Fakat karşı tarafın düştüğü bu yanılmanın esaslı olması gerekmez. Çünkü aldatan hiçbir surette korunmaya layık değildir… Aldatma fiili, sözleşmenin kurulmasının asli şartı olmalı, aldatma ile sözleşmenin kurulması arasında tabi bir illiyet bağı bulunmalıdır.” YHGK E: 2010/1-502, K: 2010/536 ve YHGK E: 2017/1-1831, K: 2020/549.
2.3. Hukuka veya Ahlaka Aykırı Koşul ve Yüklemeler
Türk Medeni Kanunu, mirasbırakanın ölüme bağlı tasarruflarını koşullara veya yüklemelere bağlayabileceğini belirtir. Ancak, vasiyetnamede yer alan koşul veya yüklemelerin hukuka veya genel ahlak kurallarına aykırı olması, ilgili tasarrufu geçersiz kılar. Örneğin, bir kişiye boşanması şartıyla mal bırakılması veya hukuka aykırı bir fiilin (birini öldürme gibi) gerçekleştirilmesi koşuluna bağlı olarak miras bırakılması bu duruma örnek teşkil eder. Bu türden bir koşulun varlığı, vasiyetnamenin iptal edilmesini mümkün kılar.
Bu iptal sebebinde önemli bir ayrım, mahkemenin tasarrufu tamamen geçersiz kılmak yerine, sadece hukuka veya ahlaka aykırı olan kısmını iptal etmesidir. Bu yaklaşım, mirasbırakanın iradesinin mümkün olduğunca korunması ilkesine dayanmaktadır. Eğer vasiyetnamede yalnızca hukuka veya ahlaka aykırı bir koşul veya yüklemeye yer verilmişse, diğer maddeler geçerliliğini korur ve yalnızca bu sakat kısmı iptal edilir.
Mevzuat Hükümleri ve Yargıtay İçtihatları
- Türk Medeni Kanunu Madde 515: “Mirasbırakan, ölüme bağlı tasarruflarını koşullara veya yüklemelere bağlayabilir. Tasarruf hüküm ve sonuçlarını doğurduğu andan itibaren, her ilgili koşul veya yüklemenin yerine getirilmesini isteyebilir. Hukuka veya ahlâka aykırı koşullar ve yüklemeler, ilişkin bulundukları tasarrufu geçersiz kılar. Anlamsız veya yalnız başkalarını rahatsız edici nitelikte olan koşullar ve yüklemeler yok sayılır.”
- Yargıtay İçtihadı: “Öyleyse vasiyetnamenin sadece… şarta bağlı üçüncü maddesinin iptaline karar verilmesi gerekirken, şart ve mükellefiyete bağlanmayan diğer maddelerinin de iptalini hâsıl eder şekilde tamamının iptaline hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.”
2.4. Şekil Noksanlığı (Kanunda Öngörülen Şekillere Uyulmaması)
Vasiyetnamenin iptali, mirasbırakanın irade beyanının kendisini değil, kanunda öngörülen resmi, el yazılı veya sözlü şekil şartlarına uyulmamasını da kapsar. Şekil noksanlığı, mirasbırakanın iradesinin sahteciliğe karşı korunmasını amaçlayan hukuki bir gerekliliktir.
Özellikle okuma yazması olmayan veya imza atamayan kişiler için düzenlenen resmi vasiyetnamelerde, kanuni şekil şartları büyük önem taşır. TMK’nın 535. maddesi uyarınca, bu tür vasiyetnamelerde memur, vasiyetnameyi iki tanığın önünde mirasbırakana okur ve mirasbırakan bunun son arzularını içerdiğini beyan eder. Yargıtay, bu süreçte tanıkların, vasiyetçinin beyanını kendi önlerinde yaptığını, vasiyetnameyi ehil gördüklerini, belgenin kendi önlerinde okunduğunu ve vasiyetçinin bu belgenin son arzularına uygun olduğunu söylediğini tevsik eden bir beyanı vasiyetname metnine yazmaları veya yazdırmalarını şart koşar. Yüksek mahkeme, bu dört husustan herhangi birinin eksik olması durumunda, vasiyetnamenin şekil eksikliğinden dolayı geçersiz olduğuna karar vermektedir. Bu katı yaklaşım, şekil şartlarındaki en ufak bir eksikliğin dahi vasiyetnamenin iptaline yol açabileceğini, dolayısıyla şeklin içeriğin kendisi kadar önemli olduğunu ortaya koymaktadır.
Mevzuat Hükümleri ve Yargıtay İçtihatları
- Türk Medeni Kanunu Madde 535: “Mirasbırakan vasiyetnameyi bizzat okuyamaz veya imzalayamazsa, memur vasiyetnameyi iki tanığın önünde ona okur ve bunun üzerine mirasbırakan vasiyetnamenin son arzularını içerdiğini beyan eder. Bu durumda tanıklar, hem mirasbırakanın beyanının kendi önlerinde yapıldığını ve onu tasarrufa ehil gördüklerini, hem vasiyetnamenin kendi önlerinde memur tarafından mirasbırakana okunduğunu ve onun vasiyetnamenin son arzularını içerdiğini beyan ettiğini vasiyetnameye yazarak veya yazdırarak altını imzalarlar.”
- Yargıtay İçtihadı (Şekil Noksanı): “Kanunda sayılan bazı kişiler vasiyetnamenin hazırlanmasında resmi görevli memur veya tanık olarak bulunamazlar… Bu şekilde vasiyetnamenin başkaları tarafından tahrif edilmesi önlenmek istenmiştir.”
- Yargıtay İçtihadı (Resmi Vasiyetname): “Somut olayda; davaya konu vasiyetnamede, tanıkların “mirasbırakanın beyanının kendi önlerinde yapıldığını” tevsik eden beyanları yoktur. Bu beyanın yokluğu vasiyetnameyi geçersiz kılar.” Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E. 2014/1585 K. 2014/9545 T. 12.6.2014.
3. Vasiyetnamenin İptali Davası: Usul ve Süreç
İptal davasının başarıyla yürütülmesi, hukuki usul ve süre kurallarına sıkı sıkıya bağlı kalmayı gerektirir.
3.1. Davacı ve Davalı Sıfatı: Kimler Dava Açabilir ve Dava Kime Karşı Açılmalıdır?
TMK 558/1’e göre, vasiyetnamenin iptali davasını açma hakkı, tasarrufun iptal edilmesinde “hukuki menfaati bulunan” mirasçı veya vasiyet alacaklısına aittir. Davacı, ancak mirasbırakanın vefatı ile birlikte mirasçılık sıfatını kazandığı için, vasiyetçi hayatta olduğu sürece iptal davası açılamaz.
Dava, vasiyetnameden yararlanacak olan kişilere karşı açılır. Yargıtay kararları ve doktrin, davanın mirasın tüm yasal mirasçıları ve varsa atanmış mirasçılarına karşı açılmasını zorunlu tutmaktadır; aksi halde, davanın eksik hasım nedeniyle reddedilmesi veya kararın bozulması söz konusu olabilir.
Bir diğer önemli hukuki mesele ise, iptal kararının etki alanıdır. Türk hukukunda, vasiyetnamenin iptali davası sonucunda verilen karar, sadece davanın tarafları için hukuki sonuç doğurur. Bu, davaya katılmayan veya dava açmayan mirasçılar için vasiyetnamenin geçerliliğini koruduğu anlamına gelir. Bu durum, davanın stratejik bir yönünü ortaya koyar; çünkü iptal davası, ortak bir hak için açılsa dahi, sonuçları yalnızca davacıları bağlayıcıdır.
Mevzuat Hükümleri ve Yargıtay İçtihatları
- Türk Medeni Kanunu Madde 558: “İptal davası, tasarrufun iptal edilmesinde menfaati bulunan mirasçı veya vasiyet alacaklısı tarafından açılabilir. Dava, ölüme bağlı tasarrufun tamamının veya bir kısmının iptaline ilişkin olabilir.”
- Yargıtay İçtihadı (Davacılar): “Dava yoluyla ölüme bağlı tasarrufun iptalini isteyebilmek için, dava tarihinde mirasçılık sıfatının kazanılmış olması şarttır. Vasiyetçi hayatta olduğu sürece, mirasçılar vasiyetnamenin iptali için dava açamazlar.”
3.2. Görevli ve Yetkili Mahkeme
Vasiyetnamenin iptali davasında görevli mahkeme, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 2. maddesi gereğince Asliye Hukuk Mahkemesi’dir. Yetkili mahkeme ise, TMK 576. maddesi uyarınca mirasbırakanın son yerleşim yeri (ikametgâhı) mahkemesidir. Bu yetki kesin yetki olup, davanın başka bir yer mahkemesinde açılması halinde, mahkeme davayı usulden reddedecektir. Bu nedenle, davanın doğru görevli ve yetkili mahkemede açılması büyük önem taşır.
Mevzuat Hükümleri ve Yargıtay İçtihatları
- Türk Medeni Kanunu Madde 576: “Miras, malvarlığının tamamı için mirasbırakanın yerleşim yerinde açılır.”
3.3. Hak Düşürücü Süreler: Dava Açma Zamanlamasının Hukuki Önemi
Vasiyetnamenin iptali davası, kanunda belirtilen sıkı hak düşürücü sürelere tabidir. Bu sürelerin kaçırılması, dava açma hakkının tamamen ortadan kalkmasına neden olur.
Kanun, üç farklı hak düşürücü süre belirlemiştir:
- Bir Yıllık Hak Düşürücü Süre: Dava açma hakkı, davacının vasiyetnameyi, iptal sebebini ve kendisinin hak sahibi olduğunu öğrendiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Bu süre, vasiyetname usulüne uygun olarak açılıp ilgililere okunmadan işlemeye başlamaz. Bu kural, hak sahiplerinin, vasiyetnameden haberdar olmadan dava açma yükümlülüğü altına girmelerini önleyerek haklarını korur.
- On ve Yirmi Yıllık Mutlak Süreler: Bir yıllık süreye ek olarak, dava açma hakkı her halükarda vasiyetnamenin açıldığı tarihin üzerinden, iyiniyetli davalılara karşı on yıl, kötü niyetli davalılara karşı ise yirmi yıl geçmekle düşer. Bu süreler, davanın açılması için öngörülen azami sürelerdir ve miras ilişkilerinde hukuki istikrarı sağlamayı amaçlar.
Mevzuat Hükümleri ve Yargıtay İçtihatları
- Türk Medeni Kanunu Madde 559: “İptal davası açma hakkı, davacının tasarrufu, iptal sebebini ve kendisinin hak sahibi olduğunu öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde vasiyetnamelerde açılma tarihinin, diğer tasarruflarda mirasın geçmesi tarihinin üzerinden, iyiniyetli davalılara karşı on yıl, iyiniyetli olmayan davalılara karşı yirmi yıl geçmekle düşer.”
- Yargıtay İçtihadı (Süre Başlangıcı): “Usulünce açılan ve okunma kararı kesinleşen vasiyetnamenin iptali için 1 yıllık hak düşürücü süre işlemeye başlar.” Yargıtay 3. HD., E. 2015/68, K. 2015/17708.
4. Vasiyetnamenin İptal Kararının Hüküm ve Sonuçları
Vasiyetnamenin iptali davası, başarılı olması halinde mirasın paylaşımında köklü değişikliklere yol açar.
4.1. İptal Kararının Geçmişe Etkisi ve Bozucu Yenilik Doğuran Niteliği
Mahkeme tarafından verilen iptal kararı, vasiyetnameyi baştan itibaren hükümsüz kılar. Bu, vasiyetnamenin hiçbir zaman var olmamış gibi kabul edildiği anlamına gelir ve mirasın paylaşımına ilişkin tüm hukuki işlemlerin bu yeni duruma göre yeniden düzenlenmesini gerektirir.
4.2. Kısmi İptal ve Tam İptal Ayrımı
İptal davası, vasiyetnamenin tamamı için açılabileceği gibi, yalnızca belirli bir maddesi veya kısmı için de açılabilir. Kanun koyucu, mirasbırakanın iradesini mümkün olduğunca korumak amacıyla, bazı durumlarda sadece sakatlık taşıyan kısmın iptaline olanak tanır. Örneğin, hukuka veya ahlaka aykırı bir koşulun yer aldığı durumlarda, yalnızca bu koşulun iptali istenir ve vasiyetnamenin geri kalan geçerli hükümleri ayakta kalır. Bu durum, hukuki sürecin, vasiyetnamenin tümünü yok etmekten ziyade, yasalara aykırı kısımlarını düzeltme hedefinde olduğunu gösterir.
4.3. İptal Edilen Vasiyetname Sonrası Mirasın Paylaşımı
Bir vasiyetnamenin tamamının iptal edilmesi durumunda, mirasbırakanın terekesinin nasıl paylaştırılacağı sorusu ortaya çıkar. Bu durumda, öncelikle mirasbırakanın daha önceki bir tarihte düzenlediği ve geçerliliğini koruyan başka bir vasiyetname olup olmadığı araştırılır. Eğer böyle bir vasiyetname mevcut değilse, tereke, TMK’da düzenlenmiş olan yasal miras hükümleri uyarınca mirasçılar arasında paylaştırılır. Yani, miras payları kanunen belirlenmiş olan oranlarda yasal mirasçılara intikal eder.
5. İlişkili Hukuki Kavramlar ve Davalar
Miras hukuku, vasiyetnamenin iptali davasıyla yakından ilişkili diğer dava türlerini de içerir. Bu davaların farklarını ve amaçlarını anlamak, miras sürecini yönetebilmek için büyük önem taşır.
5.1. Vasiyetnamenin Tenfizi (Yerine Getirilmesi) Davası
Vasiyetnamenin tenfizi, bir vasiyetnamenin hukuken geçerli olduğunun mahkeme tarafından tespit edilmesidir. Vasiyetname açılıp itiraza uğramadığı veya yapılan itirazlar sonuçsuz kaldığında, vasiyet alacaklısı kendisine bırakılan malın ifasını (yerine getirilmesini) talep etmek amacıyla bu tespit davasını açar.
Vasiyetnamenin iptali ve tenfizi davaları arasında doğrudan bir ilişki mevcuttur. Bir vasiyetnamenin tenfizi davası açılmışsa, bu vasiyetnamenin iptali için açılan dava “bekletici mesele” haline gelir. Bu, vasiyetnamenin geçerliliğine ilişkin temel bir hukuki itirazın öncelikli olarak çözümlenmesi gerektiği anlamına gelir. İptal davasında kesinleşmiş bir karar verilmeden, tenfiz davasında hüküm kurulamaz. Bu usuli öncelik, mirasın, geçerliliği şüpheli bir vasiyetnameye dayanarak paylaştırılmasını önleyen koruyucu bir mekanizmadır.
Mevzuat Hükümleri ve Yargıtay İçtihatları
- Yargıtay : “Vasiyetnamenin tenfizi ve buna bağlı olarak tapu iptali-tescil davası; vasiyetnamenin açılıp okunduğu, itiraza uğramadan veya itiraz edilmiş ise itirazların reddedilmesi sonucunda kesinleştiğine dair bir tespit davası olup…” Yargıtay 2. HD., E. 2014/14407, K. 2015/2188, T. 16.02.2015.
5.2. Tenkis (Tasarrufun İptali) Davası
Tenkis davası, vasiyetnamenin geçerliliğini değil, içeriğinin yasal mirasçıların “saklı payını” ihlal edip etmediğini tartışan bir davadır. TMK 519. maddesi uyarınca, mirasbırakanın yaptığı ölüme bağlı tasarruflar mutlak tenkise tabidir. Tenkis davasının amacı, saklı pay sahibi mirasçıların miras paylarının kanunen korunan kısmının ihlal edilmesini önlemektir.
İptal davası, vasiyetnamenin varlığına (ehliyetsizlik, irade sakatlığı, şekil noksanlığı) yönelik bir itiraz iken, tenkis davası, vasiyetnamenin geçerli olduğunu kabul etmekle birlikte, içeriğinin saklı payı ihlal eden kısmına yönelik bir itirazdır. İptal ve tenkis davaları, aynı dava dilekçesiyle birlikte talep edilebilir.
6. Sonuç ve Değerlendirme
Vasiyetnamenin iptali davası, hem mirasbırakanın son arzularının doğru bir şekilde yerine getirilmesini sağlamak hem de yasal mirasçıların haklarını korumak adına büyük bir öneme sahiptir. Bu dava, karmaşık hukuki sebeplere, titiz bir ispat sürecine ve kesin hak düşürücü sürelere bağlıdır. Ehliyetsizlik iddiasında Adli Tıp Kurumu’ndan alınacak raporun hayati önemi , irade sakatlığı iddialarında güçlü delil sunma zorunluluğu ve şekil noksanlıklarında Yargıtay’ın katı yaklaşımı , bu sürecin ne kadar uzmanlık gerektirdiğini göstermektedir.
Davanın, dava açmayan kişiler için hukuki sonuç doğurmaması ve vasiyetnamenin yalnızca ilgili kısımlarının iptal edilebilmesi gibi önemli hukuki nüanslar, bu sürecin stratejik ve teknik yönlerini vurgulamaktadır. Ayrıca, iptal davasının devam etmesi halinde tenfiz davasının “bekletici mesele” olarak kabul edilmesi, hukuk sisteminin geçerliliği tartışmalı bir vasiyetnameye dayanarak mirasın aceleyle paylaştırılmasını önlemeye yönelik bir koruyucu tedbirdir.
Tüm bu sebeplerle, vasiyetnamenin iptali gibi kritik bir hukuki süreçte potansiyel hak kayıplarının önüne geçilmesi ve doğru adımların atılması için alanında uzman bir miras avukatından hukuki destek alınması hayati derecede önemlidir.
Vasiyetnamenin İptali – Sıkça Sorulan Sorular
1) Vasiyetname nedir ve neden iptali davası açılır?
2) Vasiyetnamenin iptal edilme sebepleri nelerdir?
- Ehliyetsizlik: Vasiyetname düzenlenirken miras bırakanın akli dengesinin yerinde olmaması.
- İrade Sakatlığı: Miras bırakanın yanılma, aldatma, korkutma veya zorlama altında vasiyetnameyi düzenlemesi.
- Hukuka veya Ahlaka Aykırı Koşul ve Yüklemeler: Vasiyetnamedeki şartların yasalara veya ahlak kurallarına aykırı olması.
- Şekil Noksanlığı: Kanunda belirtilen resmi, el yazılı veya sözlü vasiyetname şekil şartlarına uyulmaması.
3) Vasiyetname iptali davasını kimler açabilir?
4) Vasiyetname iptali davasında görevli ve yetkili mahkeme hangisidir?
5) Dava açmak için belirli bir süre var mıdır?
- Bir yıllık süre: Davacı, vasiyetnameyi, iptal sebebini ve kendisinin hak sahibi olduğunu öğrendiği tarihten itibaren bir yıl içinde dava açmalıdır.
- On ve yirmi yıllık süreler: Vasiyetnamenin açıldığı tarihin üzerinden, iyi niyetli davalılara karşı on yıl, kötü niyetli davalılara karşı ise yirmi yıl geçmekle dava açma hakkı her durumda ortadan kalkar.