Giriş

Kooperatifler, ekonomik amaçlarının yanı sıra toplumsal dayanışma yönü baskın olan tüzel kişiliklerdir. Bu sebeple, karar alma mekanizmaları demokratik katılım ve şeffaflık ilkeleri çerçevesinde şekillendirilmiştir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu, kooperatiflerin en yetkili organı olan genel kurulun toplanma usulünü, karar alma süreçlerini ve bu kararlara karşı yargı yoluna başvurulabilme koşullarını ayrıntılı biçimde düzenlemiştir. Bu çalışmada, genel kurul kararlarının hangi hallerde yargı denetimine tabi tutulabileceği ve iptal edilmesinin hukuki altyapısı ele alınacaktır.

1. Genel Kurul Toplantısının Usule Uygunluğu

Kooperatifler, üyelerinin doğrudan yönetime katılabildiği ve karar alma sürecine aktif biçimde dâhil olabildiği demokratik örgütlenmelerdir. Bu yapılar, ortaklarının birlikte belirledikleri amaçları gerçekleştirmek için oluşturdukları özel hukuk tüzel kişilikleri olmakla birlikte, işleyişlerinde ciddi bir hukuki çerçeveye tabidirler. Bu çerçevenin en kritik yapı taşlarından biri, kooperatifin en yetkili organı olan genel kuruldur. Genel kurul, kooperatifin idari ve mali geleceğini belirleyen kararları alma yetkisine sahip tek organdır. Bu nedenle, alınan kararların hukuken bağlayıcı ve uygulanabilir olabilmesi için toplantının usulüne uygun biçimde gerçekleştirilmesi elzemdir.

1.1. Çağrı Usulü ve Toplantı Düzeni

Genel kurul toplantısı, ancak kanuna ve ana sözleşmeye uygun çağrı ile gerçekleştirildiği takdirde geçerlidir. Bu çağrı, belirli usullere bağlıdır. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 45. maddesinin ikinci fıkrasında, genel kurulun ana sözleşmede öngörülen şekilde toplantıya davet edilmesi gerektiği düzenlenmiştir. Bunun anlamı şudur: Çağrının süresi, yöntemi (örneğin ilan, taahhütlü mektup ya da elden tebligat), içeriği ve davet edilecek kişilerin kapsamı ana sözleşmede ayrıntılı biçimde belirtilmeli ve bu kurallar birebir uygulanmalıdır.

Genel kurul toplantısına çağrı yapılırken gündem maddeleri de açık bir şekilde belirtilmelidir. Gündemde yer almayan konular hakkında genel kural olarak karar alınamaz; yalnızca belirli istisnai hallerde (örneğin toplantıda hazır bulunan tüm üyelerin oybirliği ile ek gündem maddesi kabulü) bu kural esnetilebilir. Bu uygulama, üyelerin toplantıya hazırlıklı şekilde katılabilmesini ve karar alma süreçlerinin şeffaf yürütülmesini sağlamak amacı taşır.

Çağrının usulsüz yapılması, ilgili toplantının tüm sonuçlarıyla birlikte geçersiz kabul edilmesine neden olabilir. Toplantı yeterli çoğunluk sağlansa dahi, çağrı sürecindeki eksiklikler veya hatalar iptal davasına konu edilebilir. Bu noktada, çağrıya ilişkin şekil şartlarının hukukun “şekli geçerlilik” kuralları arasında yer aldığı unutulmamalıdır.

1.2. Asgari Katılım Oranı ve Hazır Bulunanlar Çizelgesi

Toplantının hukuken geçerli sayılabilmesi için sadece çağrının doğru yapılması yeterli değildir; aynı zamanda belirli bir asgari katılım oranının da sağlanması gerekir. Kooperatifler Kanunu, toplantının yapılabilmesi için ortakların en az dörtte birinin hazır bulunmasını şart koşar. Bu oran, sadece bir şekli formalite değil, demokratik meşruiyetin sağlanması açısından temel bir güvencedir.

Toplantıya katılan ortakların isimleri, hisse oranları ve varsa temsil ettikleri diğer ortaklar, hazirun cetveli olarak bilinen belgede açıkça belirtilir. Hazirun cetveli, toplantının hukuki geçerliliğinin ilk somut kanıtıdır. Katılım oranının bu cetvel üzerinden denetlenmesi ve sonradan yapılacak bir yargı denetiminde belge olarak sunulması mümkündür.

Bu oran, ana sözleşme ile artırılabilir; örneğin bazı kooperatiflerde karar alma süreçlerine daha geniş katılımı sağlamak adına beşte ikilik ya da yarıdan fazla katılım zorunluluğu öngörülebilir. Ancak bu oran azaltılamaz; yani dörtte birin altına düşen bir katılım şartı geçersiz sayılır. Bu durum, yasa koyucunun demokratik katılım ilkesine verdiği önemin açık göstergesidir.

Eğer toplantıya katılım, belirlenen asgari düzeyin altındaysa, toplantı hiç yapılmamış sayılır. Böyle bir toplantı sonucunda alınan kararlar, şeklen var olsalar bile hukuken sonuç doğurmaz. Bu tür durumlarda iptal davası açmaya da gerek kalmadan, kararların yok hükmünde olduğu ileri sürülebilir.

1.3. Nitelikli Kararlar İçin Gerekli Oy Çokluğu

Genel kurul toplantılarında alınacak kararlar arasında bazıları, sıradan kararların aksine daha ağır sonuçlar doğurabilir. Özellikle ortaklara yeni yükümlülükler getiren kararlar bu kapsama girer. Bu tür kararlar alınırken, yalnızca toplantıya katılanların çoğunluğu yeterli görülmez; tüm ortakların üçte ikisinin olumlu oyu aranır.

Örneğin kooperatifin mali yapısını yeniden düzenlemek amacıyla ortaklara ek ödeme yükümlülüğü getirilmesi, doğrudan üyelerin ekonomik çıkarlarını etkileyen bir durumdur. Bu nedenle, sadece toplantıya katılanların değil, tüm ortakların önemli bir çoğunluğunun (örneğin üçte ikisinin) karara onay vermesi gerekir. Bu gereklilik, bireysel ortakların haklarının keyfi biçimde ihlal edilmesini engellemeye yöneliktir.

Bu nitelikli çoğunluk şartı sağlanmadan alınan kararlar, hukuken sakat kabul edilir. Ayrıca bu tür kararların gündemde açıkça belirtilmiş olması ve çağrı ile birlikte ortaklara önceden bildirilmesi de zorunludur. Aksi takdirde kararın iptali gündeme gelebilir.

1.4. Toplantı Başkanlık Divanı ve Karar Tutanağı

Genel kurul toplantısının bir diğer usul boyutu, toplantının yürütülme şekliyle ilgilidir. Toplantı başlarken bir başkanlık divanı oluşturulmalıdır. Başkanlık divanı genellikle bir başkan, bir yazman ve bir oy sayım memurundan oluşur. Divan, toplantının düzen içinde yürütülmesini ve oylamaların doğru yapılmasını sağlar.

Toplantı sonucunda alınan kararlar, karar tutanağı adı verilen resmi bir belgede özetlenir. Bu tutanak, yalnızca alınan kararları değil, oylamaların sonuçlarını, muhalefet şerhlerini ve varsa toplantı sırasında yaşanan olağan dışı gelişmeleri de içerir. Karar tutanağının eksik, yanıltıcı ya da tutarsız şekilde düzenlenmiş olması, sonradan alınan kararların iptali sürecinde aleyhe delil olarak kullanılabilir.

2. Genel Kurul Kararlarının Sakatlığı ve İptal Sebepleri

Kooperatif genel kurullarında alınan kararlar, kooperatifin tüm üyelerini bağlayıcı nitelik taşır. Ancak bu kararların bağlayıcılığı, yalnızca usul ve esas yönünden hukuka uygun olarak alınmış olmaları durumunda mümkündür. Bu çerçevede, bazı kararlar ilk bakışta geçerli gibi görünse de içerikleri ya da alınma şekilleri bakımından ciddi sakatlıklar içerebilir. İşte bu durumda, kararların iptali gündeme gelir. İptal davası, kararın hukuk düzeniyle çatıştığı durumlarda bu çatışmanın giderilmesini sağlayan yargısal bir mekanizmadır.

1163 sayılı Kooperatifler Kanunu, genel kurul kararlarının iptal edilebilmesi için belirli şartların varlığını zorunlu kılar. Bu şartlar üç ana başlık altında toplanabilir: mevzuata aykırılık, ana sözleşmeye aykırılık ve dürüstlük kuralının ihlali. Aşağıda bu sakatlık türleri ve iptal sebepleri ayrıntılı biçimde ele alınmıştır.

2.1. Mevzuata ve Ana Sözleşmeye Aykırılık

Genel kurul kararlarının geçerliliği açısından ilk ve en temel kriter, kooperatif hukukunun normatif yapısına uygunluk ilkesidir. Bu kapsamda, alınan kararın yürürlükteki mevzuat hükümlerine ve kooperatifin kuruluş belgesi niteliğinde olan ana sözleşmeye aykırı olmaması gerekir.

2.1.1. Kanuna Aykırılık

Karar, Kooperatifler Kanunu ya da Türk Borçlar Kanunu, Türk Ticaret Kanunu gibi ilgili yasal düzenlemelere açıkça aykırılık taşıyorsa, bu kararın iptali kaçınılmazdır. Örneğin, 1163 sayılı Kanun’un 50. maddesi, yönetim kurulunun ibrasına ilişkin oylamalarda, yönetim işlerine doğrudan veya dolaylı şekilde katılmış kişilerin oy kullanamayacağını emredici biçimde düzenlemiştir. Bu düzenleme, kararın hem etik hem de objektif denetim sınırları içinde alınmasını sağlamak amacıyla konulmuştur.

Buna rağmen, örneğin faaliyet döneminde yönetim kurulu üyeliği yapmış bir ortağın kendi ibra oylamasında oy kullanması, alınan kararın sakatlığını doğurur. Böyle bir durumda, ibra kararı yalnızca iptale değil, hatta bazı yargı kararlarında olduğu gibi mutlak butlan yaptırımına bile konu edilebilir.

2.1.2. Ana Sözleşmeye Aykırılık

Kooperatifin kuruluş anında düzenlenen ana sözleşme, sadece bir iç düzenleme belgesi değil, aynı zamanda kooperatifin hukuki kimliğini belirleyen temel metindir. Bu metinde yer alan hükümler, genel kurul kararlarının sınırlarını çizer. Dolayısıyla, genel kurulca alınan bir kararın ana sözleşmede belirlenen usule veya içeriğe aykırılık taşıması durumunda iptali talep edilebilir.

Örneğin, ana sözleşmede belli nitelikteki kararlar için nitelikli çoğunluk öngörülmüşse, bu çoğunluk sağlanmadan alınan kararlar geçerli sayılamaz. Ya da ana sözleşme bazı konuların sadece belirli dönemlerde gündeme alınmasını zorunlu kılmışsa, bu sınırlamaya rağmen alınan kararlar geçerli olmayacaktır.

2.2. Dürüstlük Kuralına Aykırılık (İyi Niyet İlkesinin İhlali)

Yargısal iptal denetiminde sadece şekli ve maddi hukuk kurallarına değil, aynı zamanda hukukun temel ilkelerine, özellikle de dürüstlük kuralına uygunluk da aranır. Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesinde ifadesini bulan dürüstlük ilkesi, tüm hukukî işlemlerde olduğu gibi kooperatif içi işlemlerde de bağlayıcıdır.

2.2.1. Bilgilendirme Eksikliği ve Bilinçli Yönlendirme

Bazı genel kurul kararları, şeklen usule uygun alınmış gibi görünse de, karar sürecine katılan üyelerin eksik veya yanıltıcı bilgiyle yönlendirilmiş olması nedeniyle dürüstlük kuralını ihlal eder. Örneğin, genel kurul gündemine alınan bir konu hakkında yeterli açıklama yapılmaması, mali tabloların eksik sunulması ya da denetçi raporlarının toplantı öncesinde paylaşılmaması gibi uygulamalar, üyelerin sağlıklı irade oluşturmasını engeller.

Bu durum, özellikle ekonomik içerikli kararlar açısından büyük önem taşır. Kooperatifin taşınmaz satışı, kredi kullanımı ya da ortaklara borç yükleyen kararlar gibi işlemlerde, bilgilendirme eksikliği kararın iptaline neden olabilir.

2.2.2. Oy Hakkının Haksız Kısıtlanması

Toplantıya katılan bir ortağın oy hakkının keyfi veya kasıtlı şekilde engellenmesi, doğrudan doğruya karar sürecine müdahale anlamına gelir. Bu tür bir müdahale, yalnızca bireysel bir hakkın ihlali değil, aynı zamanda genel kurulun iradesinin de sakatlanmasıdır. Yargı, bu tür durumlarda kararın iptalini sağlamak suretiyle bozulan dengeyi yeniden kurar.

Bu ihlal, çeşitli şekillerde gerçekleşebilir:

  • Üyenin toplantı salonuna alınmaması,
  • Temsil yetkisinin geçersiz sayılması,
  • Oyunun geçerli kabul edilmemesi,
  • Oylama sonuçlarının yanlış yansıtılması.
2.2.3. Ayrımcılık ve Kötü Niyetli Kararlar

Genel kurul kararları, kooperatif üyeleri arasında eşitlik ve adil muamele ilkelerine uygun olmalıdır. Belirli bir grup lehine veya aleyhine karar alınması, bu ilkelere aykırılık teşkil eder. Örneğin, bir grup ortağın kooperatifin sunduğu hizmetlerden kasten dışlanması veya belli bir grup lehine ayrıcalıklı haklar tanınması gibi uygulamalar, iyi niyetle bağdaşmaz.

Yine, bazı durumlarda bir kararın alınma amacı doğrudan kötüdür. Örneğin, bir ortağı cezalandırmak veya kooperatiften dışlamak amacıyla alınan kararlar, dürüstlük kuralını ağır şekilde ihlal eder. Bu tür kararlar da yargı yoluyla iptal edilebilir.

3. İptal Davası Açabilecek Kişiler ve Koşullar

Kooperatiflerin genel kurulunda alınan kararlar, tüm ortaklar açısından bağlayıcı nitelik taşısa da, bu bağlayıcılık her zaman mutlak değildir. Kooperatif ortakları, alınan kararların hukuka aykırı, adil olmayan ya da usule uygun biçimde alınmadığını düşündükleri durumlarda bu kararları iptal ettirmek amacıyla mahkemeye başvurabilirler. Ancak bu hak, her ortak açısından sınırsız ve koşulsuz değildir. Kooperatifler Kanunu ve yerleşik yargı kararları, iptal davası açma yetkisini bazı özel durumlara ve şekli şartlara bağlamıştır.

Bu sınırlama, keyfî ve gereksiz davaların önüne geçmek ve kooperatiflerde istikrarı sağlamak amacı taşır. Aşağıda, hangi ortakların hangi koşullarda iptal davası açabileceği, ayrı başlıklar halinde ayrıntılı olarak ele alınmıştır.

3.1. Karar Aleyhine Oy Kullanan ve İtirazını Tutanakla Belgeleyen Ortaklar

Kooperatif genel kurul toplantısına katılan ve alınan belirli bir karara açıkça karşı çıkan, bu karşıt tutumunu da resmi toplantı tutanağına yazdıran ortaklar, iptal davası açma hakkına sahiptir. Bu hak, kooperatif hukukunda en temel dava açma yollarından biridir.

Bu şartın dayanağı, demokratik bir yapıya sahip olan kooperatiflerde azınlık haklarının korunmasıdır. Eğer bir ortak karar sürecine katılmış, iradesini ortaya koymuş ve bu iradeyi yazılı olarak kayıt altına aldırmışsa, artık sadece ahlaki değil, hukuki anlamda da meşru bir dava açma zemini kazanır. Bu uygulama, hem kararların hesap verebilirliğini sağlar hem de alınan kararların ortak iradeye uygunluğunu denetlemeyi mümkün kılar.

Örneğin:

  • Bir ortağın, kooperatifin borçlandırılması yönündeki karara katılmayıp, bunu yazılı olarak tutanağa geçirmesi,
  • Ya da faaliyet raporunun reddedilmesini istemesi ancak çoğunluğun kabul oyu vermesi hâlinde,

bu ortak, ilgili kararın iptali için doğrudan mahkemeye başvurabilir.

3.2. Oy Hakkı Haksız Şekilde Engellenen Ortaklar

Genel kurula katılan bir ortağın oy hakkının hukuka aykırı biçimde engellenmesi, yalnızca bireysel değil, kolektif karar süreçlerini de etkileyen ağır bir usul ihlalidir. Bu durumda, ilgili ortak alınan karara karşı iptal davası açma yetkisine sahiptir.

Bu tür engellemeler çeşitli biçimlerde olabilir:

  • Ortaklık belgesinin geçersiz olduğu ileri sürülerek oylamaya dâhil edilmemesi,
  • Temsil yetkisinin tanınmaması,
  • Oyun geçersiz sayılması veya tutanağa kasıtlı olarak yansıtılmaması.

Bu gibi durumlar, kooperatifin karar alma sürecine doğrudan gölge düşürür. Mahkemeler, bu tür hak ihlallerini yalnızca bireysel zarar kapsamında değil, kooperatifin demokratik işleyişine darbe olarak değerlendirme eğilimindedir.

3.3. Toplantıya Çağrının Usule Aykırı Yapıldığını İleri Süren Ortaklar

Kooperatif genel kurulunun geçerli bir şekilde toplanabilmesi için çağrının usule uygun yapılması gerekir. Çağrının anasözleşmede ve Kooperatifler Kanunu’nda belirtilen şekil ve sürelere uygun biçimde gerçekleştirilmemesi hâlinde, çağrıya muhatap olan ortakların iptal davası açma hakkı doğar.

Bu tür usulsüzlükler şunları içerebilir:

  • Çağrının hiç yapılmaması veya eksik yapılması (örneğin bazı ortaklara bildirim yapılmaması),
  • Çağrının toplantıdan 15 gün önce yapılmaması (yasal sürenin ihlali),
  • Gündemin eksik ya da yanıltıcı biçimde bildirilmesi.

Örneğin, yalnızca yönetim kurulunun onayladığı üyeler bilgilendirilmişse veya çağrı ilanı, yasanın öngördüğü resmi gazetede değil, sadece kooperatif panosuna asılmışsa, bu durumda toplantıya usulsüz çağrı yapıldığı savıyla dava açılabilir.

3.4. Gündem Maddelerinin Önceden Bildirilmemesi ya da Aşılması

Kooperatif genel kurulunun hukuka uygun biçimde işlem yapabilmesi için, yalnızca gündemde yer alan konular üzerinde karar alması gerekir. Gündem dışı konularda karar alınması, toplantının amacına aykırılık oluşturur ve bu nedenle iptal sebebi sayılır.

Ayrıca gündem maddeleri, toplantıdan önce ve açık biçimde tüm ortaklara duyurulmalıdır. Gündem maddesi ilan edilmeden veya yeterince açıklanıp duyurulmadan alınan kararlar, ortakların öngörülebilirlik ve hazırlık hakkını zedeler.

Örneğin:

  • Toplantı gündeminde “genel değerlendirme” yer almasına rağmen, toplantı sırasında kooperatifin taşınmazının satışı kararı alınırsa,
  • Ya da gündemde bulunmayan bir yönetim kurulu seçimi yapılırsa,

bu kararların iptali istenebilir. Bu tür kararlar, şeklen geçerli olsa da öz itibarıyla hukuka aykırı kabul edilir.

3.5. Yetkisiz Kişilerin Oylamaya Katılması

Kooperatifler Kanunu, bazı kişilerin belirli oylamalarda oy kullanmasını yasaklamıştır. Bu kişiler arasında özellikle yönetim veya denetim faaliyetlerinde bulunmuş olanlar dikkat çeker. Kanun’un 50. maddesi uyarınca, yönetim kurulu üyeleri, kendi ibralarıyla ilgili kararlarda oy kullanamaz. Aynı şekilde ortaklar, kendileriyle veya yakınlarıyla ilgili şahsi nitelikteki kararlarda da oy hakkını kullanamazlar.

Bu kurala rağmen yapılan oylamalarda ilgili kişilerin oy kullanması, genel kurulun karar alma sürecini temelden sakatlamış sayılır. Bu durumda, toplantıya katılmış olsun ya da olmasın, mağdur konumdaki her ortak, bu kararın iptalini isteyebilir.

Ayrıca, toplantıya yetkisiz kişiler (örneğin ortak olmayanlar ya da vekaletnamesi geçersiz vekiller) katılıp oy kullanmışsa, bu da kararın iptalini doğurur. Bu tür usulsüzlükler, yargı mercileri tarafından iptal gerekçesi olarak sıklıkla kabul edilmektedir.

4. Yargı Yolu ve Dava Şartları

Genel Kurul kararları, şirketin veya kooperatifin yönetimi açısından kritik öneme sahip olan ve pay sahiplerinin haklarını doğrudan etkileyen kararlardır. Ancak, bu kararlar zaman zaman yasalara, anasözleşmeye veya diğer düzenlemelere aykırı olabilir.

4.1. Görevli Mahkeme

Genel Kurul kararlarının iptali için başvurulacak yargı yolu, Asliye Ticaret Mahkemesi‘dir. Bu mahkeme, anonim şirketler ve kooperatiflerin yönetimine dair hukuki uyuşmazlıkların çözüldüğü yargı organıdır. Bu davalar, şirketin tüzel kişiliği aleyhine açılır, yani dava doğrudan şirketin kendisine karşı açılacaktır.

İptal davasının açılabilmesi için, kararın yasal dayanaklardan sapma göstermesi ve pay sahiplerinin ya da yönetim kurulu üyelerinin bu karara karşı itirazda bulunması gerekmektedir. Dava, kararın usulüne veya içeriğine karşı bir itiraz olarak değerlendirilir ve mahkeme, bu itirazı hukuki bir çerçevede inceler.

4.2. Dava Şartları

Genel Kurul kararının iptal edilmesi için yerine getirilmesi gereken bazı dava şartları vardır. Bu şartlar, dava açılmadan önce dikkate alınması gereken ve yargı sürecini doğrudan etkileyen unsurlardır.

4.2.1. Dava Açma Süresi

Genel Kurul kararının iptaline ilişkin dava açılabilmesi için süre kısıtlaması bulunmaktadır. Genel Kurul kararının alındığı tarihten itibaren 3 ay içinde dava açılmalıdır. Bu süre, kararın alındığı tarihten itibaren başlayacak olup, sürenin sonunda dava hakkı sona erer.

Bu 3 aylık süre, şirket esas sözleşmesiyle değiştirilemez. Yani, şirketin anasözleşmesinde böyle bir süre değişikliği yapılması mümkün değildir. Bu durum, şirketlerin kararlarının kesinleşmesini sağlamak amacıyla getirilmiş bir düzenlemedir. Eğer 3 aylık süre içinde iptal davası açılmazsa, karar kesinleşmiş sayılır ve iptal talebi yapılması artık mümkün olmaz.

Bu süre zarfında dava açılmaması, pay sahipleri veya yönetim kurulu üyelerinin yasal haklarını kaybetmesine yol açabileceğinden, dava açma konusunda dikkatli olunması gerekir.

4.2.2 Pay Sahiplerinin Dava Açma Hakkı

Genel Kurul kararlarının iptali için oy hakkı olan veya olmayan tüm pay sahipleri dava açma hakkına sahiptir. Bu, şirketin yönetiminde söz sahibi olan pay sahiplerinin, şirketin alınan kararları üzerinde denetim sağlama yetkisini kullanabilmeleri açısından önemlidir. Aynı zamanda, yönetim kurulu üyeleri de bu davayı açabilir.

Bu durum, pay sahiplerinin ve yönetim kurulu üyelerinin, şirketin hukuki düzeni ve işleyişi üzerinde etkili olabilmesi için kritik bir araçtır. Dava açma hakkı, oy hakkı olmayan pay sahiplerine de tanındığı için, kararın yasal olup olmadığına dair denetim sağlanabilir.

4.2.3.İptal Davasının Hangi Kararlara Karşı Açılabilir?

Genel Kurul kararlarının iptali, yalnızca hukuka aykırı olan kararlar için mümkündür. Bir karar, Kooperatifler Kanunu’na, Türk Ticaret Kanunu’na veya şirketin anasözleşmesine aykırıysa, o kararın iptal edilmesi için dava açılabilir. Ayrıca, toplantı usulünün doğru işlememesi, kararların gündeme uygun olmaması veya pay sahiplerinin eşit temsil edilmemesi gibi durumlar da iptal için geçerli sebepler arasında yer alır.

Örneğin, toplantıya katılmaya hak kazanmayan kişilerin karar almaya katılması, kararların usulsüz bir şekilde alınması veya pay sahiplerinin eşit haklar altında temsil edilmemesi gibi durumlar, iptal davası açılmasına neden olabilir.

4.3. Teminat Yatırma Zorunluluğu

İptal davası açan taraf, genellikle teminat yatırmak zorunda değildir. Ancak, şirket tüzel kişisi, davanın açılmasına ilişkin teminat talebinde bulunabilir. Şirketin bu talebi üzerine, mahkeme, davanın sonucuna göre teminat yatırılmasına karar verebilir. Teminat, davanın mali güvence altına alınması amacıyla istenebilir ve mahkeme, teminat miktarına dair karar verebilir.

Teminat, dava açan tarafın, iptal davasının ardından kararı yerine getirme yükümlülüğünü teminat altına almayı amaçlayan bir uygulamadır. Bununla birlikte, teminat talebinin her durumda geçerli olmadığını belirtmek gerekir; teminat mahkemenin takdirine bağlıdır.

4.4. Yetkili Mahkeme

Kooperatifler Kanunu’nun 53. maddesi, kooperatif genel kurul kararlarının iptaline ilişkin düzenlemeleri içermektedir. Bu maddeye göre, genel kurul kararlarına itirazlar, kooperatif merkezinin bulunduğu yerin Asliye Ticaret Mahkemesi‘nde yapılmalıdır.