Giriş
Uluslararası ticari işlemler, özellikle farklı hukuk sistemlerine tabi taraflar arasında yapıldığında, ihtilafların çözümü çoğu zaman karmaşık ve uzun süreçlere yol açabilir. Bu nedenle taraflar, geleneksel mahkeme yolları yerine giderek daha çok tahkim yoluna başvurmaktadır. Tahkim, tarafsız ve uzman kişilerden oluşan bir hakem heyeti aracılığıyla, daha esnek, hızlı ve öngörülebilir bir yargılama sunar.
Bu noktada, uluslararası tahkim kararlarının tanınması ve icrası için ortak bir hukuk çatısı oluşturan New York Sözleşmesi devreye girmektedir. 10 Haziran 1958 tarihinde Birleşmiş Milletler çatısı altında kabul edilen ve 7 Haziran 1959 tarihinde yürürlüğe giren bu sözleşme, “Yabancı Hakem Kararlarının Tanınması ve Tenfizi Hakkında Sözleşme” (Convention on the Recognition and Enforcement of Foreign Arbitral Awards) adıyla da bilinir. Günümüzde 170’i aşkın ülke taraf olmuş olup, bu özelliğiyle New York Sözleşmesi, uluslararası tahkim hukukunun en kapsamlı ve etkin metni haline gelmiştir.
1. Sözleşmenin Kapsamı ve Türkiye’nin Taraflığı
Türkiye, New York Konvansiyonu’na 1991 yılında katılmış, sözleşmenin “karşılıklılık” ve “ticari uyuşmazlık” çekinceleriyle uygulanacağını beyan etmiştir. Bu kapsamda:
- Türkiye yalnızca sözleşmeye taraf diğer ülkelerde verilen hakem kararlarını tanır ve icra eder.
- Ayrıca yalnızca ticari nitelikteki uyuşmazlıklardan doğan tahkim kararları sözleşme kapsamında kabul edilir.
Bu çekincelere rağmen, sözleşme Türkiye’de uygulanabilirlik bakımından geniş yorumlanmaktadır. Türk mahkemeleri, New York Sözleşmesi’ni tahkim lehine bir yaklaşımla uygulamakta; tahkim kararlarının tenfizinde daraltıcı yoruma gitmemektedir. Özellikle kamu düzenine açık bir aykırılık bulunmadığı sürece, uluslararası tahkim kararları Türk yargısı nezdinde tenfize konu edilebilmektedir.
Türkiye Yönüyle Değerlendirme
Türkiye, New York Sözleşmesi’ne 30 Eylül 1991 tarihinde katılmıştır ve sözleşmenin uygulanmasına ilişkin olarak iki önemli çekince beyanında bulunmuştur:
- Karşılıklılık (Reciprocity) Çekincesi: Türkiye, yalnızca sözleşmeye taraf olan diğer ülkelerde verilmiş tahkim kararlarının tanınmasını ve tenfizini kabul etmektedir.
- Ticari Uyuşmazlık Çekincesi: Sözleşmenin yalnızca ticari nitelikteki uyuşmazlıkları kapsayacağı belirtilmiştir.
Bu çekincelere rağmen, Türkiye’deki yargı mercileri New York Sözleşmesi’ni uygularken genişletici ve tahkim lehine bir yaklaşım benimsemekte; tahkim kararlarının tenfizi konusunda yorumlarını daraltıcı olmaktan kaçınmaktadır. Uygulamada, sözleşme kapsamında sunulan tahkim kararlarının büyük çoğunluğu kamu düzenine açık bir aykırılık içermediği sürece Türk mahkemeleri tarafından tenfize konu edilmektedir.lanmakta ve çoğu uluslararası tahkim kararı Türk mahkemeleri nezdinde icraya konu olabilmektedir.
2. Tahkim Kurumları ve Uygulama Alanları
New York Konvansiyonu, yalnızca bağımsız bireyler tarafından verilen ad hoc tahkim kararlarını değil, aynı zamanda uluslararası ve ulusal tahkim kurumları tarafından yürütülen tahkim yargılamaları sonucunda verilen kararları da kapsamaktadır. Bu kapsamda söz konusu Konvansiyon’un tanıma ve tenfiz hükümleri; ICC (International Chamber of Commerce), LCIA (London Court of International Arbitration), ICSID (International Centre for Settlement of Investment Disputes), SIAC (Singapore International Arbitration Centre), HKIAC (Hong Kong International Arbitration Centre), SCC (Stockholm Chamber of Commerce) ve Türkiye merkezli ISTAC (İstanbul Tahkim Merkezi) gibi kurumların kararları bakımından geçerlidir.
Bu tahkim merkezleri, farklı kıtalarda faaliyet gösteren, uzman hakem heyetleriyle tanınan ve çeşitli endüstriyel alanlara özgü tahkim yargılamaları yürüten kurumlardır. Bu merkezlerce verilen tahkim kararları, Konvansiyon’a taraf ülkelerde, belirli şartların varlığı halinde doğrudan tanınmakta ve yerel mahkemeler nezdinde icra edilebilmektedir.
Bu çerçevede;
- ICC Tahkim Kurulu tarafından Paris merkezli olarak verilen bir tahkim kararı, Türkiye’de Asliye Hukuk Mahkemeleri nezdinde açılacak tenfiz davası ile İcra ve İflas Hukuku çerçevesinde icraya konu edilebilir.
- ISTAC (İstanbul Tahkim Merkezi) tarafından Türkiye içinde verilen tahkim kararları, iç tahkim ilamı gibi işlem görür; ancak yabancı bir tarafın süjelerden biri olduğu durumlarda ve karar yurtdışında tenfize konu edilmek istenirse, bu kararlar da New York Sözleşmesi kapsamında tanınabilir ve tenfiz edilebilir niteliktedir.
- ICSID tahkimi, özellikle yatırımcı ile devlet arasında doğan uyuşmazlıklarda tercih edilmekte olup; ICSID kararları her ne kadar özel bir sözleşme olan ICSID Sözleşmesi (1965 Washington Konvansiyonu) kapsamında icraya konulsa da, New York Konvansiyonu’yla paralel etki gösterir ve uygulamada yatırımcı lehine güçlü bir uluslararası koruma sağlar.
Tahkim kurumlarının tercih edilme nedeni yalnızca kararların tanınabilirliği değil; aynı zamanda tarafsızlık, hız, gizlilik ve uzmanlık gibi ilkeleri esas alan yargılama yapılarından kaynaklanmaktadır. Uluslararası ticaret, enerji yatırımları, inşaat projeleri, birleşme-devralma işlemleri, finansal uyuşmazlıklar gibi birçok alanda tahkim kurumları aracılığıyla verilen kararlar, global hukuk güvenliğinin sağlanmasında büyük bir işlev üstlenmektedir.
3. Tahkim Kararlarının Tenfiz Süreci
Yabancı hakem kararlarının Türkiye’de tenfizi için 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun (MÖHUK) m.60-63 uygulanır. Tenfiz süreci şu şekilde işler:
- Yetkili Mahkeme: Tahkim kararının tenfizi, kararın icra edilmek istendiği yer Asliye Hukuk Mahkemesi’nde talep edilir.
- Başvuru Belgeleri:
- Hakem kararının aslı veya onaylı örneği
- Tahkim sözleşmesi veya tahkim şartını içeren sözleşmenin onaylı nüshası
- Gerekli tercümeler (yeminli tercüman eliyle)
- Mahkemenin İnceleme Yetkisi: Mahkeme, kararın kamu düzenine açıkça aykırı olup olmadığını, tahkim şartının geçerli olup olmadığını ve savunma hakkının ihlal edilip edilmediğini inceler. Esas yönünden tekrar inceleme yapılmaz.
Bu hususta Yargı uygulamaları şu şekildedir;
Adana Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi’nin 21.04.2025 tarihli, 2022/674 E. ve 2025/747 K. sayılı kararı;
“Somut olayda tenfiz istemi yönünden kamu düzenine bir aykırılık bulunmadığı, davalı tarafça yukarıda sayılan tenfiz engelleri yönünden de bir savunmada bulunulmadığı, davalı taraf alacak iddiasına konu sözleşmenin tarafı olmadığını, heyetin usulüne göre oluşturulmadığını, alternatif çözüm yollarına başvurulmadığına yönelik istinaf sebebi yönünden yapılan değerlendirmede davalının bu iddialarının husumet iddiasına ve esasa dayandığı anlaşılmaktadır. Hakem kararının tenfizine ilişkin yargılamada işin esasına girmek suretiyle esasa ilişkin karar verilemeyeceğine ilişkin esasa girme yasağı (revision au fond) bulunmaktadır. İstinaf konusu edilen husus hakemce verilen kararın esasına yönelik olduğu tenfiz mahkemesince hakem kararının içeriğinin denetlenemeyeceği anlaşılmakla bu hususlara ilişkin istinaf istemi yerinde görülmemiştir.”
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi’nin 28.01.2025 tarihli, 2024/1898 E. ve 2025/65 K. sayılı kararı
“…Rusya Federasyonu’nun 1960 yılında New York Sözleşmesi’ne taraf olduğu, Türkiye’nin de 1992’de taraf olduğu dikkate alındığında, taraflar arasında karşılıklılık esasının bulunduğunun kabul edilmesi gerektiği, bu nedenle karşılıklılık gerekçesiyle yapılan reddin isabetsiz olduğu…”
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 07.11.2024 tarihli, 2023/6475 E. ve 2024/7846 K.
“Taraflar arasındaki e-posta yazışmaları incelendiğinde davalı tarafın tahkimden haberdar olduğu ve davalı tarafın tahkim yargılamasında tahkim şartının geçersiz olduğunu ileri sürmediği, ayrıca davalı tarafın ileri sürdüğü esasa ilişkin itirazların tenfiz yargılamasına konu olmayacağı…Taraflar arasındaki sözleşmenin yazışma yoluyla akdedildiği, bu durumun New York Sözleşmesi kapsamında yeterli bir geçerlilik şartı olduğu, davalı tarafın tahkim sırasında böyle bir itirazlarının bulunmadığı, ayrıca sözleşmenin benimsendiği, tenfiz yargılamasında bunun inkarının dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağı…kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.”
Tenfiz kararı verildikten sonra, artık bu tahkim kararı Türk ilamı gibi hüküm doğurur ve İcra ve İflas Kanunu çerçevesinde cebri icraya konu olabilir.
Tanıma ve Tenfiz davaları ile ilgili detaylı metne buradan ulaşabilirsiniz.
4. Tenfiz Reddi Halleri
New York Konvansiyonu m.5 ve MÖHUK m.62’ye göre, tenfiz şu hallerde reddedilebilir:
- Tahkim anlaşmasının geçersizliği
- Taraflardan birinin usulüne uygun biçimde tahkim yargılamasına çağrılmamış olması
- Hakem heyetinin yetkisiz olması veya yetki aşımı
- Tahkim kararının taraf ülke hukukuna göre bağlayıcı olmaması
- Türk kamu düzenine açık aykırılık
Kamu düzeni kavramı, en sık karşılaşılan ret gerekçesidir. Örneğin, Türk Ceza Kanunu veya vergi mevzuatına aykırı bir sonuç doğuran tahkim kararının tenfizi mümkün olmayabilir.
5. Pratik Önemi ve Uluslararası Ticaret Açısından Etkisi
New York Konvansiyonu’nun en büyük katkılarından biri, uluslararası tahkim kararlarının yaklaşık 170’ten fazla ülkede tanınabilir ve icra edilebilir bir hukuki değer taşımasıdır. Bu, tarafların farklı hukuk sistemlerine tabi olduğu karmaşık ticari ilişkilerde dahi, tarafsız ve etkin bir uyuşmazlık çözüm mekanizması tesis edilmesini mümkün kılmaktadır. Tahkim yolu, uyuşmazlıkların geleneksel mahkemelere göre çok daha hızlı ve maliyet etkin şekilde çözüme kavuşmasını sağlamakta, taraflara süreçte gizlilik, uzmanlık ve esneklik gibi ilave avantajlar sunmaktadır.
Bu çerçevede tahkimin sunduğu başlıca avantajlar; sınır ötesi icra kabiliyeti, bağımsız hakem heyetlerinin tarafsız karar verebilme potansiyeli ve devlet mahkemelerinden bağımsız bir karar alma sürecidir. Bu yönüyle New York Sözleşmesi, özellikle büyük ölçekli ticari sözleşmelerde taraflara küresel ölçekte uygulama kabiliyeti kazandıran bir güvenlik mekanizmasıdır.
Türkiye açısından bakıldığında ise, New York Konvansiyonu’nun sağladığı bu pratik faydalar iç hukuka da önemli ölçüde yansımıştır. Türk mahkemeleri, yabancı hakem kararlarının tenfizi konusunda sözleşme hükümlerine uygun ve tahkim lehine bir içtihat geliştirmiştir. Özellikle kamu düzenine açık bir aykırılık olmadığı sürece, tahkim kararlarının şekli koşulları sağladığı hallerde Türk mahkemeleri bu kararların tanınması ve icrası yönünde karar vermektedir. Böylece Türkiye, uluslararası ticari uyuşmazlıkların çözümünde hem güvenilir bir tahkim merkezi hem de tahkim kararlarının icrası bakımından öngörülebilir bir hukuk sistemine sahip olduğunu ortaya koymaktadır.
Sonuç
Yukarıda ayrıntılı biçimde incelenen yargı kararları, Türkiye’nin tahkim kararlarının tanınması ve tenfizine ilişkin olarak benimsediği yaklaşımın, New York Sözleşmesi ile tam uyumlu olduğunu göstermektedir. Türk mahkemeleri, yabancı hakem kararlarının tenfizi sırasında esas yönünden bir inceleme yapmamakta; yalnızca şekli koşullar ve kamu düzenine ilişkin hususları göz önünde bulundurmaktadır. Kamu düzeni istisnası ise dar yorumlanmakta ve yalnızca açık, belirgin ve ağır ihlaller durumunda uygulanmaktadır.
Kararlarda dikkat çeken bir diğer nokta ise, tahkim anlaşmalarının geçerliliği konusundaki esnek ve tahkim lehine yaklaşımdır. Taraflar arasındaki yazışmalar veya yargılamaya fiili katılım gibi olgular, Türk mahkemeleri tarafından tahkim şartının kabulü olarak değerlendirilmekte ve bu da sözleşme özgürlüğü ile ticari güvenliğe katkı sunmaktadır.
İçtihatlarda yer alan gerekçelerden açıkça görüldüğü üzere, Türkiye yabancı tahkim kararlarının tanınması ve tenfizi konusunda hem ulusal mevzuatını hem de taraf olduğu uluslararası sözleşmeleri etkili biçimde uygulamakta, yatırımcı ve sözleşme tarafları açısından öngörülebilir ve istikrarlı bir hukuk sistemi sunmaktadır. Bu yönüyle Türkiye, tahkim dostu yargı pratiğini kararlı bir biçimde sürdüren ülkeler arasında yer almaktadır. New York Konvansiyonu’na dayalı olarak uluslararası standartlarla uyumlu, öngörülebilir ve yatırımcı dostu bir yargı pratiğine sahip olduğu söylenebilir. Bu kararlar ile Türk hukukunun tahkim dostu tutumu bir kez daha teyit edilmiştir.