1. Giriş
Türk hukuk sisteminde mülkiyet hakkı, Anayasa ve Türk Medeni Kanunu ile güvence altına alınmış temel haklardandır. Bu hakkın ihlali durumunda, hak sahibine tanınan başlıca hukuki koruma yollarından biri, haksız işgal tazminatı olarak da bilinen ecrimisil talebidir. Ecrimisil, bir malın hak sahibi tarafından rızası dışında kullanılması durumunda açılan tazminat davasıdır ve kira bedeli niteliğinde olmamakla birlikte, mülkün kullanım süresine ve niteliğine göre hesaplanan bir tazminat bedelidir.
Bu makalede, ecrimisil davasının hukuki tanımı, dayanağı, dava şartları, hesaplama yöntemleri ve yargısal uygulamalar sistematik şekilde incelenmektedir.
2. Ecrimisilin Hukuki Tanımı ve Niteliği
Ecrimisil, Türk hukuk sisteminde özellikle taşınmazlara ilişkin mülkiyet hakkının ihlali halinde başvurulan, özel nitelikli bir tazminat türüdür. Genel anlamda, bir kimsenin mülkiyetinde ya da zilyetliğinde bulunan bir taşınmaz veya taşınır malın, o kişinin rızası dışında ve hukuken geçerli bir neden olmaksızın, başka bir kişi tarafından kullanılması veya işgal edilmesi halinde gündeme gelir. Ecrimisil, bu haksız kullanım nedeniyle doğan maddi zararın giderilmesini ve mal sahibinin uğradığı gelir kaybının telafi edilmesini amaçlar.
Ecrimisilin tanımı ve uygulanabilirliği, öncelikle 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ile 3194 sayılı İmar Kanunu gibi temel mevzuatlarla şekillendirilmiştir. Bunun yanı sıra, içtihatlar ve Yargıtay kararları da ecrimisilin kapsamı, unsurları ve hesaplama yöntemleri konusunda yönlendirici niteliktedir. Özellikle Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararları, bu konudaki uygulama birliğini sağlayan önemli hukuki dayanaklar arasında yer alır.

2.1.Ecrimisil ile Kira Bedelinin Farkı
Uygulamada sıklıkla kira bedeli ile karıştırılsa da, ecrimisil doğası gereği kiradan farklıdır. Kira bedeli, taraflar arasında kurulan geçerli bir kira sözleşmesine dayanırken; ecrimisil, sözleşmeye dayanmayan, tamamen rızaya aykırı ve haksız bir fiile karşılık doğan bir tazminat alacağıdır. Başka bir deyişle, kira gönüllü bir hukuki ilişkiye, ecrimisil ise rızaya aykırı zilyetliğe dayanır. Bu yönüyle ecrimisil, sözleşme hukukunun değil, haksız fiil hukukunun konusunu oluşturur.
Nitekim ecrimisil talebi, Türk Borçlar Kanunu kapsamında değerlendirilen sözleşmeden doğan alacaklardan farklı olarak, TBK m.49 ve devamında düzenlenen haksız fiil hükümleriyle yakından ilişkilidir. Bu bağlamda ecrimisil, zarar görenin malvarlığında meydana gelen eksilmenin giderilmesini sağlayan bir tazminat aracıdır. Ancak burada dikkat edilmesi gereken nokta, ecrimisilin yalnızca zarar esasına değil, aynı zamanda fiili kullanımın karşılığını talep etme hakkına dayanmasıdır.
2.2.Zarar Tazmini ve Haksız Zenginleşme
Ecrimisilin hukuki niteliği bazı durumlarda yalnızca zarar tazminiyle sınırlı kalmaz. Malı haksız şekilde kullanan kişi, bu kullanım sayesinde bir menfaat elde etmişse, bu durumda haksız zenginleşme hükümleri de devreye girebilir. Dolayısıyla, ecrimisil tazminatı yalnızca mülk sahibinin uğradığı doğrudan zararı değil, aynı zamanda haksız işgalcinin elde ettiği kazancı da kapsayabilir. Bu çift yönlü işlevi nedeniyle ecrimisil, hem mal sahibini koruyucu hem de haksız fiil failini cezalandırıcı bir fonksiyon taşır.
Yargıtay, ecrimisilin tanımına ilişkin çeşitli kararlarında bu duruma dikkat çekmiş; ecrimisilin en az kira bedeli, en çok ise tam gelir yoksunluğu üzerinden belirleneceğini vurgulamıştır. Böylece yargı organları, hem objektif zararı hem de işgalcinin elde ettiği potansiyel geliri gözeterek bir denge kurmayı amaçlamıştır.
2.3.Ecrimisilin Sözleşmesel Niteliği Olmaması
Ecrimisilin bir diğer önemli yönü de, taraflar arasında bir kira sözleşmesinin olmaması koşuluna bağlı olarak doğmasıdır. Eğer taraflar arasında geçerli bir kira sözleşmesi varsa ve bu sözleşmenin hükümleri ihlal edilmişse, bu durumda kira alacağı ve sözleşme hükümleri devreye girer, ecrimisil gündeme gelmez. Ancak hiçbir kira sözleşmesi yoksa ya da sözleşme süresi sona ermesine rağmen taşınmaz terk edilmemişse, ecrimisil talebi söz konusu olur.
Ayrıca, malik ile işgalci arasında önceye dayalı bir dostane kullanım ya da muvafakat ilişkisi mevcutsa, bu durum da ecrimisil talebini engelleyebilir. Bu nedenle ecrimisil taleplerinde, kullanımın rızaya dayanmadığı net şekilde ispatlanmalıdır.
3. Haksız İşgal Kavramı
Haksız işgal, Türk Medeni Hukuku kapsamında, bir kimsenin kendisine ait olmayan bir taşınmaz veya taşınır mal üzerinde, herhangi bir hukuki hakka dayanmaksızın fiili hakimiyet kurması anlamına gelir. Bu durum, genellikle mal sahibinin rızası olmaksızın gerçekleşen ve mal üzerindeki mülkiyet ya da sınırlı ayni hakların ihlaline neden olan bir eylem niteliğindedir. Haksız işgal, eylemi gerçekleştiren kişinin bu mal üzerindeki kullanımının hukuken meşru bir zemini bulunmaması nedeniyle, mal sahibi açısından zarar doğuran bir hukuki durumu ifade eder.
3.1.Haksız İşgalin Unsurları
Haksız işgalin varlığından söz edilebilmesi için şu temel unsurların bir arada bulunması gerekir:
- Mal Üzerinde Hak Sahipliği: Haksız işgal edilen malın mülkiyeti ya da zilyetliği davacıya ait olmalıdır. Bu, malik olabileceği gibi sınırlı ayni hak sahibi (örneğin intifa hakkı sahibi) ya da meşru zilyet de olabilir.
 - Fiili Kullanım (Zilyetlik): Haksız işgalci, malı bizzat kullanmakta veya üzerinde fiili tasarrufta bulunmaktadır. Bu kullanım, malın fiziksel olarak işgal edilmesi, üçüncü kişilere kullandırılması ya da ekonomik getirilerinin haksız şekilde elde edilmesi biçiminde olabilir.
 - Hukuki Gerekçenin Bulunmaması: En önemli unsur, işgalin herhangi bir hukuki temele (örneğin kira sözleşmesi, intifa hakkı, mahkeme kararı, idari tasarruf vb.) dayanmadan gerçekleştirilmiş olmasıdır. Eğer işgalin yasal dayanağı varsa, bu durumda haksız işgalden ve dolayısıyla ecrimisilden söz edilemez.
 - Mal Sahibinin Rızasının Bulunmaması: Haksız işgalde, taşınmazın veya taşınırın sahibi ya da zilyedi tarafından kullanım izni verilmemiştir. Bu, açık rızanın yokluğu yanında, zımni rızanın da bulunmadığı anlamına gelir.
 
3.2.Zilyetlik Kavramı ve Haksız İşgal İlişkisi
Haksız işgalin temelinde yer alan kavramlardan biri zilyetliktir. Zilyetlik, bir mal üzerinde fiili hâkimiyetin kurulmuş olması durumudur ve bu hâkimiyet çoğu zaman malı kullanmak, muhafaza etmek ya da tasarruf etmek suretiyle gerçekleşir. Zilyetlik, hukuki bir hakka dayanabileceği gibi, haksız bir fiil neticesinde de oluşabilir.
Türk Medeni Kanunu’na göre zilyetlik, mal üzerinde fiilî egemenlik kurmak suretiyle tesis edilir ve bu egemenliğin mutlaka yasal olması gerekmez. Nitekim bir kişi, malı kendi mülküymüş gibi kullanabilir, başkalarına kullandırabilir ya da gelir elde edebilir; ancak bu kullanımın hukuki bir dayanağı yoksa, bu durumda zilyetliğin haksız zilyetlik niteliği taşıdığı kabul edilir. Haksız zilyet, malın meşru sahibine karşı sorumludur ve ecrimisil ödemekle yükümlü hale gelir.
3.3.Haksız İşgalin Kaynağı: Üçüncü Kişiler ve Ortaklar
Haksız işgal her zaman yabancı üçüncü kişiler tarafından gerçekleştirilmeyebilir. Uygulamada sıkça karşılaşılan bir diğer durum, malın ortaklarından biri tarafından diğer ortakların rızası dışında kullanılmasıdır. Özellikle paylı mülkiyet veya elbirliği mülkiyeti ilişkilerinde, bir paydaşın taşınmazı tümüyle kullanması ve diğer paydaşların kullanımına engel olması hali de haksız işgal niteliği taşır. Bu durumda, hakları ihlal edilen diğer paydaşlar da ecrimisil talebinde bulunabilir.
Yargıtay içtihatlarında da açıkça belirtildiği üzere, taşınmazın diğer ortaklar tarafından kullanılmasına izin verilmeyip, tekelci biçimde kullanımın sürdürülmesi, fiilen haksız işgal olarak kabul edilir ve ecrimisil talebine konu olabilir.
3.4.Haksız İşgalin Tespitinde Uygulanan Kriterler
Bir fiilin haksız işgal oluşturup oluşturmadığının tespiti, somut olayın özelliklerine göre değerlendirilir. Bu değerlendirme sırasında aşağıdaki kriterler dikkate alınır:
- Mal sahibi tarafından açık ya da zımni rıza verilmiş mi?
 - Kullanım süresi ne kadar sürmüştür ve bu süre içinde itiraz edilmiş midir?
 - Kullanım, ekonomik bir yarar elde etme amacı taşımakta mıdır?
 - Kullanımın dayandığı herhangi bir belge veya sözlü anlaşma var mıdır?
 - Malın fiilen kim tarafından kullanıldığı, nasıl ve ne amaçla kullanıldığı tespit edilmiş midir?
 
Bu kriterlerin her biri, mahkemelerce yapılan değerlendirmelerde bilirkişi incelemeleri, tanık beyanları ve yazılı belgeler ışığında değerlendirilir. Eğer bu unsurların tamamı sağlanmışsa ve zilyetliğin meşru bir temele dayanmadığı kanıtlanmışsa, haksız işgal oluştuğu kabul edilir ve ecrimisil talebine hak doğar.
4. Ecrimisil Tazminatının Hukuki Dayanağı ve Niteliği
Ecrimisil tazminatı, Türk hukuk sisteminde haksız işgal sonucu mal sahibinin uğradığı zararın karşılanmasına yönelik olarak tanınmış özel bir tazminat türüdür. Ecrimisilin temel amacı, mülkiyet veya zilyetlik hakkı ihlal edilen kişinin, malını kullanamadığı süre boyunca uğradığı kaybın ve mahrum kaldığı faydanın telafi edilmesidir. Bu tazminat türü, esasen bir kira ilişkisi doğurmasa da, emsal kira bedeli üzerinden belirlenmesi nedeniyle uygulamada kira benzeri nitelikler taşır.
Hukuki Dayanakları
Ecrimisil tazminatına ilişkin hükümler, doğrudan bir kanun maddesinde açıkça tanımlanmasa da, çeşitli kanun hükümlerinden doğrudan veya dolaylı olarak çıkarılmaktadır. Başlıca hukuki dayanaklar şunlardır:
A) Türk Medeni Kanunu (TMK)
1. TMK m.993 – İyiniyetli Zilyedin Sorumluluğu
Bu hüküm, iyiniyetli zilyedin malı iade etme yükümlülüğü olduğunu, ancak uygun şekilde kullandığı sürece tazminatla sorumlu olmadığını düzenler. Buna göre, ecrimisil talebinde bulunulabilmesi için zilyedin kötüniyetli olması gerekir. Madde metni:
“İyiniyetle zilyedi bulunduğu şeyi, karineyle mevcut hakkına uygun şekilde kullanan veya ondan yararlanan zilyet, o şeyi geri vermekle yükümlü olduğu kimseye karşı bu yüzden herhangi bir tazminat ödemek zorunda değildir.”
Bu hükümden çıkarılacağı üzere, iyiniyetli zilyet tazminatla sorumlu tutulamazken, kötüniyetli zilyet ecrimisil ödemekle yükümlü hale gelir.
2. TMK m.683 – Mülkiyet Hakkı
Mülkiyet hakkı sahibi, malı üzerindeki haksız müdahalelere karşı kendisini koruma hakkına sahiptir. Bu çerçevede mal sahibi, malını haksız olarak elinde tutan kişiye karşı hem malın iadesini hem de tazminat talebini ileri sürebilir. Dolayısıyla, ecrimisil talebi TMK m.683 ile tanınan koruma yollarından biridir.
B) Borçlar Hukuku
Her ne kadar ecrimisil, klasik anlamda bir borç ilişkisi doğurmasa da, Borçlar Kanunu’nun haksız fiil sorumluluğuna ilişkin hükümleri kapsamında değerlendirilir.
1. TBK m.49 – Haksız Fiil Sorumluluğu
“Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiil ile başkasına zarar veren kişi, bu zararı gidermekle yükümlüdür.”
Bu hüküm çerçevesinde, taşınmazın haksız yere kullanılması hukuka aykırı fiil kabul edilir ve zarara uğrayan mal sahibi, zararının karşılanmasını talep edebilir. Haksız işgal, aynı zamanda kusurlu ve hukuka aykırı bir davranış niteliğinde olduğundan, bu madde ecrimisil taleplerinin hukuki temelini oluşturur.
2. TBK m.72 – Zamanaşımı
Haksız fiillerde tazminat talebi için öngörülen zamanaşımı süresi, ecrimisil davaları açısından da uygulanır. Bu süre, zararın ve failin öğrenilmesinden itibaren 2 yıl ve her hâlükârda fiilin gerçekleştiği tarihten itibaren 10 yıldır. Ancak ecrimisil taleplerinde uygulamada beş yıllık özel zamanaşımı süresi dikkate alınmaktadır.
C) İmar Kanunu ve Diğer Özel Mevzuat
Özellikle devletin özel mülkiyetindeki taşınmazların işgal edilmesi durumunda, ecrimisil uygulamaları 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu ve 3194 sayılı İmar Kanunu gibi özel düzenlemelerle desteklenir. Bu kanunlar kapsamında devlet, hazine taşınmazlarının işgal edilmesi hâlinde ecrimisil tahakkuk ettirme ve tahsil etme yetkisine sahiptir.
Ecrimisilin Hukuki Niteliği
Ecrimisil, sözleşmeye dayalı bir kira ilişkisi olmaksızın, malın haksız yere kullanılması nedeniyle ortaya çıkan fiili zararın tazminine yönelik bir taleptir. Bu yönüyle ecrimisil, bir sözleşme hukuku ilişkisi değil, haksız fiilden doğan bir borç ilişkisidir.
Bu yönüyle ecrimisilin hukuki niteliği hakkında şu tespitler yapılabilir:
- Tazminat niteliği taşır, çünkü amacı, mal sahibinin uğradığı zararın giderilmesidir.
 - Edim yükümlülüğü yalnızca haksız işgalciye aittir.
 - Ecrimisil, gerçek bir kira bedeli değildir, çünkü ortada rızaya dayalı bir sözleşme yoktur.
 - Ecrimisil alacağı, mahkeme tarafından bilirkişi raporlarına, emsal kira bedellerine veya ürün değerlerine göre takdir edilir.
 - Genellikle kötü niyetli zilyetlik durumlarında söz konusu olur.
 
Yargıtay Uygulaması ve İçtihatlar
Yargıtay, ecrimisilin sözleşmeden değil haksız fiilden doğan bir tazminat alacağı olduğu yönünde istikrarlı kararlar vermektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2004/96 sayılı kararında bu durumu şöyle özetlemiştir:
“Ecrimisil, haksız işgal nedeniyle tazminat olarak nitelendirilen özel bir zarar giderim biçimi olup, en azı kira geliri karşılığı zarardır.”
Bu karar doğrultusunda, ecrimisilin kira gibi değil, haksız işgal nedeniyle mal sahibinin yoksun kaldığı kazanç veya uğradığı zarar temelinde hesaplanması gerektiği açıkça ortaya konmuştur.
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi – K.2021/4798:
“Arsa ve binalarda kira esasına göre talep varsa, taraflardan emsal kira sözleşmeleri istenmeli, gerekirse benzer nitelikli yerlerin işgal tarihindeki kira bedelleri araştırılıp, varsa emsal kira sözleşmeleri de getirtilmeli, dava konusu taşınmaz ile emsalin somut karşılaştırması yapılmalı, üstün veya eksik tarafları belirlenmelidir.
İlke olarak, kira geliri üzerinden ecrimisil belirlenmesinde, taşınmazın dava konusu ilk dönemde mevcut haliyle serbest şartlarda getirebileceği kira parası, emsal kira sözleşmeleri ile karşılaştırılarak, taşınmazın büyüklüğü, niteliği ve çevre özellikleri de nazara alınarak yöredeki rayiçe göre belirlenir. Sonraki dönemler için ecrimisil değeri ise ilk dönem için belirlenen miktara ÜFE artış oranının tamamının yansıtılması suretiyle bulunacak miktardan az olmamak üzere takdir edilir.”
Bu içtihat, ecrimisil hesaplamalarında emsal karşılaştırmasının somut verilere dayanarak yapılmasının gerekliliğini vurgulamaktadır. Yargıtay, taraflardan emsal kira sözleşmelerinin sunulmasını, benzer nitelikteki taşınmazların kira değerlerinin araştırılmasını ve somut karşılaştırma yapılmasını zorunlu kılarak, hesaplamalarda objektifliğin sağlanmasını istemektedir. Ayrıca, ecrimisil bedelinin sonraki yıllar için ÜFE oranında artırılması gerektiği yönünde bir ilke benimsemekte ve bu yöntemin istikrarlı şekilde uygulanmasını öngörmektedir. Bu karar, bilirkişi incelemelerinde yöre rayici, taşınmazın niteliği ve güncel ekonomik koşullar gibi unsurların göz önünde bulundurulmasını hukuki zorunluluk haline getirmektedir.
5. Ecrimisil Tazminatı Hesaplaması
Ecrimisil (haksız işgal) tazminatının hesaplanması, belirli objektif kıstaslara dayalı olarak gerçekleştirilen teknik ve hukuki bir süreçtir. Bu sürecin amacı, mal sahibinin rızası dışında kullanılan taşınır veya taşınmazın kullanımından doğan zararın, adil bir şekilde hesaplanarak tazmin edilmesini sağlamaktır. Ecrimisil hesaplamasında, taşınmazın niteliği, konumu, kullanım şekli, işgal süresi gibi birçok unsur birlikte değerlendirilir.
A. Hesaplamada Temel Esaslar
Ecrimisil tazminatı, genel olarak taşınmazın serbest piyasa koşullarında getirebileceği ortalama kira değeri esas alınarak hesaplanır. Ancak bu, klasik bir kira hesaplaması değildir. Ecrimisilde esas olan, haksız işgal nedeniyle mal sahibinin yoksun kaldığı faydanın parasal karşılığıdır.
Bu çerçevede Yargıtay içtihatları da dikkate alınarak hesaplama süreci üç ana adıma ayrılabilir:
1. Emsal Kira Bedelinin Tespiti
İlk adım, dava konusu taşınmazın bulunduğu bölgede, benzer nitelikteki taşınmazların kira bedellerinin araştırılmasıdır. Burada:
- Emsal kira sözleşmeleri taraflardan istenebilir,
 - Yerel emlak danışmanlarının görüşleri, resmi veriler veya tapu kayıtları dikkate alınabilir,
 - Gerektiğinde bilirkişi heyeti, çevredeki benzer taşınmazların kira rayicini araştırarak rapor düzenler.
 
Bu değerlendirme yapılırken taşınmazın:
- Konumu (merkezî yer mi, kırsal alan mı),
 - Vasıfları (arsa, bina, dükkan, tarım arazisi vb.),
 - İmar durumu ve altyapı hizmetleri,
 - Kullanım şekli ve potansiyeli
 
gibi faktörler dikkate alınarak adil bir emsal kira bedeli belirlenir.
2. Haksız İşgal Süresinin Belirlenmesi
Ecrimisilin tespitinde ikinci önemli unsur, haksız işgal süresinin kesin ve net olarak belirlenmesidir. İşgalin başladığı ve sona erdiği tarihler delillerle (ihtarname, tanık beyanı, zabıt varakası, tapu kayıtları vs.) ortaya konulmalıdır.
Eğer dava konusu taşınmazın yıllar süren bir işgale maruz kaldığı belirlenirse, her yıl için ayrı ayrı ecrimisil hesaplaması yapılır ve geçmiş yıllar için ÜFE (Üretici Fiyat Endeksi) artış oranları da dikkate alınır.
Bu husus, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 2021/4798 sayılı kararında da açıkça belirtilmiştir:
“Sonraki dönemler için ecrimisil değeri ise ilk dönem için belirlenen miktara ÜFE artış oranının tamamının yansıtılması suretiyle bulunacak miktardan az olmamak üzere takdir edilir.”
3. Ek Faktörler ve Zarar Unsurları
Bazı durumlarda, işgalci yalnızca taşınmazı kullanmakla kalmaz; mala zarar verir, yapısını değiştirir veya gelir getirici niteliğini düşürür. Bu gibi durumlarda, ecrimisil miktarı artırılabilir.
Ayrıca, eğer taşınmaz tarımsal bir faaliyet için kullanılmışsa:
- Tarım il/ilçe müdürlüğünden bölgeye özgü ürün verim değerleri ve fiyatları istenir,
 - Hal müdürlüklerinden döneme ait ürün fiyatları alınır,
 - Nadas durumu, sulama imkânı, münavebe gibi tarımsal özellikler de dikkate alınır.
 
Bu detaylar doğrultusunda, taşınmazın gerçekte ne kadar gelir getirmesi gerekirdi sorusunun cevabı bulunmaya çalışılır. Böylece sadece kira değil, fiilî kullanım sonucu elde edilen ya da elde edilmesi gereken kazançlar da hesaba katılmış olur.
B. Bilirkişi Raporunun Rolü
Ecrimisil hesaplamasında bilirkişi raporu, en belirleyici unsurlardan biridir. Bilirkişi, taşınmazın özelliklerini yerinde inceler, çevredeki emsallerle karşılaştırma yapar ve detaylı bir rapor sunar. Mahkeme, bu raporu inceleyerek:
- Emsal belirlemenin somut ve objektif olup olmadığını,
 - Hesaplamaların denetime elverişli yapılıp yapılmadığını,
 - ÜFE artışlarının ve yıllara göre ayrımın dikkate alınıp alınmadığını
 
denetler.
Bu süreçte bilirkişi raporlarının itiraz edilebilir nitelikte olması, hesaplamaların şeffaf ve gerekçeli yapılması ve tarafların delil sunma yükümlülüğünü yerine getirmesi son derece önemlidir. Ayrıca, ecrimisil tazminatı talebinde bulunan tarafın, hesaplamanın hangi esaslara göre yapılmasını istediğini açıkça belirtmesi gerekir. Aksi halde mahkeme, davacıdan talebini netleştirmesini ister.
6. Ecrimisil (Haksız İşgal) Tazminatı Davasını Kimler Açabilir?
Ecrimisil (haksız işgal) tazminatı davası, haksız işgale maruz kalan taşınır veya taşınmaz mal üzerinde hak sahibi olan kişiler tarafından açılabilir. Bu davanın açılabilmesi için, dava açan kişinin mal üzerinde mülkiyet hakkı ya da sınırlı ayni haklar kapsamında zilyetlik sağlayan haklara sahip olması gerekir. Dolayısıyla, sadece malın sahibi değil, aynı zamanda mal üzerinde sınırlı ayni hak sahibi olan kişiler de ecrimisil talebinde bulunabilir.
7. Ecrimisil (Haksız İşgal) Tazminatı Davasında Zamanaşımı
Ecrimisil tazminatı davası, hak sahibinin uğradığı zararların giderilmesi amacıyla açılan bir dava olması nedeniyle, zamanaşımı süresi ve koşulları açısından önemli hukuki sonuçlar doğurmaktadır. Bu dava için beş yıllık zamanaşımı süresi uygulanmaktadır. Zamanaşımı, hakkın kullanılabilirliğinin belirli bir süre sonunda sona ermesi anlamına gelir ve ecrimisil talebinde bulunacak kişilerin bu süre içinde dava açmaları gerekmektedir.
7.1. Zamanaşımı Süresinin Başlangıcı
Ecrimisil tazminatı talebi açısından zamanaşımı süresi, işgalin sona erdiği tarihten ya da işgalin devam ettiği sürece zararların ortaya çıktığı tarihten itibaren işlemeye başlar. Ancak pratikte, işgal süresince uğranılan zararların tazmini için dava açma hakkı, işgalin sona erdiği tarihten geriye doğru en fazla beş yıl için geçerlidir.
Örneğin, 15 Mayıs 2022 tarihinde açılan ecrimisil davasında, davacı ancak 15 Mayıs 2017 tarihinden itibaren oluşan zararlar için tazminat talebinde bulunabilir. Daha önceki zararlar zamanaşımı nedeniyle talep edilemez.
7.2. Zamanaşımı Def’i ve Hakların Korunması
Zamanaşımı süresinin dolması durumunda, davalı taraf bu sürenin dolduğunu ileri sürerek zamanaşımı def’i yapabilir. Bu def, davanın reddine neden olabilir. Ancak, eğer davalı zamanaşımı def’inde bulunmazsa, mahkeme zamanaşımını kendiliğinden göz önüne almayabilir ve talep edilen tazminatın tamamına hükmedebilir.
Bu durum, zamanaşımına dikkat edilmemesi halinde hak kaybı yaşanabileceğini göstermektedir. Bu nedenle, ecrimisil talep edenlerin dava açma süresini iyi takip etmeleri ve zamanaşımından önce hakkını kullanmaları hayati önem taşır.
7.3. Zamanaşımının İşleyişine Etki Eden Hususlar
Ecrimisil tazminatı davasında zamanaşımının işlemesini etkileyen bazı özel durumlar olabilir. Örneğin, işgalin sürekli bir şekilde devam etmesi, zararların kümülatif olarak devam etmesi halinde, zamanaşımı her bir zarar dönemi için ayrı ayrı işlemeye başlayabilir.
Ayrıca, zamanaşımı süresi içinde taraflar arasında uzlaşma sağlanması, dava açılması ya da hakimin müdahalesi gibi hukuki işlemler, zamanaşımını durdurabilir ya da kesebilir. Bu tür durumlarda süre, hukuki işlemin sona erdiği tarihten itibaren yeniden işlemeye başlar.

8. Ecrimisil (Haksız İşgal) Tazminatı Davasında Faiz Başlangıç Tarihi
Ecrimisil (haksız işgal) tazminatı davasında, sadece ana tazminat bedelinin talep edilmesi yeterli değildir; aynı zamanda tazminat bedeline ilişkin yasal faiz talebi de sıklıkla dava dilekçesine eklenir. Faiz, zarar gören tarafın uğradığı zararın sadece parasal karşılığı değil, aynı zamanda zararın uğratıldığı süre boyunca yaşadığı ekonomik kaybın da tazmin edilmesini sağlar. Bu nedenle, faiz talebinin hukuki ve maddi anlamda önemi büyüktür.
Yargıtay içtihatları ve uygulaması doğrultusunda, ecrimisil tazminatı için işletilecek faiz, haksız işgalin başladığı tarihten itibaren işlemeye başlar. Bu, işgalci tarafından malın izinsiz kullanımının başladığı ve hak sahibinin zarar görmeye başladığı andır.
Faiz, tazminat talebinin mahkemece kabul edilmesi durumunda, tazminatın ödenmesi gereken tarihe kadar işlemiş olarak hesaplanır ve talep edilebilir. Böylece hak sahibi, sadece gecikmiş alacağı için değil, aynı zamanda gecikmenin yarattığı mali kayıplar için de tazminat talep etmiş olur.
Faiz oranı, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası tarafından belirlenen yasal faiz oranına veya ilgili mevzuatlarda belirtilen kanuni faiz oranına göre hesaplanır. Faiz oranı dönem dönem değişiklik gösterebilir, bu nedenle hesaplama yapılırken dava tarihindeki geçerli faiz oranının dikkate alınması gerekir.
9.Ecrimisil (Haksız İşgal) Tazminatı Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme
Ecrimisil tazminatı davaları, Asliye Hukuk Mahkemelerinin görev alanına girer. Yetkili mahkeme, davalının yerleşim yeri mahkemesidir. Bu dava, taşınmazın aynına yönelik bir dava olmaktan ziyade, haksız fiile dayalı bir tazminat davası olduğundan genel yetki kuralları uygulanır.


