GİRİŞ

Kültürel ve doğal varlıkların korunması, evrensel bir kamu hizmeti niteliği taşıyan ve gelecek nesillere aktarılması gereken toplumsal bir sorumluluktur. Bu doğrultuda tesis edilen sit alanı statüsü, taşınmaz malların hukuki rejimini doğrudan etkileyen ve kamu hukukunun temel kurumlarından birini teşkil eden önemli bir araçtır. Ne var ki, bu koruma rejimi kimi zaman güncel bilimsel verilerle uyumsuz, orantısız veya subjektif uygulamalarla, taşınmaz maliklerinin Anayasa ile güvence altına alınan mülkiyet hakkını ölçüsüz biçimde kısıtlayabilmektedir. Bu bağlamda, sit alanı statüsünün kaldırılması veya mevcut sit derecesinin revize edilmesi yönündeki talepler, hem idari otoriteler hem de yargı mercileri nezdinde müstesna bir önem arz etmektedir. İşbu çalışma, sit alanı uygulamalarının hukuki ve bilimsel dayanaklarını, mülkiyet hakkına müdahale boyutunu ve yargı içtihatları doğrultusunda konunun değerlendirilmesini akademik bir perspektiften ele almaktadır.


Sit Alanı Kavramı ve Derecelendirme Kriterleri

Sit alanı, tarih öncesi dönemlerden günümüze uzanan çeşitli medeniyetlere ait kültürel izleri barındıran veya doğal yapısı, ekosistemi ve jeolojik formasyonlarıyla bilimsel, estetik, kültürel ya da ekolojik açıdan korunması elzem addedilen bölgeler bütünü olarak tanımlanmaktadır. Bu alanlar, ulusal ve uluslararası mevzuat hükümleri çerçevesinde koruma altına alınarak, kültürel ve doğal mirasın gelecek nesillere intikali hedeflenmektedir. Sit alanları, içerdiği değerlerin niteliğine ve korunma önceliğine göre farklı derecelerde sınıflandırılmaktadır:

1. Derece Sit Alanları ve Yapılaşma Şartları

1. Derece sit alanları, en yüksek düzeyde koruma tedbirlerinin uygulandığı, evrensel nitelikteki özgün değerleri içeren, bütüncül bir koruma rejimine tabi tutulması gereken veya bilimsel açıdan fevkalade önem arz eden kalıntıları barındıran coğrafi bölgelerdir. Bu alanlarda mutlak suretle yapılaşmaya müsaade edilmez. Yalnızca bilimsel araştırma, kazı faaliyetleri ve koruma-onarım çalışmaları dışında herhangi bir beşeri faaliyete izin verilmemekte, doğal ve kültürel dokunun asli haliyle muhafaza edilmesi temel prensip olarak benimsenmektedir. Mevcut yapıların dahi korunması veya kaldırılması gündeme gelebilir.

  • Teknik Yapılaşma Kısıtlamaları:
    • Yapı İnşa Yasağı: Yeni yapı inşaatı kesinlikle yasaktır.
    • Mevcut Yapıların Durumu: Alandaki mevcut tescilli yapılar için yalnızca koruma, güçlendirme ve restorasyon çalışmaları yapılabilir. Bu çalışmalar da ilgili Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun onayı ve denetimi altında gerçekleştirilir.
    • Altyapı Yasağı: Yeni altyapı (yol, su, elektrik, kanalizasyon vb.) inşaatı ancak bilimsel araştırmalar ve koruma faaliyetleri için zorunlu hallerde, Kurul kararıyla ve minimum düzeyde yapılabilir.
    • Kullanım Kısıtlamaları: Alanın doğal ve kültürel bütünlüğünü bozacak her türlü faaliyet (tarım, hayvancılık, sanayi, turistik tesis vb.) yasaktır.
    • Hafriyat ve Kazı Yasağı: Bilimsel arkeolojik kazılar dışında her türlü hafriyat, sondaj, toprak alımı/dökümü yasaktır.

2. Derece Sit Alanları ve Yapılaşma Şartları

2. Derece sit alanları, 1. derece sit alanlarına coğrafi olarak yakın veya ekolojik etkileşim içerisinde bulunan, korunması gerekli ancak 1. dereceye nazaran daha esnek kısıtlamalara tabi olan bölgelerdir. Bu alanlar, genellikle 1. derece sitin korunmasına destekleyici bir tampon bölge işlevi görür. Belirlenmiş koşullar altında ve koruma kurullarının muvafakatiyle sınırlı yapılaşmaya izin verilebilmektedir. Bu tür yapılaşmaların, doğal ve kültürel dokuyla uyumlu, düşük yoğunluklu ve sit alanının karakteristiğini bozmayacak nitelikte olması esastır. Amaç, koruma ve kullanım dengesini gözeterek, bilimsel ve kültürel faaliyetlerin yanı sıra, kontrollü turizm ve rekreatif kullanımlara da imkan tanımaktır.

  • Teknik Yapılaşma Kısıtlamaları:
    • Yeni Yapılaşma: Koruma Amaçlı İmar Planları (KAİP) ve Koruma Bölge Kurulu kararları doğrultusunda, düşük yoğunluklu ve sınırlı yapılaşmaya izin verilebilir. Bu yapılar genellikle turistik tesisler, ziyaretçi merkezleri, kültürel amaçlı yapılar veya alana hizmet edecek idari binalar olabilir.
    • Emsal ve Kat Yüksekliği: Yapılaşma emsali (E) ve kat yüksekliği (h) genellikle çok düşüktür (örn. E=0.10-0.20, h=2 kat). Bu değerler, alanın doğal silüetini ve peyzajını bozmayacak şekilde belirlenir.
    • Yapı Malzemesi ve Mimari Uygunluk: Yapılarda yöresel mimariye ve doğal çevreye uyumlu malzemeler (taş, ahşap vb.) kullanılması, geleneksel yapı tekniklerinin uygulanması teşvik edilir.
    • Altyapı: Gerekli altyapı düzenlemeleri (yol, su, elektrik, kanalizasyon) Kurul onayı ile ve çevreye en az etki edecek şekilde planlanır.
    • Hafriyat: Temel kazıları gibi zorunlu hafriyat işleri, Müze Müdürlüğü denetiminde arkeolojik gözlem altında yapılır. Arkeolojik buluntu çıkması halinde çalışmalar durdurulur ve Kurula bildirilir.

3. Derece Sit Alanları ve Yapılaşma Şartları

3. Derece sit alanları, sit alanlarının etki alanı içerisinde yer almakla birlikte, mevcut yoğunluk veya yapılaşma nedeniyle kısmi koruma tedbirlerinin uygulandığı bölgelerdir. Bu alanlar, daha esnek koruma rejimlerine tabi olup, kentsel dönüşüm veya yenileme projeleriyle entegre edilebilir bir potansiyele sahiptir. Koruma kurulu kararları ve ilgili imar planları çerçevesinde, kontrollü ve sınırlı yapılaşmaya müsaade edilmektedir. Bu tür yapılaşmaların sit alanının genel karakterine uygun olması ve tarihi/doğal çevreyi olumsuz etkilememesi temel koşuldur. Hedef, sit alanının korunmasıyla birlikte, mevcut kentsel dokunun yaşam standartlarının yükseltilmesi ve sosyo-ekonomik gelişmelerin sürdürülmesidir.

  • Teknik Yapılaşma Kısıtlamaları:
    • Yeni Yapılaşma ve Mevcut Yapılar: Koruma Amaçlı İmar Planları (KAİP) doğrultusunda, orta yoğunlukta yapılaşmaya izin verilebilir. Mevcut yapıların tadilatı, yenilenmesi veya belirli emsal ve yükseklik kısıtlamaları dahilinde yeniden inşa edilmesi mümkündür.
    • Emsal ve Kat Yüksekliği: Emsal değerleri (E) ve kat yükseklikleri (h) 1. ve 2. dereceden daha yüksek olabilir, ancak yine de alanın genel sit karakterini bozmayacak şekilde belirlenir (örn. E=0.30-0.60, h=3-4 kat).
    • Fonksiyon Çeşitliliği: Konut, ticaret, turistik tesis, eğitim, sağlık gibi çeşitli fonksiyonlara, plan notları çerçevesinde izin verilebilir.
    • Altyapı: Gerekli altyapı düzenlemeleri (yol, su, elektrik, kanalizasyon vb.) genel imar mevzuatına uygun olarak ve ilgili Kurulun onayladığı planlar çerçevesinde yapılabilir.
    • Hafriyat ve Arkeolojik Gözlem: Yapılaşma öncesi sondaj veya temel kazıları, Müze Müdürlüğü denetiminde veya gözetiminde arkeologlar eşliğinde yapılır. Önemli bir buluntuya rastlanması durumunda çalışmalar durdurulur ve Kurul bilgilendirilir.
    • Yapı Kayıt Belgeleri: Özellikle imar barışı kapsamında alınan yapı kayıt belgeleri, üçüncü derece arkeolojik sitlerdeki mevcut yapılar için geçerli kabul edilebilir ve yıkım kararı alınmadan önce değerlendirilmesi gerekir.

Yargısal İçtihatlar Işığında Sit Alanından Çıkarma ve Sit Derecesi Düşürme

Türk yargı sistemi, özellikle Danıştay içtihatları aracılığıyla, sit alanı uygulamalarının hukuki çerçevesini ve sınırlarını belirlemede belirleyici bir rol oynamaktadır. Bu içtihatlar, idari işlemlerin bilimsel dayanağını, hukuka uygunluğunu ve mülkiyet hakkı üzerindeki etkilerini titizlikle denetler.

Bilimsel Gerekçelendirme ve İspat Yükümlülüğü

Sit derecesinin tespiti ve buna dayalı idari kararların tesisi sürecinde, bilimsel raporların yeterliliği ve somut delillerle desteklenmesi temel bir zorunluluktur. Yüksek yargı, soyut, yetersiz ve objektif kriterlerden yoksun raporlara dayalı idari işlemleri hukuka aykırı addeder.

  • Danıştay 6. Dairesi, E:2016/622, K:2019/726: “…bir alanın sit kapsamında olup olmadığının, bilimsel veriler ve somut tespitler ile ortaya konulması gerektiği, mevcut raporların yetersiz bulunması halinde, keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmaksızın verilen kararların hukuka uygun sayılamayacağı…”

Sit Derecesi Revizyonu Taleplerinin Değerlendirilmesi

Taşınmazın mutlak suretle sit statüsünden çıkarılmasının mümkün olmadığı durumlarda dahi, daha az koruma gerektiren bir dereceye düşürülmesi taleplerinin hukuken mümkün olduğu kabul edilmektedir. Bu durum, idari otoritelerin orantılılık ilkesi doğrultusunda hareket etme yükümlülüğünü ortaya koyar.

  • Danıştay 6. Dairesi, E:2015/3570, K:2017/2671: “…taşınmazın tamamen sit alanından çıkarılamaması durumunda, 3. derece doğal sit alanına dönüştürülmesi yönündeki alternatif talebin de incelenmesi ve bilimsel esaslara göre değerlendirilmesi gerektiği…” kararı genel bir uygulamayı da işaret etmektedir. Uygulamada sit statüsü kaldırma konusunda doğrudan yargı kararı henüz yaygın olarak görülmemektedir; Danıştay içtihatları daha çok “tam çıkarma yerine derece düşürmeyi” önermekte, bilimsel kriterlere dayanmayan raporların yetersiz olduğunu belirtmektedir.

Sit Kararının İptalinin Hukuki Sonuçları

Bir koruma kurulu kararının yargı yoluyla iptal edilmesi halinde, bu karara dayanılarak yürürlüğe konulan imar planları ve yapılaşma sınırlamaları da otomatik olarak hukuki geçerliliğini yitirir.

  • Danıştay 6. Dairesi, E:2014/1489, K:2016/1193: “…sit statüsünün iptal edilmesi durumunda, bu karara bağlı olarak hazırlanan imar planları ve yapı kısıtlamalarının dayanağının ortadan kalkacağı ve bu nedenle hukuki geçerliliklerinin kalmayacağı…”

  • Danıştay 4. Daire, Esas 2023/11939, Karar 2024/801 (Maden Ocağı/Arkeolojik Sit Alanı Tescilinin İptali İstemi): “Dava, bir maden ocağı işletmecisi tarafından yapılan izin alanı değişikliği başvurusu sonucu, taşınmazların I. ve III. Derece Arkeolojik Sit Alanı olarak tescil edilmesine ilişkin Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu kararının iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesi, her iki tescil kararını da hukuka uygun bulmuş, ancak istinaf incelemesi sonucu Bölge İdare Mahkemesi, I. Derece Arkeolojik Sit olarak tescil edilen alanlara ilişkin kararı onarken, 52.991.609,60 m² büyüklüğündeki alanın III. Derece Arkeolojik Sit olarak tescil edilmesine dair işlemi bilimsel dayanakların eksikliği ve kamu yararının somut şekilde ortaya konulmadığı gerekçesiyle iptal etmiştir. Danıştay 4. Dairesi, yaptığı incelemede, III. Derece Arkeolojik Sit tescilinde mevzuatın açıkça kazı veya sondaj şartı aramasa da çevresel gözlem, bilimsel varsayım ve etkileşim ilişkileri gibi unsurları yeterli gördüğünü, dosyada mevcut raporların bu unsurları içerdiğini ve alanın I. Derece Sit Alanlarıyla etkileşim içinde olduğunun somut tespitlere dayandığını belirtmiştir. Ayrıca, dava konusu işlem tesis edilmeden önce yapılan uzman ve kazı raporlarında Roma Dönemi’ne ait çok sayıda mezarın tespit edildiği, maden ocaklarının alanda kültür varlıklarını tahrip ettiği, bölgenin UNESCO Dünya Mirası Listesi sürecine etkisi olabilecek önemde bulunduğu değerlendirilmiştir. Kurul kararının, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ve ilgili yönetmelik hükümlerine uygun olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bu gerekçelerle, Danıştay, Bölge İdare Mahkemesi kararının III. Derece Arkeolojik Sit Alanına ilişkin iptal kısmını hukuka aykırı bulmuş, bu kısmı bozarak, dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere ilk dereceye gönderilmesine karar vermiştir.”

  • İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 4. İdari Dava Dairesi, E. 2020/5, K. 2020/794, T. 2.7.2020 (Sivriada Koruma Amaçlı İmar Planının İptali İstemi): “Dava dosyasındaki bilgi ve belgeler ile bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde, yapılan imar planlarının onaylı planların iptal edilmesi sonucunda plansız kalan alanın kullanımına yönelik yeniden plan yapılması gerekliliğinden kaynaklandığı, bölgeye ilişkin olarak belirlenen genel kullanım kararları ile birlikte dava konusu edilen imar planlarında tanımlanan fonksiyon kararlarının içeriği, gösterimi, plan notları ve plan raporu kapsamında imar mevzuatında tanımlanan şartları taşıdıkları, anılan hususlara ilişkin olarak bir aykırılık barındırmadıkları, yoğunluk arttırıcı nitelik taşıyacak fonksiyon bağlamında değerlendirilemeyecekleri, alanın Doğal Sit Alanı ve Arkeolojik Sit alanı statüleri doğrultusunda kanunun izin verdiği fonksiyonlar doğrultusunda Koruma Amaçlı Nazım ve Uygulama İmar Planlarının yapılmış olmasının üst ölçek- alt ölçek planların kademelenme süreçlerinde bir uyumsuzluktan söz edilmeyeceği, alandaki tescil ve sit derecelerinin tespiti ile ilgili altyapı çalışmalarının ilgili kurullar tarafından yapılmış olması ve tescil fişleride dahil kayıt altına alınmış olmasının, alanın tamamının III. derece Arkeolojik Sit Alanı ve II.derece Doğal Sit Alanında kalması, biyolojik çeşitlilik açısından zengin değerleri bulunduğu, kuşların göç güzergahı üzerinde bulunduğu ve kilit biyolojik çeşitlilik alanı olarak değerlendirilmesi, Manastır, kilise ve sarnıç kalıntılarının 1.grup tescilli yapı olarak tescil edilen eserlerin planlara işlenerek korunması kararlarının varlığı, planların koruma kullanma dengesi gözetilerek oluşturulmuş olması, hizmet vereceği hinterlandının uluslararası ölçekte olması vb. hususlar dikkate alındığında dava konusu İmar Planı değişikliklerinde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.”

III. Derece Arkeolojik Sit Alanları ve Yapı Kayıt Belgeleri

Üçüncü derece arkeolojik sitlerde yapı kayıt belgelerinin geçerliliğine ilişkin farklılaşma doğuran uyuşmazlıkta Danıştay, bu alanlardaki yapılaşma rejimine açıklık getirmiştir.

  • Danıştay 6. Daire, Esas 2023/7, Karar 2023/8 (2023 Tarihli): “…III. derece arkeolojik sit alanlarının kesin yapı yasağı olmayan, denetimli yapılaşmaya açık alanlar olduğunu belirtmiştir. Bu bağlamda, yapı kayıt belgelerinin geçerli sayılması ve bu belgelere sahip yapılara ilişkin Bakanlık tarafından kaldırma kararı alınmadan önce belgelerin değerlendirilmesi gerektiği…”

Sit Alanı Statüsünden Çıkarılma Süreci: İdari ve Hukuki Mekanizmalar

Bir taşınmazın sit alanı statüsünden çıkarılması veya sit derecesinin düşürülmesi, idari başvurular ve akabinde gelişen hukuki süreçleri içeren çok aşamalı bir prosedürdür.

1. İdari Başvuru Yolu: Bilimsel Rapor (Uzman Mütalaası) ve Talep Dilekçesi

Sürecin ilk basamağı, ilgili idari mercie yapılacak başvurudur. Bu başvuru, taşınmazın sit vasfını yitirdiğini veya mevcut sit derecesinin gereksiz olduğunu bilimsel olarak kanıtlayan uzman raporları (uzman mütalaaları) ile desteklenmelidir.

a. Bilimsel Rapor (Uzman Mütalaası) Temini

Başvurunun en kritik bileşeni, taşınmazın güncel durumunu ve sit vasfı ile ilgili iddiaları bilimsel olarak ortaya koyan bir rapordur. Bu rapora aynı zamanda uzman mütalaası da denilebilir. Raporun hazırlanması için ilgili uzmanlık alanlarından (arkeolog, jeolog, biyolog, şehir plancısı vb.) akademik kurum veya bağımsız uzmanlardan destek alınır. Rapor, detaylı incelemeleri, analizleri, haritaları, fotoğrafları ve literatür taramalarını içermeli, somut ve ikna edici bilimsel veriler sunmalıdır.

b. Talep Dilekçesi ve Başvuru Usulü

Hazırlanan bilimsel rapor (uzman mütalaası) ile birlikte, taşınmaz maliki veya yetkili vekili tarafından taşınmazın bulunduğu ildeki Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu veya Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonu‘na bir talep dilekçesi sunulur. Dilekçe, taşınmazın ada/parsel bilgileri, mevcut sit statüsü ve hangi gerekçelerle (bilimsel rapora atıfla) statünün kaldırılması veya düşürülmesi talep edildiği hususlarını açıkça ihtiva etmelidir.

c. İdari İnceleme ve Karar

Başvuru sonrasında ilgili kurul veya komisyon, sunulan raporu değerlendirir, gerek görürse yerinde inceleme yapabilir veya ek bilgiler talep edebilir. Bu süreç sonunda, başvurunun kabulü, reddi veya sit derecesinin revize edilmesi yönünde bir idari karar alınır. İdari süreçlerin takibi ve yasal süresi içinde yanıt alınamaması durumunda ilgili kuruma yazılı bildirimde bulunmak, yargısal sürece geçiş için önemlidir.

2. Hukuki Yol: İdari Yargı Süreci

İdari başvurunun reddedilmesi veya idarenin yasal süresi içinde (60 gün) cevap vermemesi (zımni ret) durumunda, taşınmaz malikinin yargı yoluna başvurma hakkı doğar. Bu süreç, idari yargıda iptal davası açılmasıyla başlar.

a. Dava Açma Süresi ve Yetkili Mahkeme

İdari işlemin tebliğinden veya zımni ret süresinin dolmasından itibaren 60 gün içinde taşınmazın bulunduğu yerdeki İdare Mahkemesi’nde dava açılması gerekmektedir. Bu süre, hak düşürücü nitelikte olup, kaçırılması halinde aynı gerekçelerle tekrar dava açma imkanı ortadan kalkabilir.

b. Dava Dilekçesi ve Gerekçeler

Dava dilekçesinde, idari başvurunun reddedilme gerekçeleri veya zımni ret durumu belirtilerek, idari işlemin hukuka aykırılığı ileri sürülür. Bu aşamada, idareye sunulan bilimsel raporlar (uzman mütalaası) ve diğer deliller mahkemeye sunulur. Davanın temel dayanakları genellikle bilimsel gerekçesizlik, orantısızlık ilkesinin ihlali ve gerekçesizlik gibi hukuki prensipler üzerinden inşa edilir.

c. Delil Tespiti Davası:

İdari dava açılmadan önce veya dava devam ederken, iddia edilen bilimsel durumun tespiti için delil tespiti davası açılması mümkündür. Bu dava, Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümleri kapsamında İdare Mahkemesi’nde veya (uygun görülmesi halinde) Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılabilir. Ancak ihtisas mahkemesi olan İdare Mahkemesi’nin tercih edilmesi, sürecin etkinliği açısından daha uygun olacaktır.

  • Amacı: Delil tespiti davası, bir olgu veya durumun, ileride açılacak bir davada veya mevcut bir davada delil olarak kullanılabilmesi için derhal ve sürekli olarak tespitini sağlamak amacını güder. Sit alanından çıkarılma davalarında bu, taşınmazın güncel bilimsel durumunun (arkeolojik kalıntı varlığı/yokluğu, doğal yapının değişimi gibi) bağımsız bilirkişilerce objektif olarak tespit edilmesi için oldukça etkili bir yöntemdir.
  • Avantajı: Delil tespiti kararı, idareye karşı açılacak iptal davasında güçlü bir bilimsel dayanak oluşturur. Mahkemenin kendi atadığı bilirkişilerce yapılan bu tespitler, davanın seyrini olumlu yönde etkileyebilir ve idarenin savunmasını zayıflatabilir. Bu durum, yargılama sürecini hızlandırabilir ve haklı taleplerin daha net ortaya konulmasını temin edebilir.

d. Keşif ve Bilirkişi İncelemesi

İdari yargı sürecinde mahkeme, delil tespiti davasının sonucunu da dikkate alarak veya doğrudan kendisi keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırır. Bilirkişi heyeti, ilgili uzmanlık alanlarından (arkeolog, şehir plancısı, jeolog vb.) oluşur ve taşınmaz üzerinde yerinde inceleme yaparak mahkemeye rapor sunar. Bilirkişi raporu, mahkemenin kararında belirleyici bir rol oynar.

e. Mahkeme Kararı ve Hukuki Sonuçları

Mahkeme, bilirkişi raporu ve diğer deliller ışığında bir karar verir. Karar, sit kararının iptali, davanın reddi veya kısmen kabulü yönünde olabilir. İptal kararı durumunda, buna bağlı imar planı kısıtlamaları ve yapılaşma sınırlamaları da otomatik olarak geçersiz hale gelir. İdare, mahkeme kararına uymak ve yeni bir hukuki durum tesis etmekle yükümlüdür. İdare Mahkemesi kararına karşı, taraflar Danıştay’a temyiz başvurusunda bulunabilirler.


Sonuç

Sit alanı statüsü, kamu yararının gerçekleştirilmesi doğrultusunda tesis edilen meşru bir koruma aracı olmakla birlikte, bireylerin anayasal güvence altındaki mülkiyet haklarını sınırlayıcı nitelik taşır. Bu nedenle, sit derecelendirmeleri ya da statü değişiklikleri mutlaka bilimsel ve hukuki temellere dayanmalıdır. Yetersiz raporlar, ölçüsüz kısıtlamalar ya da gerekçesiz idari işlemler, yargı kararları doğrultusunda iptali mümkündür.

Mülkiyet hakkı ile kamu yararı arasındaki hassas denge, ancak objektif kriterlerle yürütülen, denetime açık ve gerekçeli idari kararlar ile sağlanabilir. Türkiye’deki yargı mercileri, idari işlemlerin hukuka uygunluğunu denetleyerek bu dengeyi tesis etme ve hukuk devleti ilkesini uygulama konusunda önemli bir güvence sunmaktadır.