Giriş
Boşanma, bireylerin hayatında önemli ve duygusal olarak zorlu bir dönemi temsil eden hukuki bir süreçtir. Evlilik, yalnızca iki kişinin duygusal ve sosyal bir birlikteliği değil, aynı zamanda hukuki bir ilişkiyi de kapsayan karmaşık bir yapıdadır. Bu nedenle, evlilik birliğinin sona erdirilmesi, çok sayıda hukuki, psikolojik ve sosyal boyutu olan bir konudur. Boşanma süreci, eşlerin bireysel haklarını koruma, maddi ve manevi zararları minimize etme amacı taşır. Boşanma davaları, çeşitli nedenlerle açılabilmekte olup, bu nedenler arasında sadakatsizlik, fiziksel veya psikolojik şiddet, uyuşmazlık, iletişim eksiklikleri ve ailevi sorunlar yer almaktadır. Anlaşmalı boşanma ve çekişmeli boşanma olmak üzere iki ana türde gerçekleşen boşanma davaları, tarafların durumuna ve ilişkilerinin niteliğine göre farklı süreçler izlemektedir. Anlaşmalı boşanma, eşlerin karşılıklı rıza ile boşanma taleplerini sunduğu daha basit bir yolken; çekişmeli boşanma, tarafların karşılıklı anlaşamadığı ve mahkeme tarafından bir çözüm bulunması gereken daha karmaşık bir süreçtir.
1. Boşanma Davası Türleri
Boşanma davası iki ana türde açılmaktadır: anlaşmalı boşanma davası ve çekişmeli boşanma davası.
1.1. Anlaşmalı Boşanma
Anlaşmalı boşanma, eşlerin boşanma hususunda karşılıklı olarak uzlaşarak mahkemeye başvurmasıdır. Anlaşmalı boşanma, genellikle daha hızlı ve az maliyetli bir süreçtir. Eşlerin, boşanma sonrası maddi ve manevi haklarına ilişkin düzenlemeleri de içeren bir protokol hazırlamaları gerekmektedir. Anlaşmalı boşanma için her iki tarafın rızası ile gerçekleşmelidir. Boşanma sonrasında mal paylaşımı, çocukların velayeti, nafaka gibi konularda karşılıklı olarak anlaşmalıdır. Bu anlaşmanın yazılı bir protokol haline getirilmesi ve her iki tarafın imzası ile onaylanması gerekmektedir. Protokol, boşanmanın tüm koşullarını belirlemeli ve ileride doğabilecek uyuşmazlıkların önüne geçmelidir.
Tarafların belirli konularda mutabakata varmaları halinde, boşanma sürecinin daha sancısız ve çabuk bir şekilde sonuçlanmasını sağlayan “Anlaşmalı Boşanma” yoluna başvurabilecekleri, TMK m. 166/3‘te düzenlenmiştir.
Türk Medeni Kanunu m. 166/3:
“Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi hâlinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu hâlde boşanma kararı verilebilmesi için, hâkimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır.
Hâkim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü hâlinde boşanmaya hükmolunur. Bu hâlde tarafların ikrarlarının hâkimi bağlamayacağı hükmü uygulanmaz.”
Çiftlerin karşılıklı olarak anlaşmak suretiyle boşanma kararı alabilmeleri için, öncelikle sağlamaları gereken dört şart bulunmaktadır:
- Evliliğin en az bir yıldır sürüyor olması gerekir.
- Eşlerin boşanma konusunda anlaşarak mahkemeye başvurması ya daboşanmak isteyen eşin davasının diğer eş tarafından kabul edilmesi gereklidir.
- Eşler, mahkemede boşanma iradelerini bizzat açıklamalıdır.
- Mahkeme, tarafların serbest iradeleriyle bu kararı verdiklerine ve boşanma anlaşmasının uygun olduğuna kanaat getirdiğinde, talepler kabul edilecektir.
1.2. Çekişmeli Boşanma
Çekişmeli boşanma, eşlerin boşanma konusunda anlaşamadığı durumlarda ortaya çıkar. Bu süreç, tarafların taleplerinin ve itirazlarının bulunması nedeniyle daha karmaşık ve uzun bir süreçtir. Eşler boşanmanın gerekçeleri, mal paylaşımı, çocukların velayeti, nafaka gibi konularda farklı görüşlere sahip olabilirler. Çekişmeli boşanma davası aşağıdaki sebeplerle açılabilir:
- Sadakatsizlik: Taraflardan birinin diğerine sadakatsizlik etmesi.
- Şiddet: Fiziksel veya psikolojik şiddet.
- Terk: Eşlerden birinin, diğer eşe herhangi bir bildirimde bulunmadan evi terk etmesi.
- Kötü Muamele: Eşlerden birinin diğerine karşı sürekli kötü muamelede bulunması.
Taraflar, iddialarını desteklemek için delil sunabilirler. Bu deliller, tanık ifadeleri, yazılı belgeler ve uzman raporları gibi çeşitli formlarda olabilir. Mahkeme, sunulan delilleri değerlendirerek karar verir. Tarafların delillerini yeterince güçlü bir şekilde ortaya koymaları, mahkeme kararının şekillenmesinde büyük rol oynar.
1.2.1. Özel Boşanma Sebepleri
- Zina
Türk Medeni Kanunu’nun 161. maddesi, boşanma sebepleri arasında zinayı açıkça tanımlar. Zina, mahkeme tarafından boşanma davası açmak için geçerli bir sebep olarak kabul edilir. Bu bağlamda, zina nedeniyle boşanma davası açan tarafın, bu durumu ispat etmesi gerekmektedir. Zina, eşlerden birinin evlilik birliği içerisinde sadakat yükümlülüğünü ihlal eder. Bu durum, evlilik birliğinin temel ilkelerine aykırıdır ve boşanma davasında önemli bir dayanak oluşturur. Boşanma davası açma süresi, fiilin işlenmesinden başlayarak altı ay ve zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmesiyle dava hakkı düşer.
- Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış
Hayata kast, bir kişinin başka bir kişinin yaşamını hedef alarak, onu öldürmeyi veya ağır şekilde yaralamayı amaçlayan eylemlerini ifade eder. Türk Ceza Kanunu’nda bu tür eylemler, insan hayatına karşı en ciddi suçlar arasında yer alır ve genellikle ağır cezalarla sonuçlanır. Pek kötü veya onur kırıcı davranışlar, bir kişinin onurunu, haysiyetini veya itibarını zedeleyen, toplumda kabul edilebilir normlara aykırı olan eylemler olarak tanımlanabilir. Bu tür davranışlar, bireylerin psikolojik ve sosyal sağlığını olumsuz etkileyebilir.
- Suç işleme ve Haysiyetsiz hayat sürme
- Suç İşleme
Türk Medeni Kanunu’nun 163. maddesine göre, eşlerden birinin evlilik birliği içinde hukuka aykırı bir eylemde bulunması durumunda diğer eş, boşanma davası açabilir. İşlenen suç, hırsızlık, dolandırıcılık veya cinayet gibi ağır suçlar olabilir. Mahkeme, suçun niteliğini ve evlilik üzerindeki etkisini değerlendirerek boşanma talebini kabul edebilir.
- Haysiyetsiz Hayat Sürme
Bu durum, bir eşin toplumun ahlaki değerlerine aykırı, onur kırıcı ve küçük düşürücü davranışlar sergilemesini ifade eder. Cinsel ilişkilerde bulunmak veya alkol/uyuşturucu bağımlılığı gibi eylemler haysiyetsiz hayat sürme kapsamında değerlendirilebilir. Bu davranışlar, diğer eşin boşanma davası açma hakkını doğurur.
- Terk
Terk; bir eşin, diğer eşin rızası olmaksızın ve geçerli bir sebep olmaksızın evlilik birliğini sona erdirmek amacıyla evi terk etmesi durumunu ifade eder. Terk, evlilik birliğinin güven ve sadakat üzerine kurulu olan doğasına aykırı bir davranıştır. Terk, yalnızca fiziksel olarak evi terk etmekle sınırlı değildir; aynı zamanda, terk eden eşin, evlilik birliğine olan bağlılığını, ilgisini ve sorumluluklarını da sona erdirdiğini gösterir. Terkin, kalıcı bir nitelik taşıması gerekir. Yani, eşin evden ayrılması geçici bir durum olmamalıdır.
- Gerçek Terk
Gerçek terk, terk eden eşin, diğer eşin rızası olmaksızın evi terk etmesiyle gerçekleşir. Bu, eşin evlilik birliği içindeki diğer tarafla olan ilişkisinin sona ermesi anlamına gelir. Gerçek terk, genellikle kalıcı bir ayrılığı ifade eder. Yani, terk eden eşin evi terk etmesi uzun süreli bir durum olmalıdır. Eğer eş, terk ettikten sonra kısa bir süre içinde geri dönerse bu durum gerçek terk olarak değerlendirilmez. Türk Medeni Kanunu’na göre, terk edilen eş, en az altı ay süresince terk edilen tarafın geri dönmemesi durumunda boşanma davası açabilir. Bu süre, terk durumunun gerçekliğini ve kalıcılığını gösterir.
- Yapıntı Terk
Türk Medeni Kanunu’nda, bir eşin diğer eşi terk etmesinin geçerli bir sebebe dayandığı durumları ifade eder. Yapıntı terk, genellikle terk eden eşin, evlilik birliğini sürdürmeyi istememesi veya belirli bir sebepten dolayı evden ayrılmasıyla ortaya çıkar. Yapıntı terk, gerçek terk ile karşılaştırıldığında, eşin evden ayrılma nedeninin belirli bir geçerli mazeret veya durumun varlığına dayanmasıdır. Kanunda da bu husus ‘’Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır.’’ ifadesiyle açıklanmıştır.
- Akıl Hastalığı
‘’4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu
Madde 165: “Eşlerden biri akıl hastası olup da bu yüzden ortak hayat diğer eş için çekilmez hâle gelirse, hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı resmi sağlık kurulu raporuyla tespit edilmek koşuluyla bu eş boşanma davası açabilir.”
İncelenen kanun maddesi, akıl hastalığına dayalı olarak boşanma kararı verilebilmesi için bazı koşulların mevcut olması gerektiğini göstermektedir. Bu duruma dayanarak, boşanma kararı alınabilmesi için, kanun metninde belirtilen bütün şartların bir arada sağlanması gereklidir. Aksi takdirde, boşanma davası olumsuz sonuçlanabilir. Böylece, Türk Medeni Kanunu’nun 165. maddesinde akıl hastalığı nedeniyle boşanmanın gerçekleşmesi için;
- Akıl hastalığı, evlilik sonrası bir dönemde meydana gelmiş olmalıdır.
- Ortak yaşam, diğer eş için katlanılamaz bir hale dönüşmüş olmalıdır.
- Hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı resmi sağlık kurulu raporuyla kanıtlanmalıdır.
Şayet eşlerden birinde evlenmeye engel olacak derecede akıl hastalığı varsa ve buna rağmen bir şekilde evlenme gerçekleşmişse, boşanma davası değil, evliliğin geçersizliği amacıyla mutlak butlan davası açılmalıdır.
1.2.2. Genel Boşanma Sebepleri
- Evlilik birliğinin sarsılması
Boşanma davası açan eş, boşanma sebepleri olarak sunduğu durumların varlığını kanıtlamak zorundadır. Mevzuatımızda “evlilik birliğinin temelinden sarsılması” olarak tanımlanan, uygulamada ise “şiddetli geçimsizlik” olarak bilinen genel boşanma nedeni haricindeki sebepler, özel boşanma sebepleri arasında yer almaktadır. Evlilik birliğinin temelinden sarsılması, genel bir sebep olup, içeriği her türlü olayı kapsayabilir. Bu durum, günümüzde birçok evliliğin sona erme nedeninin, evlilik birliğinin temelinden sarsılması olduğu gerçeğini ortaya koymaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 166. maddesine göre; “Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürebilmeleri beklenmeyecek ölçüde temelinden sarsılmışsa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.” Bu durumda, eğer eşlerden biri için evliliğin sürdürülmesi dayanılmaz bir hale gelmişse, evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı kabul edilerek boşanma davası açılabilir. Bu sebeple dava açmak için davalı eşin kusurlu olması şart değildir. Ancak, davacı eşin daha fazla kusuru varsa, davalı eşin boşanma davasına itiraz etme hakkı bulunmaktadır. Eğer itiraz edilirse, boşanmaya karar verilmesi mümkün olmayacaktır. Ancak itiraz, hakkın kötüye kullanılması anlamına geliyorsa ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar açısından korunmaya değer bir menfaat kalmamışsa, boşanma kararı verilebilecektir.
Evlilik birliğinin temelinden sarsılması ne anlama geliyor? Evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle boşanma davası, birçok farklı nedenle açılabilir. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, evlilik birliğinin sürdürülemeyecek bir duruma gelmesidir. Örnek vermek gerekirse, ağır borç yükü altına girmek, müsrif bir yaşam sürdürmek, cinsel ilişkiden kaçınmak ya da olağan dışı cinsel ilişkiye zorlamak, uygunsuz işlerle uğraşmak, kumar oynamak ve çalışmamak gibi davranışlar evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına yol açabilir. Bu tür örnekler çoğaltılabilir. Önemli olan, bu durumların evliliği katlanılmaz bir hale getirmesi, yani ortak hayatın sürdürülemez bir hale dönüşmesidir.
1.1. Şiddetli Geçimsizlik Nedeniyle Boşanma Davasını Kim Açabilir?
Eşlerden herhangi biri, şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanma davası açma hakkına sahiptir. Boşanmaya neden olan durumlar söz konusu olduğunda, hangi eşin daha fazla kusurlu olduğu önemli bir kriter değildir. Bu nedenle, daha fazla kusuru bulunan eş de şiddetli geçimsizlik gerekçesiyle boşanma davası açabilir. Ancak, daha kusurlu olan eşin dava açması durumunda, diğer eşin davaya itiraz etme hakkı olacaktır.
Kanuni düzenleme yukarıda açıklandığı şekilde olmakla birlikte, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun, 04.07.2018 tarih ve 2017/2-1939 Esas ve 2018/1296 Karar sayılı ilamına göre:
“…Söz konusu hüküm uyarınca evlilik birliği, eşler arasında ortak hayatı çekilmez duruma sokacak derecede temelinden sarsılmış olduğu takdirde, eşlerden her biri kural olarak boşanma davası açabilir…”
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 04.12.2015 gün ve 2014/2-594 E. 2795 K. sayılı kararı ile tam kusurlu eşin boşanma davası açamayacağını belirtmiştir. HGK’nın bu görüşü “kimsenin tamamen kendi eylemi ve kusuruna dayanarak hak elde edemeyeceği” şeklinde özetlenebilecek temel hukuk ilkesine dayanmaktadır.Burada, daha fazla kusura sahip olan eşin de dava açma hakkının bulunduğu kabul edilmektedir. Ancak, boşanma kararının verilebilmesi için davalı tarafın en azından bir miktar kusurunun bulunması ve bu kusurun ispat edilmesi gerekmektedir. Sonuç olarak, tamamen kusurlu olan eşin şiddetli geçimsizlik gerekçesiyle boşanma davası açma yetkisi bulunmamaktadır.
- Ortak Hayatın Yeniden Kurulamaması
Türk Medeni Kanunu’nun m. 166/4 fıkrası, boşanma davalarında “ortak hayatın yeniden kurulamaması” ilkesini düzenlemektedir. Bu maddeye göre, boşanma davası reddedildikten sonra en az üç yıl boyunca ortak hayat yeniden kurulamamışsa, evlilik birliğinin temelden sarsıldığı kabul edilir ve taraflardan birinin tekrar dava açması halinde boşanmaya karar verilir.
- Ortak Hayatın Yeniden Kurulamaması Şartları
- Önceki Boşanma Davasının Reddedilmiş Olması
Eşlerden biri daha önce boşanma davası açmış, ancak mahkeme tarafından reddedilmiş olmalıdır. Reddin sebebi, hâkimin evlilik birliğinin henüz tam olarak sarsılmadığını veya boşanma için gerekli şartların oluşmadığını düşünmesi olabilir.
- Reddedilen Davadan Sonra En Az Üç Yıl Geçmiş Olması
İlk boşanma davasının kesinleşmesinden itibaren en az üç yıl geçmelidir. Bu üç yıllık süreçte eşlerin birlikte yaşamaması veya ortak hayatı sürdürememesi gerekir.
- Ortak Hayatın Yeniden Kurulamamış Olması
Üç yıllık süre içinde eşlerin evlilik birliğini fiilen devam ettirmemeleri gerekir. Eğer eşler bu süre zarfında tekrar bir araya gelir ve evliliklerini fiilen sürdürürlerse, bu maddeye dayanarak boşanma davası açmak mümkün olmaz.
- Tekrar Açılan Boşanma Davasında Hâkimin Boşanmaya Karar Vermesi
Yukarıdaki şartlar gerçekleştiğinde, taraflardan biri yeniden dava açtığında mahkeme evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını kabul ederek boşanmaya hükmeder. Bu noktada kusur değerlendirmesi yapılmaz ve eşlerin boşanma konusunda mutabık olup olmamaları önemli değildir.
2. Mal Paylaşımı
Anlaşmalı veya çekişmeli boşanma davası sonucunda verilen boşanma kararı kesinleştikten sonra boşanan taraflar arasında mal paylaşımı davası görülür. Eşler, edinilmiş malların paylaşımında anlaşamazlarsa, mahkemeye başvurabilirler. Mal paylaşımı, eşlerin evlilik süresince kazandıkları malların ne şekilde paylaşılacağını belirleyen hukuki bir süreçtir. Türkiye’de, Medeni Kanun’a göre edinilmiş mallara katılma rejimi geçerli olup, bu rejime göre eşler arasında mal paylaşımı yapılır. Boşanma sürecinde mal paylaşımı, Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenmiş olan önemli bir konudur.
2.1. Eşlerin Mal Rejimi
Türk Medeni Kanunu’na göre, evli çiftler arasında üç ana mal rejimi bulunmaktadır:
- Eşit Paylaşım (Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi): Bu, evlilik sırasında edinilen malların eşit şekilde paylaşılmasını öngörür. Bu rejim, evliliğin başlangıcında geçerli olan temel mal rejimidir. Eşlerden biri, evlilik süresince edinilen mallara ortak olacaktır.
- Mal Ayrılığı Rejimi: Eşler, evlilik süresince her biri kendi malvarlığını ayrı tutma hakkına sahiptir. Boşanma durumunda, taraflar yalnızca kendi mal varlıklarını paylaşır.
- Paylaşmalı Mal Ayrılığı Rejimi: Bu rejim, boşanma durumunda tarafların sahip olduğu malların paylaşımını belirler. Eşlerden biri, diğerine belirli bir pay vermek zorunda kalabilir.
2.2. Edinilmiş Mallar
Evlilik süresince edinilen mallar, eşit olarak paylaşılabilir. Edinilmiş mallar, evlilik sırasında elde edilen taşınmazlar, taşınır mallar, gelirler, maaş, emekli ikramiyesi, primler ve gelirler, SGK veya sosyal yardım kurum ve kuruluşlarının veya personele yardım amacıyla kurulan sandık ve benzerlerinin yaptığı ödemeler, çalışma gücünün kaybı nedeniyle ödenen maddi tazminatlar ve benzeri mülkleri içerir. Eşler, boşanma sürecinde bu malların paylaşımını talep edebilir.
- Kişisel Mallar
Eşlerin kişisel malları, evlilikten önce edinilen veya miras yoluyla kazanılan mülkler, kişisel kullanım için edinilen eşyalar ve benzeri varlıklar, eşlerin üçüncü kişilerden olan manevi tazminat alacakları, kişisel mallar yerine geçen değerler (Satış, takas vs. yoluyla kişisel mallar yerine geçen para veya diğer değerler) mal paylaşımında dikkate alınmaz. Bu mallar, boşanma durumunda paylaşılmaz ve sahiplerine ait kalır.
2.4. Mal Paylaşımı Süreci
Boşanma davası sırasında mal paylaşımı, mahkeme tarafından ya da tarafların anlaşmasıyla belirlenir. Taraflar, mal paylaşımı konusunda anlaşamazlarsa, mahkeme bu konuda karar verir.
2.5. Anlaşmalı Boşanma
Eğer taraflar anlaşmalı boşanma gerçekleştirirlerse, mal paylaşımı konusunda bir protokol hazırlayarak, malların nasıl paylaşılacağını belirtebilirler. Bu protokol, mahkeme tarafından onaylandığında geçerlilik kazanır.
2.6. Mal Paylaşımında Dikkat Edilmesi Gerekenler
Türk Medeni Kanunu’na göre, evlilik süresince eşler arasında uygulanacak mal rejimi belirlenmelidir. Boşanmada mal paylaşımı, evlilik sırasında seçilen veya yasal olarak geçerli olan mal rejimine göre yapılır. Türkiye’de en yaygın uygulanan mal rejimi “edinilmiş mallara katılma rejimi”dir. Ancak eşler, evlilik sözleşmesi (mal rejimi sözleşmesi) yaparak farklı bir mal rejimi seçmiş olabilirler.
- Eşler, mal paylaşımı sırasında her birinin katkılarını ve mali durumunu göz önünde bulundurmalıdır.
- Mal varlığının değeri, değerlendirme uzmanları tarafından belirlenebilir.
- Eşlerin boşanma sürecinde avukatlardan yardım alması önerilir.
3. Nafaka
Boşanma sonrasında, ihtiyaç sahibi eşin, diğer eşten nafaka talep etme hakkı bulunmaktadır. Nafaka, boşanma sonrası yaşam standartlarının korunması amacıyla talep edilebilir. Mahkeme, nafaka miktarını belirlerken, tarafların gelir durumunu, yaşam standartlarını ve diğer sosyal koşulları göz önünde bulundurur. Bu konuyla ilgili ayrıntılı bilgiyi https://minarlaw.com/2025/01/31/nafaka-nedir-nafaka-turleri-ve-nafaka-arttirim-davasi/ makalemizde bulabilirsiniz.
4. Çocukların Velayeti
Eğer eşlerin çocukları varsa, velayet hakkı ve çocukların bakımı konusunda da mahkeme karar vermek durumundadır. Velayet, çocuğun bakımını ve eğitimini üstlenen tarafı belirleyen bir hukuki terimdir. Mahkeme, çocukların en iyi menfaatini gözeterek velayeti belirler. Eşler, velayet konusunda anlaşamazlarsa, mahkeme bu konuda da karar vermekle yükümlüdür. Bu konu hakkında ayrıntılı bilgiyi https://minarlaw.com/2025/01/30/velayet-hakki-ve-velayetin-degistirilmesi-davasi/ makalemizde bulabilirsiniz.
5. Sonuç
Yukarıda açıklanan hukuki süreçler ve boşanma türleri, boşanma davalarının karmaşıklığını ve çok yönlülüğünü ortaya koymaktadır. Boşanma, yalnızca duygusal bir süreç değil, aynı zamanda hukuki bir zorunluluğu da beraberinde getiren bir durumdur. Anlaşmalı boşanma ve çekişmeli boşanma olmak üzere iki ana türde gerçekleşen davalar, tarafların rızasına bağlı olarak farklı süreçler izlemektedir.
Anlaşmalı boşanma, eşlerin karşılıklı rıza ile daha hızlı ve az maliyetli bir şekilde boşanma taleplerini sunmalarını sağlarken, çekişmeli boşanma ise taraflar arasındaki anlaşmazlıkların mahkeme tarafından çözülmesini gerektiren bir süreçtir. Bu bağlamda, boşanma sebepleri, Türk Medeni Kanunu’nda belirlenen çerçevede, zina, şiddet, terk, akıl hastalığı gibi özel ve evlilik birliğinin temelinden sarsılması gibi genel nedenlere dayanmaktadır. Eşlerin mal paylaşımına dair hakları da boşanma sürecinin önemli bir parçasını oluşturmakta olup, edinilmiş malların paylaşımı ve kişisel malların korunması gibi konular, bu süreçte dikkate alınması gereken hukuki unsurlar arasında yer almaktadır. Boşanma süreci, tarafların hak ve yükümlülüklerinin titizlikle belirlenmesi gereken bir dönemdir ve her iki tarafın da menfaatlerinin gözetilmesi, hukukun genel ilkeleri doğrultusunda sağlanmalıdır.
Sonuç olarak, boşanma davası açmak isteyen eşlerin, yukarıda belirtilen süreçleri ve hukuki düzenlemeleri dikkate alarak hareket etmeleri, olası maddi ve manevi zararları minimize etmeleri açısından kritik bir öneme sahiptir. Evlilik birliğinin sona ermesi, tüm bu yönleriyle ele alındığında, bireylerin yaşamında ciddi değişikliklere neden olabilecek bir durumdur. Bu nedenle, profesyonel hukuki danışmanlık almak, boşanma sürecinin sağlıklı ve adil bir şekilde yürütülmesi için gereklidir.