1. Giriş

Bağlanma parası (ya da genel kullanımda kapora), genellikle bir sözleşme yapılmadan önce, taraflardan birinin diğerine verdiği teminat niteliğinde bir para veya maddi değeri olan her türlü nev’i olarak tanımlanabilir. Bu kavram, özellikle satış, kiralama ve diğer sözleşme türlerinde, tarafların yükümlülüklerini yerine getireceği taahhüdünü pekiştirmek amacıyla kullanılır. Bağlanma parası, Türk Hukuku’nda özellikle Borçlar Kanunu çerçevesinde düzenlenmiş ve çeşitli durumlar için önemli hukuki sonuçlar doğurmuştur.

Bu makalede, kapora kavramının hukuki anlamı, türleri, taraflar arasındaki işlevi, Türk Borçlar Kanunu’ndaki yeri ve olası hukuki sorunları ele alacağız. Ayrıca, kapora ile ilgili olarak yaşanabilecek uyuşmazlıkların çözümü ve kaporanın sözleşme özgürlüğü açısından taşıdığı önemi tartışacağız.

2. Kapora Kavramı ve Tanımı

Kapora, bir sözleşme akdinde taraflardan birinin, diğer tarafa verdiği ve sözleşme şartlarının yerine getirilmesi durumunda geri alınabilecek bir bedel veya teminat olarak tanımlanabilir. Genellikle taraflardan biri, diğer tarafa sözleşme şartlarını yerine getirme konusunda güvence vermek amacıyla kapora öder. Bu teminat, sözleşmenin geçerliliği için gerekli olan irade açıklamalarını güvence altına alırken, aynı zamanda tarafların sözleşmeye sadık kalmalarını sağlamayı amaçlar.

Türk Borçlar Kanunu’nda kapora ile ilgili doğrudan bir düzenleme olmasa da, kapora, iki ana formda karşımıza çıkmaktadır:

  1. Sözleşme yapıldıktan sonra taraflardan birinin diğerine verdiği teminat olarak (depozito veya avans ödeme);
  2. Sözleşme yapılmadan önce tarafların birbirlerine güvence sağladığı teminat parası olarak.

3. Kapora Türleri

Kapora, genel olarak iki ana türde değerlendirilebilir:

3.1. Cayma Bedeli (İrade Bozma Tazminatı- TBK m.178)

Bu tür kapora, bir tarafın sözleşmeyi yapmamaya veya feshetmeye karar vermesi durumunda, verdiği kaporanın kaybedilmesine neden olabilir. Türk Borçlar Kanunu’nun 178. maddesi, sözleşmeden cayma hakkı veya fesih hakkının kullanılmasına ilişkin hükümleri içerir. Eğer taraflardan biri sözleşmeden cayarsa, kapora iade edilmez. Ancak, tarafın sözleşmeden cayması haksızsa, verdiği kapora bedeli de geri alınamayacaktır. Bu husus ayrıca bir başka makale de konu edilecektir.

3.2. Bağlanma Parası (İleriye Dönük Teminat – TBK m.177)

Bu tür kapora, sözleşmenin tamamlanması için verilen bir teminattır. Taraflar sözleşmeye aykırı hareket ederse, kapora bedeli ödemenin gerçekleşmesini engelleyebilir. Uygulama kaporası, yalnızca sözleşme taraflarının yükümlülüklerini yerine getirmesi halinde geri alınabilir.

Türk Borçlar Kanununun 177. maddesine göre;

“Sözleşme yapılırken bir kimsenin vermiş olduğu bir miktar para, cayma parası olarak değil sözleşmenin yapıldığına kanıt olarak verilmiş sayılır.

Aksine sözleşme veya yerel âdet olmadıkça, bağlanma parası esas alacaktan düşülür.” denilmektedir.

4. Kapora ve Türk Borçlar Kanunu

Kapora ile ilgili doğrudan bir düzenleme bulunmasa da, Borçlar Kanunu’nun belirli hükümleri, kaporanın işleyişi üzerinde etkili olabilmektedir. Özellikle Türk Borçlar Kanunu‘nda, tarafların yükümlülüklerini yerine getirmemesi durumunda sözleşmenin feshi veya tazminat talebi gibi düzenlemeler, kapora kavramı ile ilişkili olabilir.

4.1. Sözleşmenin Geçerliliği ve Kapora

Türk Borçlar Kanunu’nda sözleşme, tarafların iradelerinin birleşmesiyle geçerlilik kazanır (TBK m. 2). Kapora, sözleşmenin geçerliliği ile ilgili bir etki doğurmaz. Yani, kapora vermek, sözleşmenin geçerli olduğu anlamına gelmez. Ancak, tarafların taahhütlerine sadık kalacaklarına dair bir teminat olarak kabul edilir. Kapora, tarafların sadakatini ve yükümlülüklerini yerine getirmelerini sağlamak için kullanılabilir.

4.2. Kapora ve Cayma Hakkı

Türk Borçlar Kanunu’nda, özellikle “cayma hakkı” (TBK m. 177/178) ile ilgili düzenlemeler, kaporanın geri verilmesi meselesini gündeme getirir. Eğer taraflardan biri sözleşmeden cayarsa, o tarafın verdiği kapora, sözleşmeden caymanın haksız olduğu durumda diğer tarafa ödenir. Ancak, bu durum sözleşme şartlarına ve taraflar arasındaki anlaşmaya bağlı olarak değişebilir.

4.3. Kapora İade Edilmesi Durumları

Kaporanın iade edilmesi, sözleşme hükümlerine göre değişir. Eğer sözleşme tamamen yerine getirilirse, ödenen kapora asıl alacaktan düşülür ve borç ödenmiş sayılır. Ancak sözleşmenin kurulmaması halinde kaporanın iade edilmesi gerekmektedir.

5. Kapora ve Sözleşme Özgürlüğü

Kapora, esasen taraflar arasında sözleşme özgürlüğünün bir parçasıdır. Yani, taraflar, sözleşmelerine kapora şartını eklemekte serbesttirler. Ancak, kapora uygulamasının sınırları, özellikle tüketici hukuku çerçevesinde denetlenir. Tüketici hukukunda, kapora sözleşmesinin şartları belirli kurallara bağlanabilir, örneğin kapora bedelinin aşırı yüksek olması durumunda, mahkeme müdahale edebilir.

Kapora ödenmesi, tarafların belirli bir yükümlülüğe riayet edeceğine dair sözleşmeye dayalı bir teminat oluşturur. Ancak, kapora bedelinin aşırı olması ya da tek taraflı değişiklik yapılması, sözleşme özgürlüğünü ihlal edebilir. Bu bağlamda, kapora miktarının makul olması ve taraflar arasında adil bir denge kurması gereklidir.

Kaporanın iade edilmemesi için açıkça sözleşmede bedelin “cayma bedeli” olarak belirtilmesi gerekir. Ancak bu durumda tek başına yeterli değildir. Ayrıca kurulması planlanan sözleşmenin de kanunda belirtilen şekil şartlarını taşıması gerekmektedir. Taraflar salt sözleşmede cayma bedelinin açıkça yazdığına dayanarak bu hususta hak iddia edemezler.

Yargıtay bu hususta; Davaya konu “cayma akçesinin verilmesine dair akit” başlıklı sözleşmede belirlenen cayma akçesinin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun ( TBK ) 177. maddesinde düzenlenen bağlanma parası mı yoksa TBK’nın 179.maddesinde düzenlenen cezai şart mı olduğu, anılan sözleşme ile birlikte belirlenen cayma akçesine dair hükümlerin geçerli kabul edilip edilemeyeceği, buradan varılacak sonuca göre davanın kabulüne karar verilmesinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Tapulu taşınmazlarda mülkiyetin devrini öngören her türlü sözleşmelerin resmî şekilde yapılması zorunludur. Bu bir geçerlilik koşuludur. Resmî biçimde yapılmayan sözleşmeler hukuken geçersiz olup, geçerli sözleşmelerde olduğu gibi taraflarına hak ve borç doğurmaz. Geçersiz sözleşmenin varlığı hâlinde kural olarak taraflar sözleşmenin ifasını ya da ifa karşılığını isteyemezler ise de sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde aldıklarını iade ile yükümlüdürler. Bu durumda taraflar arasında yapılan sözleşme şekil şartına uyulmaksızın haricî olarak düzenlendiğinden geçersizdir. Her ne kadar direnme kararında anılan sözleşmenin bir ön sözleşme olduğu belirtilmiş ise de bu durum sonucu değiştirmeyecektir. Nitekim, taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri için dahi resmî şekil şartı zorunludur. O hâlde, geçerli olmayan sözleşmede bulunan hükümlerin de geçersiz olacağı her türlü duraksamadan uzak olduğuna göre, uyuşmazlığa konu sözleşmede düzenlenen cayma akçesine dair hükümlerin geçersiz olduğunun ve davacının bu hükme dayanarak talepte bulunamayacağının kabulü gerekir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2020/3-551 E.)

6. Kapora ile İlgili Uyuşmazlıklar ve Hukuki Çözüm Yolları

Kapora ile ilgili en sık karşılaşılan uyuşmazlıklar, sözleşmenin ihlali, kapora bedelinin iade edilmesi ve sözleşme şartlarına aykırılık durumlarında ortaya çıkar. Bu tür durumlarda, Türk Borçlar Kanunu ve ilgili mevzuatlar doğrultusunda taraflar mahkemeye başvurabilir.

Kapora konusunda bir uyuşmazlık durumunda, tarafların sözleşme koşullarını ve kapora bedelini netleştirmeleri gerekir. Taraflar, kapora ile ilgili olarak sözleşme düzenlemesinde belirsizlik yaratmamaya özen göstermelidirler. Ayrıca, Türk Medeni Kanunu’na ve Borçlar Kanunu’na aykırı hareket eden taraf, mahkeme aracılığıyla sözleşmenin geçersizliğini talep edebilir.

7. Kapora ve Ticaret Hukuku

Kapora, özellikle ticari sözleşmelerde önemli bir yere sahiptir. Ticari işletmelerin sözleşmelerine dahil edilen kapora, tarafların ticari ilişkilerini güvence altına alır. Ticaret hukuku çerçevesinde, kapora genellikle teminat niteliği taşır ve sözleşmenin tarafları arasında yükümlülüklerin yerine getirilmesini sağlar. Ancak, ticaret hukuku kapsamında, kapora bedelinin yüksek olması ve sözleşmeye tarafların anlaşması dışında eklenmesi, rekabeti engelleyici bir durum oluşturabilir. Cayma bedeli olarak belirtilmese de sözleşme öncesi kurulan bedelin menfi zarardan düşürülmesi adına alıkonulması da mümkün değildir.

Yargıtay; Taraflar arasındaki satış sözleşmesi kapsamında, davacı tarafından davalıya gönderilen paranın TBK’nın 177. maddesinde düzenlenen bağlanma parası olduğu anlaşılmaktadır. Zira bu husus Bölge Adliye Mahkemesi ile Özel Daire arasında uyuşmazlık konusu da değildir. TBK’nın 177/1. maddesi uyarınca, sözleşme yapılırken alıcının verdiği para, cayma parası olarak değil sözleşmenin yapıldığına kanıt olarak verilmiş sayılır ve aksine sözleşme veya yerel âdet olmadıkça, bağlanma parası esas alacaktan düşülür. Davalı satıcı, bağlanma parasını iade etmeme nedenini üretim kaybı nedeniyle zarar olarak belirtilmiştir. TBK’nın 236. maddesinde düzenlenen zararın hesaplanma yöntemleri, alıcının ödeme temerrüde düşmesi hâlinde satıcının isteyebileceği zararın hesaplanmasına yönelik olup, somut olayda alıcının sözleşmeden döndüğü dikkate alındığında, davalı satıcının üretim kaybına ilişkin zarar iddiası, TBK’nın 236.maddesinde düzenlenen zarar türü kapsamında değerlendirilemeyeceği gibi davalı satıcı, üretim kaybı nedeniyle zararı bulunduğu yönündeki iddiasını da ispatlayamamıştır. Hâl böyle olunca, sözleşmenin feshi nedeniyle davacının ödediği bağlanma parasının iade edilmesi gerektiği yönündeki bölge adliye mahkemesince verilen direnme kararı yerindedir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2019/19-722 E.)

8. Sonuç

Kapora, sözleşmelerde güvence sağlayan önemli bir araçtır. Ancak, bu teminatın hukuki olarak doğru bir biçimde düzenlenmesi ve kullanılması gerekmektedir. Türk Borçlar Kanunu’nda doğrudan bir kapora düzenlemesi bulunmamakla birlikte, kapora ödemesinin sözleşmelerin geçerliliği ve tarafların yükümlülüklerini yerine getirmeleri açısından önemli bir işlevi vardır. Kapora ile ilgili uyuşmazlıkların çözümünde, tarafların sözleşme hükümleri ile uyumlu davranmaları, hukuki anlaşmazlıkların önüne geçebilir.