Meşru müdafaa, Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) yer alan ve bir kişinin kendisine veya başkasına yöneltilen haksız bir saldırıyı def etmek amacıyla gösterdiği zorunlu tepkiyi ifade eden bir hukuki kavramdır. Basitçe söylemek gerekirse, meşru müdafaa, bir saldırı karşısında kişinin kendini veya başkalarını koruma hakkını ifade eder.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararlarında “Bir kimsenin ağır ve haksız bir tecavüzü kendisinden veya başkasından uzaklaştırmak amacı ile gösterdiği zorunlu tepki” olarak tanımlanan meşru müdafaa; bir kimsenin, gerek kendisine gerek başkasına ait bir hakkı hedef alan, gerçekleşen ya da gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı, saldırı ile eş zamanlı olarak hâl ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde, kendisinden veya başkasından uzaklaştırmak mecburiyetiyle saldırıda bulunan kişiye karşı işlediği ve hukuk düzenince meşru kabul edilen fiillerdir.
Meşru savunma, 5237 Sayılı TCK’nın 25. maddesinin 1. fıkrasında;
“Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.” şeklinde bir hukuka uygunluk nedeni olarak düzenlenmiştir. Anılan düzenlemeye göre, meşru savunmanın kabulü için saldırının “korunmaya değer nitelikteki herhangi bir hakka yönelmiş olması” yeterli görülmüştür.
Öğretide; “Bir kimsenin, kendisini veya başkasını hedef alan bir tecavüz, saldırı karşısında, savunma amacına matuf olarak ve bu saldırıyı defedecek ölçüde kuvvet kullanması” ( İzzet Özgenç, Türk Ceza Kanunu Gazi Şerhi, Adalet Bakanlığı Yayınları, 3. Bası, Ankara, 2006, s. 364. ); “Bir kimsenin kendisine veya başkasına yöneltilen ağır ve haksız bir saldırıyı uzaklaştırmak amacıyla gösterdiği zorunlu tepki” ( Kayıhan İçel, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Beta Yayınları, İstanbul, 2014, s. 307. ); “Kişilerin saldırıya karşı verdikleri kendini veya diğer bir insanı koruma içgüdüsünden kaynaklanan doğal tepkinin hukuken meşru görülmesi” ( Osman Yaşar-Hasan Tahsin Gökcan-Mustafa Artuç, Yorumlu Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, Adalet Yayınevi, 2. Bası, Ankara, 2014, s. 697. ) şeklinde, 765 Sayılı TCK’nın yürürlükte olduğu dönemde Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararlarında “Bir kimsenin ağır ve haksız bir tecavüzü kendisinden veya başkasından uzaklaştırmak amacı ile gösterdiği zorunlu tepki” olarak tanımlanan meşru savunma; bir kimsenin, gerek kendisine gerek başkasına ait bir hakkı hedef alan, gerçekleşen ya da gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı, saldırı ile eş zamanlı olarak hâl ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde, kendisinden veya başkasından uzaklaştırmak mecburiyetiyle saldırıda bulunan kişiye karşı işlediği ve hukuk düzenince meşru kabul edilen fiillerdir.
Meşru Müdafaanın Şartları
Meşru müdafaanın geçerli olabilmesi için bazı şartların bir araya gelmesi gerekir:
1- ) Saldırıya dair şartlar:
a- ) Bir saldırı bulunmalıdır.
b- ) Bu saldırı haksız olmalıdır.
c- ) Saldırı meşru savunma ile korunabilecek bir hakka yönelik olmalıdır. Bu hakkın, kişinin kendisine veya bir başkasına ait olması arasında fark yoktur.
d- ) Saldırı ile savunma eş zamanlı bulunmalıdır.
2- ) Savunmaya dair şartlar:
a- ) Savunma zorunlu olmalıdır. Zorunluluk ile kastedilen husus, failin kendisine veya başkasına ait bir hakkı koruyabilmesi için savunmadan başka imkânının bulunmamasıdır.
b- ) Savunma saldırana karşı olmalıdır.
c- ) Saldırı ile savunma arasında oran bulunmalıdır.
Meşru Müdafaada Sınırın Aşılması
Savunmanın, meşru savunma şartlarının bulunduğu sırada başladığı, ancak orantılılık ilkesinin ihlal edilmesi sebebiyle meşru savunmanın gerçekleştiğinin kabul edilmediği durumlarda, “sınırın aşılması” söz konusu olabilmektedir.
Sınırın aşılması 5237 Sayılı TCK’nın 27. maddesinde;
” ( 1 ) Ceza sorumluluğunu kaldıran nedenlerde sınırın kast olmaksızın aşılması halinde, fiil taksirle işlendiğinde de cezalandırılıyorsa, taksirli suç için kanunda yer alan cezanın altıda birinden üçte birine kadarı indirilerek hükmolunur.
( 2 ) Meşru savunmada sınırın aşılması mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmiş ise faile ceza verilmez” şeklinde düzenlenmiştir.
Hukuka uygunluk nedeninin bulunması, eylemin suç olmasını engelleyeceğinden, fail hakkında 5271 Sayılı CMK’nın 223. maddesinin 2. fıkrasının ( d ) bendi uyarınca beraat kararı verilecektir. Buna karşın, “sınırın aşılması” bir hukuka uygunluk nedeni olmayıp TCK’nın 27. maddesinin birinci fıkrasındaki durum itibarıyla kusurluluğu azaltan, 27. maddesinin ikinci fıkrasındaki durum itibarıyla da kusurluluğu ortadan kaldıran nedenlerden bir tanesidir. Başka bir deyişle, hukuka uygunluk nedenlerinde sınırın kast olmaksızın aşılması halinde “beraat” kararı değil, anılan maddenin birinci fıkrasına göre indirimli ceza veya ikinci fıkrasına göre CMK’nın 223. maddesinin 3. fıkrasının ( c ) bendi gözetilerek “ceza verilmesine yer olmadığı” kararı verilecektir.
Meşru Müdafaanın Önemi
Meşru müdafaa, hukuk sisteminde önemli bir yere sahiptir. Çünkü herkesin yaşam hakkı ve beden bütünlüğünü koruma hakkı vardır. Meşru müdafaa kavramı, bu hakların korunmasını amaçlar.
Meşru Müdafaa ve Hukuki Sonuçları
Meşru müdafaa şartları oluştuğunda, savunan kişi cezadan muaf tutulur. Yani saldırıyı def etmek için gösterdiği tepki yasal olarak kabul edilir. Ancak, savunmanın orantısız olması durumunda kişi, aşırı güç kullanma suçundan cezalandırılabilir.
Örnek:
- Evine izinsiz giren bir hırsızı etkisiz hale getirmek için kullanılan güç, meşru müdafaa kapsamında değerlendirilebilir.
- Ancak, hırsız kaçmaya çalışırken ona arkadan vurmak gibi orantısız bir güç kullanmak, meşru müdafaa sınırları dışına çıkabilir.
Meşru Müdafaa ve Zorunluluk (Istırar) Hali
Meşru müdafaa ile sıklıkla karıştırılan bir başka kavram da zorunluluk halidir. Zorunluluk halinde, kişinin veya başkasının hayatını veya beden bütünlüğünü korumak için hukuka aykırı bir fiili işlemesi söz konusu olabilir. Ancak, zorunluluk halinde amaç, saldırıyı def etmek değil, daha çok bir zararı önlemektir.
Örnek:
- Batmakta olan bir gemiye tutunmak için başka bir gemiye zarar vermek, zorunluluk hali olarak değerlendirilebilir.
Sonuç
Meşru müdafaa, hukukun temel ilkelerinden biri olan kendini savunma hakkının yasal bir temeli olarak kabul edilir. Ancak, meşru müdafaanın sınırlarının belirlenmesi ve uygulanması, her olayın özelliğine göre hukuki değerlendirme yapmayı gerektirir.