1. Suçun Tanımı ve Hukuki Niteliği
Çocuğun cinsel istismarı suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 103. maddesinde düzenlenmiştir. Bu suç tipi, bireylerin cinsel dokunulmazlığını korumayı amaçlayan bir değerler bütünü içinde yer alsa da, özel olarak çocukların cinsel gelişimini ve vücut dokunulmazlığını hedef almaktadır. Kanun, bu fiili işleyen kişilere yönelik ağır yaptırımlar öngörmektedir.
Söz konusu madde metni, suçun temel ve nitelikli hallerini detaylı bir şekilde tanımlamıştır. Bu bağlamda cinsel istismar, 15 yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olsa bile fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranışı kapsamaktadır. Diğer çocuklara (15-18 yaş arası) karşı ise fiilin cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak işlenmesi halinde suç oluşmaktadır.
Hukuki niteliği açısından bu suç, soyut tehlike suçu niteliğindedir. Bu, failin kanunda tanımlanan fiili gerçekleştirmesiyle suçun tamamlandığı ve ayrıca bir zararın (örneğin ruhsal bozulma) meydana gelmesinin aranmadığı anlamına gelir. Bu düzenleme, çocukların korunması ilkesini üst düzeyde tutmaktadır.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 103. maddesinin güncel metni aşağıdadır:
TCK m.103 – Çocuğun Cinsel İstismarı
(1) Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, sekiz yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel istismarın sarkıntılık düzeyinde kalması hâlinde üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Mağdurun on iki yaşını tamamlamamış olması hâlinde verilecek ceza, istismar durumunda on yıldan, sarkıntılık durumunda beş yıldan az olamaz. Sarkıntılık düzeyinde kalmış suçun failinin çocuk olması hâlinde soruşturma ve kovuşturma yapılması mağdurun, velisinin veya vasisinin şikâyetine bağlıdır. Cinsel istismar deyiminden; a) On beş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış, b) Diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar, anlaşılır.
(2) Cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, on altı yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur. Mağdurun on iki yaşını tamamlamamış olması hâlinde verilecek ceza on sekiz yıldan az olamaz.
(3) Suçun; a) Birden fazla kişi tarafından birlikte, b) İnsanların toplu olarak bir arada yaşama zorunluluğu bulunan ortamların sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle, c) Üçüncü derece dâhil kan veya kayın hısımlığı ilişkisi içinde bulunan bir kişiye karşı ya da üvey baba, üvey ana, üvey kardeş veya evlat edinen tarafından, d) Vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, koruyucu aile veya sağlık hizmeti veren ya da koruma, bakım veya gözetim yükümlülüğü bulunan kişiler tarafından, e) Kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle, işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(4) Cinsel istismarın, birinci fıkranın (a) bendindeki çocuklara karşı cebir veya tehditle ya da (b) bendindeki çocuklara karşı silah kullanmak suretiyle gerçekleştirilmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(5) Cinsel istismar için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
(6) Suç sonucu mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölümü hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur.
2. Suçun Unsurları
Suçun oluşumu için gereken temel unsurlar şunlardır:
- Maddi Unsur (Fiil): Suçun maddi konusu, cinsel davranışlardır. Bu kapsamda, çocuğa yönelik dokunma, cinsel amaçlı temas, vücuda organ veya cisim sokma gibi her türlü cinsel davranış fiil unsurunu oluşturur. Kanun, bu fiilleri basit istismar (8-15 yıl hapis), sarkıntılık (3-8 yıl hapis) ve nitelikli istismar (vücuda organ veya cisim sokma; 16 yıldan az olmamak üzere hapis) olarak üç ana düzeyde sınıflandırmıştır. Fiilin cinsel amaç taşıması esastır; tıbbi müdahaleler gibi cinsel amaç gütmeyen eylemler suç kapsamında değerlendirilmez.
- Manevi Unsur (Kast): Bu suç, kasten işlenebilen bir suçtur. Failin, mağdurun çocuk olduğunu bilerek ve cinsel amaç güderek hareket etmesi gerekmektedir. Genel kast yeterli olup, özel bir saik aranmaz. Failin yaşı bilmemesi hali, kusurluluğu etkileyen bir hata olarak değerlendirilebilir; ancak Yargıtay içtihadı, failin mağdurun yaşını öğrenme yükümlülüğünün olduğunu vurgulamaktadır. Bu nedenle, yaş konusundaki yanılgı kural olarak sorumluluğu ortadan kaldırmaz.
- Fail ve Mağdur: Suçun faili herkes olabilir. Failin cinsiyeti veya sıfatı önemli değildir. Mağdur ise 18 yaşını doldurmamış çocuktur. Mağdurun cinsiyetinin önemi yoktur. Failin çocuk olması halinde ise 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu hükümleri uygulanır.
- Hukuka Aykırılık: Çocuğa karşı gerçekleştirilen cinsel davranışlar kural olarak hukuka aykırıdır. Bu suçta mağdurun rızası, kanunun belirlediği yaş sınırları içinde hukuka uygunluk nedeni olarak kabul edilmez.
3. Suçun Nitelikli Halleri
TCK m.103, belirli durumlarda cezanın artırılmasını öngören nitelikli halleri düzenlemiştir. Bu haller, suçun daha ağır bir şekilde cezalandırılmasına neden olur:
- Vücuda Organ veya Cisim Sokulması: Bu hal, cinsel istismarın en ağır biçimi olup, cezanın alt sınırı 16 yıl olarak belirlenmiştir (mağdurun 12 yaşından küçük olması halinde 18 yıl).
- Toplu İşleme: Suçun birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi halinde ceza yarı oranında artırılır.
- Zorunlu Birlikte Yaşama Ortamı: Suçun insanların toplu olarak bir arada yaşama zorunluluğu bulunan bir ortamın (yurt, hastane, cezaevi gibi) sağladığı kolaylıktan faydalanılarak işlenmesi durumunda ceza yarı oranında artırılır.
- Yakın İlişki: Suçun yakın akraba (kan veya kayın hısımlığı) veya üvey akrabalar (üvey baba, üvey anne gibi) tarafından işlenmesi halinde ceza yarı oranında artırılır.
- Nüfuz Kötüye Kullanımı: Failin, mağdur üzerinde veli, vasi, eğitici, öğretmen, bakıcı veya sağlık çalışanı gibi koruma ve gözetim yükümlülüğü bulunan bir sıfata sahip olması veya kamu görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanması durumunda ceza artırılır.
- Cebir, Tehdit veya Silah Kullanımı: Fiilin 15 yaşından küçük çocuklara karşı cebir veya tehdit ile, 15-18 yaş arası çocuklara karşı ise silah kullanılarak gerçekleştirilmesi halinde ceza yarı oranında artırılır.
- Ağırlaşmış Netice: Cinsel istismar eylemi sonucunda mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölümü halinde, fail hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası öngörülmüştür.
4. Mağdurun Rızası ve Yaş Kriterleri
Çocuğun cinsel istismarı suçunda mağdurun rızası son derece kritik bir konudur.
- 15 Yaş Altı Çocuklar: 15 yaşını doldurmamış çocukların cinsel eylemlere yönelik rızası hukuken geçersizdir. Bu yaştaki bir çocuğun “kendi isteğiyle” cinsel ilişkiye girmesi dahi, failin TCK m.103 kapsamında cezalandırılmasına yol açar.
- 15-18 Yaş Arası Çocuklar: Bu yaş grubundaki çocuklara karşı cinsel davranışların suç teşkil etmesi için fiilin cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedenle işlenmesi şarttır. Eğer bu yaş grubundaki bir çocuk, fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayabiliyorsa ve rızasıyla cinsel ilişkiye girerse, bu fiil TCK m.103 kapsamında değil, TCK m.104’te düzenlenen reşit olmayanla cinsel ilişki suçu kapsamında değerlendirilir.
- Algılama Yeteneği: 15 yaşını doldurmuş olsa dahi, fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş çocukların rızası hukuken geçersiz kabul edilir.
5. Yargılama Usulü, İspat Yöntemleri ve Yargıtay’ın Yaklaşımı
Çocuğun cinsel istismarı suçunun soruşturma ve kovuşturma süreçleri, mağdurun hassas durumu nedeniyle Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) ve ilgili diğer yasal düzenlemelerde özel usul hükümlerine tabidir. Bu suç tipinde, ispat ve delil değerlendirmesi, özellikle de mağdur beyanının rolü, büyük bir önem taşımaktadır.
5.1. Soruşturma ve Kovuşturma Esasları
Çocuğun cinsel istismarı, kamu düzenine karşı işlenen ağır suçlardan biri olarak kabul edildiği için şikâyete tabi değildir. Cumhuriyet savcılığı, suçu herhangi bir şekilde öğrendiği anda (örneğin bir ihbar, adli tıp raporu veya okul idaresinin bildirimi üzerine) kendiliğinden (re’sen) soruşturma başlatmakla yükümlüdür. Bu genel kuralın tek istisnası, failin de çocuk olması ve fiilin sarkıntılık düzeyinde kalması halidir. Bu durumda soruşturma, mağdurun veli veya vasisinin şikâyetine bağlıdır.
Dava zamanaşımı süreleri, suçun ağırlığına göre değişir. Basit cinsel istismar suçunda 15 yıl, nitelikli hallerde ise 20 hatta 30 yıla kadar çıkabilir. En kritik nokta ise, mağdur çocuklarda dava zamanaşımı süresinin, suçun işlendiği tarihten değil, mağdurun 18 yaşını doldurduğu tarihten itibaren işlemeye başlamasıdır. Bu düzenleme, çocukluk travmaları nedeniyle şikâyette bulunamayan mağdurlara yetişkinliklerinde adalet arama imkânı tanır.
Bu davalara bakmakla görevli mahkeme, ağır suçlara bakan Ağır Ceza Mahkemesi’dir. Ancak, failin suçu işlediği sırada 18 yaşından küçük olması durumunda yargılama, Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılır.
5.2. Mağdurun Korunmasına Yönelik Usul Hükümleri
Yargılama süreci boyunca mağdur çocuğun ikincil bir travmaya maruz kalmaması için çeşitli koruyucu önlemler alınmıştır:
- Uzman Eşliğinde İfade Alma: CMK m.236’ya göre, cinsel suç mağduru olan çocukların ifadeleri alınırken psikolog, pedagog veya çocuk gelişim uzmanı bulundurulması zorunludur. Bu uzmanlar, çocuğun psikolojik durumunu gözeterek doğru soruların sorulmasını ve çocuğun rahat bir ortamda konuşmasını sağlar. Uygulamada, bu ifadeler genellikle Çocuk İzlem Merkezi (ÇİM) gibi özel ortamlarda, tek seferde ve sesli/görüntülü kayıt altına alınır. Bu yöntem, çocuğun olayı defalarca farklı kişilere anlatmasının önüne geçerek travmanın derinleşmesini engellemeyi amaçlar.
- Duruşmanın Gizliliği: Mağdurun 18 yaşından küçük olduğu davalarda duruşmalar genellikle gizli celse (kapalı duruşma) yapılır. Mahkeme, mağdurun ve toplum ahlakının korunması gerekçesiyle izleyicileri duruşma salonundan çıkarabilir. Mağdurun kimliğinin gizli tutulması ve dava hakkında yayın yasağı konulması da sıkça başvurulan koruma tedbirlerindendir.
- Zorunlu Vekil Tayini: Mağdur çocuğun haklarının etkin bir şekilde korunması amacıyla, avukatı yoksa baro tarafından ücretsiz olarak avukat (vekil) atanması esastır. Bu vekil, çocuğun yasal temsilcisi ile birlikte davaya katılımını sağlar ve hukuki haklarını savunur.
5.3. Mağdur Beyanının Delil Değeri ve İspat Kriterleri
Çocuğun cinsel istismarı suçlarında çoğu zaman fail ile mağdurun baş başa olması nedeniyle, olayın aydınlatılmasında mağdurun beyanı en kritik delil haline gelmektedir. Ancak Yargıtay, tek başına mağdur ifadesine dayanılarak hüküm kurulmasını katı kurallara bağlamış ve bir dizi ispat kriteri geliştirmiştir:
- Beyanların Tutarlılığı: Mağdurun olayı anlatım şekli, soruşturma ve kovuşturma evrelerinin tamamında tutarlı ve çelişkisiz olmalıdır. Farklı aşamalarda verilen ifadeler arasında önemli farklılıklar veya çelişkiler varsa, bu durum beyanın güvenilirliğini zedeler.
- Somutluk ve Detay İçermesi: Mağdurun ifadesi, olayı genel ve soyut ifadelerle değil, mümkün olduğunca somut detaylarla tarif etmelidir. Örneğin, failin davranışlarını, olay yerini veya kullanılan objeleri ayrıntılı bir şekilde anlatması, beyanının gerçek bir yaşantının izlerini taşıdığına dair güçlü bir işarettir. Küçük yaşlardaki çocukların, yaşına göre bilmesi mümkün olmayan cinsel ayrıntıları anlatması, kurgulama ihtimalini zayıflatan önemli bir delil olarak kabul edilir.
- Fail ile Husumet: Mağdur ile fail arasında daha önceden var olan bir husumet veya düşmanlık olup olmadığı araştırılmalıdır. Eğer böyle bir durum söz konusuysa, mağdurun iftira atma ihtimali göz ardı edilmemeli ve mahkûmiyet için beyanın başka delillerle desteklenmesi aranmalıdır. Husumet yoksa ve mağdurun fail hakkında iftira atmasını gerektirecek bir sebep bulunmuyorsa, beyanın güvenilirliği daha yüksek kabul edilir.
- Yardımcı Delillerin Varlığı: Mağdurun beyanı, mümkünse başka delillerle desteklenmelidir. Olaydan hemen sonra bir yakınına veya öğretmene durumu anlatması (ilk anlatım) ve bu kişinin tanık olarak dinlenmesi, adli tıp raporunda olaya uygun bulguların yer alması, mesaj veya kamera kayıtları gibi yan deliller, mağdur beyanını teyit edebilir ve mahkûmiyete giden yolda önemli bir rol oynar.
Sonuç olarak, Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında benimsenen temel yaklaşım, “şüpheden sanık yararlanır” ilkesiyle “mağdurun beyanı esastır” ilkesini dengelemektir. Yani, her mağdur beyanına sorgusuz sualsiz inanılmaz; ancak yeterli güvenilirlik kriterlerini taşıyan, tutarlı ve somut beyanlar, özellikle başka bir delil bulunmadığı hallerde mahkûmiyet için yeterli kabul edilebilir.


