Türk Ceza Kanunu, cezai sorumluluğu etkileyen durumlar arasında akıl hastalığını belirli koşullarda dikkate alır. Ceza hukukunda akıl hastalığı, bir kişinin suç işlediği sırada fiilini yapma ve sonuçlarını idrak etme yeteneğini engelleyen bir durumdur. Akıl hastalığı, yalnızca cezai sorumluluğun ortadan kalkması ya da hafifletilmesi konusunda belirleyici değil, aynı zamanda suçun işlendiği sıradaki irade gücü ve hukuka uygunluk anlayışı açısından da büyük bir öneme sahiptir. Bu yazıda, Türk Ceza Kanunu’nun 32. Maddesi ışığında akıl hastalığının ceza hukuku bağlamındaki yeri, Yargıtay kararları ile birlikte detaylı şekilde incelenecektir.
Türk Ceza Kanunu Madde 32 ve Akıl Hastalığı
Türk Ceza Kanunu’nun 31. maddesi, akıl hastalığı veya zeka geriliği gibi durumların bir kişinin cezai sorumluluğunu nasıl etkileyeceğini düzenler. Bu maddeye göre, akıl hastalığı nedeniyle bir kişinin, işlediği fiili farkında olmaması ya da iradesini kontrol edememesi durumunda cezai sorumluluğu ortadan kalkar. Ancak, akıl hastalığının kısmi sorumluluğa neden olduğu durumlar da söz konusu olabilir.
Madde 31’in Tam Metni:
Madde 32- (1) Akıl hastalığı nedeniyle, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez. Ancak, bu kişiler hakkında güvenlik tedbirine hükmolunur.
(2) Birinci fıkrada yazılı derecede olmamakla birlikte işlediği fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği azalmış olan kişiye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine yirmibeş yıl, müebbet hapis cezası yerine yirmi yıl hapis cezası verilir. Diğer hallerde verilecek ceza, altıda birden fazla olmamak üzere indirilebilir. Mahkûm olunan ceza, süresi aynı olmak koşuluyla, kısmen veya tamamen, akıl hastalarına özgü güvenlik tedbiri olarak da uygulanabilir
Bu madde, akıl hastalığı durumunun cezai sorumluluğu ortadan kaldıran bir hal olduğunu açıkça belirtmektedir. Akıl hastalığı, kişinin fiilini anlamasını veya gerçekleştirmesini engellediği için, fiilin hukuka aykırı olduğunu fark etmeme ya da suçu irade dışı işlemesi söz konusu olabilir.
Akıl Hastalığı ve Cezai Sorumluluk
Akıl hastalığı, genellikle bireyin ruh sağlığında önemli bir bozulma yaşadığı, düşünme, hissetme ve davranma yeteneklerini etkileyen bir durumu ifade eder. Akıl hastalığı nedeniyle cezai sorumluluk, kapsamlı bir psikiyatrik değerlendirme gerektirir. Bu değerlendirmede, kişinin fiilini yapma ve suçun hukuka aykırı olduğunu anlama kapasitesine odaklanılır. Akıl hastalığı, suç işleyen bir kişinin cezai sorumluluğunu aşağıdaki şekilde etkileyebilir:
- Cezai Sorumluluğun Tamamen Ortadan Kalkması: Akıl hastalığı, bir kişinin bilinçli iradesini ve fiilini yapma yeteneğini tamamen kaybetmesine yol açarsa, cezai sorumluluk tamamen ortadan kalkar. Bu durumda kişi, işlediği suç nedeniyle cezalandırılamaz. Akıl hastalığı nedeniyle bir kişi, fiilinin hukuka aykırı olduğunu fark edemiyorsa, o kişi suç işlemiş olsa bile cezai sorumluluğu bulunmaz.
- Cezai Sorumluluğun Kısmi Olarak Etkilenmesi: Akıl hastalığı, bir kişinin fiilinin hukuka aykırı olduğunu tam olarak kavrayamayacak düzeyde olmasına yol açarsa, cezai sorumluluğu kısmi olarak etkilenebilir. Böyle durumlarda, ceza hafifletilebilir. Yani, kişi suç işlemiş olsa bile, akıl hastalığı nedeniyle cezai sorumluluğu kısmi olur ve ceza daha hafif verilebilir.
Yargıtay Kararlarıyla Akıl Hastalığının Değerlendirilmesi
Yargıtay, akıl hastalığı ile ilgili kararlarında, kişinin ruh sağlığındaki bozulmanın etkilerini ve cezai sorumluluğu nasıl etkilediğini detaylı bir şekilde ele almıştır. Yargıtay kararları, cezai sorumluluğun sınırlı olduğu durumları ve bu durumların hukuki sonuçlarını somut örneklerle açıklamaktadır. Aşağıda, akıl hastalığıyla ilgili önemli Yargıtay kararları yer almaktadır.
Yargıtay 12. Ceza Dairesi Kararı (2024/402 E.)
Trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçuna ilişkin suç tarihinde TCK’nın 32/1.maddesi kapsamında akıl hastalığı nedeniyle işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayıp algılayamadığı veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinde önemli derecede azalmaya neden olacak bir akıl hastalığının bulunup bulunmadığı ya da aynı maddenin ikinci fıkrası uyarınca akıl hastalığı derecesinde olmamakla birlikte işlediği fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin azalıp azalmadığı hususlarında Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Kurulundan veya bir üniversite araştırma hastanesinin psikiyatri ana bilim dalı başkanlığından ya da tam teşekküllü ruh sağlığı ve hastalıkları hastanesinden cezai ehliyetinin belirlenmesi hususunda rapor alınarak sonucuna göre hukuki durumunun tayin ve takdirinin gözetilerek karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde itirazın reddine karar verilmesi Kanun’a aykırı olup kanun yararına bozma talebi yerinde görülmüştür.
Yargıtay 1. Ceza Dairesi Kararı (2024/2225 E.)
Suça sürüklenen çocuğun suç tarihinde 5237 Sayılı Kanun’un 32. maddesi kapsamında akıl hastalığı bulunup bulunmadığının, suç tarihinde işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğine sahip olup olmadığı veya önemli derecede azalma olup olmadığının tespiti için Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Adli Tıp 6. İhtisas Kurulundan rapor alındığı, dosyada bulunan 27 Eylül 2023 tarihli ve 3672 Karar numaralı rapor içeriğine göre; “suça sürüklenen çocuğun 21.07.2014 tarihinde işlediği kasten yaralama fiilinin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmiş olduğunun oybirliği ile mütalaa olunmasına” rağmen, suça sürüklenen çocuk hakkında hüküm kurulurken 2 yıl 1 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve aleyhe bozma yasağı gözetilerek 1 yıl 13 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildikten sonra hakkında 5237 Sayılı Kanun’un 32/2-son maddesi uyarınca 1 yıl 13 ay süreyle akıl hastalarına özgü güvenlik tedbiri uygulanmasına ve aynı Kanun’un 57/1 uyarınca yüksek güvenlikli sağlık kurumunda koruma ve tedavi altına alınmasına karar verilerek çelişkiye neden olunması, hukuka aykırı bulunmuştur.
Yargıtay 9. Ceza Dairesi Kararı (2023/9559 E.)
Daha önce gördüğü tedaviye ilişkin tıbbi evrakın ilgili hastaneden getirilerek olay tarihinde işlediği cinsel saldırı suçuyla ilgili fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayıp algılayamadığı, davranışlarını yönlendirme yeteneğinin gelişip gelişmediği ve mevcut haliyle hakkında 5237 Sayılı TCK’nın 32/1 veya 32/2 maddelerinin tatbiki gerekip gerekmediği hususlarında rapor alındıktan sonra hukuki durumun tayin ve takdiri gerekirken eksik araştırma ile karar verilmesi” gerekçesi ile anılan kararın bozulmasına karar vermiştir.
Akıl Hastalığı ve Ceza Hukukunda Uygulama Zorlukları
Akıl hastalığının cezai sorumluluğa etkisi, somut olaylara ve psikiyatrik değerlendirmelere dayalı olarak değişir. Bu nedenle, bir kişinin akıl hastalığı nedeniyle cezai sorumluluğu ortadan kalkacaksa veya kısmi olarak etkilenmişse, adli tıp raporları büyük bir öneme sahiptir. Bu raporlar, bir kişinin fiilini işlediği sırada akıl sağlığının durumu hakkında önemli bilgiler sunar.
Adli tıp uzmanları, kişinin akıl hastalığının derecesini, fiilin hukuka aykırılığını kavrayıp kavrayamadığını ve irade gücünü belirlemek için detaylı bir inceleme yapar. Adli tıp raporu, mahkemelerin kararlarını etkileyebilir ve sanığın cezai sorumluluğuna dair sonuca ulaşılmasını sağlar.
Sonuç
Türk Ceza Kanunu’nun 32. maddesi, akıl hastalığı durumunda cezai sorumluluğun ortadan kalkması veya kısmi olarak etkilenmesi gibi durumları düzenler. Akıl hastalığı, suç işleyen bireyin fiilini iradesiyle gerçekleştiremeyecek ya da hukuka aykırılığını fark edemeyecek durumda olmasına yol açarsa, cezai sorumluluk ortadan kalkabilir veya kısmi sorumluluk doğabilir.
Yargıtay kararları, akıl hastalığı durumunun cezai sorumluluk üzerindeki etkilerini somut örneklerle açıklamaktadır ve ceza hukuku uygulamasında önemli bir rehber oluşturur. Akıl hastalığına dayalı cezai sorumluluk değerlendirmeleri, adli tıp raporları ile desteklenmeli ve hukuki süreç buna göre şekillendirilmelidir.
4o mini